Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Onların kalblerinde yer eden, büyük devlete kavuşmuştur. (1 Kullanıcı)

haya87

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Şub 2009
Mesajlar
234
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî "kuddise sirruh" hazretleri buyuruyorki; "Evliyânın kalbleri, ilâhî nûrların çıkıp geldiği kaynaklardır. Onların hoşnut olduğundan, Hak teâlâ da hoşnuttur. Onların kalblerinde yer eden, büyük devlete kavuşmuştur"."Bu yolun büyükleri kendilerine bağlı olanlardan gâfil değildir. Onlara kimse kafa tutamaz. Onlara kafa tutanın işi de, başı da, saâdeti de gider". "Eğer bir toplulukta bir cemaatin içinde Allahu tealanın sevdiği beğendiği razı olduğu kabul ettiği bir tek kişi varsa Allahu teala o bir kişi hürmetine hepsini afveder... Hak kapısında ehil nâ ehil beraberdir". İnsanlardan gelen sıkıntılara katlanmak, Allahü teâlânın beğendiği, Resûlullah'ın sevdiği ve büyük evliyânın özendiği bir ahlâktır.

Gökten lâmba olarak yere inse.
Allahü teala bir ağaç yaratmış, dünyada ekilir, yetiştirilir ama dünyada meyvesi olmaz, meyvesi cennette yenir çünki bu meyveyi yiyen ölümsüzleşir, bu ağaç İslamiyet ağacıdır, ağacın adı müslümanlıktır.
Herhangi bir insana bir iyilik etmek, gökten lamba olarak yere inse, bu iyilikten hasıl olan nur o kadar parlaktır ki; güneş onun yanında çok sönük kalır. Hele bu hizmet ile bir insanın hidayetine sebeb olunursa kıymeti hiç ölçülemez.

Onlar benim muhiblerimdir.
Müslüman akıllı tüccar gibi olmalıdır, yaptığını bilerek yapmalıdır. Mahşerde bir cemaat cennete giderken melekler diyecekler ki; "Size hesap soruldu mu? Siz mahşere uğradınız mı? Siz sırattan geçtiniz mi?"... Bu cemaat diyecekki; "Yok, biz öyle birşey görmedik". Melekler derki; "Peki ne ameliniz oldu ki, siz elinizi-kolunuzu sallaya sallaya cennete giriyorsunuz". Onlar diyecek ki, "Rabbimize sor". Allahü teala diyecek ki; "Onlar benim muhiblerimdir. Bunlar ümmeti Muhammedden olup, Allah rızası için birbirini seven kullarımdır. Ben onlardan hesap sormam" onlar doğru cennete gider.
Mahşerde güneş bir mızrak boyu alçalacak. Herkes buram buram terleyecek. Hesabının görülmesini bekleyecek. Sonra, yedi sınıf insan arşın altında gölgelenecektir. Onlar için azap korkusu olmayacak. Onlardan bir tanesi de Allah için müminin yüzüne sevgi ile, muhabbetle bakandır, bunun kıymetini de bilmelidir....

Dünya ve ahiretde huzur ve saadet isteyen Peygamber efendimizi (sallallahü aleyhi vesellem) sevmeli, O'nun sevdiklerini sevip, sevmediklerini sevmemeli, O'na uymalı ve O'nun ve eshabının yolundan gitmelidir.

www.huzurpınarı.com
 

haya87

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Şub 2009
Mesajlar
234
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Kabı Dolu olanlar‏

Kabı Dolu olanlar‏

Ali bin Vehb bir gün talebeleriyle otururken, Magribli Abdurrahmân isminde bir kimse geldi.


Torbasından çıkardığı bir gümüş külçeyi Ali bin Vehb’in önüne koyup; “Efendim! Bu gümüşü, fakirlere dağıtmanız için size getirdim. Uygun gördüğünüz kimselere verebilirsiniz!” dedi.


Ali bin Vehb de; “Fakir kim varsa, birer bakır tabakla buraya gelsin!” diye o kasabada oturanlara haber gönderdi. Herkesin yanlarında getirdiği tabakları, gümüş külçenin etrâfına koydurdu.


Sonra kendisi ayağa kalkıp yürüyünce, gelen kapların bir kısmı altın, bir kısmı gümüş ile doldu. İki kaba ise hiçbir şey dolmadı.


Gelen gümüş külçeden hiç eksilme olmadı. Herkes tabağını alıp götürünce, Magribli Abdurrahmân bu işin hikmetini sordu.


Ali bin Vehb; “Kabı altın ile dolanlar günâhı az olup, Allahü teâlânın sevdiği evliyâya muhabbeti olan kimselerdi. Tabağı gümüş ile dolanlar, günahları diğerlerine göre biraz daha çok olanlardır.


Tabağına hiçbir şey dolmayanlar da, âlimlere, evliyâya muhabbet beslemeyen ve onları sevmeyen kimselerdi. Ey Abdurrahmân! Görüyorsun, bizim altına, gümüşe ihtiyâcımız yok.


Allahü teâlâ bunların hepsini bize ihsân etti. Fakat biz, âhıreti dünyâya tercih ettik. Getirdiğini geri al!” buyurdu.

WWW.DİNİMİZİSLAM.COM
WWW.HAKDİN.NET
WWW.GÖNÜLSULTANLARI.COM
 
E

Ebu İbrahim

Onların hoşnut olduğundan, Hak teâlâ da hoşnuttur.

İbadetlerde Allah (c.c.)'a Ortak Koşmamak

"İbadet", "yardım dileme" ve bunun kapsamına giren "korkma", "umma", "sığınma", "tevekkül", "tevbe", "bağışlanmayı dileme" gibi bütün şeyler, ortağı bulunmayan ve tek olan Allah'a yapılır.

"İbadet", ulûhiyetine;

"istiane" (yardım dileme) de rubûbiyyetine bağlıdır.

Allah, âlemlerin rabbidir; O'ndan başka ibadete layık ilâh,O'ndan başka Rab yoktur. Ne bir melek, ne bir peygamber, ne de bir başkası.

Büyük günahların en büyüğü, Allah'a ortak koşmaktır. Seni yaratan O olduğu halde, başkasını O'na eşit kılmandır.

Ortak koşmak, ibadetinde, tevekkülünde ve yardım dilemende başkasına pay tanımandır.

"İyi bil ki!, halis (katıksız) din Allah'ındır (Allah'a dönüktür); O Allah'ı bırakıp da putlardan kendilerine bir takım başka veliler/dostlar edinenler: "Onlara, bizi Allah'a daha fazla yaklaştırsınlar diye kulluk/ibadet ediyoruz" derler. Şüphesiz Allah ihtilaf ettikleri (ayrılığa düştükleri) şeylerde aralarında hüküm verecektir. Allah şüphesiz yalancı ve kâfir kimseyi hidayete (doğru yola) eriştirmez.” (39 Zümer 3) diyenlerin dediği gibi.

Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

"Elbette ki sizi ilk defa yarattığımız gibi teker teker bize geldiniz ve (dünyada iken) size verdiklerimizi arkanızda bıraktınız. Ve içinizde gerçekten ortaklar olduklarını iddia ettiğiniz şefaatçilerinizi de (şimdi) beraberinizde göremiyoruz. Böylece (onlarla) aranız açılmış ve iddia etmiş olduklarınız sizden ayrılmışlardır." (6 En'âm 94)

"onlar Allah'dan başka şefaatçiler mi edindiler? De ki; onlar, hiç bir şeye güçleri yetmeyen ve düşünme gücü olmayan şeyler olsalarda mı onları şefaatçi edineceksiniz?"(39 Zümer 43)

"Allah; gökleri, yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı, sonra da arşa istiva etti. Sizin O'nun dışında bir yardımcınız ve şefaatçi olanınız yoktur. Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?" (32 Secde 4)

Namaz ibadeti bir bütün olarak ve aynı zamanda sücûd, rükû, tesbih, dua, kıraat ve kıyam gibi kendi başına birer ibadet olan cüzleriyle sadece Allah için yapılır...

Nafile ibadetler de yalnızca Allah için yapılır.

Ne güneşe ve aya, ne bir devlet başkanına ve bir peygambere, ne salih bir kişiye, ne de bir peygamberin ve salih bir kişinin mezarına yapılması doğru değildir.

Bütün peygamberlerin şeriatında durum budur. Bu, şeriatımızda da dile getirilmiştir. Hattâ dinimiz nafile bir ibadet olarak yaratıkları yüceltmekten ve onlara değer vermekten de sakındırmıştır. Bu sebepledir ki, Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem), Muâz'ı kendisine secde etmekten nehyetmiş ve:

"Eğer bir kimsenin bir kimseye secde etmesini emretseydim, üzerindeki hakkının büyüklüğünden dolayı kadının kocasına secde etmesini emrederdim" (İbn Mâce . Nikah 4;Ahmet İbn Hanbel lV/381, VI/76, V/228) buyurmuştur.

Yine sahabenin, selâm verirken eğilmelerini ve kendisi namazda otururken onların kendi peşinde ayakta durmalarını yasaklamıştır.

Sadakalardan genel ve özel zekât da böyledir; sadece Allah için tasadduk edilirler.

Nitekim Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

"Onun yanında hiç kimsenin karşılığı verilecek bir nimeti (borcu, nimeti) yoktur"

"Ancak yüce Rabbinin rızasını aramak için (verir)." (92 Leyl 19-20)

"Biz size, ancak Allah'ın yüzü (rızası) için yedirmekteyiz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne de bir teşekkür." (76 İnsan 9)

"Mallarını Allah'ın rızasını kazanmak ve içlerindekini kuvvetlendirmek için (hayra) sarfedenlerin (harcamalarının) misali, tepe üzerindeki bahçenin misali gibidir. (Öyleki) oraya bol yağmur isabet ettiğinde ürününü iki kat verir. Bol yağmur yağmasa bile bir çisinti ona yeter (de yine ürün verir). Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızı hakkıyla görendir." (2 Bakara 265)

"İnsanların mallarında artsın diye, vermekte olduğunuz faiz Allah katında artmaz. Ama Allah'ın yüzünü (rızasını) isteyerek vermekte olduğunuz zekat ise, işte (sevablarını ve gelirlerini) kat kat arttıranlar onlardır." (30 Rûm 39)

Dinde bunun ne bir kral, ne güneş, ne ay, ne bir peygamber veya salih bir kişiye yapılması caiz değildir. Bazı dilencilerle falan ve filânın kerametlerini abartanlar gibi.

Peygamberlerden ya da sahabeden veya salih kimselerden birine yemin ederler. Hz. Ebû Bekir' e, Ali'ye, Nureddin Arslan'a, Şeyh Adîy'e, Şeyh Calid'e vs. ye yemin olsun derler.

Hacc da öyledir. Sadece Beytullah haccedilir. Sadece o tavaf, edilir. Sadece onun çevresinde vakfe yapılır.

Ne bir peygambere, ne salih bir kimseye ve ne de bir peygamberin ve salih bir kişinin mezarına veya herhangi bir puta ziyaret yapılır.

Oruç da öyledir. İbadet olarak sadece Allah için tutulur. Ne yıldızlar için, ne güneş için, ne ay için, ne peygamber ve salihlerin mezarı için tutulur
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt