Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,591
- Tepki puanı
- 957
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
Ömür ne kadar uzun olursa olsun!
Canlı, cansız her şeyin belli bir ömrü vardır. Allah C.cü teâlâ, her şeyi, zamanı gelince yaratmakta, ömrü bitince de, yok etmektedir. İnsanın ömrü de, çok kısadır. Sonsuz olan ahiret hayatında ise, insanın karşılaşacağı şeyler, dünyada yaşadığı hâle bağlıdır. Aklı başında olan, ileriyi görebilen bir kimse, kısa olan dünya hayatında, hep, ahirette iyi ve rahat yaşamaya sebep olan şeyleri yapar. Hadis-i şerifte; (Allah C.cü teâlâdan haya ediniz. Başkalarına kalacak olan şeyleri toplamakla vaktinizi kaybetmeyiniz. Kavuşamayacağınız şeyleri ele geçirmek için uğraşmayınız. İhtiyacınızdan fazla binalar yapmakla hayatınızı harcamayınız) buyurulmuştur.
Ölümün her an geleceğini düşünmelidir. Zira Enbiya suresinin otuzbeşinci ve Ankebut suresinin elliyedinci âyet-i kerimelerinde mealen; (Her canlı, ölümün tadını tadacaktır!) buyurulmuştur.
Bunun için, her insan ölecektir. Ölümden kurtuluş yoktur. Hadis-i şerifte; (Ömrü uzun, ibadetleri de çok olana müjdeler olsun!) buyuruldu.
Sıhhatin, gençliğin ölüme mani olmadıklarını unutmamalıdır. Çocuklardaki ve gençlerdeki ölüm sayısının, yaşlılardaki ölüm sayısından çok olduğunu istatistikler göstermektedir. Çok hastaların iyi olup yaşadıkları, çok sağlam kişilerin çabuk öldükleri her zaman görülmektedir. Hadis-i şerifte; (Ölümü çok hatırlayınız. Onu hatırlamak, insanı günah işlemekten korur ve ahirete zararlı olan şeylerden sakınmaya sebep olur) buyuruldu.
Eshab-ı kiramdan Bera’ bin Azib hazretleri anlatır: “Bir cenazeyi götürdük. Resulullah efendimiz, kabir başına oturdu. Ağlamaya başladı. Mübarek gözyaşları toprağa damladı ve; (Ey kardeşlerim! Hepiniz buna hazırlanınız) buyurdu.”
Ömer bin Abdül’aziz hazretleri, bir âlimi görünce, ondan nasihat ister. O da; -Şimdi halifesin, istediğin gibi emredersin. Yarın öleceksin, der. -Biraz daha söyle deyince; -Adem aleyhisselama kadar, bütün dedelerin ölümü tattı. Şimdi sıra sana geldi, buyurur. Halife, uzun zaman ağlar.
Hadis-i şerifte; (İnsanlara vaiz olarak ölüm yetişir. Zenginlik isteyene, kaza ve kadere iman etmek yetişir) buyuruldu.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: “Dünya, zevk için, lezzet için yaratılmadı. Ahiret, bunun için yaratılmıştır. Dünya ile ahiret, birbirinin zıddı, tersidir. Birini sevindirmek, ötekinin gücenmesine sebep olur. Yani, birinde zevk aramak, ötekinde elem çekmeye sebep olur. O halde, dünyada nimetleri, lezzetleri çok olanlar, bunlara lazım olan şükrü yapmazlarsa ahirette çok korkacak, çok acı çekecektir. Bunun gibi, dünyada tehlikelerden sakındığı, çalıştığı halde çok acı çeken mümin, ahirette çok lezzete kavuşacaktır. Dünyanın ömrü, ahiretin uzunluğu yanında, deniz yanında bir damla kadar bile değildir. Daha doğrusu, sonu olan, sonsuz ile ölçülebilir mi?”
Ahmed Gazali hazretleri, sık sık şöyle nasihat ederdi: “Şunu iyi bilin ki, insanlar bu alemde yolculuk halindedirler. Onların ilk konakları beşik, sonuncusu ise kabirdir. Hakiki vatan, ya Cennet veya Cehennemdir. İnsan ömrünün en kıymetli sermayesi vakitleridir. Şehveti ve şehevi arzuları, yolunu kesen eşkıyadır. Kazancı ve kârı; Cenneti ve oradaki ebedi nimetleri elde etmek, Allah C.cü teâlânın rızasına ve cemaline mazhar olmaktır. Zarar ise; Cehennemde çeşitli azaplara maruz kalmak, Allah C.cü teâlânın rahmet ve cemalinden uzaklaşmaktır. Kim hesapsız Cennete girmek isterse, vakitlerini Allah C.cü teâlânın beğendiği şeylerle geçirsin. Kim ahirette, hasenat kefesinin ağır gelmesini isterse, vakitlerinin çoğunu ibadet ve taatla geçirsin.”
Abdülkadir Geylani hazretleri; “Hayatta olduğunuz müddetçe, ömrü fırsat biliniz. Bir müddet sonra hayat kapısı kapanacak, bu dünyadan ayrılacaksınız. Gücünüz yettiği müddetçe hayırlı işler yapmayı ganimet biliniz. Tevbe kapısı açıkken ve elinizde bu imkan varken bunu fırsat biliniz. Tevbe ediniz. Dua etmeye imkanınız varken, dua ediniz. Salih kimselerle beraber olmayı fırsat biliniz” buyurmaktadır.
Abdullah-ı Ensari hazretleri de buyuruyor ki: “Dünya ne demektir biliyor musunuz? Gönlüne gelen ve seni Allah C.cü teâlâdan uzaklaştıran her şey, dünya demektir. Seni Ondan başka bir şey ile meşgul eden her şey de fitnedir. Bu kısa ömrü, Allah C.cü teâlâdan uzaklaştıran şeylere yaklaşmakla geçiren, Ondan başka şeylerle meşgul olan kimse, ahiretini harap etmiş olur. Bu ise, akıl sahiplerinin yapacağı şey değildir.”
Ebü’l Hasan-ı Harkani hazretleri ise; “Ömrüme bakınca, yetmiş üç yıllık ibadetlerimin hepsini, bir saatlik kadar kısa, günahlara bakınca da, Nuh aleyhisselamın ömrü kadar uzun gördüm” buyurmuştur.
Netice olarak, ömür ne kadar uzun olursa olsun, ölüm yüz gösterince, o uzunluğun hiçbir faydası olmaz.
Canlı, cansız her şeyin belli bir ömrü vardır. Allah C.cü teâlâ, her şeyi, zamanı gelince yaratmakta, ömrü bitince de, yok etmektedir. İnsanın ömrü de, çok kısadır. Sonsuz olan ahiret hayatında ise, insanın karşılaşacağı şeyler, dünyada yaşadığı hâle bağlıdır. Aklı başında olan, ileriyi görebilen bir kimse, kısa olan dünya hayatında, hep, ahirette iyi ve rahat yaşamaya sebep olan şeyleri yapar. Hadis-i şerifte; (Allah C.cü teâlâdan haya ediniz. Başkalarına kalacak olan şeyleri toplamakla vaktinizi kaybetmeyiniz. Kavuşamayacağınız şeyleri ele geçirmek için uğraşmayınız. İhtiyacınızdan fazla binalar yapmakla hayatınızı harcamayınız) buyurulmuştur.
Ölümün her an geleceğini düşünmelidir. Zira Enbiya suresinin otuzbeşinci ve Ankebut suresinin elliyedinci âyet-i kerimelerinde mealen; (Her canlı, ölümün tadını tadacaktır!) buyurulmuştur.
Bunun için, her insan ölecektir. Ölümden kurtuluş yoktur. Hadis-i şerifte; (Ömrü uzun, ibadetleri de çok olana müjdeler olsun!) buyuruldu.
Sıhhatin, gençliğin ölüme mani olmadıklarını unutmamalıdır. Çocuklardaki ve gençlerdeki ölüm sayısının, yaşlılardaki ölüm sayısından çok olduğunu istatistikler göstermektedir. Çok hastaların iyi olup yaşadıkları, çok sağlam kişilerin çabuk öldükleri her zaman görülmektedir. Hadis-i şerifte; (Ölümü çok hatırlayınız. Onu hatırlamak, insanı günah işlemekten korur ve ahirete zararlı olan şeylerden sakınmaya sebep olur) buyuruldu.
Eshab-ı kiramdan Bera’ bin Azib hazretleri anlatır: “Bir cenazeyi götürdük. Resulullah efendimiz, kabir başına oturdu. Ağlamaya başladı. Mübarek gözyaşları toprağa damladı ve; (Ey kardeşlerim! Hepiniz buna hazırlanınız) buyurdu.”
Ömer bin Abdül’aziz hazretleri, bir âlimi görünce, ondan nasihat ister. O da; -Şimdi halifesin, istediğin gibi emredersin. Yarın öleceksin, der. -Biraz daha söyle deyince; -Adem aleyhisselama kadar, bütün dedelerin ölümü tattı. Şimdi sıra sana geldi, buyurur. Halife, uzun zaman ağlar.
Hadis-i şerifte; (İnsanlara vaiz olarak ölüm yetişir. Zenginlik isteyene, kaza ve kadere iman etmek yetişir) buyuruldu.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: “Dünya, zevk için, lezzet için yaratılmadı. Ahiret, bunun için yaratılmıştır. Dünya ile ahiret, birbirinin zıddı, tersidir. Birini sevindirmek, ötekinin gücenmesine sebep olur. Yani, birinde zevk aramak, ötekinde elem çekmeye sebep olur. O halde, dünyada nimetleri, lezzetleri çok olanlar, bunlara lazım olan şükrü yapmazlarsa ahirette çok korkacak, çok acı çekecektir. Bunun gibi, dünyada tehlikelerden sakındığı, çalıştığı halde çok acı çeken mümin, ahirette çok lezzete kavuşacaktır. Dünyanın ömrü, ahiretin uzunluğu yanında, deniz yanında bir damla kadar bile değildir. Daha doğrusu, sonu olan, sonsuz ile ölçülebilir mi?”
Ahmed Gazali hazretleri, sık sık şöyle nasihat ederdi: “Şunu iyi bilin ki, insanlar bu alemde yolculuk halindedirler. Onların ilk konakları beşik, sonuncusu ise kabirdir. Hakiki vatan, ya Cennet veya Cehennemdir. İnsan ömrünün en kıymetli sermayesi vakitleridir. Şehveti ve şehevi arzuları, yolunu kesen eşkıyadır. Kazancı ve kârı; Cenneti ve oradaki ebedi nimetleri elde etmek, Allah C.cü teâlânın rızasına ve cemaline mazhar olmaktır. Zarar ise; Cehennemde çeşitli azaplara maruz kalmak, Allah C.cü teâlânın rahmet ve cemalinden uzaklaşmaktır. Kim hesapsız Cennete girmek isterse, vakitlerini Allah C.cü teâlânın beğendiği şeylerle geçirsin. Kim ahirette, hasenat kefesinin ağır gelmesini isterse, vakitlerinin çoğunu ibadet ve taatla geçirsin.”
Abdülkadir Geylani hazretleri; “Hayatta olduğunuz müddetçe, ömrü fırsat biliniz. Bir müddet sonra hayat kapısı kapanacak, bu dünyadan ayrılacaksınız. Gücünüz yettiği müddetçe hayırlı işler yapmayı ganimet biliniz. Tevbe kapısı açıkken ve elinizde bu imkan varken bunu fırsat biliniz. Tevbe ediniz. Dua etmeye imkanınız varken, dua ediniz. Salih kimselerle beraber olmayı fırsat biliniz” buyurmaktadır.
Abdullah-ı Ensari hazretleri de buyuruyor ki: “Dünya ne demektir biliyor musunuz? Gönlüne gelen ve seni Allah C.cü teâlâdan uzaklaştıran her şey, dünya demektir. Seni Ondan başka bir şey ile meşgul eden her şey de fitnedir. Bu kısa ömrü, Allah C.cü teâlâdan uzaklaştıran şeylere yaklaşmakla geçiren, Ondan başka şeylerle meşgul olan kimse, ahiretini harap etmiş olur. Bu ise, akıl sahiplerinin yapacağı şey değildir.”
Ebü’l Hasan-ı Harkani hazretleri ise; “Ömrüme bakınca, yetmiş üç yıllık ibadetlerimin hepsini, bir saatlik kadar kısa, günahlara bakınca da, Nuh aleyhisselamın ömrü kadar uzun gördüm” buyurmuştur.
Netice olarak, ömür ne kadar uzun olursa olsun, ölüm yüz gösterince, o uzunluğun hiçbir faydası olmaz.