ÖRTÜNMEK HAKİKİ MEDENÎLİKTİR
Taife-i nisa’nın tesettüre riayet etmeyip açılmaları, Kur’an (A’raf Suresi 7:27, 28) âyetlerinin beyanıyla, cahiliye âdetlerine([129]) bir irticadır.
Kur’an (A’raf Suresi 7:26) âyetiyle avret yerlerinin örtünmesini beyan ettiği gibi, hadislerde de bu mevzuda hayli rivayet mevcuttur. Ezcümle, «Behz bin Hâkim’in dedesi Muaviye bin Hayda (R.A.) dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
—Ya Resulallah! Avretlerimizin neresini örteriz? (Örtmemiz gerekir?) diye sordum. Efendimiz (bana):
—Sen avretini (helalın olan) karından veya cariyenden başka herkesten sakla! buyurdu. Ben:
—Ya Resulallah! Eğer kavm kendi aralarında (karışık ve bir yerde) olsalar, (avretle ilgili hüküm nedir?) bana bundan haber ver, dedim. Efendimiz (bana):
—Avretini hiç kimseye göstermemeye gücün yeterse, sakın avretini kat’iyyen gösterme!” buyurdu. (Ben):
—Ya Resulallah! Eğer birimiz (tek başına) boş bir yerde olursa hüküm nedir? diye sordum. Buyurdu ki:
—İnsanlara nazaran Allah’tan haya etmek daha vacibdir.» (İbn-i Mace, 9. Kitab-ün Nikah, 28. bab, 1920. hadis meali)
«Ebu Said-i Hudri (Radıyallahü Anhü) den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahü Aleyhi Vesellem) şöyle buyurdu demiştir:
Kadın, kadın avretine bakmasın. Erkek de, erkek avretine bakmasın.» (İbn-i Mace Kitab-üt Tahare, 137. bab, 661. hadis meali)
«Ebu Said-i Hudri (R.A.) şöyle demiştir:
—Resulullah (A.S.M.) buyurdu ki: “Erkek erkeğin avret yerine, kadın da diğer kadının avret yerine bakmasın. Erkek erkeğe bir tek yatak içinde sürtünmesin” buyuruluyor.” (Sahih-i Müslim Kitab-ül Hayz, 74. hadis meali ve Sahih-i Buhari 8. Kitab 8, 10, 12. babları da avret ile alâkalıdır.)
Dinimizin tesettür gibi kat’i emirleri, resmiyet ve gayr-ı resmiyet veya zaman ve şartlara göre değişmez. Binaenaleyh büyük ekseriyeti müslüman olan bir cemiyette devlet, dine sarahatla aykırı düşen haram bir kıyafet şeklini, kanunî mecburiyet olarak getiremez. Çünkü halk ekseriyetine dayanan Cumhuriyetin mahiyetine aykırı düştüğü gibi, aynı zamanda vatandaşı devlet emri ile Allah’ın emri arasında sıkıştırmış olur ki, bu durum din ve vicdan hürriyetlerinin açıkça ihlalidir. Kanunlar ise, hakiki hürriyet rejiminin esaslarına aykırı olamaz.
Bu umumi ve mütearef hakikat içindir ki; Bediüzzaman, hayatı boyunca din ve vicdan hürriyetlerine aykırı olarak yapılan şiddetli baskılara karşı kahramanca bir azim, sebat ve cesaretle İslâmî hayattan, Şeriat ve Sünnet-i Seniyeden hiç bir şekilde taviz vermemiştir. Nitekim bir eserinde kaydedildiği üzere:
«İslâmî kıyafeti kat’iyyen ve asla tebeddül etmeyen ve kıyafetine ilişmek istiyen ve sonra kendi kendini öldürmekle tokadını yiyen Nevzat isminde Ankara valisine: “Bu sarık bu başla beraber çıkar.” demiştir.» (Emirdağ Lâhikası II. 19)
İşte insanlık tarihinde altın levha olarak kaydedilecek olan hak yolundaki böyle azamî fedakârlık, metanet ve cesareti, nesl-i atînin de bir ibret levhası olarak görmesinde büyük bir maslahat bulunması cihetiyle ve bir istisna olmak üzere Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatında bu İslâmî kıyafeti ile bazı resimleri konulmuştur. Bu kıyafetiyle İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde bulunmuş ve idam planları ile verildiği mahkemelerde de sarığını çıkarması yolundaki ihtarlara rağmen sarığını da çıkarmamıştır.
Taife-i nisa’nın tesettüre riayet etmeyip açılmaları, Kur’an (A’raf Suresi 7:27, 28) âyetlerinin beyanıyla, cahiliye âdetlerine([129]) bir irticadır.
Kur’an (A’raf Suresi 7:26) âyetiyle avret yerlerinin örtünmesini beyan ettiği gibi, hadislerde de bu mevzuda hayli rivayet mevcuttur. Ezcümle, «Behz bin Hâkim’in dedesi Muaviye bin Hayda (R.A.) dan rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:
—Ya Resulallah! Avretlerimizin neresini örteriz? (Örtmemiz gerekir?) diye sordum. Efendimiz (bana):
—Sen avretini (helalın olan) karından veya cariyenden başka herkesten sakla! buyurdu. Ben:
—Ya Resulallah! Eğer kavm kendi aralarında (karışık ve bir yerde) olsalar, (avretle ilgili hüküm nedir?) bana bundan haber ver, dedim. Efendimiz (bana):
—Avretini hiç kimseye göstermemeye gücün yeterse, sakın avretini kat’iyyen gösterme!” buyurdu. (Ben):
—Ya Resulallah! Eğer birimiz (tek başına) boş bir yerde olursa hüküm nedir? diye sordum. Buyurdu ki:
—İnsanlara nazaran Allah’tan haya etmek daha vacibdir.» (İbn-i Mace, 9. Kitab-ün Nikah, 28. bab, 1920. hadis meali)
«Ebu Said-i Hudri (Radıyallahü Anhü) den rivayet edildiğine göre: Resulullah (Sallallahü Aleyhi Vesellem) şöyle buyurdu demiştir:
Kadın, kadın avretine bakmasın. Erkek de, erkek avretine bakmasın.» (İbn-i Mace Kitab-üt Tahare, 137. bab, 661. hadis meali)
«Ebu Said-i Hudri (R.A.) şöyle demiştir:
—Resulullah (A.S.M.) buyurdu ki: “Erkek erkeğin avret yerine, kadın da diğer kadının avret yerine bakmasın. Erkek erkeğe bir tek yatak içinde sürtünmesin” buyuruluyor.” (Sahih-i Müslim Kitab-ül Hayz, 74. hadis meali ve Sahih-i Buhari 8. Kitab 8, 10, 12. babları da avret ile alâkalıdır.)
Dinimizin tesettür gibi kat’i emirleri, resmiyet ve gayr-ı resmiyet veya zaman ve şartlara göre değişmez. Binaenaleyh büyük ekseriyeti müslüman olan bir cemiyette devlet, dine sarahatla aykırı düşen haram bir kıyafet şeklini, kanunî mecburiyet olarak getiremez. Çünkü halk ekseriyetine dayanan Cumhuriyetin mahiyetine aykırı düştüğü gibi, aynı zamanda vatandaşı devlet emri ile Allah’ın emri arasında sıkıştırmış olur ki, bu durum din ve vicdan hürriyetlerinin açıkça ihlalidir. Kanunlar ise, hakiki hürriyet rejiminin esaslarına aykırı olamaz.
Bu umumi ve mütearef hakikat içindir ki; Bediüzzaman, hayatı boyunca din ve vicdan hürriyetlerine aykırı olarak yapılan şiddetli baskılara karşı kahramanca bir azim, sebat ve cesaretle İslâmî hayattan, Şeriat ve Sünnet-i Seniyeden hiç bir şekilde taviz vermemiştir. Nitekim bir eserinde kaydedildiği üzere:
«İslâmî kıyafeti kat’iyyen ve asla tebeddül etmeyen ve kıyafetine ilişmek istiyen ve sonra kendi kendini öldürmekle tokadını yiyen Nevzat isminde Ankara valisine: “Bu sarık bu başla beraber çıkar.” demiştir.» (Emirdağ Lâhikası II. 19)
İşte insanlık tarihinde altın levha olarak kaydedilecek olan hak yolundaki böyle azamî fedakârlık, metanet ve cesareti, nesl-i atînin de bir ibret levhası olarak görmesinde büyük bir maslahat bulunması cihetiyle ve bir istisna olmak üzere Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatında bu İslâmî kıyafeti ile bazı resimleri konulmuştur. Bu kıyafetiyle İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde bulunmuş ve idam planları ile verildiği mahkemelerde de sarığını çıkarması yolundaki ihtarlara rağmen sarığını da çıkarmamıştır.