ismail fakihullah
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 15 Haz 2006
- Mesajlar
- 280
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
Ölçü ve Yoldaki Işıklar (Ekim 86)
Sızıntı
Gerçek medeniyet; daima, ilim ve ahlâkın atbaşı götürüldüğü iklimlerde tahakkuk ettirilebilmiştir. Bu itibarladır ki, herşeyi sadece ilimle ele alan garp medeniyeti, hep bir mefluç medeniyet olarak kalmış; ilme karşı fermuarını çekip kendi içine kapanan şark medeniyetleri ise, hâl-i hazırdaki durumları itibariyle o semanın üveyki olmadan uzak bulunmaktadırliar. Geleceğin medeniyeti, garbın ilim ve fenleri, şarkın da inanç ve ahlak felsefesi meşcereliğinde boy atıp gelişecektir.
* * *
Ahlak ve fazilete dayanmayan, akıl ve vicdan havuzlarından beslenmeyen medeniyet, insanlığın mutluluğuna değil; sadece birkaç zengin, birkaç da hevperestin hevesatına hizmet eden gelip geçici bir şehrayindir. Yazıklar olsun onun yanıp sönen ışıklarına aldananlara!
* * *
Medeniyet; zenginlik, kibarlık bedeni hazları tatmin ve cismaniyetin sefahetler içinde yüzüp gezmesi değildir. O, gönül zenginliği, ruh nezaketi, görüş derinliği ve başkalarına hayat hakkı tanıyıp onları da kabul etmek demektir.
* * *
Fertlerin medeni olmaları, insanın özünde bulunan iyi şeylerin nüvelerini geliştire geliştire ikinci bir fıtrat kazanmalarında aranmalıdır. Onu kılık kıyafet ve cismani zevklerin her çeşidinden istifadeden ibaret sayanlar, bir kısım muhakemesizlerle, bir düzine de bedeni hayatın altında ezilmiş talihsizlerdir.
* * *
Vahşi ve bedevi milletlerin, hunhar, za1im ve yağmacı olduklarında şüphe yoktur. Ne var ki, onların bu hali herkes tarafından çok iyi bilindiğinden başkaları için fazla zararlı olmadıkları da bir gerçektir. Ya modern silahlarla mücehhez ve her zaman kan içme firsatını kollayan medeni-bedevilere ne demeli ..!
* * *
Medeniyet, şayet bir milletin kendi mevcudiyetini anlatmaksa, bu muhteşem hutbenin malzemesi, o milletin ilmı, ahl3aki ve sınaî eserleri olmalıdır. Zira, içtimaî terbiye ve çeşitli hüner ve sanatlar medeniyete bir şekil verir, ahlak da belâğatlı bir lisân olarak onu ilan eder.
Sızıntı
Gerçek medeniyet; daima, ilim ve ahlâkın atbaşı götürüldüğü iklimlerde tahakkuk ettirilebilmiştir. Bu itibarladır ki, herşeyi sadece ilimle ele alan garp medeniyeti, hep bir mefluç medeniyet olarak kalmış; ilme karşı fermuarını çekip kendi içine kapanan şark medeniyetleri ise, hâl-i hazırdaki durumları itibariyle o semanın üveyki olmadan uzak bulunmaktadırliar. Geleceğin medeniyeti, garbın ilim ve fenleri, şarkın da inanç ve ahlak felsefesi meşcereliğinde boy atıp gelişecektir.
* * *
Ahlak ve fazilete dayanmayan, akıl ve vicdan havuzlarından beslenmeyen medeniyet, insanlığın mutluluğuna değil; sadece birkaç zengin, birkaç da hevperestin hevesatına hizmet eden gelip geçici bir şehrayindir. Yazıklar olsun onun yanıp sönen ışıklarına aldananlara!
* * *
Medeniyet; zenginlik, kibarlık bedeni hazları tatmin ve cismaniyetin sefahetler içinde yüzüp gezmesi değildir. O, gönül zenginliği, ruh nezaketi, görüş derinliği ve başkalarına hayat hakkı tanıyıp onları da kabul etmek demektir.
* * *
Fertlerin medeni olmaları, insanın özünde bulunan iyi şeylerin nüvelerini geliştire geliştire ikinci bir fıtrat kazanmalarında aranmalıdır. Onu kılık kıyafet ve cismani zevklerin her çeşidinden istifadeden ibaret sayanlar, bir kısım muhakemesizlerle, bir düzine de bedeni hayatın altında ezilmiş talihsizlerdir.
* * *
Vahşi ve bedevi milletlerin, hunhar, za1im ve yağmacı olduklarında şüphe yoktur. Ne var ki, onların bu hali herkes tarafından çok iyi bilindiğinden başkaları için fazla zararlı olmadıkları da bir gerçektir. Ya modern silahlarla mücehhez ve her zaman kan içme firsatını kollayan medeni-bedevilere ne demeli ..!
* * *
Medeniyet, şayet bir milletin kendi mevcudiyetini anlatmaksa, bu muhteşem hutbenin malzemesi, o milletin ilmı, ahl3aki ve sınaî eserleri olmalıdır. Zira, içtimaî terbiye ve çeşitli hüner ve sanatlar medeniyete bir şekil verir, ahlak da belâğatlı bir lisân olarak onu ilan eder.