Ansızın gelen bir haberdir ölüm
Beyaz bir güvercin gibi
Bir mektuptur senden bana
Dökülür bütün yapraklar dallarından
Hüzün sarısı yakalar yürekleri
Sabırla bekliyordur nasılsa toprak
Ölümü ferman bilip düştüğümüz yollarda
Nasırlı elleriyle taçlandırır her zaman
Tarhana çorbası, kekikli ayran bir de tandır ekmeği
Buhur kokusu gibi yayılır gün yüzüne
Ey ölüm! beyaz haberler gibisin
Belli belirsiz yüreğimi yalar gibisin
Bir rüzgar gibi sarar dört bir yanımı
Bir bir azalır aramızdaki dostlar
Canım annem, biricik babamdır giden aramızdan
Geceyle gündüz gibi girer aramıza
Sinsi bir tuzaktır hayatla ölüm
Sessiz bir gemiye binmişçesine
Ağıtlar yakılır ırmaklar gibi
İniler iniler sükuta varır insan yüreği
Alınlar taşır bu gök kubbeyi
Omuzlara binmiş bir ölüm gibi
Adımlar dolaşır, dil susar yağmura karşı
Hiçbir şey getiremez giden yolcuyu
Bir gemidir denize inen
Bir yolcudur yükünü alan bir daha dönmeyen
Ey güzel hayat! ey görkemli dünya!
Neyin kaldı şimdi söyle!
Konuşan dudaklar sükuta geçmiş
Harmanı, hasadı, buğdayı bitik
Üç günmüş sahi dünya
Ne bana kalmış
İşte gidiyor geldiği yere
Ömürler verilen sürede durmuş
İstersen dünyayı sırtında taşı
Makamın, mevkiin ne önemi var
Kimseciklere baki kalır mı dünya
Hayat ne kadar kısa, ne kadar kısa
İşte dünya, bittiği yerde kabristan
Asıl hayatsa şimdi başlıyor
Kabul etsen de mahşeri var bu işin
Etmesen de musallada görünür
Ne malından ne de evladü iyalinden fayda yok
Ne işler işlediysen sonuçta sana kalan
Ey ölümün arka bahçesi! ey mahşerin ince çizgisi!
Sana sevdalanmaktan başka var mı çaresi?:A