Peygamber Efendimizin Vefatı
"Sahihi Buhârî" nın muhtasarı Tecrîd! Sarîh tercemesi der ki:
-En meşhur ve mevsuk rivayetlerin muhassalası şudur: Rasûl-i Ekrem, Hicretin 11 inci yılında, Saferin 19 uncu günü "Meymûne"nin odasında hastalandı. Beş gün sonra, Pazartesi günü: Hazreti Âişenin odasına naklolundu. Sekiz gün de, burada hastalığı devam etti. Rebîulevvelin birinci Pazartesi günü: güneşin zevalinden sonra, gurubundan önce vefat etti. Çarşamba günü de defnolundu." (573).
Rasûl-i Ekremin vefatı günü, öğleden sonra, evinde matem başladı. Ölüm haberi birdenbire her tarafa yayıldı. Ashab üzerinde derin tesirler bıraktı. Hem kızı Fâtime'nin, hem ailesinin, hem de bütün akrabasının feryat ve figanı herkesi şaşırtmıştı. Bu acı haberi duyan Üsâme ordusu şehre, Medineye döndü. Başkumandanlık sancağı, Rasûl-i Ekremin kapısı önüne dikildi. Bu da umumî teessürü bir kat daha artırmış oldu.
Vaktiyle, Rasûl-i Ekremin Mekke'den Medine'ye hicret ettiği gün, Medine, nasıl, eşine rastlanmamış bir neş'e içinde büyük bir bayram havası yaşamış ise şimdi de tamamiyle tersine olarak büyük bir matem havası içinde bulunuyordu.
Peygamber Mescidinde bulunan ashab şaşırmış, pek büyük telâşa düşmüşlerdi. Hazreti Ali donakalmış, Hazreti Osmanın dili tutulmuştu: (574). Mü'-minler ağlıyor, düşünüyor ve matem tutuyor, fakat münafıklar sevinç içinde bulunuyordu. Hele münafıkların dedikoduları, temiz Medine havasını bulan-dırıyordu. Bütün bu hallerden son derece sinirlenmiş bulunan Hazreti Ömer, hemen kılıcını çekerek:
- Hayır! Muhammed ölmemiş bayılmıştır. Çok geçmez ayılır. Muhammed'! kim öldü (!) derse, derhal boynunu vururum!" diyordu (575).
İşte, böyle nazik ve buhranlı bir anda soğukkanlılığını muhafaza-edebilen yegâne zât, Hazreti Ebûbekr olmuştu. Rasûl-i Ekremden sonra, en büyük insan olan Hazreti Ebûbekr, hiç telâşa kapılmadı. Kimseye birşey söylemedi. Doğru, kızı Hazreti Âişenin odasına gitti. Rasûl-i Ekremin yattığı "Hücre-i Saadet "e girdi. Rasûlullahın yüzünü açtı. Ağlıyarak, iki gözünün arasını hürmetle öptü:
- Anam ve babam Sana feda olsun, Ya Resûlallah! Allahımın takdir buyurmuş olduğu ölümü tatmış bulunuyorsun! Fakat, bundan sonra artık ölümsüzsün!" (576) dedi ve ilâve etti.
Hayattayken güzeldin, ölümünde güzel" sözleriyle tekrar öptü. Yüzünü kapattı ve Hücrei Saadetten çıktı. Ailesini de teselli ederek oradan ayrıldı.
Ömer hâlâ söyleniyordu. O zaman Ebûbekr:
- Sus, Yâ Ömer! dedi. "Mescidi Nebî" ye girdi. Hemen, minbere çıktı. Halk da Ömeri bıraktı. Ebûbekri dinlemeye koştu. Rasûl-i Ekrem gibi, Allaha hamd ü sena ederek sözüne başlayan Hz. Ebûbekr:
- Ey Nâs! İçinizde Muhammed'e tapan varsa, iyi bilsin ki: Muhammed ölmüştür. Allaha ibâdet edenler varsa, iyi bilsin ki, Allah bakîdir, asla ölmez!" dedi. (577) ve Kur'andan bazı âyetler okudu:
- Muhammed, ancak bir Peygamberdir. Ondan önce nice Resuller geldi, geçti. Eğer O (Muhammed) ölürse veya öldürülürse, siz geriye mi döneceksiniz? Her kim geri dönerse, Allaha hiç bir zarar vermez. Allah, şükredenlere mükâfat verir." (578).
Bu âyet, evvelce "Uhud" gazası esnasında "Muhammed öldü!" diye çıkan şayia üzerine nazil olmuştu. Fakat, Medine'deki şaşkınlık yüzünden kimse, bu âyeti hatırlıyamamıştı. Şimdi, Ebûbekrin ağzından duyunca, herkes kendine geldi; uykudan uyanır gibi uyandı.
Hazreti Ebûbekrin okuduğu âyetlerden diğeri de: - (Habibim)! Muhakkak Sen de öleceksin! Onlar da (müşrikler de) ölecek!" âyeti idi: (579).
Ebûbekrin bu konuşması ve okuduğu âyet üzerine ahali yatıştı. Ömerin de aklı başına geldi. Acı hakikati öğrenmiş oldu. Artık, herkes, Rasûl-i Ekremin öldüğüne inandı.
"Sahihi Buhârî" nın muhtasarı Tecrîd! Sarîh tercemesi der ki:
-En meşhur ve mevsuk rivayetlerin muhassalası şudur: Rasûl-i Ekrem, Hicretin 11 inci yılında, Saferin 19 uncu günü "Meymûne"nin odasında hastalandı. Beş gün sonra, Pazartesi günü: Hazreti Âişenin odasına naklolundu. Sekiz gün de, burada hastalığı devam etti. Rebîulevvelin birinci Pazartesi günü: güneşin zevalinden sonra, gurubundan önce vefat etti. Çarşamba günü de defnolundu." (573).
Rasûl-i Ekremin vefatı günü, öğleden sonra, evinde matem başladı. Ölüm haberi birdenbire her tarafa yayıldı. Ashab üzerinde derin tesirler bıraktı. Hem kızı Fâtime'nin, hem ailesinin, hem de bütün akrabasının feryat ve figanı herkesi şaşırtmıştı. Bu acı haberi duyan Üsâme ordusu şehre, Medineye döndü. Başkumandanlık sancağı, Rasûl-i Ekremin kapısı önüne dikildi. Bu da umumî teessürü bir kat daha artırmış oldu.
Vaktiyle, Rasûl-i Ekremin Mekke'den Medine'ye hicret ettiği gün, Medine, nasıl, eşine rastlanmamış bir neş'e içinde büyük bir bayram havası yaşamış ise şimdi de tamamiyle tersine olarak büyük bir matem havası içinde bulunuyordu.
Peygamber Mescidinde bulunan ashab şaşırmış, pek büyük telâşa düşmüşlerdi. Hazreti Ali donakalmış, Hazreti Osmanın dili tutulmuştu: (574). Mü'-minler ağlıyor, düşünüyor ve matem tutuyor, fakat münafıklar sevinç içinde bulunuyordu. Hele münafıkların dedikoduları, temiz Medine havasını bulan-dırıyordu. Bütün bu hallerden son derece sinirlenmiş bulunan Hazreti Ömer, hemen kılıcını çekerek:
- Hayır! Muhammed ölmemiş bayılmıştır. Çok geçmez ayılır. Muhammed'! kim öldü (!) derse, derhal boynunu vururum!" diyordu (575).
İşte, böyle nazik ve buhranlı bir anda soğukkanlılığını muhafaza-edebilen yegâne zât, Hazreti Ebûbekr olmuştu. Rasûl-i Ekremden sonra, en büyük insan olan Hazreti Ebûbekr, hiç telâşa kapılmadı. Kimseye birşey söylemedi. Doğru, kızı Hazreti Âişenin odasına gitti. Rasûl-i Ekremin yattığı "Hücre-i Saadet "e girdi. Rasûlullahın yüzünü açtı. Ağlıyarak, iki gözünün arasını hürmetle öptü:
- Anam ve babam Sana feda olsun, Ya Resûlallah! Allahımın takdir buyurmuş olduğu ölümü tatmış bulunuyorsun! Fakat, bundan sonra artık ölümsüzsün!" (576) dedi ve ilâve etti.
Hayattayken güzeldin, ölümünde güzel" sözleriyle tekrar öptü. Yüzünü kapattı ve Hücrei Saadetten çıktı. Ailesini de teselli ederek oradan ayrıldı.
Ömer hâlâ söyleniyordu. O zaman Ebûbekr:
- Sus, Yâ Ömer! dedi. "Mescidi Nebî" ye girdi. Hemen, minbere çıktı. Halk da Ömeri bıraktı. Ebûbekri dinlemeye koştu. Rasûl-i Ekrem gibi, Allaha hamd ü sena ederek sözüne başlayan Hz. Ebûbekr:
- Ey Nâs! İçinizde Muhammed'e tapan varsa, iyi bilsin ki: Muhammed ölmüştür. Allaha ibâdet edenler varsa, iyi bilsin ki, Allah bakîdir, asla ölmez!" dedi. (577) ve Kur'andan bazı âyetler okudu:
- Muhammed, ancak bir Peygamberdir. Ondan önce nice Resuller geldi, geçti. Eğer O (Muhammed) ölürse veya öldürülürse, siz geriye mi döneceksiniz? Her kim geri dönerse, Allaha hiç bir zarar vermez. Allah, şükredenlere mükâfat verir." (578).
Bu âyet, evvelce "Uhud" gazası esnasında "Muhammed öldü!" diye çıkan şayia üzerine nazil olmuştu. Fakat, Medine'deki şaşkınlık yüzünden kimse, bu âyeti hatırlıyamamıştı. Şimdi, Ebûbekrin ağzından duyunca, herkes kendine geldi; uykudan uyanır gibi uyandı.
Hazreti Ebûbekrin okuduğu âyetlerden diğeri de: - (Habibim)! Muhakkak Sen de öleceksin! Onlar da (müşrikler de) ölecek!" âyeti idi: (579).
Ebûbekrin bu konuşması ve okuduğu âyet üzerine ahali yatıştı. Ömerin de aklı başına geldi. Acı hakikati öğrenmiş oldu. Artık, herkes, Rasûl-i Ekremin öldüğüne inandı.