Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Önce gönüller düştü (1 Kullanıcı)

SIR__82

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
6
Tepki puanı
0
Puanları
0
Güneş bir başka batar bu şehirde… Bir neyzenin dudaklarında eriyen hâlis bir neyin perdeleri dağlar yaralı yürekleri her gurup vaktinde! Bu şehir, hüzzam bir şarkıdır sevdalı dudaklardaki adını tarih koymuştur:
"Aziz İstanbul!.."
Tarihe yön veren, Leylâ ile Mecnûn misali destânî bir aşkın hikâyesidir bu:
İstanbul ve Fâtih!...
***
İstanbul 'Fâtih'ini bekliyordu, tarih 'Fâtih'ini bekliyordu ve hatta Bizans bile 'Fâtih'ini bekliyordu. "Yapamazsın" diyorlardı yalnızca akıllı olanlar… Oysa fetih aklı aşan yüreklere müjdelenmişti. Bizans'ın surlarını titreten bir sükût vardı sultanın gözlerinde… Sevdası yüreğinde, alnı secdedeydi müjdeli kumandanın. Göz yaşından toplar döküldü mübarek seherlerde…
Zincirlere vurulmuştu İstanbul… Bir korku dolandı yüreklere. Ya bitmezse yine bu şeb-i yeldâ? Bizans bile korkuyordu; güneş gibi bir sultan sızıyordu çatlaklarından surların, ya bu güneş de batarsa kim kurtaracaktı Bizans'ı kendi karanlığından… Akıl durmuştu… Alemler susmuştu. Tarih o müjdeli kumandanın dehasını bekliyordu. Buğulu gözlerini o sevdalı şehrin ufkuna dikti sultan, sükûn yüklü bir tebessümün gerdiği dudaklarında yine aynı cümle:
"Ya İstanbul beni, ya ben İstanbul'u…"
O gece bir şehrâyin geçti şehrin göğsünden. Sultan, "yapamaz" diyenlerin alık bakışları arasında İstanbul'un tam yüreğine indirdi gemilerini… Zaman bile dondu kaldı. Diller tutuldu… Gemiler karadan yürüyordu, tarih beklenen müjdeye koşuyordu; İstanbul mutlak fetholunacaktı… Müjdeli kumandanın müjdeli erleri tekbir sesleriyle titrettiler coğrafyayı… Yeni bir sabaha uyanıyordu dünya zira kutlu bir doğumla doğmuştu Yeni Çağ!..
29 Mayıs 1453… Asırlar süren bir hasretin vuslat günü oldu. O gün tarihin yaldızlı sayfalarına bir not düştü Fâtih:
"Fetih muhabbetle başlar!.."
***
Bilinen siyasi ve askeri sebeplerinin ötesinde hâlis bir aşkın mahsûlüdür İstanbul'un fethi. İnsanlık tarihi boyunca dünya sahnesinden pek çok muzaffer komutan geçmiştir. Ne var ki Fâtih Sultan Mehmet'ten başka hiç biri zaptettiği ülkenin halkı tarafından çiçeklerle karşılanmamıştır. İşte bu fark Sultan Mehmet'e "Fâtih" ünvanını vermiştir. Fâtih'in gönlündeki merhamet ve sevgi öyle yoğundur ki Bizans halkının kalbindeki surları yıkmış, onları hiç görmedikleri bir sultanı sevmeye yöneltmiştir. İşte bu yüzden "İstanbul ve Fâtih" tarihin akışı içinde müşahhas bir sevda hikayesi olarak yerini alır!
Maşukuna kavuşmuş bir âşık edâsıyla İstanbul'un kucağında yatan Fâtih'in ruhu, asırlar öncesinden günümüzün hodgâm iklimine sevdalı bir bâd-ı sabâ gibi esmekte bugün, İstanbul semalarında çınlayan ve gönülleri irşad eden eşsiz bir nidâdır Fâtih Camii'inden yükselen ezan sesleri:
"Aslolan gönüllerin fethidir!.."
Yazık ki bizler talan edilmiş yüreklerimizle bu fetih ikliminden çok ötelere düşmüşüz bu gün. Bu yüzden İstanbul küskün bize. Çünkü nice aşhaneler aşsız, şifahaneler şifasız kaldı, vakfiyeler talan edildi, garipler kimsesiz bırakıldı. Bu yüzden küskün bize İstanbul. Bu yüzden bir başka batıyor bu şehirde güneş… Fâtih'e kucağını açan bu sevdalı şehir, bir canavar olup üzerimize yürüyor kimi zaman, adını da "metropol" koyuyor yirmi birinci yüz yıl… İstanbul Fâtih'i özlüyor, zaman Fâtih'i özlüyor. Mazlum dünya Fâtih'i özlüyor, gönülden serpilen çiçeklerle karşılanacak yeni bir Fâtih bekliyor.
Kendimizi kucaklayan kollarımızı çözüp, gülen gözlerle uzatsak ellerimizi insanlara, çiçeklerle karşılanan Fâtih gibi gönül tahtlarında ağırlanacağız bizler de. O vakit, müjdeli bir sabaha uyanacak yine bu şehir… "Metropol" değil "Aziz İstanbul" olacak adı, eskisi gibi… Her gönül bir İstanbul olacak, her gönül bir Fâtih… Kırık bir gönülle dökülen iki damla göz yaşı… İstemesini bilen bir yürek… Ve dudaklarımızda Fâtih'ten öğrendiğimiz bir mısra:
"Fetih muhabbetle başlar!.."
O vakit gönüller düşecek tek tek… Gözlerde sevgi sancakları dalgalanacak ve biz, "bizi" fethedeceğiz yeniden. Öyle muhtacız ki şimdi bu fetihe… Zalim Bizans tekfurları gibi ruhumuza zulmediyor çağ… Gönüller zincirlere vurulmuş; Fâtih'ini bekleyen İstanbul gibi her biri… Dem bu dem dostlar; müjdeli sabahlara uyanmak adına en azından bir gönlün fethi için gemiler yürüsün şimdi taş yüreklerin üzerine, göz yaşından toplar dökülsün seherlerde yine… Yarınlar, ellerinde çiçeklerle bekliyor zamanın Fâtih'lerini…

Muharrem Samanlı
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt