Kayip Sehir
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 29 Eyl 2009
- Mesajlar
- 43
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 42
İnsan İçinde İnsan Arıyorum Artık
Suratlar O Kadar Yanıltıyor Ki İnsanı
Ne Çok Pudralı Aynası Varmış İnsanların
Sabah Kalktığımızda Önümüze Serilir Maskeler
O Saatlerde Başlıyor,
Hangi Maskeyi Takayım Telaşları…
Ve Havanın Rutubetine Göre Seçilir Bir Maske
Günün İlk Işıklarında Başlar Artık Dolaşmaya O Maskeyle
İş Yerlerinde, Caddelerde, Sokaklarda…
Etrafa Sahte Gülücükler, Sahte Kelimeler,
Aslı Olmayan Bir Sürü Şey Kendinden Katarlar Hayata...
Nede Çok Kendilerini Kandırırlar.
Nede Çok Hayatı Unuturlar,
Nede Çok Yaşamayı Unuturlar,
Nede Çok İnsanlara Bakarlar Bir Körün Şaşkınlığı Misali...
Herkes Birer Seçilmiştir Aslında Bu Dünyada...
Çoğu İnsan Ne İçin Seçildiğini Bilmeden Göç Eder.
Sahte Maskeleri Tercih Ederler.
Doğuştan Verilen O Safça İnançlarını Gün Gün Kirletirler.
Ve Bir Gün Pudralı Aynalarını Kaybederler.
Bir Başka Aynadan Bakarlar Yüzlerine,
O Zaman Hakikati Görürler.
Korkarlar Kendilerinden.
O Telaşla Aynaları Kırıp,
Çıldırmış Bir Vaziyette Koşarlar.
Koştukça Bu Ben miyim?
Bu Nasıl Benim? Derler.
Sürekli Koşarlar Ve An Gelir Solukları Kesilir.
Suçlu Ararlar, Katil Olmak İçin Bahaneler Uydururlar.
Onların Artık Ne Sahte Bir Maskeleri
Nede Bir Pudralı Aynası Vardı.
Eskiye Dönemezlerdi!
Herşeyi Bir Film Şeridi Gibi Düşünürler.
Bir Bir Sorgularlar Herkesi Fikirlerinde...
Ama Hiçbir Sonuç Elde Edemezler.
Çünkü Onlar Doğuştan Verilen Safça İnançlarını
Kirletmiş, Lekelemişlerdir.
Artık Onların Bir Özü de Yoktu.
Herşey Sözde Kalmış,
Herşey Basit Bir Hal Almıştır.
Ağlamak İsterler Kirlenen Benliklerini Temizlemek İçin.
Ama Gözyaşları Sade Ve Sade Yüzlerini Islatır.
Dökülen Her Damla Bin Kırıkla
Geri Döner Onların Sahte Benliklerine...
Kendilerine Sorular Sorarlar
Ama Hiçbir Cevap Alamazlar Kendilerinden.
Artık Onlar Birer Et Ve Kemik Parçası Haline Gelmişlerdir.
İnsanlarla Konuşurlar, Onlara Kendilerini Anlatırlar;
Pişmanlıklarını, Acılarını, Hüzünlerini...
Bir Zamanki Mutluluklarından Asla Bahsetmezler.
İnsanlardan Teselli Beklerler Anlattıkça,
İnsanların Kendilerine Hak Vermelerini Beklerler.
Ama Yine Hayal Kırıklıklarıyla Karşılaşırlar.
Çünkü Onlar Vakti Zamanında Kötü Zamanları Hiç Düşünmediler.
Ve Sırf Bunun İçin Hep Ters Adımlarla Hayatı Çapraz Bir Şekilde Yürütürler.
Hayata Yeniden Başlamak İsterler.
Ama Yeni Olan Hiçbirşey Bulamazlar.
Hep Eski Yeni Tatlarla Yeni Bir Güne Başlayıp
Gün Gün Pişmanlıklar Denizinde Boğulmaya Başlarlar.
Bu Ne Biçim Yazgı? Derler.
Artık Onlar Günaha da Girmişlerdir.
Suçu Yazgıyı Yazana Atmışlardır.
Ve Bir Gün Solukları Kesilir.
Artık Göç Etme Zamanı Gelmiştir.
Aldıkları Son Solukta Bile Onlar Halen Bedbahttır.!
Peki, Onlar Neden Bir Türlü Düzelmedi?
Çünkü Onlar;
Pişmanlıklarında,
Acılarında,
Hüzünlerinde,
Hep Başkalarını Sorumlu Tuttular.
Onlar Hiçbir Zaman Hiçbirşey İçin,
Hatayı Kendilerinde Aramadılar.!
Resul Altunbaş
Suratlar O Kadar Yanıltıyor Ki İnsanı
Ne Çok Pudralı Aynası Varmış İnsanların
Sabah Kalktığımızda Önümüze Serilir Maskeler
O Saatlerde Başlıyor,
Hangi Maskeyi Takayım Telaşları…
Ve Havanın Rutubetine Göre Seçilir Bir Maske
Günün İlk Işıklarında Başlar Artık Dolaşmaya O Maskeyle
İş Yerlerinde, Caddelerde, Sokaklarda…
Etrafa Sahte Gülücükler, Sahte Kelimeler,
Aslı Olmayan Bir Sürü Şey Kendinden Katarlar Hayata...
Nede Çok Kendilerini Kandırırlar.
Nede Çok Hayatı Unuturlar,
Nede Çok Yaşamayı Unuturlar,
Nede Çok İnsanlara Bakarlar Bir Körün Şaşkınlığı Misali...
Herkes Birer Seçilmiştir Aslında Bu Dünyada...
Çoğu İnsan Ne İçin Seçildiğini Bilmeden Göç Eder.
Sahte Maskeleri Tercih Ederler.
Doğuştan Verilen O Safça İnançlarını Gün Gün Kirletirler.
Ve Bir Gün Pudralı Aynalarını Kaybederler.
Bir Başka Aynadan Bakarlar Yüzlerine,
O Zaman Hakikati Görürler.
Korkarlar Kendilerinden.
O Telaşla Aynaları Kırıp,
Çıldırmış Bir Vaziyette Koşarlar.
Koştukça Bu Ben miyim?
Bu Nasıl Benim? Derler.
Sürekli Koşarlar Ve An Gelir Solukları Kesilir.
Suçlu Ararlar, Katil Olmak İçin Bahaneler Uydururlar.
Onların Artık Ne Sahte Bir Maskeleri
Nede Bir Pudralı Aynası Vardı.
Eskiye Dönemezlerdi!
Herşeyi Bir Film Şeridi Gibi Düşünürler.
Bir Bir Sorgularlar Herkesi Fikirlerinde...
Ama Hiçbir Sonuç Elde Edemezler.
Çünkü Onlar Doğuştan Verilen Safça İnançlarını
Kirletmiş, Lekelemişlerdir.
Artık Onların Bir Özü de Yoktu.
Herşey Sözde Kalmış,
Herşey Basit Bir Hal Almıştır.
Ağlamak İsterler Kirlenen Benliklerini Temizlemek İçin.
Ama Gözyaşları Sade Ve Sade Yüzlerini Islatır.
Dökülen Her Damla Bin Kırıkla
Geri Döner Onların Sahte Benliklerine...
Kendilerine Sorular Sorarlar
Ama Hiçbir Cevap Alamazlar Kendilerinden.
Artık Onlar Birer Et Ve Kemik Parçası Haline Gelmişlerdir.
İnsanlarla Konuşurlar, Onlara Kendilerini Anlatırlar;
Pişmanlıklarını, Acılarını, Hüzünlerini...
Bir Zamanki Mutluluklarından Asla Bahsetmezler.
İnsanlardan Teselli Beklerler Anlattıkça,
İnsanların Kendilerine Hak Vermelerini Beklerler.
Ama Yine Hayal Kırıklıklarıyla Karşılaşırlar.
Çünkü Onlar Vakti Zamanında Kötü Zamanları Hiç Düşünmediler.
Ve Sırf Bunun İçin Hep Ters Adımlarla Hayatı Çapraz Bir Şekilde Yürütürler.
Hayata Yeniden Başlamak İsterler.
Ama Yeni Olan Hiçbirşey Bulamazlar.
Hep Eski Yeni Tatlarla Yeni Bir Güne Başlayıp
Gün Gün Pişmanlıklar Denizinde Boğulmaya Başlarlar.
Bu Ne Biçim Yazgı? Derler.
Artık Onlar Günaha da Girmişlerdir.
Suçu Yazgıyı Yazana Atmışlardır.
Ve Bir Gün Solukları Kesilir.
Artık Göç Etme Zamanı Gelmiştir.
Aldıkları Son Solukta Bile Onlar Halen Bedbahttır.!
Peki, Onlar Neden Bir Türlü Düzelmedi?
Çünkü Onlar;
Pişmanlıklarında,
Acılarında,
Hüzünlerinde,
Hep Başkalarını Sorumlu Tuttular.
Onlar Hiçbir Zaman Hiçbirşey İçin,
Hatayı Kendilerinde Aramadılar.!
Resul Altunbaş