HUSEYIN SASMAZ
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 11 Eyl 2009
- Mesajlar
- 1,204
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 61
Ordunun Askeri ve İslâmi Kültürle Kültürlendirilmesi
Orduda yüksek derecede askeri öğretimin en üst seviyede olması, güç yettiğince fikri seviyenin yükseltilmesi, ordudaki her kişinin genel bir şekilde olsa dahi İslâmi şuur ve uyanıklığı mümkün kılacak İslâmi bir kültür ile donatılması gerekmektedir.
Artık günümüzde askeri ilimler her ordu için kaçınılmaz bir hal almıştır. Bunlar öğrenilmeden savaş yapmaya kalkışmak veya savaş meydanlarına inmek mümkün değildir. Bu nedenle: "Bir vacibi yerine getirmek için gerekenler de vaciptir" fıkıh kuralı gereğince askeri ilimlerin öğrenilmesi vaciptir.
İslâmi kültüre gelince, kişinin üzerine düşen işleri yerine getirmesi için gerek duyacağı bilgileri öğrenmesi farz-ı ayındır. Bunun dışında kalan bilgileri elde etmek ise farz-ı kifayedir. Muaviye b. Ebu Süfyan'dan: Nebi (s.a.v.)'i şöyle söylerken duydum: "Allah kimin hakkında hayır murad ederse onu dinde fakih kılar...” [1] Bu ilim, bütün Müslümanlar için farz olduğu gibi İslâm davetini yaymak için ülkeler fetheden ordu hakkında farzdır. Hatta ordu için bu daha da öncelikli bir şeydir. Askerlerin fikri seviyelerini yükseltmeye gelince bu da şuur ve uyanıklık kabilindendir. Askerlerin dini ve hayatın işlerini anlamaları için elzemdir. Belki Rasul (s.a.v.)'in şu sözü de şuurlu olmaya işaret etmektedir: "Kendilerine tebliğ edilen sözü, bizzat dinleyenden daha iyi kavrayan nice kimse vardır.” [2]
Yüce Allah'ın Kur'an-ı Kerim’deki: "Düşünen bir topluluk için." [3] buyruğu ile; "Onların kendileri ile akledecekleri kalpleri mi vardır." [4] ayetlerinde düşünmenin mertebesine işaretler vardır.
Bütün kışlalarda; üstün dereceden askeri bilgiye sahip, planlar hazırlamakta, savaşları yönlendirmekte üstün askeri bilgiye sahip yeter sayıda kurmayların mümkün olan en çok sayıda bulundurulması icab eder.
Bu gereklilik, "bir vacibin yerine getirilmesi için gerekenler de vaciptir" kaidesinin gereğidir. Teori ve pratik olarak askeri eğitim sürekli bir şekilde ameli eğitim ve tatbikatla hazmedilmeyecek olursa, savaş ve savaş planlarını icra etmek için orduda gerekli tecrübe ve bilgi birikimi bulunamaz. Bundan dolayı yüksek dereceli askeri eğitimin sağlanması farzdır. Ordunun her zaman için cihada hazır olabilmesi ve savaşabilmesi için askeri konulardan haberdar olmak ve devamlı eğitim görmek farzdır. Farklı bölgelerdeki kışlalarda kışlalarda yerleşmiş bulunan ordunun her kışlasının her zaman için savaşa girme yeteneğine sahip olması gerekli olduğundan, "bir vacibin yerine getirilmesi için gerekenler de vaciptir" kaidesi gereği her kışlada yeter sayıda kurmayın bulunması gereklidir.
İslâm Ordusu olma özelliğine sahip olması nedeniyle ordunun; görev ve fonksiyonunu ifa etmesine imkan tanıyacak Silah, araç gereç, teçhizat, levazım ve mühimmatının bulunması gereklidir. Zira Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır: "Siz de onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar hazırlayın ki bununla Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı bunlardan başka sizlerin bilmeyip de Allah'ın bildiklerini korkutasınız." [5]
Bu ayete göre savaşa hazırlanmak farzdır. Bu hazırlığın, düşmanları ve içteki münafıkları korkutacak şekilde açıkça olması gerekmektedir. Ayet-i kerimedeki "korkutasınız" ifadesi, savaş hazırlığının illetini ortaya koymaktadır. Şeriatın kendisi için belirlediği illet gerçekleşmedikçe "hazırlık" tamamlanmış olmaz. Söz konusu illet ise hem düşmanları hem de münafıkları korkutmaktır. İşte ordu için gerekli silah, araç-gereç, mühimmat ve techizatın hazırlanmasının farz oluşu da bundandır. Bunlar hazırlandığı zaman düşmanlar ve münafıklar da korkutulmuş olur. Ordunun temel görevini oluşturan İslâm davasını yaymak için cihad etme gücüne sahip olabilmesi için bunların hazırlanması öncelikle söz konusudur. Şanı yüce Allah, bize hazırlık yapma emri ile hitabta bulunarak hazırlık illetinin, açıktan görünen düşman ile, açıkça ortada olmayan düşmanları korkutmak olduğunu şöylece ifade etmektedir: "Siz de onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar hazırlayın ki, onunla Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınız ve bundan başka sizlerin de bilmeyip Allah'ın' bildiği düşmanları korkutasınız." [6]
Ayeti kerimedeki şu hususa son derece dikkat etmek gerekir. Yüce Allah, bu hazırlığı savaşmak için emretmemektedir. Korkutmak için bu hazırlığı öngörmektedir. Bu ise ayette en net bir şekilde vurgulanmaktadır. Çünkü düşmanın, Müslümanların gücünü bilmesi, kalbinde Müslümanlara hücum etmeyi önleyecek, onlarla karşılaşmalarını engelleyecek bir korkunun yer etmesine sebeptir. Bu da savaşların kazanılması ve zaferin elde edilmesinin en büyük ve güçlü üslubudur.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Buhari, 69, 2884, 6768; Müslim, 1719, 1721, 3549; İbni Mace, 217; Ahmed b. Hanbel, 16234, 16236, 16243, 16246, 16257, 16273, 16290, 16299, 16305, 16322; Malik, 1400; Daremi, 226, 228
--------------------------------------------------------------------------------
[2] Buhari, 1625; Tirmizi, 2571; Ahmed b. Hanbel, 19594; Daremi, 232
--------------------------------------------------------------------------------
[3] Yunus: 24
--------------------------------------------------------------------------------
[4] Hacc: 46
--------------------------------------------------------------------------------
[5] Enfal: 60
--------------------------------------------------------------------------------
[6] Enfal: 60
Orduda yüksek derecede askeri öğretimin en üst seviyede olması, güç yettiğince fikri seviyenin yükseltilmesi, ordudaki her kişinin genel bir şekilde olsa dahi İslâmi şuur ve uyanıklığı mümkün kılacak İslâmi bir kültür ile donatılması gerekmektedir.
Artık günümüzde askeri ilimler her ordu için kaçınılmaz bir hal almıştır. Bunlar öğrenilmeden savaş yapmaya kalkışmak veya savaş meydanlarına inmek mümkün değildir. Bu nedenle: "Bir vacibi yerine getirmek için gerekenler de vaciptir" fıkıh kuralı gereğince askeri ilimlerin öğrenilmesi vaciptir.
İslâmi kültüre gelince, kişinin üzerine düşen işleri yerine getirmesi için gerek duyacağı bilgileri öğrenmesi farz-ı ayındır. Bunun dışında kalan bilgileri elde etmek ise farz-ı kifayedir. Muaviye b. Ebu Süfyan'dan: Nebi (s.a.v.)'i şöyle söylerken duydum: "Allah kimin hakkında hayır murad ederse onu dinde fakih kılar...” [1] Bu ilim, bütün Müslümanlar için farz olduğu gibi İslâm davetini yaymak için ülkeler fetheden ordu hakkında farzdır. Hatta ordu için bu daha da öncelikli bir şeydir. Askerlerin fikri seviyelerini yükseltmeye gelince bu da şuur ve uyanıklık kabilindendir. Askerlerin dini ve hayatın işlerini anlamaları için elzemdir. Belki Rasul (s.a.v.)'in şu sözü de şuurlu olmaya işaret etmektedir: "Kendilerine tebliğ edilen sözü, bizzat dinleyenden daha iyi kavrayan nice kimse vardır.” [2]
Yüce Allah'ın Kur'an-ı Kerim’deki: "Düşünen bir topluluk için." [3] buyruğu ile; "Onların kendileri ile akledecekleri kalpleri mi vardır." [4] ayetlerinde düşünmenin mertebesine işaretler vardır.
Bütün kışlalarda; üstün dereceden askeri bilgiye sahip, planlar hazırlamakta, savaşları yönlendirmekte üstün askeri bilgiye sahip yeter sayıda kurmayların mümkün olan en çok sayıda bulundurulması icab eder.
Bu gereklilik, "bir vacibin yerine getirilmesi için gerekenler de vaciptir" kaidesinin gereğidir. Teori ve pratik olarak askeri eğitim sürekli bir şekilde ameli eğitim ve tatbikatla hazmedilmeyecek olursa, savaş ve savaş planlarını icra etmek için orduda gerekli tecrübe ve bilgi birikimi bulunamaz. Bundan dolayı yüksek dereceli askeri eğitimin sağlanması farzdır. Ordunun her zaman için cihada hazır olabilmesi ve savaşabilmesi için askeri konulardan haberdar olmak ve devamlı eğitim görmek farzdır. Farklı bölgelerdeki kışlalarda kışlalarda yerleşmiş bulunan ordunun her kışlasının her zaman için savaşa girme yeteneğine sahip olması gerekli olduğundan, "bir vacibin yerine getirilmesi için gerekenler de vaciptir" kaidesi gereği her kışlada yeter sayıda kurmayın bulunması gereklidir.
İslâm Ordusu olma özelliğine sahip olması nedeniyle ordunun; görev ve fonksiyonunu ifa etmesine imkan tanıyacak Silah, araç gereç, teçhizat, levazım ve mühimmatının bulunması gereklidir. Zira Allahu Teâla şöyle buyurmaktadır: "Siz de onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar hazırlayın ki bununla Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı bunlardan başka sizlerin bilmeyip de Allah'ın bildiklerini korkutasınız." [5]
Bu ayete göre savaşa hazırlanmak farzdır. Bu hazırlığın, düşmanları ve içteki münafıkları korkutacak şekilde açıkça olması gerekmektedir. Ayet-i kerimedeki "korkutasınız" ifadesi, savaş hazırlığının illetini ortaya koymaktadır. Şeriatın kendisi için belirlediği illet gerçekleşmedikçe "hazırlık" tamamlanmış olmaz. Söz konusu illet ise hem düşmanları hem de münafıkları korkutmaktır. İşte ordu için gerekli silah, araç-gereç, mühimmat ve techizatın hazırlanmasının farz oluşu da bundandır. Bunlar hazırlandığı zaman düşmanlar ve münafıklar da korkutulmuş olur. Ordunun temel görevini oluşturan İslâm davasını yaymak için cihad etme gücüne sahip olabilmesi için bunların hazırlanması öncelikle söz konusudur. Şanı yüce Allah, bize hazırlık yapma emri ile hitabta bulunarak hazırlık illetinin, açıktan görünen düşman ile, açıkça ortada olmayan düşmanları korkutmak olduğunu şöylece ifade etmektedir: "Siz de onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve bağlanıp beslenen atlar hazırlayın ki, onunla Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınız ve bundan başka sizlerin de bilmeyip Allah'ın' bildiği düşmanları korkutasınız." [6]
Ayeti kerimedeki şu hususa son derece dikkat etmek gerekir. Yüce Allah, bu hazırlığı savaşmak için emretmemektedir. Korkutmak için bu hazırlığı öngörmektedir. Bu ise ayette en net bir şekilde vurgulanmaktadır. Çünkü düşmanın, Müslümanların gücünü bilmesi, kalbinde Müslümanlara hücum etmeyi önleyecek, onlarla karşılaşmalarını engelleyecek bir korkunun yer etmesine sebeptir. Bu da savaşların kazanılması ve zaferin elde edilmesinin en büyük ve güçlü üslubudur.
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Buhari, 69, 2884, 6768; Müslim, 1719, 1721, 3549; İbni Mace, 217; Ahmed b. Hanbel, 16234, 16236, 16243, 16246, 16257, 16273, 16290, 16299, 16305, 16322; Malik, 1400; Daremi, 226, 228
--------------------------------------------------------------------------------
[2] Buhari, 1625; Tirmizi, 2571; Ahmed b. Hanbel, 19594; Daremi, 232
--------------------------------------------------------------------------------
[3] Yunus: 24
--------------------------------------------------------------------------------
[4] Hacc: 46
--------------------------------------------------------------------------------
[5] Enfal: 60
--------------------------------------------------------------------------------
[6] Enfal: 60