RiSaLei-NuR
Kayıtlı Kullanıcı
Öncelikle bir hususu açıklamak isteriz:
hizmetimize veren Rabbimiz, bize de hayvanlar gibi dertsiz, tasasız bir hayat sürdürebilirdi. Toplum hayatında, yüksek makamlara çıkmak, servet sahibi olmak çoğu insanımızın ortak arzusudur. Ama kâinattaki rahmet tecellileriyle bu arzumuz birlikte değerlendirildiğinde şöyle bir gerçekle karşılaşırız:
Eğer öyle olsaydı, dünyayı bize beşik, güneşi lamba yapan, bitkileri ve hayvanları Bizi toplum hayatının içine atmaz; bitmek tükenmek bilmeyen problemlerle uğraştırmazdı.
En şerefli mahlûk olan insan, en büyük çilelerin hedefi!. Bu çok enteresandır ve bu nokta üzerinde ne kadar durulsa yeridir.
Bence, düğüm ancak şu gerçekle çözülür:
“Bu dünya insanların imtihan meydanıdır. Gerçek saadet ve azap diyarı ölüm ötesindedir.”
Bir hadis-i şerifte, “Dünyada rahat yoktur” bir başkasında ise “Dünya âhiretin tarlasıdır” buyurulur. Bu iki kelâmı birlikte düşündüğümüzde şu gerçek ortaya çıkar:
“Tarlada rahat yoktur.”
Hepimiz aynı rüyanın içinde olduğumuz için kavgamız sürüp gider. Az sonra uyanacağımızı bilsek, hele rüyada yaptıklarımızdan daha sonra hesaba çekileceğimizi düşünsek, haksız kazancın semtine uğramayız. Ama, insanlar bunun farkında değiller. Bu da imtihan sırrının ayrı bir cilvesi...
Olaylar da organlar kadar muntazam. Hepsinin bir vazifesi var. İnsanoğlunu ya cennete hazırlıyorlar, yahut cehenneme.
Bu dünya imtihanında sorular çok çeşitli. Ama hepsi hikmetli, hepsi faydalı. Fakat, nefsimiz bunların bir kısmından hoşlanıyor, bir grubundan da nefret ediyor. Halbuki, ölçü nefsimiz olmamalı.
Biz, sorulara müdahale etme gücüne de sahip değiliz. Ama, aklımızı, irademizi doğru kullanabilsek o hoşlanmadığımız sorulardan da fayda görebiliriz.
İnsan bir ömür boyu çalışır; günah olsun, sevap olsun bütün mahsûlünü âhirete gönderir. Demek ki, önemli olan tarlada çok kalmak, çok yiyip içmek değil, bir şeyler derleyerek köye dönmektir. Günümüz insanları saadeti tarlada arıyor ve bu konuda birbirleriyle kıyasıya yarışıyorlar. Ve bu yarışta herkes yorulduğu için de kimse rahat yüzü görmüyor.
“İnsanlar uykudadırlar ölünce uyanırlar.”
hizmetimize veren Rabbimiz, bize de hayvanlar gibi dertsiz, tasasız bir hayat sürdürebilirdi. Toplum hayatında, yüksek makamlara çıkmak, servet sahibi olmak çoğu insanımızın ortak arzusudur. Ama kâinattaki rahmet tecellileriyle bu arzumuz birlikte değerlendirildiğinde şöyle bir gerçekle karşılaşırız:
Eğer öyle olsaydı, dünyayı bize beşik, güneşi lamba yapan, bitkileri ve hayvanları Bizi toplum hayatının içine atmaz; bitmek tükenmek bilmeyen problemlerle uğraştırmazdı.
En şerefli mahlûk olan insan, en büyük çilelerin hedefi!. Bu çok enteresandır ve bu nokta üzerinde ne kadar durulsa yeridir.
Bence, düğüm ancak şu gerçekle çözülür:
“Bu dünya insanların imtihan meydanıdır. Gerçek saadet ve azap diyarı ölüm ötesindedir.”
Bir hadis-i şerifte, “Dünyada rahat yoktur” bir başkasında ise “Dünya âhiretin tarlasıdır” buyurulur. Bu iki kelâmı birlikte düşündüğümüzde şu gerçek ortaya çıkar:
“Tarlada rahat yoktur.”
Hepimiz aynı rüyanın içinde olduğumuz için kavgamız sürüp gider. Az sonra uyanacağımızı bilsek, hele rüyada yaptıklarımızdan daha sonra hesaba çekileceğimizi düşünsek, haksız kazancın semtine uğramayız. Ama, insanlar bunun farkında değiller. Bu da imtihan sırrının ayrı bir cilvesi...
Olaylar da organlar kadar muntazam. Hepsinin bir vazifesi var. İnsanoğlunu ya cennete hazırlıyorlar, yahut cehenneme.
Bu dünya imtihanında sorular çok çeşitli. Ama hepsi hikmetli, hepsi faydalı. Fakat, nefsimiz bunların bir kısmından hoşlanıyor, bir grubundan da nefret ediyor. Halbuki, ölçü nefsimiz olmamalı.
Biz, sorulara müdahale etme gücüne de sahip değiliz. Ama, aklımızı, irademizi doğru kullanabilsek o hoşlanmadığımız sorulardan da fayda görebiliriz.
İnsan bir ömür boyu çalışır; günah olsun, sevap olsun bütün mahsûlünü âhirete gönderir. Demek ki, önemli olan tarlada çok kalmak, çok yiyip içmek değil, bir şeyler derleyerek köye dönmektir. Günümüz insanları saadeti tarlada arıyor ve bu konuda birbirleriyle kıyasıya yarışıyorlar. Ve bu yarışta herkes yorulduğu için de kimse rahat yüzü görmüyor.
“İnsanlar uykudadırlar ölünce uyanırlar.”