Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Önce Soru Sorarlar Sonra Ham İnsanı Koparırlar Dininden... (1 Kullanıcı)

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
ÖNCE İLİM

Resülü Ekrem (s.a.v.) "Kim bildiği ile amel ederse, Allah (c.c.) ona bilmediğini öğretir" buyuruyor.
Bu müjdeyle yola çıkarsak şüphesiz ki Allah (c.c.) bize bilmediğimizi öğretecektir.
Kardeşim, binlerce ayeti kerime, yüz binlerce hadisi şerifin işaret ettiği nokta, hep aynı yerde birleşiyor. Allah'a kulluk yapmak... Yani ibadetleri yerine getirmek... Cihat etmek, İslam'ı yaymak ve korumak. Asırlardır alimlerin hepsi aynı mücadeleyi vermişler ki, kul Allah (c.c.) istediği gibi yaşasın...
Bilmek bazen hiç mühim değil, bazen çok mühimdir. Kişi kendisine Allah'tan başka ilah edinmişse, onun ne kadar bilgisi olursa olsun hiç mühim değildir. Fakat, kişi Allah'ı sevdiğinde samimi ise işte o kişi de bilgi çok mühim ve de büyük nimettir.
Cezaevinde, İsrailli misyoner bir yahudi kızı ile tanıştım. "Bana biraz dininizi anlat" dedim. Çünkü biliyorum ki Tevrat'ta ve İncil'de Allah'tan geldiği gibi duran ayetler de var. Hem onlar hakkında bilgi edinmek istedim.
Bana öyle ilginç bir olay anlattı ki, dinimizin kıymetini bilmeyenlere bir kez daha hayret ettim.
Ona sordum:
-Sizin dininiz de size geleni hemen almak var mıdır? Mesela bir hristiyan isterse yahudi olabilir mi ?
-"Olamaz." dedi.
Ben de tekrar merakla yeniden sordum:
-Demek ki sizin dininiz yalnız yahudilere inmiş. Öyle şey olur mu ? Bizim dinimize kim girmek isterse hemen girebilir. İşte lütuf ve büyüklük buradadır. Büyük kapıdan isteyen herkes girebilir, kapı küçük olunca durum değişir. Öyle değil mi? Dedim.
Biraz düşündükten sonra "bak, sana bir şey anlatayım." dedi.
-Başka dinden olan bir kadın yahudi olmak istedi. Bir yahudi ile evliydi. Hahama gitti. Yahudi olmak istediğini söyledi.
Bizim bir kitabımız var iki üç yılda bitmez. Kadına onu verdi. "Bunu ezberle" dedi. Kadın yıllarca ezberledi. yıllar sonra hahamların huzurunda imtihan oldu. kadın bir hükmü bilemedi. Kadına "seni yahudiliğe kabul etmiyoruz, biraz daha çalış" dediler. Bu arada kadının bir kızı oldu. On yıl sonra gittiğinde yine imtihanı kazanamadı. Sonra kadın öldü, kocası masrafını yaptığı halde onu yahudi mezarlığına gömdürmediler. kızı o kadar ağladı yine de kabul etmediler... Yahudi olmak zordur.
Demek sizin dininize girmek için hahamdan müsaade istemek lazım. İnsan Allah'ın dinine girmek için Allah'tan değil, insanlardan izin alıyor. Sizin mantığınızı yormuyor mu bu iş?
-"Ne yapalım biz de böyle" dedi.
Şöyle bir Türkiye'yi ve dünyayı göz önüne alırsak, insanların çoğunun ne kadar nankör olduğunu görürüz bu olayla. İslam gibi cihanşumül bir dinin emirlerini iğrenmek için günde bir saat vakit vermeyenler, İslam imtihanla Müslüman kabul eden bir din olsaydı, demek ki o zaman hiç yanaşmayacaklardı...
Biliyor musunuz hani bir söz vardır ya "kötüyü görmeden iyinin kıymeti bilinmez" diye. Gerçekten insan, İslam dışı "din" veya ideolojilerin ne olduğunu bilmeden, kendi dinini hakkı ile anlamıyor.
İlimden maksat, Allah'ın sevdiği kul olmaktır. Bu da Müslümanlıkla olur. Müslümanlıktan kaçanlar mezarlarından kovulan yahudi kadının durumuna düşerek netice de daima kaybederler.
Biz ilmi Allah'a kul olmak için talep etmeliyiz ve ne kadar bilgimiz varsa bunu Allah'ın lütfu olduğunu bilerek daima şükretmeliyiz. Biliyorsunuz, Bel'am şükürsüzlüğünden dolayı dinden çıkarak tağutların dostu olmuştu. İbadet etmedikçe iman eskir. İmanı yenilemek i.in ilim ve ibadet gereklidir.
Programlı bir şekilde yaşayabilmemiz için önce düzenli yaşayan, prensip sahibi kişiler olmalıyız.
Kolay mı müşriklerin içinde onların kültürü altında İslam kültürünü elde etmek? Elbette ki kolay değil.
Bakıyorsunuz bir Müslüman(!) ağzından "Ben Allah'ı çok severim" cümleleri eksilmiyor. Yanak yanağa öpüşen kadın, erkek arkadaşlığına o kadar alışmış ki tokalaşmayan kişileri Müslüman olarak bile kabul edemiyor. Sebebi ise malum. İslam medeni dini ya. O halde medeni din ise tokalaşmaya denizde mayo giymeye nüçün müsaade etmesin?.. Üstsüzlerin yanında onun giydiği mayo kapalı bile.
Onun gözünde medeniyet(!) demek sınırsız özgürlük demek olduğundan, eğer dinimiz bunları yasaklıyorsa medeni değildir.
Güler misin, ağlar mısın?... Özgür olacağız diye, hürriyetlerini kaybetmişler. "Niçin" sorusunu getirdiğimiz zaman, karşımıza ilmi yaymadığımız, İslam'ı tanıtmadığımız cevabı çıkıyor.
ister istemez "bir ah çeksem karşı ki dağlar yıkılır" demek zorunda kalıyoruz. Sonradan da bizim "ah"ımızın dağlar devirecek kuvvette olmadığını görüyoruz... dağları aşkla çekilen "ah" devirir. Müslümanların çoğunun hazır cennet istediği, dünya batmış umurunda olmadığını "böyle gelmiş böyle gider" sözünü duyuyoruz.
Halbuki bu günkü vahşet, bu günkü rezalet ne böyle gelmiştir, ne ne de böyle gidecektir. Böyle gidecek demek, umudu kesmek, miskinliği ele almak demektir.
Evet böyle gitmeyecek... Ne güne duruyor kalbi çarpan yiğitler?.. Mücahit kardeşimin, tatlı uykusunu bozarak, sabah namazını kıldıktan sonra, güneş doğarken uykusuna rest çekip Rabb'ine dua etmesi. Evet boşa gider mi İslam ruhu taşıyan elindeki bastonu ile düşe kalka hasta hali ile camiye giderek Allah'a secde etmesi. Duasında ki istekler boşa gider mi ?... Taa, başlardan kuyruklara kadar kokan balıkların "yobazlar! gericiler! öcüler" gibi ithamlar etmelerine rağmen hiç kimseye aldırış etmeden kahraman bacılarımın örtüsü boşa mı gider ve bir rüzgarla uçar mı?..
İbadetini aksatmadığı, alçak gönüllü olduğu halde, dinini öğrenen talebenin, o sıkıntıya göğüs germesi boşa gider mi? Tek kalp kırmadan, şu batak asrımızda zehirli kültür almadan yavrularını okutan muallimin-hocanın islami eğitim vermek için gayret sarf etmesi boşa gider mi?
"Böyle gelip böyle gidecek" diyenler hiç rahatsız olmasınlar, kendileri kımıldamasınlar. Fakat gönül ister ki gölge de etmesinler.
Muhterem kardeşlerim. Edebiyat yapmak istediğim halde içimden gelen üslubumu bozmak istemiyorum. Size bir kardeşiniz olarak dilimin döndüğü, kalemimin yazdığı kadar şunu tavsiye ediyorum! Dinimizi öğrenelim. Dinimizin emrini yaşamaya çalışalım. Anlımız ak, omuzlarımız dik olsun. Dinimizden gurur duyarak ona teslim olalım. Dünya ve ahiret saadeti ancak, Allah'ı (c.c.) dinlemekle olur.
"Alın" diyelim, "siz iflas etmiş, dinden korkan ideolojilerinizi kafanıza çalın! Bizim dinimiz bize yeter!"
Yaşlımız, gencimiz dinimize ihanet etmeden onlara meydan okuyalım. Meydan okumak, ancak İslam'ı yaşamakla olur. Müslüman sır saklayan, müslüman cömert, müslüman mutevazi, müslüman cesaretli, müslüman uyanık, müslüman yürekli, müslüman günahında ısrar etmeyen, müslüman tağuta boyun eğmeyendir.
Ancak o zaman müslümanın ahlakı küffara meydan okuyacaktır. Müslüman ilim yaptığı zaman: "En büyük silah ilim" hadisi şerifini idrak etmiş olacaktır. Bir müslüman ki gururlu, kibirli ise onun ilmi kime silah olabilir ki? Kendisini düzeltmeyen bir kimse ilmiyle karşıya nur saçamaz.
Size aklıma gelen bir olayı anlatayım.
Kur'an kursunda okuduğum, tecvite çalıştığım yıllardaydı. Bir gün 35 yaşlarında misyoner okulundan mezun olmuş bir hanım geldi. Kur'an öğrenmek istediğini söyledi. Onu kursa aldık. İlk sözü "annem babam öğretmen, benim dine yönelişime karşı çıktılar, ben de hicret ettim" oldu. Ertesi günü okumaya başladı.
Bir gün onu ders odasında düşünceli olarak otururken gördüm. Biraz konuşmak istediğim için onun yanına gittim. şundan bundan konuştuk. Daha sonra söz okulundan açıldı. "Bizim okulda" dedi. "Bütün ders verenler rahip ve rahibelerdir. Onlara hayrandım. Bende dindar bir hristiyan olmak istedim. Bu fikri bir arkadaşıma açıkladım. Dinle ilgisi olmayan biriydi. Benim fikrimi öğrenince hayretler içinde kalarak "niçin hristiyan oluyorsun? madem din seçecek ve dindar olacaksan İslam dinini seçersen daha mantıklı iş yapmış olursun" dedi. Genç kızın bu sözü bana ilginç gelmişti. Sonra kafama koydum. İslam'ı öğrenmeye başladım. gittim çeşitli kitaplar aldım. Yıllardır rahibelerden hristiyan telkini almama rağmen ilk defa tanıştığım İslam bana cazip geldi. Kapandım ve namazı kılmaya başladım. İslam'ı öğrendikçe daha önce hayran kaldığım batı medeniyetimi bütün çarpıklığı ile gördüm. Nefretim gün geçtikçe arttı. O kadar sapıttılar ki, ne yapacaklarını bilemedikleri için, ressamın biri göğüs üzerine bir göz resmi yapıyor ve bu saçma resim birinci oluyor. Şaşırmışlar ya, devamlı değişiklik istediklerinden sonunda sapıtıyorlar.
Ben bir kaç senede bilinçlendim. Kendi gayretimle öğreniyorum. Dinini yaşayan müslüman görmemiştim. Daha sonra dini toplantılara gittim. Müthiş bir hayal kırıklığına uğradım. Rahibelerin sadeliğinde, onların mütavaziliğinde degillerdi. İlgisiz ve hürmetsiz buldum. Bir anda yıkıma uğradım. O gün bütün müslümanların aynı olduğunu düşündüm. Çünkü bütün rahibeler aynı olurlar. Fazla gülmezler, takılar takınmazlar. İnsana son derece yakın ilgi gösterirler dedi.
Ben de ona; "Hristiyanlıkta dindar olmak sadece rahibelere ait bir kural. Rahibeler evlenmiyorlar, dolayısı ile kendilerini devamlı aynı potansiyelde tutuyorlar. Sevgileri sadece dinlerine ait oluyor. Karamsar yaşantıları onları psikolojik olarak yalnızlığa itiyor. Bu yalnızlık duygularını, etrafına sevgi göstererek, sevgi alarak gideriyorlar.
İslam'da ise durum tamamen farklı. İslam'da herkes aynı ölçüde mesuldür. Müslüman kadınlar evlenir, kocası ve çocukları vardır, maddi manevi sıkıntı çekerler.
Ev işi, çocuk meşguliyeti, toplumla haşır neşir olmak, bu arada ibadetlerini de aksatmayan kadın, dinden devletinden de sorumludur. Rahibeler de ise, din işi ayrı, devlet işi ayrı inancı vardır. Çocukları, eşleri de olmayınca... Bizim kadınlarımız hem gülmesini hem de ağlamasını da bilirler. Daha doğru inancımız olarak bu böyledir. Bizimkiler hayata küser şekilde yaşayan rahibeler gibi olamıyorlar. Fazla takıp takıştırmaya gelince, haklısın tabii, fazla olmamalı. Yalnız tamamen rahibe gibi olabilmesi için, manastır hayatı yaşaması lazım. Bu da dinimizde haramdır. Şu da bir gerçek ki, şeytan en fazla müslümanla uğraşır. Şu da bilinsin, misyonerler yıllardır, kendileri uyanık durdu müslümanı uyuttu. Fakat artık müslüman uyanmaya başladı. İhanet ettiği dini ile yeni yeni tanışıp anlamaya başladı. Dinini tam olarak bilmediklerinden rahibeler gibi inancında gayretli olamıyorlar.
Bizim dinimiz fertler dini değildir. Kul direk Allah'a karşı sorumludur. Kulların diploma olarak derecesi artmaz.
Zavallı rahibeler, her şeyden elini ayağını çekmişler. gitsin Anadolu'ya beş çocuğu ile tarlada çalışsın, akşam kocasının bütün hizmetleri ile beraber ayağına kadar yıkasın. Bakalım karısının sırtından geçinen bir kocası olsunda, o rahibeyi o zaman göreyim. Bakalım aynı havası kalacak mı? Veya şehirde yaşayan kira derdi, bakkal borcu, dört çocuğa baksın, bütün bu yorgunluğuna rağmen benim mücahide bacım gibi sabah ezanın da kalkıp namazını kılsın, yemek, çamaşır ve buna rağmen yine dinini öğrenip öğretsin de o zaman girelim o rahibeyi. aynı incelikte kalabilir mi acaba? Yorgun olmayan kişinin yüzü daima tebessümlüdür. bir de yorgunken o yüzü görmek lazım dedim. Tabi konuşmaları tam olarak hatırlamak mümkün değil.
Kadın güzelce dinledikten sonra dedi ki:
"Emine hanım söyledikleriniz çok güzel, müslümanı güzel müdafaa ediyorsunuz. Fakat bence sözleriniz yeterli değil. Müslümanlar inceliği bilmiyorlar. Ben araştırıyorum, soruyorum, benim bildiklerimi bile bilmiyorlar" dedi.
Bu kadın daha dün İslam'a girmiş, bu açığı fark etmiş... Hayret... Bizim analarımız, babalarımız (toplum olarak ele alıyorum) niçin bu açığı fark edip gayret göstermemişler?... İşte bu "niçin"inde karşısına ilimsizlik çıkıyor.
Bütün bunlara rağmen durumumuz bazen tilkinin durumuna benzemiş! bir alimimiz sık sık şöyle derdi. "Tilki mağaraya kendisi sığmazken, bir de kuyruğuna süpürge bağlarmış.
Kardeşlerim hülasa, ilim bir cevher, ilim, dünya ve ahiretimizi tanıtan bir rehberdir. Önce millet olarak öğrenme kampanyası başlatalım. Millet olarak öğretme kampanyasına başlayalım. Baba işten gelince güler yüzle çocuklarını, hanımını bir araya toplasın, yani kendi öğretsin veya kitap okuyarak hiç olmazsa yarım saati onlara versin. Ne hikmettir bilinmez, kimse kolay kolay kendi çocuklarına güler yüz ve yumuşaklık ile İslam'ı öğretmiyor da zora baş vuruyor. Bu da gösteriyor ki eğitilmiş eğitici değiliz. Hz. Aişe: Hz. Muhammed (s.a.s.) "bazen bakardım ki öğle namazından çıktıktan sonra ikindiye kadar çocukları sever onlarla oynardı" buyuruyor. İlim yolu ile eğiten önderim özelliklerini Allah (c.c.) cümlemize nasip etsin. (Amin)

Kaynak:Önce Soru Sorarlar Sonra Ham İnsanı Koparırlar Dininden /
Emine ŞENLİKOĞLU
 

ASUM

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Ocak 2007
Mesajlar
25
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Önce Soru Sorarlar Sonra Ham İnsanı Koparırlar Dininden...

s a kardeşim nasihatlar bölümünde çok hassas bir konuyu ele almışsınız sizi kutluyorum kaynağıda ilim sahibi olan kişiden alıntı olmuş kitapları cok güzel bende bazı eserlerini okudum bundan sonraki çalışmalarında başarılar dilerim
 

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Önce Soru Sorarlar Sonra Ham İnsanı Koparırlar Dininden...

a.s. kardeşim allah razı olsun açıkcası yazı benim değil bire bir Emine Şenlikoğlu Hanım efendindir. Okudum vae hoşuma gittiği için kardeşlerimle paylaşmak istedim. Güzel Düşünceleriniz için tşkler Mevlam Razı olsun inş. s.a.
 

MEKKE

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eki 2006
Mesajlar
218
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Önce Soru Sorarlar Sonra Ham İnsanı Koparırlar Dininden...

S.A. kardeşim Emine Şenlikoğlunu duymuştum ama böyle yazılarının olduğunu bilmiyordum sağolasın emeğine sağlık..
 

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Önce Soru Sorarlar Sonra Ham İnsanı Koparırlar Dininden...

AS.. KARDEŞİM ARAŞTIRINIZ ÇUNKÜ ZAMANIMIZIN İSLAM ALİMLİĞİ NOKTASINDA VE İLİM İNSANI OLAN VE GERÇEKLERİ SÖYLEMEDE ŞEYTAN VE YARDIMCILARINDA HİÇ ÇEKİNMEYEN BİR HANIM EFENDİDİR. S.A.
 

desertrose

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
3,480
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
RE: Önce Soru Sorarlar Sonra Ham İnsanı Koparırlar Dininden...

Siyahgulsevdalisi yazdı:
AS.. KARDEŞİM ARAŞTIRINIZ ÇUNKÜ ZAMANIMIZIN İSLAM ALİMLİĞİ NOKTASINDA VE İLİM İNSANI OLAN VE GERÇEKLERİ SÖYLEMEDE ŞEYTAN VE YARDIMCILARINDA HİÇ ÇEKİNMEYEN BİR HANIM EFENDİDİR. S.A.

S.A. KESİNLİKLE KATILIYORUM.. KİTAPLARINI OKUMANIZI MUTLAKA TAVSİYE EDERİM.. ÖZELLİKLE "GENÇLİĞİN İMANINI SORULARLA ÇALDILAR" İSİMLİ KİTABINI MUTLAKA OKUYUN..

GERÇEKTEN ÇOK SAYGIDEĞER BİR HANIM EFENDİ SOHBETLERİNE KATILMIŞTIM HASTA HALİYLE SÖZÜNDE DURUP SOHBET VERMİŞTİ BİZE.. GÖRSENİZ NASIL HASTAYDI ARABADAN ZOR İNDİRMİŞTİK, AMA İNSANLARA DOĞRUYU ANLATMA AŞKI BÖYLE BİRŞEY İŞTE HASTALIK DİNLEMİYOR.. ALLAH ONDAN VE ONUN GİBİLERDEN RAZI OLSUN.. B)B)B)
 

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Önce Soru Sorarlar Sonra Ham İnsanı Koparırlar Dininden...

ALLAH RAZI OLSUN KARDEŞİM KENDİSİ BELKİ BAZILARIMIZ ABARTIYOR DİCEK AMA GÖZÜMDE..

RABİA TÜL AVİYYE GİBİ..
VE ALLAHIN SALİHA KULLARININ ZÜMRESİNDE DEGERİ VAR İNŞ. KALBİMİZDE ALLAH RAZI OLSUN EMİNE HANIMDA İNŞ.
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
RE: Önce Soru Sorarlar Sonra Ham İnsanı Koparırlar Dininden...

inş en yakın zamanda kitabını alacağım Allah razı olsun selam ve dua ile B)B)B)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt