Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Penguen İSLAM'A SALDIRDI (1 Kullanıcı)

TakeOne

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Eki 2008
Mesajlar
6,064
Tepki puanı
38
Puanları
48
Konum
Ankara
Penguen dergisinde Bahadır Baruter imzalı bir karikatürle İslam’ın kutsallarına hakaret edildi. İşte dehşete düşüren çizgiler...

Karikatürde “Allah yok, din yalan” ibaresi gizlice yazılmış, caminin lambaları prezervatif şeklinde tasarlanmıştı. Dine böylesine saldıran karikatür Twitter’da büyük tepkilere neden oldu. Penguen dergisine yönelik büyük bir protesto başladı. Yerli bir mizah dergisinin İslam'a böylesine nefret dolu biçimde saldırması şok etkisi yarattı.

330frjl.jpg

Karikatür Penguen'in çizerlerinden Bahadır Baruter'in imzasını taşıyor. Twitter'da binlerce kişi Penguen'i twitleyerek tepkilerini dile getiriyorlar, boykot ve özür çağrısında bulunuyorlar.

Dine böylesine saldıran karikatür Twitter’da büyük tepkilere neden oldu.
İşte o tepkilerden bazıları :

-Penguen çok ileri gitti bu sefer... tmm herkesin kendi görüşü olabilir ama bu şekilde davranmak terbiyesizlik, seviyesizliktir..
-Bu karikatüre inanamadım! Zaten İNANÇSIZ bir karikatür olmuş! Şimdi merakla Penguen'in açıklamasını bekliyorum!
-'Penguen' de neticede bi kuş türüdür arkadaşlar. Malum bunların beyinleri çok çalışmaz
-Aramızdaki Danimarkalılar
-Penguen hayvansın!!
-Aslında ahlakım da musade ediyor ama hayırlısı.... Öyle sinirlendimki bosver... Densiz penguen

Haber Kaynağı

Penguen İslam'a Saldırdı 14 Şubat 2011 10:36
Twitter ve Facebook Penguen'in çizdiği İslam'a hakaret karikatürüyle çalkalandı
 

Çeşm-i Bülbül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Mar 2009
Mesajlar
13,384
Tepki puanı
6
Puanları
0
-'Penguen' de neticede bi kuş türüdür arkadaşlar. Malum bunların beyinleri çok çalışmaz

Güzel cevap vermiş kardeş.
Sağol TakeOne
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Penguen'in yaptığı alçaklıktır

İslama karşı hakaret içeren karikatüre yer veren Penguen dergisine Diyanet-Senden çok sert tepki geldi. Diyanet-Sen, çirkin karikatürleri yayınlayan Penguen dergisi ve küstah karikatürlerde imzası olan karikatürist hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu.


Diyanet-Sen suç duyurusu dilekçesinde, Penguen yazı işleri müdürü Faruk Kaya ve Karikatürist Bahadır Baruter’in TCK 125 (Dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle basın yoluyla alenen hakaret) ve TCK 126 ( Halkın bir kesimini diğer kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik ve alenen aşağılama) maddeleri çerçevesinde yargılanmalarını talep etti.

Sendika Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar ise, çirkin saldırıyı kınadı ve her platformda bu tür küstahlıklarla mücadele edeceklerini açıkladı. Bayraktutar, söz konusu dergiyi almanın da bu çirkinliklere ortaklık etme anlamına geldiğini belirterek, boykot çağrısında bulundu.

YAPILAN ALÇAKLIKTIR

Sendika genel merkezinde konu hakkında değerlendirmelerde bulunan Diyanet-Sen Genel Başkanı Mehmet Bayraktutar, “Müslümanlar Hazreti Muhammed (sav)’in dünyaya teşrif edişinin yıl dönümü sebebiyle kutlanan Mevlid Kandili’ni dualarla idrak ederken, eş zamanlı olarak kutsallarımıza hakaret edilmesini şiddetle kınıyoruz. Bu yapılan mizah değil açıkça alçaklık ve provokasyondur. Dinimize böylesine saldıranlara söylenecek tek söz içimizdeki Danimarkalılardır. Danimarka’da Peygamber Efendimizin karikatürünü çizerek büyük bir küstahlığa imza atanlar ile bu çirkinliğe imza atan Penguen dergisi; İslam aleyhtarlığına dayalı çirkin siyasetleri ile aynı merkeze hizmet etmektedirler” dedi.

İSLAM KARŞITI KARANLIK YAPILAR

“Saygısızlık ve hakaret içeren çirkin karikatürleri yayınlayanlar, İslam karşıtı karanlık yapılar ile el ele vererek kaos üretme peşindeler” diyen Bayraktutar, “Bu bir ihanettir ve kabul edilmesi mümkün değildir. Kimse bu tür çirkinlikler karşısında bizden sessiz kalmamızı beklemesin. Gerekli en sert tepki verilmeli ki bu küstahlıklar bir daha yaşanmasın. Bu çirkin saldırı hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduk ve her platformda bu çirkinliğe imza atanları kınayacağız” şeklinde konuştu.

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ BAHANE

“Bazı medya kuruluşlarının ifade özgürlüğünü bahane ederek bu çirkin olay karşısında susmasını ve bu tür saygısızlıkları haklı göstermeye çalışmasını da şiddetle kınıyorum” diyen Bayraktutar şöyle konuştu: “İslam karşıtlığı karşısında sessiz kalanların o karikatürde imzası olanlardan hiçbir farkı yoktur. Bu çirkin saldırıyı yapanlar derhal açık ve net bir dille Müslümanlardan özür dilemek zorundalardır. Halkımız ise İslam’a nefret dolu biçimde saldırılmasına sessiz kalmamalı, tepkilerini boykot ederek göstermelidirler.”
 

Tevhid Davası

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
31 Ara 2010
Mesajlar
349
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Web Sitesi
www.tevhidvesunnet.com
Demokratlar neden eleştiriyor anlamıyorum...Demokraside inanç ve fikir özgürlüğü yok mu istediğini yapabilirsin demiyor mu...İşte mısırdada protesto gösterileri düzenleyenler bu demokrasiyi istiyorlar..Hadi ibdacılar demokratlar daha çok demokrasi istiyoruz deyin...
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Büyük Doğu– İBDA - Fıkıh
Sadeddiin Ustaosmanoğlu

Üstad, günahın mânâsı bâbında şöyle der; zamanımızda günah ameli olmaktan çok, itikadidir.

Günahın itikadi bakımdan zuhurunun ön planda olmasının sebebi nedir? Ameli olarak birçok iş ve ibadetin semersiz kalmasından anlaşılıyor ki, hadiselere yansıyan fikir- şuur, olması gereken mevki ve makama yükselememiştir.

İş ve ibadetin, yani amele taalluk eden meselelerin semeresiz kalmasındaki sebep, zaman ve mekân hususiyetlerine nisbetlerinin uygun olmamasıdır. Bu sebeptendir ki “En küçük çaplarda bile doğru siyaset” yapma emrine mutabakatımız zaif kalıyor ve tasarrufsuz mücadelenin kazançsız sonuçlarına dücar kalıyoruz... Uzun yıllardır bu bahtsızlık gölge gibi peşimizde...

Meseleyi anlaşılır hâle getirmeye çalışalım. Ve kestirmeden bir yol izahı olarak şu misâli naklederim; İsrail’in eski Başbakanlarından biri CNN’deki röportajında spikere soruyor; “Arapların (Müslümanlar) demokrasiye karşı teklif edecekleri neleri var?”...

Bu sorunun cevabıdır ki, İslâm âleminin îtikadî günah batağından kurtulmasına sebep olacaktır... Uç bir misalle mevzuyu açarak zamanın akışı içinde yaşanmış yüzlerce, binlerce misâli hatırlamaya çalışalım... Uç mîsâl şu: Harici taifesinin namaz kılmaktan alınları nasır bağlardı ama Hazret-i Ali Kerremellahu Veche onların küfürde olduklarına hükümle öldürülmelerinin gerekliliğine inanır ve onları öldürürdü...

Evet! Secde sebebiyle alınları nasır tutan amel gayretkeşleri ve onların küfrüne hüküm çıkaran Sıhhatli itikat sahibi Hazret-i Ali Radıyallahu Anh.

Şimdi burada, “îtikat” kelimesinden anlaşılması gerekenin ne olduğu üzerinde duralım. İlk etapta aklımıza gelen “Ehl-i Sünnet İtikadı”dır; bu mecburen olması gereken... Asıl mesele bundan sonra başlıyor ki, eksikliği geniş kitleler tarafından çoğunlukla farkedilemez. Ancak; kendini kalabalıklar önünde yürümeye aday görenlerin mutlaka farketmeleri, bilmeleri gerekli olandır.

Bu gereklilik, İslam âleminin iki asırlık yıkım dönemi boyunca hakkiyle yerine getirilmediğindendir ki, İsrail Başbakanı’nın bahsi geçen sorusuna muhatap olmamıza sebep olmuştur.

Palavradan demokrasi şirinliği içinde görünerek zevahiri kurtarmaya çalışanlara söyleyeceğimiz bir şey yok. Zira onlar ince (!) taktiklerle yürüdükleri yollarda, hiçbir zaman, demokrasinin Hıristiyan ruhbanlarının pençesinden kurtulmak isteyenlerin bin bir çileyle buldukları ve “kötünün iyisi” diye tarif ettikleri rejim olduğunu bilmezler. Yahudi Başbakan’ın sorusuna verecekleri cevapları da olmadığından, kör gibi el yordamıyla hakikati bulma teşebbüsüne girerler. Sonra da, bin bir teville meseleyi cilâlarlar.

İtikadi günaha sebep olan eksiklik nedir?

Önce şunu söyleyelim; demokrasi kökünün iyisi, İslam, iyi, doğru ve güzel’in yolu. Beş duyunun yetersizliği, çaresizliği karşısında, insanlığa rahmet olarak sunulmuş İlahî kelâm ve ona nisbetle Peygamberî tavır... Bu tavrın gerekliliği olan “zamanın hakkını vermek” fiilidir ki, itikadî günaha sebep olan eksikliği giderir. Nasıl?

İmam-ı Gazali Hazretleri fıkhı tarif ederken şöyle buyuruyor: “Fıkıh anlayış demektir, lian bahsi, icare bahsi, nikâh bahsini bilmek fıkıh değildir.” Bu sözlerini, Allah’ın Resulüyle mukâlemede bulunup ayrılan kişilerin lian, icare, nikâh gibi bahisler açmamış olmalarına rağmen, Allah Resulünün onların fıkıhçı olduklarını söylemelerine nisbet ederek söylüyor İmam-ı Gazali Hazretleri. Kısaca, fıkıh anlayış demektir.

Bu anlayışın Kur’an’a nisbetle kurulamamış olduğu her dönemde günahlar ameli değil itikadîdir. Zira, hariciler misalinden yola çıkarak her dönemde günahın itikada taalluk eden vechesini görebiliriz... Görebiliriz derken, tabiî olarak şunu kasdetmiş oluyoruz; bunları bizim idrakimize yansıtacak fıkhî anlayış oluşmuşsa şayet görebiliriz.

Bu anlayış yoksa “curcunaya tempo tutmak”ta amelî bir değerdir(!)... Yâni “çok şey yapılır ama, gerekli olan yapılmadığından bir şey yapılmış sayılmaz.” Bunu da anlatamazsanız, posteki saymak daha hayırlı(!) âmel zaviyesindendir.

İdrakimize yansıması gereken fıkhî anlayış’ın ne olduğuna bakalım:

«¦ Sizin “Büyük Doğu İdeali” diye 40 yıldır güttüğünüz bir davâ var... Bu davayı kısaca özleştirir misiniz?

¦Şevkle... “Büyük Doğu ideali” tek zerresini feda etmeksizin islâma yol açmanın sistemidir. Ve bu sistem “Metbu”, yani tâbi olunan bir nizam değil, tâbi olan, kendi özüyle hiçbir istiklâli olmayan; herşeyi, bu cihanda ne varsa hepsini İslâm da bulan, toplayan, gösteren, ve asrın meselelerine tatbik eden bir dünya görüşü... Bu bakımdan İslâma köleliğine rağmen, “Metbu”luk iddiasındaki hiçbir sistemle kıyaslanmaya razı olmayacak bir ideolocya manzumesi... O kadar yeni ve üstün... “Yeni”nin ezel kadar eski olması ve zamanı ezelden ebede kadar kuşatması, birleştirmesi ölçüsüyle yeni ve üstün... İslâmı kör nefislerinde donduranlar, çürütenler ve kokutanlara karşı en büyük darbe; hafakanlar içinde bunalan Batı âlemine karşı da en keskin neşter... » (1)

Evet! ‘Fıkıh anlayış demektir’in iddiacısı ve ispatçısı mevkiinde bulunan Üstad böyle diyor.

Zaman akıp gittiğine göre!? Ne yapmalı?

Tabiî ki, yürüyen Büyük Doğu’yu temin etmeli. Yürüyen Büyük Doğu= İbda.

Herkesin anlayacağı lisanla şu cümleyi nakledelim: “Necip Fazıl’ı anlamak için Salih Mirzabeyoğlu’nu anlamak gerek”... Meselenin Allamelik boyutunda sunîlik yaşamamak için, “Yürüyen”in, sürekli yenilenen fıkıh olduğu hakikatinin anlaşılması luzumludur. Bu luzumun anlaşılmaması gereğindendir ki, demokrasiye karşı teklif edeceğiniz neyiniz var, sorusuna muhatap oluyor cevap veremiyoruz.

Yine bu luzumun anlaşılmaması sebebinden, amelî planda yapıp ettiklerimiz fazlada olsa gerekli faydayı sağlamıyor, itikadi – fıkhî eksikliğimizinin giderilmesi gerektiği şuuruna ulaşabilmemizi temin etmiyor.

Fıkıh anlayış demektir; öyleyse fıkıh; zaman ve makânda eşya ve hadiselere tasarruf gücüne vâkıf Büyük Doğu- İbda demektir. Ve, bu fıkhın temine çalıştığı; Batı tefekkürünü İslâm Tasavvufu karşısında hesaba çekme ameliyesidir.

Bu ameliyenin yavan yansımalarına da dikkat boynumuzun borcudur. Zîra, İslâm Tasavvufuna feraset nazarıyla bakılmadan vede amelî plânda hakkı verilerek yaşanmadan fıkhın kanallarına girmeye çalışmak hikemiyatı felsefeyle karıştırmamıza sebep olur ki, şeriatın kışrında takılıp kalanların işledikleri vahim hatalara karşı tenkitlerimiz kelimelerden ibaret kalmaya mahkum olur. “Bildiklerini yapana Allah bilmediklerini de öğretir” hikmetinden hareketle, bilinenlerin hakkını ince idrak zaviyesinden amel’e yansıtarak vermeliyiz ki, “akıl zoru” yolundan gidip mânâyı kaçıranlardan olmayalım.

“Zikirden başka herşey can çekişmekten ibarettir” diyor Marifetnamede Salih Mirzabeyoğlu... Zikrin mahiyeti konusunda tevile girişmeye gerek yok. İlk anlaşılanın “Lâ İlahe İllellah” olduğu bilenlerce malum ve bunun ısrarla tekrarı sonucu kalpte yer etmesi sonrasındadır ki, tevil hakkına kavuşmuş oluruz. Zikrin kalpte yer etmesinden sonradır ki, tevilin en genişine kadar yollar açılır ve gideni felsefî değil hikemî istikamette dâim kılar.

Bunun zıddıdır ki; İslâm Tasavvufu karşısında Batı tefekkürünü hesaba çekme yükümlülüğünde olanlar, bilmeksizin İslâm Tasavvufunu, Felsefe boyutuna indirir ki, “bulamamacasına arama” bahtsızlığına dûcar kalırlar.

Zâhir ve Bâtın nisbetini dengelemiş olarak fıkha (İslama Muhatap Anlayış) muhatap olanlardır ki, zamanımızın tehlikesi olan “itikadi günah”lardan kendilerini kurtarabilirler. Aksi; “Allah herkese tesellisini ayrı ayrı vermiştir” hikmetince, ya sadece zâhir’in ışığı zannedilen karanlığa, ya da bâtının ışığı zannedilen karanlığa aldanıp mahkum olmaktır.

«¦ Dünya müslümanlarına ve özellikle gençliğe mesajınız?

¦”Bunu aynen yazın! Altını çizin! Bu mesaj benim” ideolocya örgüsü” isimli kitabımda özleştirilmiştir. İslâm alemi, şeriattan zerre feda etmeksizin, onu yeni zaman ve mekâna tatbik edecek mütefekkire muhtaçtır. Yoksa, kaba softa ham yobaz tipi ile cahil ve nasipsiz reformacıya ümit bağlanacak olursa, İslâm aleminin hali şu anda nasılsa işte öyle olur!..»

1-Konuşmalar Sf.128. Necip Fazıl Kısakürek

2-Konuşmalar Sf.296. Necip Fazıl Kısakürek

furkan dergisi
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
-“Bizim BÜYÜK DOĞU – İBDA tarihi üzerinde ele alış itibariyle başlangıç olarak işaretleyeceğimiz tarih 1919… Vahidüddin Han’ın, Anadolu’da Kurtuluş Savaşını başlatması için Mustafa Kemal’i görevlendirmesi, bunun için kendisine tahsis ettiği vapurla Samsun’a gitmesine önayak olması, onun da Halife tarafından yollanmış bir zât olarak karşılanması ve ardı sıra gelişen hadiseler… İşin vakanüvislere ait yönü bir yana, bizi ilgilendiren husus, BÜYÜK DOĞU – İBDA üzerindeki tuğrayı basan ismin, yani ‘Büyük İrşad Kutbu’ Abdülhakîm Arvasî Hazretlerinin, ‘Kurtuluş Savaşı’ diye yaftalandırılan Anadolu’daki mücadeleye destek vermesidir… Sözkonusu mücadelenin isimli isimsiz kayıttan düşürülmüş umumî ve mahallî kahramanları meselesi bir yana, hamleyi nefslerine maleden ahbes ve hizbi zamanla ortaya çıkan gelişmeler bir yana, böyle bir destek verilmiştir… Cumhuriyet’in kuruluşundan itibaren bugüne gelen çizgiye bakıldığı zaman, küfrün o türlü hakimiyeti ile bu türlü hakimiyeti arasında yapılmış bir tercih karşısında olduğumuz görülür… Bizim neticeye bakıp da sebebi bu türlü mânâlandırmamıza mukabil, o günün şartlarını düşünen başka bir selim akıl, o günden istikbâlin şartları içinde kimin ne mal ve neyin ne olacağının bilinemeyeceğini söyleyebilir… Bizim için geçerli olmayan bu husus ‘bizim için’ demekle umumî bir hüküm haline gelemeyeceğine göre, onu da içine alıcı bir cevap ister ki, işin bedahet hâlinde izâhı şudur:

Nefeslenme payı halinde, ‘o küfürdense bu küfür’ şeklinde bir tercih, rıza değil, katlanıştır… Malûm olduğu üzere, ‘küfre rıza, aynıyla küfür’dür… Mücadelesi kabil olanlar şeklindeki bir tercih ise, isabeti tartışılır bir tercihtir… Öyleyse, devletlerarası güçler dengesi ve jeopolitik durumunun imtiyazı dolayısiyle paylaşılamayan Anadolu’da bir de üstüne üstlük öz halkının direnişi riski eklenince, malûm paçoz kurtuluş ve küfür idaresi… Müslümanlar için tek kâr, kan, gözyaşı ve binbir sıkıntı içinde de olsa, ‘var olma ve direniş’ bayrağının dalgalandırılması, teslimiyetçlilik ve pasifizm ruhsuzluğunu reddeden iradesidir… O günün malûm dış cephedeki küfrüne karşı bu direniş, istikbâlde zuhur edecek ve dıştakinden beter iç küfre rağmen, ‘müslüman devlet’i savunma iradesinin gelecek kuşaklara beyanıdır… Bütün İslâm tarihini keramet çapında üstün bir idrak zaviyesinden değerlendiren ve ikincisi olmayan bu işin terkibini ortaya koyan BÜYÜK DOĞU – dünya görüşümüze nisbet, sözkonusu direnişteki olağanüstü fedakârlık ve mücerret takdir olarak ‘var olmak’ iradesini tesbit işinden sonra, o şartlara düşücü keyfiyet zaafını ve bunun da Kanunî’den beri gelen zaafın son halkası olarak tecellisini görmezden gelemeyiz; yani ‘düşmanı kovduk, kurtulduk!’ züğürt tesellisiyle TC’ye rıza bir yana, sahabiler devrinden başka hiçbir devri kendimize örnek alamayız… Kuru bir temenni ve tekerlemeden ibaret kalmayışımızın delili de, İslâm dünyasında benzeri şöyle dursun, benzerinin benzeri de olmayan ‘İslâma muhatap anlayış’ dâvâsının insan ve toplum meselelerinin halli hâlinde sistem örgüsünün mübdîiyiz… Bu tesbit içinde açıkça ilân edelim ki, kahramanca, fedakârca, büyük çapta faydalı ve iyiniyetli mücadele ve çabalar zerresi bile görmezden gelinemez bir kıymet ifade etse de, bunlar zâtî mahiyetleri itibariyle bir devlet plânına geçebilmenin değil, buna mâlik mihrakın değerlendirmesine mevzu çalışmalardır… Netice olarak; iç oluş’u dış oluş’a çevirici ve ihtilâl sürecini inkılâpla kavuşturabilecek bir FİKİR VE AKSİYON mihrakı olan BÜYÜK DOĞU – İBDA, 1919’un ‘var olma’ iradesini temsil etmek bir yana, onun muradı olan istikbâlini de temsil etmektedir…” (Salih Mirzabeyoğlu, İBDA Diyalektiği, 3. Baskı, sh.50 ve devamı)
 

İPARHAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Ağu 2010
Mesajlar
279
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Demokratlar neden eleştiriyor anlamıyorum...Demokraside inanç ve fikir özgürlüğü yok mu istediğini yapabilirsin demiyor mu...İşte mısırdada protesto gösterileri düzenleyenler bu demokrasiyi istiyorlar..Hadi ibdacılar demokratlar daha çok demokrasi istiyoruz deyin...

Sen önce İBDA’ nın anlamını öğren sonra gel olmaz mı?
Her seferinde fitne ve fesat tohumları ekmeye uğraşıyor,Milli-Dini değerlerimize dil uzatıyorsun...Her şeye sabır-tahammül gösteririm ama her kim DAVAMA dil uzatırsa asla susmam,hakedene hakettiği şekilde muamele göstermeyi bir borç bilirim!..
 

İPARHAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Ağu 2010
Mesajlar
279
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
İğreniyorum!..

Elimden doğruca, güzelce, iyice bir yazı mı çıkıyor ? İğreniyorum! Hâlâ bu memlekette doğru, güzel ve iyi olanı savunma gayretimden, bu gayretin boşluğunu anlayamamak enayiliğinden iğreniyorum!

Bir hadise oldu mu, kurban gidenlerin ailelerine hep aynı şahıslar ve makamlarca çekilen beylik telgraflardan ve üzüntü laflarından iğreniyorum.

Olanlar ortadayken, hep bugünü yarına erteleyici ve gelmeyecek bir istikbale ısmarlayıcı 'cek' ve 'cak' edatlarından iğreniyorum!

“Istırabımı görmeyen körün suratına tükürmek istiyorum” diyen Fransız şairinin ruh haletiyle, 40 küsur yıldır kısır nesillere tükettiğim nefesten iğreniyorum.

(Perikles) gibi (Attik) Yunan medeniyetinin en haşmetli ve her şeyi tamam cemiyetinde, (Lirik) şiirin babası (Pindaros) şöyle der: 'Meğer bütün bir ömür katırlara saman yerine çiçek sunmuşum! '... Ben de aynı meraret duygusuyla güneşi cepte kaybetmiş bir topluma bu sırrı anlatamamanın sefaletinden iğreniyorum!

Dudaklarla kalbler arasındaki mesafeden, her akşam başına yorganı çeker çekmez uyuyuveren nefs muhasebesi yoksunu eyyamgüder politikacıdan, tecrit kampı ve iman zindanı haline getirdikleri camilere hissizce girip çıkan marka Müslümanlarından iğreniyorum! Gördüğü şeyi nasıl görebildiğini izahtan acizken, gözüyle görmediği için Allah’ı inkar eden maddeciden iğreniyorum!

Posayı cevher sanan kabuk milliyetçisinden, çile çekmeden olmaya bakan ezberci medeniyetçiden, hayat ağacını devirmeyi ve nurlu meyveleriyle ateşe atmayı inkılâp sayan devrimbazdan ve bunlara inananlardan, kapılanlardan iğreniyorum!

Hâsılı, dil adına dilden, ev adına elden, vatan adına vatandan ve köy, köylü, şehir, şehirli, gazete, dergi, kitap, mektep, talebe, muallim, polis, memur, kanun, nizam, kadın, erkek, dost, ahbap ne varsa bunların gerçekleri adına hepsinden iğreniyorum!

Ötesi var mı? ...

Ağlayamayan, anlayamayan, içini kanatamayan, yumruğunu sıkamayan insandan, Allahın Kur'anda 'belhüm adal-Hayvandan aşağı' diye andığı iki ayaklılardan iğreniyorum!


Necip Fazıl Kısakürek
 

İPARHAN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Ağu 2010
Mesajlar
279
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Biz de iğreniyoruz!

Bu karikatür rezilliğine emeği geçen hayvandan aşağı diye anılan iki ayaklılardan iğreniyoruz!..
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
“Istırabımı görmeyen körün suratına tükürmek istiyorum”

Dudaklarla kalbler arasındaki mesafeden, her akşam başına yorganı çeker çekmez uyuyuveren nefs muhasebesi yoksunu eyyamgüder politikacıdan, tecrit kampı ve iman zindanı haline getirdikleri camilere hissizce girip çıkan marka Müslümanlarından iğreniyorum!

Hâsılı, dil adına dilden, ev adına elden, vatan adına vatandan ve köy, köylü, şehir, şehirli, gazete, dergi, kitap, mektep, talebe, muallim, polis, memur, kanun, nizam, kadın, erkek, dost, ahbap ne varsa bunların gerçekleri adına hepsinden iğreniyorum!

Ötesi var mı? ...

Ağlayamayan, anlayamayan, içini kanatamayan, yumruğunu sıkamayan insandan, Allahın Kur'anda 'belhüm adal-Hayvandan aşağı' diye andığı iki ayaklılardan iğreniyorum!


Necip Fazıl Kısakürek
Ağlayamayan, anlayamayan, içini kanatamayan, yumruğunu sıkamayan insandan, Allahın Kur'anda 'belhüm adal-Hayvandan aşağı' diye andığı iki ayaklılardan iğreniyorum!
 

TEK1

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ocak 2011
Mesajlar
27
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Rabbim akıl fikir versin!!!!

Bunlara göre tek akıllı onlar kardeşim o yüzden bunu yapanlar ve bunlarla aynı düşünceyi paylaşanlar akıllanmaz. Ayrıca bu ilk de değil sonda olmaz bu ve bunun gibi birçok dergi var dinimize hakareti aşan yazılar, resimler yayınlayan. Bunlara biz uymuyoruz kınıyoruz başkaları da kınasa bir daha böyle şeyler yazamazlar ama hiç kimse korkudan ağzını açamıyor ne de olsa bütün medya bu ve bunlar gibilerin elinde vatandaş ne dese boş.

Allah bizi bunların fitnelerinden uzak tutsun. Gençlerimizin beyinlerini bunlar karşıtırıp bulandırıyor.
 

ibra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Eyl 2009
Mesajlar
6,106
Tepki puanı
12
Puanları
38
Yaş
30
Konum
Konya
Atatürk e laf atmak yasak..
ama İslama .. .yasak değill....
Demokrasiyi kendi kafalarına işlerine geldiği gibi kurmuşlar
 

TEK1

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ocak 2011
Mesajlar
27
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Atatürk e laf atmak yasak..
ama İslama .. .yasak değill....
Demokrasiyi kendi kafalarına işlerine geldiği gibi kurmuşlar

Bu insanlar Atatürk ün ismini kullanıyolar kardeşim. Başları sıkışınca hemen Atatürkçülük diye bir laf çıkıyor ağızlarından. Sonra ya millet Atatürk'e düşman yada dine düşman oluyor, bunların temelde istediği şeyde bu zaten milleti dininden ayırdılar ayıramadıklarını da ötekileştirdiler, fakirleştirdiler, OKUTMADILAR, İnsan hesabına almadılar. Yazıklar olsun, bu kadar insanın ahını alanların akıbetini öbür dünyada çok merak ediyorum.
 

TakeOne

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Eki 2008
Mesajlar
6,064
Tepki puanı
38
Puanları
48
Konum
Ankara
Bir gün kurulur yüce divanın mahkemesi. O zaman görürler rahmanı, kahharı..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt