Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Osmanlı'nın incelikleri, ehli beyte saygısı!! (1 Kullanıcı)

DiLaRa_I NuR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2009
Mesajlar
2,576
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
45
Fatih Sultan Mehmet istanbul'u fethetme planları yapıyordu. Daha henüz 21 yaşında bulunan hükümdar, İstanbul'un fethine girişmeden önce, halkını imtihan etmek istemişti. Sabahın erken saatlerinde tebdili kıyafet ederek, Osmanlı'nın başşehri olan Edirne'de çarşıya çıktı.


Çarşının bir tarafından girip, alış veriş yapmaya başladı. Birinci dükkâna varıp birşey aldı. İkinci bir şey istediğinde dükkân sahibi vermedi. Fatih'i tanımıyordu dükkân sahibi. Fatih Hazretleri mal olduğu halde neden vermediğini sordu.


Adam:


-Ben sana bir şey satmakla sabah siftahımı yapmış oldum, ikinci alacağını da karşıdaki dükkândan al. Çünkü o henüz siftah etmemiştir, dedi.



Fatih memnun olmuştu. Öbürüne vardı, bir miktar mal aldı... İkincisini istediğinde o da vermeyip komşu dükkâna gönderdi. Böylece Hazreti Fatih koca çarşıyı baştan sona kadar dolaştı... Hepsinde aynı mukabele ile karşılaşmıştı.



Aldıkları erzakı, medresede ilim tahsil eden talebelere gönderdi, kendisi de saraya gelip ALLAH'a şükür secdesine kapandı ve şöyle dedi:


— Ya Rabbi sana hamdolsun... Bana böyle birbirini düşünen millet ihsan ettin. Ben bu milletimle değil Bizans'ı, dünyayı bile fethederim, dedi ve istanbul'un Fetih planlarını hazırlamaya başladı.


51 gün süren muhasaradan sonra Bizans, Akşemseddin Hazretlerinin de bizzat iştirakiyle fetholunmuştu.



-------------



Abdulhamid Han'in gerceklestirdigi en büyük projelerden biri olan, Anadolu topraklarini Ortadogu üzerinde Haremeyn'e baglayan Hicaz demiryolu insaatini bitimine yakin, ray döseme islemi Medine'ye yaklastiginda bu veli Sultanin:



''Mümkün olan bütün aletlerin üzerine keceler sariniz ki, fazla gürültü olmasin ve Ehl-i Beyt'in ve burada yatanlarinin ruhlari rahatsiz olmasin.''diye emir verdigi...



Bu emir geregince Medine'den km'lerce önce tren raylarina kece dösendigi ve yine Ravza-i Tahire'nin mehabeti haleldar olmamasi icin trenlerin istim keserek sehre cok düsük bir hizla giris yaptigini...
 

İlm-i Ledun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2009
Mesajlar
17
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Hakkullah /Çıralık

Hakkullah /Çıralık

HAKULLAH:

Allah için verilen yardım demektir.... Kaynağını Kur'an'ın Enfal suresinin 41.ayetinden alır...

Doğru ile yanlışın ayrıldığı gün,
O iki topluluğun karşılaştığı gün,

Kulumuza indirmiş olduğumuza inanın
Ganimet, kazanç olarak elde ettiklerinizin

Beşte biri Allah'ın, Resul'un ve Ehl-i beyt'inindir.
Hem yetimlerin, yolsulların, yolda kalmışlarındır.

Resul'a indirdiklerimize İnciniyorsanız,
Tanrı herşeye kadirdir, bilmelisiniz.
(ENFAL SURESİ-41)


Ocağa bağlı talipler Her sene gelen Dede-baba'larına o yılki gelirlerinin masraf dışında kalan kazançlarının 1/5 'ni verirlerdi...dede'lerce toplanan bu Çıralık /Hakullahlar'ın bir kısmı, ....(Sadece geçimliklerini sağlayacak) kadar Peygamber soyundan gelenlere verilir. Diğer yarısı ise Dergah'a yada Dede-baba evine sığınan muhtaç olanlara, yoksullara, yetimlere, esirlere ve yolda kalmış garip kimselere verilirdi...

Osmanlı İmparatorluğu Enfal suresi 41.ayeti uyarınca Hacı Bektaş Veli Dergahına yardım etmiştir. Bu yardımın adı '"Gaziler Hakka'"dır. Bu yardıma özgü olmak üzere 28 Haziran 1363 tarihinde, Sultan Murad Hüdaverdigar zamanında (Penç a yek) beşte bir adıyla bir Ferman çıkarılır.

Çıkartılan bu yasa ile 1826 tarihine kadar -zaman zaman aksamasına rağmen, Osmanlı hazinesi tarafından bu yardım devam etmiştir...Toplanan gelirler, gelir defterine kayıt edilirdi....

Allah Eyvallah...
 

İlm-i Ledun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2009
Mesajlar
17
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Osmanlı'nın Kuruluşu Şeyh Edebali ve Ehli beyt nesli Seyid Pirler'in Rolü

Osmanlı'nın Kuruluşu Şeyh Edebali ve Ehli beyt nesli Seyid Pirler'in Rolü

Osmanlı'nın Kuruluşu Şeyh Edebali ve Dedeler& Pirler'in Rolü​

Degerli canlar Bugün sizlerle Osmanlı İmp. luğunun Kuruluşu ve bilinmiyenlerinden bahsetmek istedim..



Şeyh Edebali (Edeb-ALİ) kesin olmamakla beraber 1206 yılında Horasan in Merv sehrinde M,1206 yilinda doğmuş, 1326 yılında hakka yürümüştür. Ahi ve Kalenderi şeyhidir.. Otman Gazi'nin (Osman Gazi) kayınpederi ve hocası, Orhan Gazi'nin dedesi bir anlamda da sonradan imparatorluk olacak Osmanlı Devleti'nin (Ottoman Emperier) fikir babasıdır...



İlk tahsilini memleketinde yapan Edebali, tahsilini Şam’da tamamlamıştır. Hacı Bektaş ve diğer Horasan Erenleri ile yakın ilişki içinde olup, sohbetlerinde bulunmuştur. batıni öğreti dahilinde kalenderi zümreden olan Baba İlyas halifelerinin ileri gelenlerindendir...



Kaynaklar her ne kadar Edebali ile ilgili değiştirici bilgiler vermiş olsalar da sonuçta yollar aynı yere çıkmaktadır. Kimi kaynaklar bu büyük Şeyh’i, Baba İlyas’ın halifesi gibi gösterirken, kimi kaynaklar da onu bir Ahi Şeyhi olarak noktalamaktadır. Sonuçta her iki yol da aynı yere çıkar. Ali yandaşlığı ve kalenderilik, Ehli beyt yarenliği



Edebali’nin Bir Alevi-batıni evliyası olan Ebul Vefa ’nin bir mensubu olduğunu Katip Çelebi “Vefaiyye tarikatına mensup Edeb Ali” diye vermektedir.”



Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda büyük emeği geçen Alevi pirleri gibi Edebali de her nedense gözlerden uzak tutularak Sünnileştirilmek istenmektedir. Ancak kaynakların incelendiğinde onun bir Alevi piri olduğu her noktada ortaya konmaktadır.Zaten ilk Osmanlı Devleti’nde ki dinsel hoşgörü ve hümanist yapı bu pirlerin öncülüğünde kurulmuştu.



Ertuğrul Gazi’nin. oğlu Otman Gazi, (Osman gazi) Anadolu topraklarına geldiklerinde Müslümanlıkla pek ilgileri yoktu. Öğrenmeleri gerekli tüm bilgileri ve Kuran-i Hz. Muhammed hakkında ne öğrendilerse Edebali tekkesinde öğrenmişlerdir



İşte bu süreçte küçücük bir beylik olan Osmanlı Beyliği’ne destek veren Horasan Erenleri olan Alevi pirleri, bu Beyliğin kısa sürede büyüyüp, bir devlet kuracak duruma getirmişlerdir. Hacı Bektaşlar, Sarı Saltuklar, Abdal Musalar, Geyikli Babalar ve niceleri Osmanlı Devleti’nin kuruluş süreçlerinde bilginleri, yöneticileri, öğretmenleri olmuşlardır. Taa ki, ne zaman Alevi inancının ve Alevi’nin toplumsal yaşamının Osmanlı devlet erkanına ve feodal toprak beylerine ters gelmeye başlamasıyla bu ilişkiler tersine dönmüş, 15. yy.lın ortalarından başlayarak kopmaya ve adeta da Aleviler Osmanlı Devleti’nce düşman olarak görülmeye başlanmıştır.



Söz konusu ayrışmanın olduğu ve herşeyin tersine döndüğü 15 yüzyıla kadar..Horasan Erenleri hem Selçuklu, hem de Osmanlı devletinin ilk yıllarında o ülkenin birer yöneticisi gibi sorumlu davranıyor, aynı sorumluluk içerisinde de görevlerini yerine getiriyorlardı. Örneğin Osmanlı Devleti’nin oluşumunda Otman Gazi’ye (osman gazi) kızını vererek kayınbabası olan Edebali, Osmanlı Devleti’nin örfi ve dini konularında hüküm verendir... Osmanlı'nın ordusu olan yeniçerilerde Horasan erenlerinin denetimindeydi.. Osmanlı devletinde alevi-batını egemenlik.. yavuzun mısırdan halifeliği getirdiği döneme kadar etkinir.



EY OĞUL!!!!



Ey oğul, artık Bey’sin!

Bundan sonra

öfke bize, uysallık sana.

Güceniklik bize, gönül almak sana.

Suçlamak bize, katlanmak sana.

Acizlik bize, hoşgörmek sana.

Anlaşmazlıklar bize, adalet sana.

Haksızlık bize, bağışlamak sana...



Ey oğul, sabretmesini bil,

vaktinden önce çiçek açmaz.

Şunu da unutma;

insanı yaşat ki devlet yaşasın.



Ey oğul, işin ağır,

işin çetin, gücün kula bağlı.

Allah yardımcın olsun...

Güçlüsün, kuvvetlisin,

akıllısın, kelamlısın!

Ama; bunları nerede,

nasıl kullanacağını bilmezsen

sabah rüzgarında savrulur gidersin.

Öfken ve nefsin bir olup aklını yener.

Daima sabırlı, sebatlı ve

iradene sahip olasın!

Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi

değildir. Bütün bilinmeyenler,

feth edilmeyenler,

görünmeyenler, ancak sen faziletli ve

ahlaklı olursan gün ışığına çıkacaktır.



Ey oğul ! Ananı , atanı say !

Bereket büyüklerle beraberdir.

İnancını kaybedersen ,

yeşilken çöllere dönersin.

Açık sözlü ol ! Her sözü üstüne alma !

Gördüğünü görme ! Bildiğini bilme !

Sevildiğin yere sık gidip gelme !



Ey oğul ! Üç kişiye acı :

Cahil arasındaki alime ,

zenginken fakir düşene,ve

hatırlı iken itibarını kaybedene.



Ey oğul! unutma ki,

yüksekte yer tutanlar,

aşağıdakiler kadar emniyette değildir.

Haklıysan mücadeleden korkma !...

Şeyh Edebali



Allah Eyvallah Gerçeğin demine Huu Diyelim...
 

İlm-i Ledun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2009
Mesajlar
17
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Hacı Bektaş-ı Veli ve Yeniçeriler

Hacı Bektaş-ı Veli ve Yeniçeriler

Ahmet Refik’de şu şekilde açıklık getiriyor.


‘’...Yeniçerilerin tesmiyesi (adlandırılması) Hacı Bektäşı Veli tarafından icra edilmiştir.

Bir gün Orhan Gazi, Amasya civarında ikamet eden Hacı Bektişi Veli’ye müracat ederek yeni teşkil eylediği askere bir isim koymasını rica etmişti.

Hz.Pir ,ordu efradından birini çağırıp kolunu neferin başı üzerime koymuş, yen’leri neferin arka tarafından ensesine doğru sarkmıştı.

İşte, yen’in bu vaziyette sarkasına hatıräsı olmak üzere ‘’Börk’’ denilen külah icad olunmuştu.

Ba’dehü, Hz.Bektäş :

"...Bu yeni askerin ismi Yeniçeri olsun. Cenab-ı Hakk yüzlerini ak bäzularini kavi kilinclarini keskin ,oklarını mühlik (teklikeli) ,kendilerini galip yursun! Diye dua etmiştir..’’.

Tarih-i Umumi s.423. Ahmet Refik.


Fakat Aşık Paşazade’nin verdiği şu bilgiler tanık olarak görülür.


Sual: Bu Bektaşiler derlerki yeniçerilerin başlarındaki taç Hacı Bektaş tarafındandur, dirler.

Cevap:

---Yalandır. Bu börk Bilecik’te Urhan zamanında zehir oldu. Ve illä Bektaşiler giymeye sebep , Abdal Musa , Urhan zamanında gazaya geldi. Bir yeniçeriden eski bir börk, diledi. Yeniçeri virdi.

Abdal Musa bununla viläyetine geldi. Vallahi asli budur...”

Demektedir...
 

İlm-i Ledun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2009
Mesajlar
17
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Osmanlı ve Ehli Beyt

Osmanlı ve Ehli Beyt

Osmanlı devletinde yeniçeriler, Ehli beyt neslinden geldiklerine inanılan hacı bektaşı veli Ocağına teslim edilmiştir...

yeniçerilerin Piri hacı bektaş-ı Veli ve Bektaşilerdir...Yeniçerilerin resmi tarikatı Bektaşilik idi. Yeniçerilerin 94. alayında mürşit olarak bir Bektaşi Babası otururdu. O ölünce yeni “Baba” Hacıbektaş’tan gönderilirdi.
Büyük resmi törenlerle karşılanır ve makamına oturtulurdu..

Osmanlı devletinin resmi din yolu Alevi-Bektaşilik idi… Ne zamana kadar mı? Selim Padişahın Şah İsmail’e ve Safeviliğe karşı bir Sünni set inşası ihtiyacını duymasına kadar…


Mısır’dan getirilen Eşari-Sünni din bilginleri Osmanlı memleketine dağıtıldı ve halka Eşari-Sünnilik öğretildi. Sayıları 1000′den çok olduğu söylenen bu bilginlere verilen destek ile Osmanlı’nın resmi mezhebi Sünnilik haline geldi.

İş asıl Kanuni döneminde tamamlandı. Sanıldığı gibi Selim Padişah’ın adı, Yavuz Selim değildi. Safevi-Alevi Türkmenlere karşı yürütülen kıyıcı hareketlerden ötürü halk ona “Yavuz” yani kıyıcı, yani zalim dedi…Yavuz sözünün sonradan itibar kazanması ayrı bir konudur.

Bektaşi-Aleviliğin ezilmesi ise 1826 Yeniçeriliğin yok edilmesi ile aynı anda gerçekleşmiş; Bektaşi dergâhları kapatılmıştır. Ta ki Sultan Aziz’in tekrar serbest bırakmasına kadar.


Bugünlerde gündeme yeniden giren Alevi-Bektaşilik ile Osmanlı ilişkilerinin özeti budur.

Osman beyin gerçekte adının Otman olduğu, babasının adı Ertuğrul; oğlunun adı Orhan iken bu Osman adının nereden çıktığı ise ayrı bir tartışma konusudur. osman adının hiçbir tarihi dayanağı bulunmamaktadır... tarihi kaynaklar OTMAN, VEYAHUTTA ATAMAN İSMİNDE BİRLEŞMEKTEDİR.


ŞİMDİ YENİÇERİ MEHTER MARŞLARINDAN BİRİNİ AKTARALIM:

Hacı Bektaş Veli’nin bindiği cansız duvar.
Mazharı Nur-i Ali’dendir ona ol yadigar.
Nare-i düldül ederdi arşı âla da karar.
Şad hazare bin kâfiri bir narada etti şikar.


Dedi: Arslanım Ali’dir, kudretine girdikar.
Lâ fetâ illa AliLâ seyfe illa Zülfikar
Koydular başın ol şahın Kerbela Meydanına.
Bastılar parmakların Şah Hüseyin kanına


Urdular miskin pelitle kıymadan gerdanına
Bu hakaretler yaraşmazdı o şahın şanına
Düşmeden kanı yere, ol demde çağırdı gübar
La fetâ illa Ali La seyfe illa Zülfikar

Padişahım çok yaşa Devletinle bin yaşa


Değerli dostlar yukarıdaki sözler Yeniçerilerin sancağında yazılıydı.
Yeniçerilerin gülbengi de şöyleydi:


Allah, Allah, illallah
Boş üryan sine püryan
Bu meydanda nice başlar kesilir hiç olmaz soran
Kulluğumuz padişaha ayan
Üçler, yediler, kırklar
Gülbengi Muhammedi
Nur-ı Nebi
Kerem-i Ali
Pirimiz, sultanımız
Hünkâr Hacı Bektaş Veli
Demire devranına hû diyelim…
Huuuu….
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt