Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

PEYGAMBERİMİZİN MÜSLÜMANLARLA HELALLEŞMESİ (1 Kullanıcı)

muhammedsas

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Eki 2006
Mesajlar
209
Tepki puanı
0
Puanları
0
Resûl-i Ekrem Efendimiz hastalığının en şiddetli olduğu bir günde Ashabıyla helâlleşmeyi arzu etti.
Yine bir taraftan Hz. Ali'ye diğer taraftan da Fazl bin Abbas Hazretlerine dayanarak güçlükle ayağa kalktı ve mescide gitti. Minber'e çıkıp oturdu.
Hz. Bilal'e de (r.a.) şu emri verdi:
"Halka ilân et. Mescid'de toplansınlar. Onlara vasiyet etmek isterim. Bu benim son vasiyetim olacaktır."
Hz. Bilâl, emri yerine getirdi. Bir anda toplanan halkı mescid almaz oldu.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, Allah'a hamd ve senâdan sonra Ashabı Kirâma şöyle hitap etti:
"Ey insanlar! Sizden ayrılma vaktim oldukça yaklaşmıştır. Sizden birine vurmuşsam, işte sırtım gelsin vursun.
"Birinizin malını almışsam, gelsin hakkını alsın.
"Sakın hak sahibi, 'Şayet kısas talebinde bulunursam, Resûlullah bana darılır' diye düşünmesin! Bilmelisiniz ki, benden hakkını isteyene darılmak benim fıtratımda yoktur.
"Benim yanımda en sevimliniz, hakkı varsa, gelip benden onu isteyen kimsedir. Yâhut helâl edendir. Ben Rabbimin huzuruna üzerinde kul hakkı olmadan varmak istiyorum."885
Bir anda ortalığa hazin bir sükût çöktü. Resûl-i Ekrem Efendimiz sözlerini tekrarladı:
"Ey insanlar! Kime vurmuşsam, işte sırtım, gelsin vursun. Her kimin benden alacağı varsa işte malım gelsin alsın."886
Cemaat içinden biri ayağa kalktı. "Yâ Resûlallah! Sizden üç dirhem alacağım var" dedi.
Peygamber Efendimiz, "Ben bu hususta hiç kimseyi yalanlamam ve hiç kimseye 'yemin et' diye teklif de etmem. Ancak bu üç dirhemin zimmetime nasıl geçtiğini öğrenmek isterim!" buyurdu.
Ayağa kalkan zât, "Yâ Resûlallah! Bir defasında huzurunuza bir fakir gelmişti. Bana fakire üç dirhem vermemi emretmiştiniz. Ben de verdim. İşte istediğim bu üç dirhemdir" dedi.
Peygamber Efendimiz, "Doğru söylüyorsun" dedikten sonra, "Ey Fadl! Buna üç dirhem ver"887 buyurdu.
Bundan sonra Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, "Mescide açılan kapıları kapatınız! Sadece, Ebû Bekir'in kapısı açık kalsın"888 buyurdu.
Emir gereği Mescid-i Şerifin çevresindeki evlerin kapısı, Hz.Ebû Bekir'inki hariç hepsi kapatıldı.889

Hz. Ebû Bekir Namaz Kıldırmaya Memur Ediliyor
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, hastalığı sebebiyle ezan okununca daima Mescid-i Şerife çıkar ve cemaata namaz kıldırırdı.
Vef'atına üç gün kala hastalığı birden ağırlaştı. Bu sebeple artık Mescidi Şerife de çıkamaz oldu. O zaman, "Ebû Bekir'e söyleyiniz, mü'minlere namaz kıldırsın"890 diye emir vererek imamlığı Hz. Ebû Bekir'e bıraktı.*

Peygamberimizin Son Namaz Kıldırışı
Hz. Ebû Bekir, Müslümanlara öğle namazını kıldırıyordu.Bu sırada Resûl-i Kibriyâ Efendimiz bedeninde bir hafiflik hissetti. Hz. Abbas ile Hz. Ali'nin yardımıyla yavaş yavaş Mescid-i Şerife çıktı.
Hz. Ebû Bekir, Resûl-i Kibriyâ Efendimiz gelmekte olduğunu anlayınca, geri çekilmek istedi. Efendimiz, yerinde durması için işaret etti. Sonra Hz. Ebû Bekir'in yanına oturtulmasını emir buyurdu. Hz. Ebû Bekir'in sol tarafına götürüp oturttular. Hz. Ebû Bekir ayakta, oturmuş olan Efendimize tabi oldu.891
Resûl-i Kibriyâ Efendimizin Mescid-i Şerifte Müslümanlara kıldırdığı son namaz budur.

Hz. Cebrâil'in, Hatırını Sormak İçin Gelişi
Rebiülevvel ayının onu, Cumartesi günü idi.
Cenab-ı Hak tarafından Cebrail (a.s.) geldi. Resûl-i Kibriyâ Efendimizin hal ve hatırını sordu:
"Ey Ahmed," dedi. "Yüce Allah, sana ikram olarak beni gönderdi. Sana soracağı şeyi senden çok daha iyi bildiği halde sana; 'Kendini nasıl buluyorsun?' diye soruyor"
Rabb-i Rahimine kavuşmanın hasretini yüreğinde duyan Resûl-i Kibriyâ Efendimiz şu cevabı verdi:
"Ey Cebrâil! Kendimi baygın ve sıkıntılı bir halde görüyorum!"892

Vefâtından Bir Gün Evvel
Rebiülevvel ayının on biri, Pazar günü.
Cin ve insin peygamberi Hz. Muhammed (a.s.m.) yatağında, şiddetli ateşler içinde idi. Etrafında Ezvac-ı Tahirat vardı. Başucunda Hz. Aişe Vâlidemiz oturuyordu.
Bu sırada, Hz. Üsâme ordugâhtan gelip huzur-ı saadetlerine girdi. Efendimiz dalgın yatıyordu. Yerinden kımıldayacak hali yoktu. Hz. Üsâme, mübârek ellerini ve başlarını öptü. İçi hüzün ve keder doluydu. Azami hürmet içinde Kâinatın Efendisinin karşısında ayakta durdu. Efendimiz ona bir şey söylemedi. Sadece ellerini göğe kaldırdı ve onun üzerine sürdü. Ona duâ ettiği anlaşıldı.893
Resûl-i Kibriyâ Efendimizin duâsını alan Hz. Üsâme doğruca ordunun başına döndü.

Hz. Cebrâil'in İkinci Gelişi
Rebiülevvel ayının on biri, Pazar günü.
Hz. Cebrâil yine hatırlarını sormak üzere geldi. Bu esnada Yemen'de peygamberlik dava eden yalancı Esved-i Ansî'nin idam edildiğini haber verdi. Resûl-i Ekrem Efendimiz de bu haberi Ashab-ı Kirama bildirdi.894

Pazartesi günü...
Hayatında mühim hadiselerin meydana geldiği Pazartesi günü. Rebiülevvel ayının on ikisi. Böyle bir Pazartesi gününde mübârek gözlerini dünyaya açmıştı.
Bu gün de, Resûl-i Kibriyâ Efendimizin (a.s.m.) bir ara hastalığı hafifleyip kendine geldi.
Bu hafifliği hisseder etmez, yatağından kalktı. Hazırlıklarını yaparak Mescid-i Şerife teşrif etti.
O sırada Ashab-ı Kiram saf bağlayıp Hz. Ebû Bekir'in arkasında sabah namazını kılıyorlardı. Kâinatın Efendisi bu nurânî manzarayı görmekle son derece sevindi, hatta tebessüm buyurdu.

Kendileri de Hz. Ebû Bekir'e uyarak namazını edâ etti.
Resûl-i Kibriyâ Efendimizi, aralarında mütebessim bir sîma ile gören Sahabîler bütün bütün sıhhat buldu düşüncesiyle son derece sevindiler.895

Peygamber Efendimiz Hücre-i Saadetlerinde
Son günün sabah namazını Hz. Ebû Bekir'e uyup Ashabının arasında kılarak onları sevince garkeden Fahr-i Kâinat Efendimiz, namazın edâsından sonra yine Hücre-i Saadetine döndü. Yataklarına yattılar.
Bu arada kumandan Hz. Üsâme son defa kendisiyle vedâlaşmak üzere geldi. Resûl-i Ekrem, "Allah'ın bereketi ile artık hareket et!" buyurdu.896
Emri alan kumandan .Hz. Üsâme bin Zeyd doğruca ordugâha gidip mücahidlere hareket emrini verdi.

Hz. Ebû Bekir'in İzin İsteyip, Sünh'taki Evine Gidişi
Pazartesi günü, Hz. Ebû Bekir de, Fahr-i Kâinat Efendimizin durumunun bir ara iyileştiğini fark etmişti. Bunun için huzura girip, "Yâ Resûlallah! Allah'a hamdolsun! Onun lütuf ve keremiyle sağ salim sabaha çıktınız! Müsâade buyurursanız, Sünh'taki evime gideyim" dedi.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, "Olur" buyurdu.
Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir, Sünh'taki evine gitti.897

Müslümanlara Ve Ev Halkına Son Seslenişi
Son gün Pazartesi. Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübârek dillerinden şu cümleler dökülüyordu:
"Ey insanlar! Karanlık gece kıtaları gibi fitneler geliyor! Ey insanlar! Siz bana karşı hiç bir şeyle delil bulamazsınız! Zira ben, ancak Allah'ın Kitabı Kur'an'ın helâl kıldığını helâl, haram kıldığım da haram kıldım!
"Ey kızım Fâtıma! Ey halam Safiyye!
"Allah katında makbul olacak ameller işleyiniz. Bana güvenmeyiniz. Çünkü ben, sizi Allah'ın gazabından kurtaramam!"898

Peygamberimizin Hz. Fâtıma'ya Söyledikleri
Hz. Fâtıma, Resûl-i Ekremin hayatta kalmış olan biricik kızı idi. Kâinatın Efendisinin evlâd sevgisini kendisiyle tatmin ettiği tek evlâdı.
Hz. Fâtımatü'z-Zehrâ, güzel ahlâkta, yürüyüşte, oturuşta, kalkışta Peygamber Efendimize en çok benzeyen evlâdı idi.
Resûl-i Ekrem hastalığının son gününde bir ara biricik kızı, güzel ahlâk ve zerâfet timsali Hz. Fâtıma'yı yanına çağırdı.
Hz. Fâtıma gelince, onu sol tarafına oturttu. Ona gizlice bir şey söyledi.
Hz. Fâtıma'yı birden bir hüzün ve keder havası kapladı. Arkasından gözyaşları boşanmaya başladı.
Peygamber Efendimiz, sonra bu güzide kızına gizlice bir şey daha söyledi. Bu sefer, biraz evvel gözyaşı döken Hz. Fâtıma birden gülümseyip sevinmeye başladı.
O sırada orada bulunan Hz. Âişe, daha sonra bunun sebebini sorunca Hz. Fâtıma şu cevabı verir:
"Önce bana pek yakında dünyadan ve benden ayrılacağını söyledi. Bunun için ağladım.
"Sonra da 'Âilem içinde en evvel bana sen kavuşacaksın' deyince de sevindim."899

Ve Artık Son Anlar
Rebiülevvel ayının on ikisi, Pazartesi günü.
Güneş, batıya doğru kayıyordu.
Peygamber Efendimizin mübârek başları, Hz. Âişe'nin kucağında, göğsüne dayalı idi. Artık nefes alıp vermekte güçlük çekiyordu. Dili Allah'ı zikretmekle meşguldü: "Allah'ım! Beni, Refik-i A'lâ'ya* ulaştır" duâsını tekrarlıyordu. Bu esnada bile ümmetine irşadda bulunmaktan geri durmuyordu:
"Ellerinizdeki kölelerinize iyi davranınız! Namaza dikkat ve devam ediniz!"900 diyordu.
Bu hazin manzara orada bulunan Hz. Fâtıma'nın yüreğini âdeta dağlıyordu. Bir ara Resûl-i Kibriyâ Efendimizi bağrına bastı: "Vay! Babamın çektiği ıztıraba" diyerek gözlerinden yaşlar boşanmaya başladı.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, "Bugünden sonra baban hiç bir zaman ızdırap çekmeyecektir" buyurdu ve ilâve etti:
"Kızım! Sakın ağlama! Ben vefat ettiğim zaman 'İnnâ lillahi ve innâ ileyhi Raciûn' de."901

Hz. Cebrâil İle Hz. Azrail'in Birlikte Gelişleri
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz, bu fani dünyada artık son dakikalarını yaşıyordu.
Bu esnada, Hz. Cebrâil Hz. Azrail ile birlikte geldi. Resûl-i Kibriyâ Efendimizin hal ve hatırını sordu. Sonra, "Ölüm meleği Azrail içeri girmek için izin ister" dedi.
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz müsâade edince, Hz. Azrail içeri girdi. Efendimizin önünde oturdu, "Yâ Resûlallah!" dedi, "Yüce Allah, senin her emrine itaat etmemi bana emretti. İstersen ruhunu alacağım. İstersen sana bırakacağım."
Resûl-i Kibriyâ Efendimiz Hz. Cebrâil'e baktı. O da, "Yâ Resûlallah, Mele-i A'lâ seni beklemektedir" dedi.
Bunun üzerine Hâtemü'l-Enbiya Efendimiz, "Yâ Azrail! Gel, memuriyetini yerine getir"902 buyurdu.

Peygamberimizin Rabbine Kavuşması
Mübârek başları Hz. Âişe'nin kucağında, göğsüne dayalı idi. Yanında su kabı vardı. İki elini suya batırıp ıslak ellerini mübârek yüzlerine sürdü. Mübârek dudaklarından "Lâ ilâhe İllallah" cümlesi döküldü. Sonra ellerini yüzünden kaldırdı. Gözlerini evin tavanına dikti. "Allah'ım! Refik-i Alâ" cümlesini tekrarlaya tekrarlaya altmış üç yaşında iken mübarek ruhu Refik-i Alâ'ya yükseldi.903
Tarih: Hicretin 11. senesi, Rebiülevvel ayının on ikisi, Pazartesi günü.
Milâdî 8 Haziran 632.

885. Tabakât, 2:255; Taberî, 3:191; ibn-i Kesîr, Sîre, 4:257.
886. İbn-i Kesîr, Sîre, 4:257.
887. Tabakât, 2:225; Taberî, 3:191.
888. Tabakât, 2:227-228; Müslim, 4:1854-1855.
889. Tabakât, 2:227.
890. Tabakât, 2:217
* Peygamber Efendimiz hayatında, Hz. Ebû Bekir'e on yedi vakit namaz kıldırmıştır.
891. Tabakât, 2:218; Müsned, 1:356-357.
892. Tabakât, 2:259.
893. A.g.e., 2:119-120.
894. Taberî, 3:220.
895. Sîre, 4:302; Müsned, 3:196.
896. Tabakât, 2:191.
897. Sîre, 4:304; Tabakât, 2:191.
898. Sîre, 4:303-304; Tabakât, 2:256; Taberî, 3:196.
899. Tabakât, 2:247; Buharî, 3:92; Müslim, 4:1904.
* Refik-i A'lâ; en yüksek makamlarda bulunan peygamberler cemaatı demektir.
900. Tabakât, 2:254; Müsned, 1:78.
901. Tabakât, 2:312.
902. A.g.e., 2:259; ibn-i Kesîr, Sîre, 4:550.
903. Tabakât, 2:229; Müsned, 4:89; Buharî, 3:96; ibn-i Kesîr, Sîre, 4:475.



Kainat' ın Efendisi (ASM), Salih Suruç
 

ravzanuru

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2006
Mesajlar
190
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: PEYGAMBERİMİZİN MÜSLÜMANLARLA HELALLEŞMESİ

S.A
ADI GÜZEL KARDEŞİM
ALLAH RAZI OLSUN SENDEN BU PAYLAŞIMI NÖBETTEN ÇIKAYIM UYANIK KAFAYLA TEKRAR OKUYACAĞIM EMEĞİNE SAĞLIK.
RABBİM PEYGAMBER EFENDİMİZİN(S.A.V) ŞEFAATİNDEN MAHRUM ETMESİN İNŞALLAH(AMİNNN)

UTANIYORUZ

Gözümün nuru!...Yaradılış sebebim!...
Gönlümün huzuru!...Sevgili Peygamberim!...

Kalemi elime aldım...Bu kez sana yazıyorum.Ama gözlerim buğulu camlar
gibi,satırları göremiyorum!...Ellerim titriyor...UTANIYORUM!..Evet,
utanıyorum Sana yazmaya!...Biliyorum Ya Resulallah (s.a.v.)...Adının
anıldığı her yerdesin!..Bu halimle huzurunda olmaya utanıyorum! Beni
huzuruna kabul eder misin?

Ben, bir zamanlar cihanı titreten Osmanlı'nın torunuyum.Ama şimdi Senin
mübarek ruhunu inciten hakaretleri yapanlara ,bir "özür" bile diletemediğim
için utanıyorum...Seni o insanlara tanıtamadığım için,adını diyar diyar
ötelere taşıyamadığım için utanıyorum...Sana saygısızlık edenlerin tepesine
balyoz gibi inemediğim için, seni ve Rabbimin Seninle gönderdiği "Yüce İslam
Dinini" lâyıkıyla temsil edemediğim için utanıyorum....

Ya Resulallah (s.a.v.)!...Hani bir gün sahabelerinle oturmuş sohbet
ediyordun.Onlara "ahir zaman"dan bahsediyordun.Ve ahir zamandaki ümmetin
için "Kardeşlerim" demiştin.Sahabelerin sormuştu: "Ya Resulallah kardeşlerin
biz değil miyiz?" Demiştin ki . "Siz arkadaşlarımsınız.Kardeşlerim ahir
zamanda gelecek olan ümmetimdir."

Ya Resulallah ( s.a.v.)!..Bizi bu gamsızlığımızla, bu vurdumduymazlığımızla
ve bu dünyaya tutkun halimizle "kardeşlerin "olarak kabul eder misin?Beş
vakit minarelerden okunan ilahi çağrıya sağır oluşumuzla,Kur'an-ı Kerim'i
okuyamaz, okusak bile anlayamaz,anlasak bile hayatımıza uygulayamaz
halimizle de bize "kardeşlerim" der misin?

Kur'an-ı Kerim'de övülen gün...Fetih günü...Ulubatlı elinde sancak surlara
tırmanıyor.Yağmur gibi ok yağıyor üzerine...Ama o bir kez "Ya Allah!
Bismillah!" deyip yüklenmişti surlara!Kimse durduramazdı O'nu!..O kadar çok
yara almıştı ki bir ara sendeledi...Tam düşmek üzereyken bir el tutup çekti
onu yukarıya...Ve Ulubatlı sancağı dikti surlara!...Sancağımızı surda
dalgalanır gören askerimiz coştu...Bu coşkuya dayanamadı surlar!...Ve
İstanbul artık sonsuza kadar bizim olmuştu!...

Fatih Sultan Mehmet ,Ulubatlı'nın yanına koştu.O'nun başını dizlerine koydu
ve gözyaşlarına hakim olmaya çalışarak "Hasanım! İstanbul'u almak seni
kaybetmeye değer miydi?"dedi...Ama Ulubatlı'nın yüzünde güller açıyordu.Bir
nur vardı simasında...Belliydi Nur'la karşılaştığı....Dedi ki:" Padişahım!
Surlara tırmanırken bir ara dengemi kaybettim.Tam düşmek üzereyken bir el
tutup çıkardı beni surların tepesine...O el Resulallah'ın (s.a.v.)
eliydi!...Bakın şu anda yüzünde büyük bir mutlulukla surların üzerinde
dolaşıyor...Padişahım!...Bu manzara için bir değil bin Hasan feda olsun!..."

Ya Resulallah(s.a.v)!...Elimizde Senin sancağın,nefis surlarımızı aşmaya
çalışıyoruz biz de...Dünyanın câzibedâr okları yağıyor üzerimize her
yandan!...Ha bire sendeleyip duruyoruz...Kayıp düşmemiz an
meselesi...Farkındayız Ulubatlı'nın imanı yok yüreğimizde...Utanıyoruz bunu
söylerken ama...Ya Resulullah (s.a.v.) ,bu halimizle ,bizim de elimizden
tutar mısın?Düşmek üzereyken bizi de kurtarır mısın?

Hani bir gün Hz. Ebubekir(r.a.),bir bardak soğuk su istemişti
yanındakilerden...Suyu içtikten sonra ise hıçkırıklara
boğulmuştu...Etrafındakiler de O'nunla birlikte ağlamaya başladılar nedenini
sormadan...Hz. Ebubekir biraz sonra dedi ki:

"Neden ağladım biliyor musunuz?Bir gün Resululah (s.a.v ) ile
oturuyorduk.Eliyle bir şeyleri itiyor gibiydi.Biraz sonra bunun sebebini
sorduğumda dedi ki:

"Dünya bütün güzelliği ile karşımda temessül etti ve kendini bana kabul
ettirmeye çalıştı.Elimle onu itiyordum. Sonra kenara çekildi ve dedi ki:"Sen
beni kabul etmesen de , senden sonrakilere kendimi kabul ettireceğim."."

İşte şimdi bu bir bardak soğuk su ile dünya bana kendini kabul ettirdi
korkusuyla ağlıyorum."

Ya Resulallah (s.a.v.)!...Dünyadan "bir bardak soğuk su "kadar zevk alıp da
bundan pişman olan bu yüce ruh karşısında ve dünyanın bütün zevklerini
elinin tersiyle itişin karşısında; dünyanın kendini bize nelerle kabul
ettirdiğini görüp utanıyoruz!...Utanıyoruz ama, Senin doğduğun andan,
Rabbimize kavuştuğun ana kadar "Ümmetim" diye inleyişine ümidimizi
bağlayıp,yine de diliyor ve dileniyoruz...Bu halimizle de bizi "Ümmetin"
olarak kabul eder misin?

Bir savaş sonu Hubeyb b.Adiyy (r.a.),kafirlerin eline esir düşmüştü ve ona
sormuşlardı idam sehpasında:

"Senin yerinde şu an Muhammedin olmasını ister miydin?"

Hubeyb'in bu soru karşısında tüğleri ürpermiş ve: "Hayır! Allah şahidim
olsun ki, bir değil bin başım olsa hepsi O'nun yolunda feda olsun."
demişti.Sonra da "Ya Rabbi! Resulallah'a veda edemeden gelmiştim.Sen
selamımı O'na ulaştır.Esselamu Aleyke Ya Resulallah!..."diye sana selam
göndermişti...

Sen o anda ashabınla oturmuş konuşurken,birden doğrulup " Ve Aleyküm Selam
Ya Hubeyb!" demiştin.Yanındakiler ne olduğunu sorunca da gözyaşları içinde
"Müşrikler Hubeyb'i şehid ettiler.O da son anında bana selam yolladı." diye
cevap vermiştin...

Uzaklık bizler için Ya Resulallah (s.a.v)!Biz senden uzağız ama sen bize
yakınsın...Uzaklığımızdan utanıyoruz...Sana lâyık bir ümmet olamayışımızdan
utanıyoruz...Sana utanmazca saldıranların sesini kesemeyişimizden
utanıyoruz...Ve bir elimizle bir demet gülü, diğer elimizle bir avuç
gözyaşını sana sunup,özür diliyoruz senden...Özrümüzü kabul buyur Ya
Resulallah (s.a.v)...

Çağlar ötesinden,kendi uzaklığımızdan sana selam yolluyoruz...Kalbimiz
sevginle dopdolu...Belki de tek sermayemiz bu!...Ulaştır Ya Rabbi!...

Esselamu Aleyke Ya Resulallah!..

Esselamu Aleyke Ya Resulallah!..

Esselamu Aleyke Ya Resulallah!..

SELAM VE DUA İLE İNŞALLAHB)B)B)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt