öMRüNüZ RaMaZaN aHiReTiNiZ BaYRaM oLSuN
Mustafa İslamoğlu
Sanki göklerden bir el uzanmış da, dünyanın yetimi en bol, öksüzü en kalabalık ailesinin başını okşuyor gibi, gözyaşını siliyor gibi, yaralarını sarıyor gibi...
Ramazan ikliminin şu topraklarda estirdiği havayı kokluyor musunuz?
Gül kokusu kenef kokusunu daha şimdiden bastırdı. Taşların bağlanıp köpeklerin salındığı şu ülkede, bir aylığına da olsa, şeytanlar bağlanacak, melekler rahat edecek. .
Kim bilir, nice garipler vardır ki kapıları Ramazan'dan Ramazan'a çalınır. Nice fakir fukara vardır ki, kursaklarından Ramazan'dan Ramazan'a doyası bir şeyler geçer. Nice kimsesizler vardır ki, Ramazan onların kimi kimsesi olur.
Söyleyin, Ramazan bir insan adı olsaydı ne kadar dua alır, ne kadar sevilirdi? Bu dualar ve sevgiler ona cennetin kapılarını açmaya yetmez miydi? O halde işte fırsat: Ramazan'la bütünleşip serapa Ramazan olmak sizin elinizde.
Ak bir sevdayı içinde bir bebek gibi büyütenler için Ramazan'ın ifade ettiği mana çok derin. Onlar Ramazan'ın kitleler üzerindeki etkisine bakar, Allah'ın dönüştürücü gücünü müşahede ederler. Bin tatlıya bedel acının üzerine bir kez daha ant içerler.
Aşkın modasının geçmediğini, geçmeyeceğini söyleme cesaretleri artar. Tüm âşık u sâdıklara seslenirler: Sevdanız, acınız ve aşkınız* mübarek olsun!
Yenişehirli Avni Bey, o ölümsüz mısralarında ne diyordu:
Sanman taleb-i devlet-i câh etmeğe geldik
Biz âleme bir yâr için âh etmeğe geldik
Eyvallah üstadım! Biz âleme bir yâr için âh etmeğe geldik, eyvallah!
Bu âleme "sahip olmak" için geldiğini sananlar gücün, paranın, karının, sarının, sapın, samanın ardında bir ömür koştursunlar. Biz "şâhid olmak" için geldiğimizi unutmayalım. Değil mi ki biz âleme bir yâr için âh etmeğe geldik? Bizi âh ederken görenler şekvacı olduğumuzu sanmasınlar. Varlık sebebimiz bu bizim. Cefa çektiğimizi sananlar da, safa sürdüğümüzü sananlar da yanılırlar. Hani, öyle demişti ya bu âleme bir yâr için âh etmeğe geldiğini bilen biri:
Gören sanır ki sefadan sema-ı râh ederim
Döner döner bakarım kûy-i yâre âh ederim
Mustafa İslamoğlu
Sanki göklerden bir el uzanmış da, dünyanın yetimi en bol, öksüzü en kalabalık ailesinin başını okşuyor gibi, gözyaşını siliyor gibi, yaralarını sarıyor gibi...
Ramazan ikliminin şu topraklarda estirdiği havayı kokluyor musunuz?
Gül kokusu kenef kokusunu daha şimdiden bastırdı. Taşların bağlanıp köpeklerin salındığı şu ülkede, bir aylığına da olsa, şeytanlar bağlanacak, melekler rahat edecek. .
Kim bilir, nice garipler vardır ki kapıları Ramazan'dan Ramazan'a çalınır. Nice fakir fukara vardır ki, kursaklarından Ramazan'dan Ramazan'a doyası bir şeyler geçer. Nice kimsesizler vardır ki, Ramazan onların kimi kimsesi olur.
Söyleyin, Ramazan bir insan adı olsaydı ne kadar dua alır, ne kadar sevilirdi? Bu dualar ve sevgiler ona cennetin kapılarını açmaya yetmez miydi? O halde işte fırsat: Ramazan'la bütünleşip serapa Ramazan olmak sizin elinizde.
Ak bir sevdayı içinde bir bebek gibi büyütenler için Ramazan'ın ifade ettiği mana çok derin. Onlar Ramazan'ın kitleler üzerindeki etkisine bakar, Allah'ın dönüştürücü gücünü müşahede ederler. Bin tatlıya bedel acının üzerine bir kez daha ant içerler.
Aşkın modasının geçmediğini, geçmeyeceğini söyleme cesaretleri artar. Tüm âşık u sâdıklara seslenirler: Sevdanız, acınız ve aşkınız* mübarek olsun!
Yenişehirli Avni Bey, o ölümsüz mısralarında ne diyordu:
Sanman taleb-i devlet-i câh etmeğe geldik
Biz âleme bir yâr için âh etmeğe geldik
Eyvallah üstadım! Biz âleme bir yâr için âh etmeğe geldik, eyvallah!
Bu âleme "sahip olmak" için geldiğini sananlar gücün, paranın, karının, sarının, sapın, samanın ardında bir ömür koştursunlar. Biz "şâhid olmak" için geldiğimizi unutmayalım. Değil mi ki biz âleme bir yâr için âh etmeğe geldik? Bizi âh ederken görenler şekvacı olduğumuzu sanmasınlar. Varlık sebebimiz bu bizim. Cefa çektiğimizi sananlar da, safa sürdüğümüzü sananlar da yanılırlar. Hani, öyle demişti ya bu âleme bir yâr için âh etmeğe geldiğini bilen biri:
Gören sanır ki sefadan sema-ı râh ederim
Döner döner bakarım kûy-i yâre âh ederim