İMAM-I GAZALİ (Rahmetullahi Aleyh)
Ölümü hatırlamak
İmam-ı Gazali’den, (Ölüm)ü sordu bir zat.
Cevaben o kimseye şöyle etti nasihat:
Bir mümin bilirse ki muhakkak ölecektir.
Kabir, Mahşer, Mizanı, Sıratı görecektir.
Ebedi kalacak yer, ya Cehennem, ya Cennet.
Ya ebedi bir azap, ya da sonsuz saadet.
Bunu iyi bilir ve inanırsa bir kişi,
Ölümü düşünmekten, olamaz mühim işi.
Nitekim Resulullah buyurdu: (Aklı olan,
Ölüm'ü hatırlayıp, hazırlanır durmadan.)
Kim hazırlık yaparsa mahşer için bu günde,
Cennet bahçesi olur mezarı öldüğünde.
Ve her kim de ölüm'ü etmezse hiç tasavvur,
Olur onun kabri de, Cehennemden bir çukur.
Zira buyuruyor ki Peygamber Efendimiz:
(Lezzetlere son veren ölüm'ü yad ediniz.)
Yine ölüm hakkında buyurdu: (Ey insanlar!
Ölüm'ü, sizin gibi bilse idi hayvanlar,
Bir lokmacık yağlı et, asla yiyemezdiniz.
Zira kederlerinden olurlardı hiç etsiz.)
Biri sual etti ki Allah’ın Resulünden:
(Şehidlik rütbesine olur mu hiç yükselen?)
Cevaben buyurdu ki: (Kim ölüm'ü, bir günde,
Yetmiş kez hatırlarsa, şehiddir öldüğünde.)
Yine buyurdular ki Resulullah bir ara:
(Ölüm, vaiz olarak kâfidir insanlara.)
Başka gün de, methini yaptılar bir kişinin.
Buyurdu ki: (Kalbinde ne vardır ölüm için?)
Dediler ki: (Ölüm'den bahsetmez hiç o kimse.)
Buyurdu: (İyi adam değildir öyle ise.)
Bir gün, Resulullaha sordu biri Ensar’dan:
(En akıllı kimlerdir acaba insanlardan?)
Buyurdu ki: (Ölüm'ü en çok yad edenlerdir.
Ve hazırlık yapmakta acele edenlerdir.)
Bir veli buyurdu ki: (Kalbim sıkıldığında,
Ölüm'ü hatırlayıp, rahatlarım anında.)
Ömer bin Abdülaziz, toplayıp âlimleri,
Ölüm ve ahiretten konuşurdu ekseri.
O kadar ağlardı ki sonra da kederinden,
Cenaze çıkmış gibi olurdu evlerinden.
Hasan-ı Basri dahi otursaydı bir yere,
Ölüm ve ahiretten bahsederdi ilk kere.
Hazret-i Aişe’ye sual etti bir hanım.
Dedi ki: (Kalbim katı, acaba ne yapayım?)
(Ölüm'ü çok hatırla, yumuşar) dedi ona.
Dediği gibi yapıp, kavuştu muradına.
Rebi bin Heysem dahi, bir mezar kazdı evde.
Çoğu vakitlerini geçirirdi o yerde.
Derdi ki: (Az bir zaman unutsam ölüm'ü ben,
Kalbimin karardığı belli olur halimden.)
Ömer bir Abdülaziz buyurdu ki bir zata:
(Ölüm'ü düşünürsen, kavuşursun rahata.)
Resulullah gördü ki bir gurup insanları,
Çalıp oynamak ile geçiyor zamanları.
Yaklaşıp buyurdu ki: (Siz, bu toplantınızda,
Lezzetleri bozanı hatırlayın biraz da.)
(O nedir ki?) deyince, buyurdu ki: (Ölüm'dür.
O, bütün lezzetleri, temelinden götürür.)
Ölümü hatırlamak
İmam-ı Gazali’den, (Ölüm)ü sordu bir zat.
Cevaben o kimseye şöyle etti nasihat:
Bir mümin bilirse ki muhakkak ölecektir.
Kabir, Mahşer, Mizanı, Sıratı görecektir.
Ebedi kalacak yer, ya Cehennem, ya Cennet.
Ya ebedi bir azap, ya da sonsuz saadet.
Bunu iyi bilir ve inanırsa bir kişi,
Ölümü düşünmekten, olamaz mühim işi.
Nitekim Resulullah buyurdu: (Aklı olan,
Ölüm'ü hatırlayıp, hazırlanır durmadan.)
Kim hazırlık yaparsa mahşer için bu günde,
Cennet bahçesi olur mezarı öldüğünde.
Ve her kim de ölüm'ü etmezse hiç tasavvur,
Olur onun kabri de, Cehennemden bir çukur.
Zira buyuruyor ki Peygamber Efendimiz:
(Lezzetlere son veren ölüm'ü yad ediniz.)
Yine ölüm hakkında buyurdu: (Ey insanlar!
Ölüm'ü, sizin gibi bilse idi hayvanlar,
Bir lokmacık yağlı et, asla yiyemezdiniz.
Zira kederlerinden olurlardı hiç etsiz.)
Biri sual etti ki Allah’ın Resulünden:
(Şehidlik rütbesine olur mu hiç yükselen?)
Cevaben buyurdu ki: (Kim ölüm'ü, bir günde,
Yetmiş kez hatırlarsa, şehiddir öldüğünde.)
Yine buyurdular ki Resulullah bir ara:
(Ölüm, vaiz olarak kâfidir insanlara.)
Başka gün de, methini yaptılar bir kişinin.
Buyurdu ki: (Kalbinde ne vardır ölüm için?)
Dediler ki: (Ölüm'den bahsetmez hiç o kimse.)
Buyurdu: (İyi adam değildir öyle ise.)
Bir gün, Resulullaha sordu biri Ensar’dan:
(En akıllı kimlerdir acaba insanlardan?)
Buyurdu ki: (Ölüm'ü en çok yad edenlerdir.
Ve hazırlık yapmakta acele edenlerdir.)
Bir veli buyurdu ki: (Kalbim sıkıldığında,
Ölüm'ü hatırlayıp, rahatlarım anında.)
Ömer bin Abdülaziz, toplayıp âlimleri,
Ölüm ve ahiretten konuşurdu ekseri.
O kadar ağlardı ki sonra da kederinden,
Cenaze çıkmış gibi olurdu evlerinden.
Hasan-ı Basri dahi otursaydı bir yere,
Ölüm ve ahiretten bahsederdi ilk kere.
Hazret-i Aişe’ye sual etti bir hanım.
Dedi ki: (Kalbim katı, acaba ne yapayım?)
(Ölüm'ü çok hatırla, yumuşar) dedi ona.
Dediği gibi yapıp, kavuştu muradına.
Rebi bin Heysem dahi, bir mezar kazdı evde.
Çoğu vakitlerini geçirirdi o yerde.
Derdi ki: (Az bir zaman unutsam ölüm'ü ben,
Kalbimin karardığı belli olur halimden.)
Ömer bir Abdülaziz buyurdu ki bir zata:
(Ölüm'ü düşünürsen, kavuşursun rahata.)
Resulullah gördü ki bir gurup insanları,
Çalıp oynamak ile geçiyor zamanları.
Yaklaşıp buyurdu ki: (Siz, bu toplantınızda,
Lezzetleri bozanı hatırlayın biraz da.)
(O nedir ki?) deyince, buyurdu ki: (Ölüm'dür.
O, bütün lezzetleri, temelinden götürür.)