Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Ölümün Sır Dolu Bilinmeyenleri! (1 Kullanıcı)

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA

171821.jpg






Ahiret inancı ve şuuru; kabri, dünyanın sıkıntılı hayatından Cennet’e götüren bir koridor gibi gösterir.
Böylece ölüm, çürüyüp yok olup gitmek değil, sadece bir yer değiştirme, dünya hayatındaki imtihanın bitmesi sebebiyle vazifeden ayrılma olarak görünür...
Öldükten sonra Allah tarafından tekrar yaratılarak diriltileceğimiz ve ölümsüz olarak yaşayacağımız âlemdir ahiret. Dirileceğimiz güne de ahiret günü veya mahşer günü adı verilir. Ahiret gününden önce kıyametin kopması gerçekleşecektir. Kıyametin kopmasından sonra insanlar, Allah tarafından ikinci defa diriltilip iyilik ve kötülüklerin karşılığını almak üzere Allah’ın huzurunda toplanacaklardır. Rabbimiz için insanlar öldükten sonra onları diriltmek çok kolaydır. Yüce Mevla bunu Kur-an’ı Kerim’de şöyle bildirir:
"Mahlûkları ilkin yoktan yaratan, ölümden sonra da dirilten O’dur. Bu diriltme O’na göre pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce sıfatlar onundur. Gerçekten O mutlak galiptir, tam hüküm ve hikmet sahibidir." (Rum suresi, 27. ayet)
Dünya’da her gün milyonlarca canlıyı yoktan var eden ilahi kudrete yine yoktan yarattığı insanı ölümden sonra ikinci defa nasıl yaratabilir, denilebilir mi? Gözümüzün önünde kışın beyaz sayfasını çevirip bahar ve yazın yeşil yaprağını açarak yeryüzü kitabını en güzel şekilde yazan, her ağacın, her bitkinin programını onun küçücük çekirdeğinde saklayıp muhafaza eden Zat, vefat eden insanların ruhlarını nasıl muhafaza edecek denilebilir mi?


Dünyayı ve sayısız küreleri, yıldızları kudret elinde top gibi yuvarlayan, tespih taneleri gibi çeviren Cenab-ı Hakk’ın hiçbir zorlukla karşılaşmadan yarattığı insanları tekrar diriltmesinde O’nun için hiçbir zorluk olamaz. Bahar mevsiminde bütün bitkileri ve çiçekleri yaratmak, O’nun kudretine bir çiçek yaratmak kadar kolaydır. Hiçbir şey onun kudretine zor gelmez.

ÖLÜM, YOKLUK DEĞiL

Ahiret inancı ve şuuru; kabri, dünyanın sıkıntılı hayatından Cennet’e götüren bir koridor gibi gösterir. Böylece ölüm; çürüyüp yok olup gitmek değil, sadece bir yer değiştirme, dünya hayatındaki imtihanın bitmesi sebebiyle vazifeden ayrılma olarak görünür. İyilik ve kötülüklerin karşılığı ahirete ertelenerek iyilerin ne kadar samimi oldukları ölçülür. Kötülere de yapmış oldukları kötü işlerden vazgeçmeleri için zaman tanınır.

Eğer ahirete imanın gereği olan Allah’a hesap verme fikri olmazsa "Güçlü olan haklıdır" kaidesine göre sorumluluk duygusunu kaybetmiş olanlar ve gücü ellerinde bulunduranlar, haktan ve adaletten yana olamazlar. Bunlar kendi zevk ve heveslerini ölçü kabul ederek dünyayı ve sosyal hayatı Cehennem’e çevirebilirler. Sevdiklerinin ölümü üzerine insanlar, büyük bir üzüntü duymakla beraber ahirette iman duygusu ile teselli bulabilir, bunalımlara düşmekten kurtulabilirler.

"O ölmekle yok olup gitmedi. Onunla tekrar buluşup görüşme imkânının kaybetmiş değilim. Ebedi bir âlemde, sonsuz ve ölümsüz bir hayatta yeniden ve bir daha ayrılmamak üzere buluşacağım. Rabbim bunu vaat ediyor, söz vermiş; O sözünden dönmez" diyerek teskin olurlar.

SORUMLULUK KAZANDIRIR

Öldükten sonra Allah tarafından diriltileceğine iman eden ve dünya hayatında yaptığı iyilik ve kötülüklerinin karşılığını göreceğine kesinlikle inanan bir insan, kendisini Peygamber Efendimiz’in ahlak tarzına göre ayarlar. Peygamber ahlakı ile ahlaklanmış insanlardan meydana gelen bir toplumda huzur ve güven olur. İnsanlar birbirlerine güvenerek iş yapar, birbirleriyle ellerinden geldiğince yardımlaşır. Ahirete iman, insana çok muhtaç olduğu sorumluluk duygusunu kazandırır.

Bu duygu; kendimize, vatanımıza, ailemize, milletimize, insanlara, hatta hayvanlara karşı bile görevlerimizi yerine getirmemizi sağlar. İnsanlar birbirlerine güvenerek iş yapar, birbirleriyle ellerinden geldiğince yardımlaşır. Cezalandırılma endişesiyle başkalarına zarar vermekten, kötülük ve haksızlık yapmaktan kaçınırız. İyi olan insanlar, dünyada alamadıkları mükâfatlarını ahirette alma inancıyla mutlu olurlar. Sıkıntı ve bunalımdan kurtulup sağlıklı bir ömür sürerler.

GÖZÜNÜZÜ PARA HIRSI BÜRÜMESİN

Peki malını artıran bir insan ne yapmalı? Sürekli olarak Allah’a şükretmeli, fakirleri, ihtiyaç sahiplerini koruyup gözetmelidir. Hırs ve tama, gözleri kör eder. İyi duyguları insanın içinden söküp alır. Beden ve ruhtan ibaret olan insanda ruhun yani maneviyâtın izi kalmaz. Kazanan insan verebilmeyi öğrenmelidir.

Allah rızasını en çok sevilen şeylerden vermeye bağlayan dinimiz, böylece insanların hırs ve tama çukuruna düşmelerini engellemeye çalışmaktadır. Bu çukur, öyle derin ve pisliklerle dolu bir çukurdur ki, oraya düşen insan cehenneme de düşebilir. Unutmayalım; Kâbil, Hâbil’i hırsına yenik düşerek öldürmüştür. Böylece, yeryüzündeki ilk cinayet, kanaatsizlik yüzünden işlenmiştir, diyebiliriz.
Mevlânâ, Mesnevî’de şöyle der: "Oğul! Bağını kopar ve kurtul. Ne vakte kadar altın ve gümüş bağında kalacaksın? Denizi bir kâseye dökecek olsan ne kadar sığar? Ancak bir günlük rızık miktârı. Hırs ve tama ehlinin gözü doymaz. Halbuki sedef, kanaat gösterip kapanmayınca içinde inci olmaz." İşte kanaatin ödülü budur. Tam yerinde ve zamanında kalbini hırsa kapatan kanaat ehli, inciye yani Allah rızasına erişecektir.

ÖRNEK HAYATLAR

Evvel zaman içinde, diyarların birinde Nuri Efendi isminde bir zat yaşarmış. Nuri Efendi her sabah besmelesini çeker, sağ ayağıyla ilk adımını atar, yola koyulurmuş. Hanımının öğle vakti yemesi için hazırladığı yiyecek paketini bir yoksulun evine bırakırmış. Ardından camiye girer öğlene kadar vaktini ibadetle geçirirmiş. Öğle namazını kıldıktan sonra da çarşıdaki işyerine gidermiş. Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları, takip etmiş. Tam kırk yıl bu ahenk bozulmamış.

Evdekiler, Nuri Efendi’nin öğle yemeğini sabah yanına aldığı azıkla dükkanda yediğini; dükkandaki yardımcıları da "Nasıl olsa öğlende geliyor" diye evde yiyip de çıktığını zannedermiş. Oysa Nuri Efendi, kırk yılını oruçlu geçirmiş. Kırk yıl bir yoksul onun getirdikleriyle karnını doyurmuş. Peygamber Efendimiz, başka gölgenin bulunmadığı günde Cenab-ı Hakk’ın gölgelendireceği yedi zümreden bahsederken ‘sağ elinin verdiğini sol elinin duymadığı kimseler’i de sayar.

YENİ HAYIRLARA KOŞUN!

Kur’an-ı Kerim’de de "Sadakalarınızı başa kakma ve eza ile boşa çıkarmayın." (Bakara, 2/264) buyrulur. Cömertliğiyle yardıma koşan, düşmüşü kaldıran, çıplağı giydiren, açı doyuran, manevi kemaliyle kendi de doymuş birine sormuşlar:
"Efendi, bu kadar hayr ve hasenat yaparken hiç gurura kapılmaz, kendinizi yardımda bulunduğunuz kimselerden üstün görmez misiniz?" "O nasıl söz?" demiş, "Hiç aşçının elindeki kepçe ben insanları doyuruyorum diye gurura kapılır mı? Ben bir kepçeyim. Allah, ihsanını kullarına benimle dağıtıyor." Malla, bilgiyle, bedeni olarak bir kimseye yardım ettiniz, en azından tebessümünüzle gönül aldınız; geçin gidin. Orada takılmayın, yeni hayırlara koşun.
Yaptıklarınızı başkasına söylemek bir yana kendiniz dahi kaydını tutmayın. Ne mal sizin, ne ilim sizin, ne de bedeniniz gerçekte size ait. İkram sahibi cömertliğine sizi vesile kılmışsa en büyük şerefe ulaştınız demektir. Sakın kendinizi onun yerine koyup da "Bu iyilik benden" demeyin.
 
H

hado77

selamün aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü

öülüm ve ötesi hayat ALLAH(cc) kudreti ile kaim ve onun bize verdiğinden öçok bilgimiz yok. ancak şu bir gerçek ki gözünü kapattığında gören kulaksız duyan ve önce zihninde şekillendirdiği dünyayı yaşayan insan, bazen gözünün önündekini göremeyen duyup anlamayan anlayış yoksunu insanı görünce bu dünyada yaşamak için bedene ihtiyaç olmadığını anlıyor. aslolan alnın içindekinin gördüğü ve işittiği . insanın gözü değil dimağı kör olur. kulağı değil anlayışı sağır olur. ölüm etin çürümesi değil aklın ve fikrin mekan değişikliği gibi. bir bedenin terki ve yeniden haşr olunma. yeni bir bednde kalkma her 6 ayda bir bütün hücreleri değişen insan görünene maddi bedeninin bile 6 aydan fazla koruyamaz. hep yeniden yaratılır da bunu farkına varmaz. ölümün bedeninin çürütüp götüreceğini zannederken 6 ayda bir değişen hücreleri sayesinde etin değil ruhun tazeliğini koruduğunu anlar. kendini göremeyen gözler daima karşıya bakarak yol alır. ölüm ve ötesi hayat. vücutta ölen trilyonlarca hücre, atıp duran ve fakat sevmeyi bilen ince bir delille latif(CC) yarattığı kalp. duygu kalp dimağ etrafında dönene dünya. sinek kanadından hafif olanla hayatı idame ettiriyoruz da yaşamak için bedene ihtiyacımız var diyoruz. düşünce gücü ve onun yaşamsal bağı amel. yaptığı amelle kaim olan insan için beden lisandır. ab-ı hayattır. amelini meleki boyuttan ameli boyuta taşır. bden ALLAH(cc) kulluk gösterdinde bulunan görünen hakka(CC) bakan yüzüdür. biz bile o yüzü değil o kalbi sorgularız. ve seni görünenle değil VEDUD(cc) sevgisine misal sevgilerle anmak isteriz deriz karşıdaki insana. görmediğimiz anamız babamız şekliyle değil sevgisiyle kaim. ALLAH(cc) ONLAR ÖLÜDÜRLER DEDİĞİ HUSUS. kalp ölümü duygusuzluk, heykelleşme ve yaratılış merhalesini tamalayamama . daha dünyadayken boyut olarak bulunduğu mevkiyi koordine edememe hali.karşısında duran kişnin anlayış ve ALLAH(cc) verdiği değeri çerçvesinde değerlendirememe hali. toprak olan ne? ilk yaratılışta gelen öze döndüren ne? insan şu kainatta onun(CC) misafiri olmakla ona tabiyeti ölçüsünde her gün ölecek ve yeni bir dirilişle değişik hal ve merhalelerle yeni anlayışlarla yattığı yataktan kalkıp iş ve amel işleyecektir. amaç toprağa düşmek değil göğe yükselmekse amel namazdır. yükselen aklın ve dimağın ta kendisi. en sevgiliye yaklaşırken bedenden ayrılan bir şey olur beden hafifler ve artık kuş gibi olur sarmaş dolaş ruhlar aaşkı bilenler sevgiyi bilenler söyler. benim ayağım elim kolum yoktu eni gördüğüm anda bir ruh yükselmesiyle geld,im yanına. veya ihtiyacım yoktu bana yüktü seni gördüğüm güne kadar bu eza veren hayat. beden yük olanı sevgiliye vuslattan ayıran şey. er refikül ala sırrı. ölüm bir merhale olarak toprağa gidiş ve devam edegelen yaratmanın diğer hali. bir nimet olarak kula ne iken ne olduğunu gösteren hal. sen böyle cansız ve camidken sana üflenen ruhla kaim oldun. bozulup çürümekten seni allah(CC) kurtardı. süzülmüş çamur olan özün toprakla uyumlu onda daim oldu. bütün besinin yaratılışın ona muhtaçtı. ve bir borcun daha vardı. bir şükrün daha kalmıştı. geldiğin toprak ile hem dem olup beni yeniden yaratan(CC) şanı çok yücedir demen gerekiyordu. ALLAH(cc) toprağa döndürdü ki verdiği her nimeti sana göstersin. yaratılışın nesvesinden yediğine içtiğine kadar. onun zerrelerinde gezdirmek için ölümü yarattı. yarattığı her şeyin hakkını insanı ilk yarattığı şeye tekrara i,ade ederek gösterdi. sana verilen nimetler nereden geldi o ölü beden şimdi o toprağın altındaki yeri sana rızık olanları onunla bir olduğun için daha iyi göstermiyor mu? seni aldı aynanın öteki tarafına geçirdi. ruh ağırlığı itibari iel aynanın karşısında olan kadardı? ağırlığı olmayan ama bedeni olan bakınca bakan görünce gören ama. dokunulmadan sevgisiz ve anlayışsız. bu yüzden bize beden verdi rab(CC) birbirinizle kaynaşın diye. ben nimet verenlerin en hayırlıısyım ben nice türlü yaratırım da kulum benden razı olur. yıllarca aynadan seyreden benim gibiler bedenin ne işe yaradığını bilir. aynanın arkasındaki adama beden verip rızıklandırır ALLAH(cc) ŞANI ÇOK YÜCE olan odur. ALLAH(cc) bizlerden razı olsun. paylaşım için teşekkürler.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt