PEYGAMBER EFENDİMİZE MEKTUP
Sevgili Efendim,
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, bizi görseniz belki de, bunlar mı benim ümmetim diyeceksiniz? Siz Mekke’den Medine’ye hicreti yaşadınız. Muhacirlere Ensar’ın yardımını siz tavsiye ettiniz. Ensar, gönlünden gelerek gösterdiğiniz yolda yardımlaşmaya koştu. Öyle bir yardımlaşmaydı ki tarifi imkansız. Ancak bu gün bile hala unutulmayan sıcak bir hatıra olarak kaldı.
Öyle ki seni ziyarete geldiğimde, mescidinin avlusunda tanıştığım bir müslümana “nerelisin?” diye sordum, Medineliyim dedi. “Ensar’danmısın?” diye sorunca hıçkırarak “evet” dedi. Birbirimize sarılarak gözyaşı döktük. İşte tarif edilemeyen ama kalplerde idrak edilebilen bir yardımlaşma. Aradan geçen asırlara rağmen solmayan bir gül gibi kokusunu, duygusunu günümüze taşıyabilen bir kardeşlik.
Bizde Ensar anlayışı sadece tatlı bir hatıra olarak bulunuyor. Muhacir olmak sadece Mekke’den gelmek değil, Ensar olmak için de Medine’li olmak şart değil, biliyorum. Ama ümmetin çoğu bunu bilse bile, idrak edemiyor.
Efendim, Çeçenistan’dan muhacir olarak İstanbul’a gelenler, dullar ve yetimler Ensar’ın yardımına muhtaç. Hiçbir dönemde yaşanmamış bir bolluk ve refah içerisinde olmamıza rağmen, muhacir var, ensar çok az. “Gemisini kurtaran kaptan” anlayışını bize öğreten sen değildin. Sen bize “kardeşi açken tok yatan bizden değildir” demiştin.
Senin o gül kokunu özlemek, senin için methiyeler yazmak, kıyamet günü Allah’ın izniyle senden şefaat beklemek ümmetinin hakkıdır. Nerede o ümmet dersem, bunu günümüz müslümanları için aleyhte şahitlik olarak kabul etmeyin. Bu çabam sadece insanlara, Ensar’dan olmanın ne kadar kolay olduğunu göstermek için.
Seni, bizlere ve alemlere rahmet olarak gönderen Yüce Allah (c.c.), bizlere acısın, bizlere mağfiret etsin. Seni seven gönülleri mahzun etmesin. Öyle insanlar biliyorum ki, adın anıldığında büyük bir özlemle iç geçiriyorlar.
Öyle insanlar biliyorum ki, senin o mübarek makamını ziyaret etmek için can atıyorlar. İşte bu ümmete, Rabbim ümmet olma şuurunu da nasip etsin, inşallah. Ensar olmanın ne demek olduğunu idrak etmemiz için bizlere bir anlayış ve kavrayış versin.
Ateşle imtihan olduğumuz böyle bir zamanda, her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz feraset ve dirayet için her şeye Kadir olan Allah (c.c.) bizlere yardımcı olsun.
Derdimiz çok, derman sende. Yazacak çok konu var, mesela Hiroşima’da çok kirli bir dönem başlatıldı. Uçaklardan atılan bir bomba ile bir şehir içindekilerle birlikte yakıldı. Zulmün sahipleri hala zulümlerine devam ediyorlar. Şimdilerde ben müslümanım diyenlerden de kendine destek buluyor.
Haksız yere bir cana kastedilmesinin bile ne büyük bir suç olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama bu zalime kalben de olsa destek vermenin zararını idrak edemiyoruz. “Ne yapalım canım , onlar çok güçlü, mecburen yanlarında yer alacağız” gibi idrak dışı sözler sarfedebiliyoruz. Halbuki sen bize Allah’ın daha güçlü olduğunu, her şeye Kadir olduğunu anlatmıştın. Bir hesap gününün varlığından bizi haberdar etmiştin. Boynuzsuz koçun bile boynuzlu koçtan hakkını alacağı bir hesap gününden. Üridu Ebii (babamı istiyorum) diye haykıran çocuklar değil bu zulmü yapandan, zulme sessiz kalandan da hesap sormayacak mı? Arun aleykum (utanın!) diyen çocuk bile bunu idrak etmişken, biz kendimizi nasıl savunacağız?
Sen bize bu dini böyle anlatmamıştın. Ama biz anlatılanları idrak noktasında aciziz, akletme melekemizi kaybettik. Seni hala çok seviyoruz, idrak edemesek de Allah’ın tek ve her şeye Kadir olduğunu biliyoruz. Bu gün için ihtiyacımız olan, Yüce Allah’ın kudretiyle, feraset ve dirayet sahibi olmamızdır. Bunu diliyor ve istiyoruz. Kıyamet günü de Rabbim bize acısın ve merhamet etsin. Yine o gün Allah’ın izniyle şefaatini umuyor ve istiyoruz.
Buna layık olmasak da...
Esselatu vesselamu aleyke ya Resulullah,
Esselatu vesselamu aleyke ya Habiballah,
Esselatu vesselamu aleyke ya Seyyidel evveline vel ahirin.B)B)B)
Sevgili Efendim,
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, bizi görseniz belki de, bunlar mı benim ümmetim diyeceksiniz? Siz Mekke’den Medine’ye hicreti yaşadınız. Muhacirlere Ensar’ın yardımını siz tavsiye ettiniz. Ensar, gönlünden gelerek gösterdiğiniz yolda yardımlaşmaya koştu. Öyle bir yardımlaşmaydı ki tarifi imkansız. Ancak bu gün bile hala unutulmayan sıcak bir hatıra olarak kaldı.
Öyle ki seni ziyarete geldiğimde, mescidinin avlusunda tanıştığım bir müslümana “nerelisin?” diye sordum, Medineliyim dedi. “Ensar’danmısın?” diye sorunca hıçkırarak “evet” dedi. Birbirimize sarılarak gözyaşı döktük. İşte tarif edilemeyen ama kalplerde idrak edilebilen bir yardımlaşma. Aradan geçen asırlara rağmen solmayan bir gül gibi kokusunu, duygusunu günümüze taşıyabilen bir kardeşlik.
Bizde Ensar anlayışı sadece tatlı bir hatıra olarak bulunuyor. Muhacir olmak sadece Mekke’den gelmek değil, Ensar olmak için de Medine’li olmak şart değil, biliyorum. Ama ümmetin çoğu bunu bilse bile, idrak edemiyor.
Efendim, Çeçenistan’dan muhacir olarak İstanbul’a gelenler, dullar ve yetimler Ensar’ın yardımına muhtaç. Hiçbir dönemde yaşanmamış bir bolluk ve refah içerisinde olmamıza rağmen, muhacir var, ensar çok az. “Gemisini kurtaran kaptan” anlayışını bize öğreten sen değildin. Sen bize “kardeşi açken tok yatan bizden değildir” demiştin.
Senin o gül kokunu özlemek, senin için methiyeler yazmak, kıyamet günü Allah’ın izniyle senden şefaat beklemek ümmetinin hakkıdır. Nerede o ümmet dersem, bunu günümüz müslümanları için aleyhte şahitlik olarak kabul etmeyin. Bu çabam sadece insanlara, Ensar’dan olmanın ne kadar kolay olduğunu göstermek için.
Seni, bizlere ve alemlere rahmet olarak gönderen Yüce Allah (c.c.), bizlere acısın, bizlere mağfiret etsin. Seni seven gönülleri mahzun etmesin. Öyle insanlar biliyorum ki, adın anıldığında büyük bir özlemle iç geçiriyorlar.
Öyle insanlar biliyorum ki, senin o mübarek makamını ziyaret etmek için can atıyorlar. İşte bu ümmete, Rabbim ümmet olma şuurunu da nasip etsin, inşallah. Ensar olmanın ne demek olduğunu idrak etmemiz için bizlere bir anlayış ve kavrayış versin.
Ateşle imtihan olduğumuz böyle bir zamanda, her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz feraset ve dirayet için her şeye Kadir olan Allah (c.c.) bizlere yardımcı olsun.
Derdimiz çok, derman sende. Yazacak çok konu var, mesela Hiroşima’da çok kirli bir dönem başlatıldı. Uçaklardan atılan bir bomba ile bir şehir içindekilerle birlikte yakıldı. Zulmün sahipleri hala zulümlerine devam ediyorlar. Şimdilerde ben müslümanım diyenlerden de kendine destek buluyor.
Haksız yere bir cana kastedilmesinin bile ne büyük bir suç olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama bu zalime kalben de olsa destek vermenin zararını idrak edemiyoruz. “Ne yapalım canım , onlar çok güçlü, mecburen yanlarında yer alacağız” gibi idrak dışı sözler sarfedebiliyoruz. Halbuki sen bize Allah’ın daha güçlü olduğunu, her şeye Kadir olduğunu anlatmıştın. Bir hesap gününün varlığından bizi haberdar etmiştin. Boynuzsuz koçun bile boynuzlu koçtan hakkını alacağı bir hesap gününden. Üridu Ebii (babamı istiyorum) diye haykıran çocuklar değil bu zulmü yapandan, zulme sessiz kalandan da hesap sormayacak mı? Arun aleykum (utanın!) diyen çocuk bile bunu idrak etmişken, biz kendimizi nasıl savunacağız?
Sen bize bu dini böyle anlatmamıştın. Ama biz anlatılanları idrak noktasında aciziz, akletme melekemizi kaybettik. Seni hala çok seviyoruz, idrak edemesek de Allah’ın tek ve her şeye Kadir olduğunu biliyoruz. Bu gün için ihtiyacımız olan, Yüce Allah’ın kudretiyle, feraset ve dirayet sahibi olmamızdır. Bunu diliyor ve istiyoruz. Kıyamet günü de Rabbim bize acısın ve merhamet etsin. Yine o gün Allah’ın izniyle şefaatini umuyor ve istiyoruz.
Buna layık olmasak da...
Esselatu vesselamu aleyke ya Resulullah,
Esselatu vesselamu aleyke ya Habiballah,
Esselatu vesselamu aleyke ya Seyyidel evveline vel ahirin.B)B)B)