'Osmanlı gitti Müslümanlar yetim kaldı'
Avrasya Coğrafyası’ndan 42 kardeş cumhuriyet ve dindaş topluluklardan dini temsilcilerin katıldığı VII. Avrasya İslam Şurası'nda çarpıcı tezler tartışılıyor.
3. OTURUM
VII. Avrasya İslam Şurası’nın 3. oturumu sürerken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, aralarında Diyanet İşleri Başkanı ve Avrasya İslam Şurası Daimi Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun da yer aldığı VII. Avrasya İslam Şurası İcra Kurulu üyelerinden oluşan heyeti Dolmabahçe Sarayı’nda kabul etti. Bu nedenle Bosna Hersek Reisü’l-Ulemâsı Dr. Mustafa Efendi Ceriç başkanlığında yapılması gereken oturumu, Ceriç’in de heyetle birlikte Cumhurbaşkanı Gül’ü ziyaret etmesi üzerine Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez vekâleten başlattı.
VII. Avrasya İslam Şurası’nın 3. oturumu sürerken, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, aralarında Diyanet İşleri Başkanı ve Avrasya İslam Şurası Daimi Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu’nun da yer aldığı VII. Avrasya İslam Şurası İcra Kurulu üyelerinden oluşan heyeti Dolmabahçe Sarayı’nda kabul etti. Bu nedenle Bosna Hersek Reisü’l-Ulemâsı Dr. Mustafa Efendi Ceriç başkanlığında yapılması gereken oturumu, Ceriç’in de heyetle birlikte Cumhurbaşkanı Gül’ü ziyaret etmesi üzerine Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Mehmet Görmez vekâleten başlattı.
Oturumda ilk sözü alan Tataristan Dini İdare Yardımcısı Ramil Yunusov, ülkelerinin eğitime verdiği önemi vurgulayarak, bu doğrultuda kör Müslüman çocuklar için kurdukları körler okulunu örnek verdi. Yunusov; “Sizin ülkenizde de görme engelli gençlerimiz isterlerse, bu okula başvurabilirler. Başka bir görüşe sahip olabilirler. Maddi dünyada karanlıkta olan çocuklar, bu dini eğitimi alınca görmeye başlayacaklardır. Bu çocuklar, ‘Allah’ın ışığını gördüklerini’ söylüyorlar” dedi.
“Dini yayınların tercümesi çok önemli”
Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Dairesi Başkanı Yüksel Salman da, faaliyetlerinden bahsederek, yayınlarında özellikle çocukların eğitimine büyük önem verdiklerini belirtti. Salman ayrıca, çocuklara yönelik yayınların farklı dillere çevrilerek, eğitim için çalışmalar yürüttüklerini de sözlerine ekledi. Diğer dinlere ait birden fazla televizyon kanalının olduğunu belirten Salman, “Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait bir özel televizyonun kurulması çalışmalarına da başlandı. En yakın zamanda bu çalışmaları tamamlamayı ümit ediyoruz” dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Dairesi Başkanı Yüksel Salman da, faaliyetlerinden bahsederek, yayınlarında özellikle çocukların eğitimine büyük önem verdiklerini belirtti. Salman ayrıca, çocuklara yönelik yayınların farklı dillere çevrilerek, eğitim için çalışmalar yürüttüklerini de sözlerine ekledi. Diğer dinlere ait birden fazla televizyon kanalının olduğunu belirten Salman, “Diyanet İşleri Başkanlığı’na ait bir özel televizyonun kurulması çalışmalarına da başlandı. En yakın zamanda bu çalışmaları tamamlamayı ümit ediyoruz” dedi.
Salman’ın ardından oturumu vekâleten yöneten Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Mehmet Görmez de bir süre önce Diyanet Yayınları’nın diğer dillere çevrilmesi ile ilgili ciddi bir atak başlattıklarını, ancak hem eserlerin tercümesinde, hem ulaşımında ciddi sorunlarla karşılaştıklarını kaydetti ve diğer temsilcilerden tercümeler konusunda yardım istedi. Görmez, “Birçok eser yabancı dillere çevrildi. Kırım’a gittiğimizde oradaki hocamız, ‘ben bu kitapları dağıtamam’ dedi. ‘Niye?’ diye sorduk ‘Bu kitapta, Cuma namazının kişiye farz olması için, adamın ihtiyar olması gerekir yazıyor’ dedi.
Çünkü tercüme eden kişi, dini literatürü bilmediği için ‘akıl bali’ olmakla ‘ihtiyar’ olmayı birbirine karıştırmış. Biz bu cümleden dolayı kitabı imha ettik. Bütün bu tecrübeler, bize takip ettiğimiz yöntemin hatalı olduğunu söylüyor. Bundan sonra tecrübelerimiz doğrultusunda tercüme edilecek kitabı ve tercümanları, o ülkenin yetkilileri ile birlikte seçmeye ve mümkün olduğu kadar ilgili ülkede basmaya karar verdik” dedi.
Dini kaynakların çok taraflı olarak geliştiğine dikkat çeken St. Petersburg Müftüsü Cafer Pançeyev de, “Yüksek teknoloji kapsamında, kaynaklar, insanlar için erişilebilir oldu. İslam’ın sadece bir din değil, aynı zamanda bir hayat tarzı. İnsanların, dini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmalarının önüne geçilmesi gerekiyor. Hatalar, dine zarar veriyor” sözleriyle konuya açıklık getirdi.
“Bazı insan sudan yol bulamaz geçmeye, bazısı su bulamaz içmeye. Bizim durumumuz budur.”
“Bazı insan sudan yol bulamaz geçmeye, bazısı su bulamaz içmeye. Bizim durumumuz budur.”
“Dinimize, dilimize sahip çıkalım diye Anavatan’a döndük” diyen Kırım Müslümanları Müftüsü Emirali Ablayev ise; “Rus toplumunun içinde yaşamamız çok zor. Bu meseleler, insanı üzüyor. Maalesef bugünkü durumumuz, gerçekten kötü. Biz, bu konuda komşularımızdan yardım bekliyoruz. Bizim durumumuzu soran, halimizi soran yok. Ben cami kurmak için arsa alacağım, ama arsayı vermiyorlar. ‘Ben kuracağım’ diyorum, ama ‘kuramazsın’ diyorlar. Elbette onların dediği oluyor. Bana ‘Nerede senin Müslüman kardeşlerin’ diyorlar” dedi.
Ablayev yaşadıkları durumu şu cümlelerle özetledi; “Bazı insan sudan yol bulamaz geçmeye, bazısı su bulamaz içmeye. Bizim durumumuz budur.”
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yardımcı Doç. Dr. İbrahim Maraş da, yaptığı araştırmalar sırasında bir döneme ait esere ulaşmakta zorluk yaşadığını belirterek, “Eserlerin artması gerekiyor. Dönemin bilgi kaynakları, kütüphanelerde incelenmeli, dönemin hikmet, tasavvuf, kelam, fıkıh geleneği incelenmelidir” dedi.
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yardımcı Doç. Dr. İbrahim Maraş da, yaptığı araştırmalar sırasında bir döneme ait esere ulaşmakta zorluk yaşadığını belirterek, “Eserlerin artması gerekiyor. Dönemin bilgi kaynakları, kütüphanelerde incelenmeli, dönemin hikmet, tasavvuf, kelam, fıkıh geleneği incelenmelidir” dedi.
Belarus Müslümanları Müftüsü Ebu Bekir Şabanoviç ise ilk kez katıldığı Avrasya İslam Şurası’nda ülkesindeki sıkıntıları anlattı. Sovyetler Birliği döneminde; ateizmin, adeta Müslümanların üzerinden geçtiğini savunan Şabanoviç, “Bizi öyle bir ezdi ki! Hala toparlanamıyoruz. Bu yüzden ülkemizin büyük çoğunluğu Hıristiyan’dır. Biz, tüm nüfusun yüzde 11’ini oluşturmaktayız. Hepimizin büyük sorumluluğu; ‘manevi mirasımızı, yeniden canlandırmak’tır. Bugün, Allahın izni ile biz artık 12 camimizi ve toplum evini yeniden canlandırmış olduk” dedi. Oturum Vekil Başkanı Görmez’in kaynaklardaki hataları ile ilgili sözlerini de anımsatan Şabanoviç, ‘Rusça kitapları, makaleleri bizzat kendisinin tercüme edebileceğini’ belirtti.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Avrasya İslam Şurası İcra Kurulu’nu kabul etti
Oturum sürdüğü sırada, yeni seçilen Avrasya İslam Şurası İcra Kurulu üyeleri, Diyanet İşleri Başkanı ve Avrasya İslam Şurası Daimi Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ile birlikte Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından kabul edildi. Dün saat 15.30’da Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleşen kabulde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Şura’ya duyduğu güveni ve takdirlerini dile getirerek, yapılan çalışmalara desteklerini açıkladı.
Oturum sürdüğü sırada, yeni seçilen Avrasya İslam Şurası İcra Kurulu üyeleri, Diyanet İşleri Başkanı ve Avrasya İslam Şurası Daimi Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu ile birlikte Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından kabul edildi. Dün saat 15.30’da Dolmabahçe Sarayı’nda gerçekleşen kabulde, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Şura’ya duyduğu güveni ve takdirlerini dile getirerek, yapılan çalışmalara desteklerini açıkladı.
Cumhurbaşkanlığı kabulünden sonra İcra Kurulu üyeleri, oturama katılarak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün mesajlarını, Şura ile paylaştılar. Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu kabul ile ilgili olarak; “Cumhurbaşkanımız, Avrasya İslam Şurası’nın, çok önemli olduğunu belirtti. ‘Devlet adamları olarak, her zaman yanınızdayız’ dedi. Ben de inanıyorum ki Cumhurbaşkanımızın dediği gibi hepimiz üzerine düşen bu ulvi görevi hakkıyla yerine getiririz” şeklinde konuştu.
4. OTURUM
VII. Avrasya İslam Şurası’nın dördüncü oturumu, Bosna Hersek Reisü’l-Uleması Mustafa Efendi Ceriç başkanlığında gerçekleşti. Açılışta konuşan Ceriç, İslamafobi’nin önüne geçilmesi için bu şuraya ve din adamlarına büyük görevler düştüğünü belirterek, “Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan’da olduğu gibi İslam dünyasında hala süren savaşlar var. Bazılarında başka din mensupları Müslümanları öldürüyor, bazısında da ise Müslümanlar Müslümanları öldürüyor. Bunu bizim durdurmamız lazım” dedi. İslamiyet’in yayılmasını ‘mucize’ olarak nitelendiren Ceriç, “İslamiyet’in ilk zamanlarında, Fars ve Bizans uygarlığı vardı ve Arap toplumunun onlara karşı koyacak askeri gücü yoktu. Fakat bir mucize oldu. Bunu akıl ile izah edemezsiniz. İslamiyet’in yayılması bir mucizedir. Tarihçiler bunu izah edemez. Ancak biz Müslümanlar, bunun sebebini biliyoruz. Allah’ın rahmeti ve lütfüdür” dedi.
VII. Avrasya İslam Şurası’nın dördüncü oturumu, Bosna Hersek Reisü’l-Uleması Mustafa Efendi Ceriç başkanlığında gerçekleşti. Açılışta konuşan Ceriç, İslamafobi’nin önüne geçilmesi için bu şuraya ve din adamlarına büyük görevler düştüğünü belirterek, “Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan’da olduğu gibi İslam dünyasında hala süren savaşlar var. Bazılarında başka din mensupları Müslümanları öldürüyor, bazısında da ise Müslümanlar Müslümanları öldürüyor. Bunu bizim durdurmamız lazım” dedi. İslamiyet’in yayılmasını ‘mucize’ olarak nitelendiren Ceriç, “İslamiyet’in ilk zamanlarında, Fars ve Bizans uygarlığı vardı ve Arap toplumunun onlara karşı koyacak askeri gücü yoktu. Fakat bir mucize oldu. Bunu akıl ile izah edemezsiniz. İslamiyet’in yayılması bir mucizedir. Tarihçiler bunu izah edemez. Ancak biz Müslümanlar, bunun sebebini biliyoruz. Allah’ın rahmeti ve lütfüdür” dedi.
Müslümanlığın yayıldığı toprakların, 18. yüzyılda İngiltere, Fransa ve İtalya’nın kontrolü altına girdiğini belirten Ceriç, “Bu topraklar, daha önce Osmanlı denetimi altındaki topraklardı. Osmanlı tarihi, insanlık tarihinin en büyük imparatorluğundan biridir. Büyük bir alanı kontrolü altına almıştı, ama bir meseleleri vardı. Bütün bu topraklara hükmedecek, yeteri kadar beşeri güçleri yoktu. Müslümanlar o dönemde zirveye kadar uzanmışlardır, fakat Osmanlı Devleti’nin dağılmasıyla neredeyse sıfıra kadar indiler. Biz, öyle bir durumda kaldık, tek bir özgür Müslüman kişi kalmadı. Hep sömürücülerin kontrolünde bulunuyordu. Sonra Müslümanlar, yeninde yükselmeye başladı.
İlk başta iki yöneliş vardı. Birinci yöneliş, batıcılık diye nitelendirdiğimiz laikizm; biz Müslümanları ‘hep batı tarzına sokalım veya laik kılalım’. Diğer bir yöneliş ise ‘yeniden Müslümanları İslamiyet’e döndürmektir. Yani gayrimüslimleri Müslüman kılmak değil, Müslümanları yeninde kazanmak amaçlanıyordu” dedi. “Bizler, yoğunlukla sonuç üzerinde durmalıyız. Son iki çağdaki deneyimlerimiz nelerdir?” diyen Ceriç; “Bence Müslüman ülkeler ve Müslümanların bu laikizm deneyimleri sonucunda şuna vardılar: İslam dünyasında tam bir başarı sağlamadı, sadece Batıda başarılı sonuçlar elde etti.