Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Onlarla Bizim Aramizdaki Fark (1 Kullanıcı)

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
ONLARLA BİZİM ARAMIZDAKİ FARK

İnanan insanlar olarak günümüzde öyle bir hâle gelmişiz ki, önceliklerimiz tamamen değişmiştir İnsanın dünya ve ukbâ hayatı adına birinci sırada yer vermesi gerekli olan şeyler maalesef olması gereken konumda değildir Her nedense günümüz insanları en çok düşünmeleri gerekli olan şeyleri, en az düşünür hâle gelmişler En önemli ve hiç unutulmaması gereken şeyleri de en son sıraya koymaktadırlar Mesela, insanın hiç unutmaması gereken şeyler:
- Allah’ın varlığı, birliği, büyüklüğü ve O’nun rızası,
- Dünya hayatının geçici olduğu ve bir gün gelip her canlı gibi ölümü tadacağı, olması gerekirken bizler bu hususları hiç hatırımıza getirmiyoruz Bu dünyada ebedî olarak yaşayacakmışız gibi hareket ediyoruz
İnsanların en hayırlısı konumunda bulunan sahabe ise, dünyada yaşarken yaptıkları her işte attıkları her adımda Allah rızasını gözetiyor ve ona göre hareket ediyorlardı
Yüce Kur’an, Allah’ın bir lütfu olarak bize kadar değişmeden gelen tek ilahî kitaptır Onda Allah’ın bizlere emir ve yasakları bulunmaktadır Bu emir ve yasaklar karşısında ilk müslümanların (Sahabe-i Güzin Efendilerimizin) bir tavır ve davranışı vardı, bir de o ayetler karşısında bizim tavır ve davranışımız vardır
O kutlu insanların ayetler karşısındaki tavır ve davranışlarına burada iki örnekle açıklamak istiyorum
Sahabe (Allah onlardan razı olsun) Kur’an’daki ayetleri okurken kendini muhatap görerek okuyor ve ona göre bir tavır sergiliyordu Mesela sahabeden birisi, “Sizden hiç kimse yoktur ki, cehenneme varmasın Bu Rabbinin katında kesinleşmiş bir hükümdür” (Meryem 71) ayetini okuyunca tir tir titremiş ve ayetin gerisini okuyamamış, çevresindekiler, “Bu ayetin devamı var” deyip “Sonra Allah’tan korkup fenalıklardan sakınan muttakileri kurtararak zalimleri dizüstü çökmüş vaziyette orada bırakacağız” (Meryem 72) şeklinde ayetin devamını okudukları halde; tavrı değişmemiştir
İkinci bir örnek ise;
“İman edip imanlarına zulüm karıştırmayanlar var ya, işte korkudan emin olma onların hakkıdır, doğru yolda olanlar da onlardır” (En’am 82) ayeti okunduğunda aynı tavrı sergilemişler
Bu ayeti okuyan sahabiler, Peygamber Efendimize gelmişler ve üzüntü içinde “hangimiz zulme bulaşmamıştır ki?” demişlerdir Zira zulüm geniş bir kavramdır Nefsine zulmetme, mahiyetine zulmetme, zamanına zulmetme, Allah’ın tayin ve takdir buyurduğu hayata zulmetme vs şeklindedir Haddini bilmemek, ona tecavüz etmek, aşırı gitmek de zulmün diğer çeşitleridir İşte Sahabe-i Kiram, acaba ben zalim miyim, işlerimde aşırılık var mıdır? diyerek bu ayetin muhatabı olmaktan korkmuşlar ve büyük bir endişe içine düşmüşlerdir Buna karşılık Hz Peygamber Efendimiz ayetteki zulümden maksadın şirk olduğunu açıklayarak onları rahatlatmıştır
İşte böyle düşünüp ona göre yaşadıkları için daha dünyada iken sahabeden on kişiye “Aşere-i Mübeşşere” yani Allah tarafından sevgili Peygamberimiz aracılığıyla sizler cennetliksiniz müjdesi verilmiştir
Onların Kur’an ayetleri karşısındaki tutumlarını anlatırken Yüce Allah:
“Mü’minler o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir O’nun ayetleri kendilerine okunduğu zaman imanlarını artırır ve Rablerine tevekkül ederler” (Enfal 2) buyurmaktadır
Buna çok iyi bir misal Musab b Umeyr radıyallahu anhtır Hz Peygamber, onu Medine’den gelen birkaç kişiyle birlikte onlara Kur’an’ı ve İslamı öğretmesi için Medine’ye göndermişti O da hiç tereddüt etmeden dini için vatanını, ailesini, çoluğunu çocuğunu terk ederek Mekke’den Medine’ye hicret etmişti Bir yıl sonra tekrar Mekke’ye döndüğünde yanında müslüman olmuş 70 kişiyle birlikte gelmişti Demek ki bir yıl içinde Medine’de yaptığı davet karşısında 70 kişinin müslüman olmasına vesile olmuştu Aslında, Mus'ab'ı anlamak o kadar da kolay bir şey değildir Gençliğinin baharında, makam mansıp, mal-mülk her şeyi arkaya atıyor; nefsini, dünyevî isteklerini ayakları altına alıyor ve Yesrib'e gidiyor; onun gittiği dönemde orası henüz Medine olamamış, kupkuru bir çöl Düşünceleri ters, gözleri kanlı, elleri silahlı adamların arasında kalıyor; onlara iman hakikatlerini anlatabilmek için çırpınırken başında kavis çizen kılıçların gölgesinde maruz kaldığı hakaret ve tehditlere aldırmıyor Ertesi sene kadın-erkek yetmiş insanı arkasına takıp Mekke'nin yolunu tutuyor; Efendimizin huzuruna varınca “Sana bunları armağan olarak takdim ediyorum ya Rasûlallah” der gibi Medine'de İslam’ın girmediği hiçbir ev kalmadığını müjdeliyor
Günümüzde bir köy, kasaba veya şehirde altı veya yedi yıl din görevlisi veya öğretmen olarak kalıp da bir kişinin dahi gönlüne giremeyen, İslam’ı aktaramayan müslümanların durumunun ne kadar acıklı olduğu gayet açık bir şekilde ortadadır
İşte onlar ve biz! Aramızda ne kadar fark var değil mi?
Bizler de birer Mus'ab bin Umeyr olmaya çalışmalıyız Aksi halde geleceğimizin aydınlık olması mümkün değildir

MEHMET SOYSALDI
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt