Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,591
- Tepki puanı
- 957
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
Mine Alpay Gün
04 MART 2012 PAZAR
"Öküzün büyüğünü ahırda unutmuşuz"
28 Şubatın 15. yıldönümünde karanlıklar biraz daha aydınlanıyor.
Yıllarca asker üzerine giden taraflar, öküzün büyüğünü ahırda unuttuğunun farkına varıyor.
Asıl cürüm sahibini bırakmışız meğer.
Medyanın ahırda unutulduğu ancak şimdi anlaşılmakta.
Olay tiksindirecek boyutlarda.
Temmuz 1996'da güvenoyu almış bir hükümet, Anadolu coğrafyasında bayram havası ile kutlanmıştı.
O gün Van'da idim.
Büyük bir vakfın hayli kalabalık konferans salonunda konuşmakta idim.
Konuşmada siyasete değinilmeyecekti.
Çünkü tarih, sanat, fikir ile alakalı çalışmalar yapan sosyal ve kültürel bir vakıftı.
Gündüz saati konuşmamın ortasındayım.
Sunucu önüme not bıraktı:
"Refah-Yol hükümeti Meclis'ten güvenoyu aldı".
Siyaset konuşmak yasak da, bu haberle sevincim yüzüme yansıdı, hemen o güzide topluluğu da haberdar etmek zorundayım.
"bu mutluluğu sizinle paylaşmak istiyorum, şimdi sizin de çok sevineceğiniz bir haberi vermek istiyorum, beklediğimiz güzel olay gerçekleşti, ülkemiz için hayırlı olsun."
Salondan alkış koptu.
Halk ne kadar susamıştı, kendisine benzeyenlerin iktidar olmasına.
İnancı dışlamayanları çok özlemişti.
Ne ki birileri de ölümüne kahır dolmuştu.
Tırnaklarını yiyorlardı.
Onca mücadeleye, ayak kaydırmaya, kuyu kazmaya karşın, "kan içici yarasalar, irticacı güruh" başa geçmişti.
Hemen harekete geçtiler.
Ne tiyatrolar oynadılar.
Karagözün zennesi gibi "Fadime" bulmak güç gelmedi.
Türkiye halkı, iftar sofrasında iken Şeyh Müslüm'ün çıplak görüntüleri ile midesi bulandı.
Alçakça mizansenleri ard arda aktardılar.
Uyuşturucu kullanan bir adamı hoca yapıp günlerce yazdıkları tiyatroda oynattılar.
Halk, sahte şeyhin mundar çorabını arabasına asacak kadar zavallı "Emire"lerden tiksindi.
Meğer bu komediden daha korkunç cürüm işlemiş, ahırda unuttuğumuz büyük öküz.
Birkaç ay bile sabredemediği Refah Yol hükümetinin ortağı Doğru Yol kanadının kolay yutulur lokma olduğunu anlamış.
Kimini arazi yolsuzlukları dosyaları ile tehdit etmiş, Yıldırım Aktuna'yı eşcinsellik suçlaması ile.
Ahırdaki büyük öküz, hani masraf da etmiş.
Alın şu birkaç yüz bin doları savuşun gidin demiş.
Refahlıların yolsuzluk dosyaları olmadığını çok iyi bilmekte imiş.
Değil 750 bin dolar gibi bir meblağ, trilyonları verseler satın alamayacaklarının da farkında imişler.
Geri sayım başlıyor.
Günahkâr medya emeline ulaşıyor.
Şubatın sonunda hükümetin idam fermanını ilan ediyor.
Türkiye tarihinde bir ilk olan namaz kılan bir başbakana henüz hazır değildir medyanın cellâtları.
Özal vardır ama o da medyanın Zeus'larının şimşeklerini çekmemek için göbeği çatlamaktadır.
Eğlence yerlerinde, karısı içkisini içerken kendisi meyve sulu bardağını tokuşturup, şarkıcıya eşlik ederek, hanımı ile dans ederek rahmetli; keçi ayaklı tanrı Pan'ların gazını almaktadır.
Semra Hanım has bahçelerde papatyaları örgütlemiş, pahalı giysili şık bayanların; laikliğin teminatı olarak Zeus' ların öfkesini çekmeyeceği umulmuştur.
Hatta Özal'ın eşi çıkardığı dergide muhabirliğe soyunup, kalkıp Cumhurbaşkanı Kenan Evren'le röportaj yapmaya bile gitmiştir.
Bir first layd'nin darbeci generalle görüşmesinden, ortamın sivilleşmesine dair, katkı sunacağı umulmuştur.
Onlar da bir müddet bu pantomimlerle oyalanmış, ne ki kandırıldıklarını sanıp, Cumhurbaşkanı Özal'ın zehirlenme söylentilerine kadar varan süreci başlatmışlardır.
Rahmetli Erbakan Hoca'nın tavizsiz tutumu, Rahmetli Nermin Hanımın asaleti bu tip skeçleri reddettiği için, hükümete ömür çok az biçilmiş.
Şimdiki hükümetin partisini de kapatmak için uğraştılarsa da, eski tiyatrolar eskidiğinden, başarılı olamadılar.
Ne ki artık Ehramlar yıkılmakta.
Köleler pazarında insan satanlar, iplikleri pazara çıktığı için rezil olmakta.
Fakat bu durumun bir daha tekrarlanmaması için 15 yıl önce o tahrik edici manşetleri atıp, askeri göreve çağıranlar, derhal yargılanmalıdır.
Ahırda unutulan öküzün büyüğünün cürümleri, gün ışığına çıkarılmalıdır.
04 MART 2012 PAZAR
"Öküzün büyüğünü ahırda unutmuşuz"
28 Şubatın 15. yıldönümünde karanlıklar biraz daha aydınlanıyor.
Yıllarca asker üzerine giden taraflar, öküzün büyüğünü ahırda unuttuğunun farkına varıyor.
Asıl cürüm sahibini bırakmışız meğer.
Medyanın ahırda unutulduğu ancak şimdi anlaşılmakta.
Olay tiksindirecek boyutlarda.
Temmuz 1996'da güvenoyu almış bir hükümet, Anadolu coğrafyasında bayram havası ile kutlanmıştı.
O gün Van'da idim.
Büyük bir vakfın hayli kalabalık konferans salonunda konuşmakta idim.
Konuşmada siyasete değinilmeyecekti.
Çünkü tarih, sanat, fikir ile alakalı çalışmalar yapan sosyal ve kültürel bir vakıftı.
Gündüz saati konuşmamın ortasındayım.
Sunucu önüme not bıraktı:
"Refah-Yol hükümeti Meclis'ten güvenoyu aldı".
Siyaset konuşmak yasak da, bu haberle sevincim yüzüme yansıdı, hemen o güzide topluluğu da haberdar etmek zorundayım.
"bu mutluluğu sizinle paylaşmak istiyorum, şimdi sizin de çok sevineceğiniz bir haberi vermek istiyorum, beklediğimiz güzel olay gerçekleşti, ülkemiz için hayırlı olsun."
Salondan alkış koptu.
Halk ne kadar susamıştı, kendisine benzeyenlerin iktidar olmasına.
İnancı dışlamayanları çok özlemişti.
Ne ki birileri de ölümüne kahır dolmuştu.
Tırnaklarını yiyorlardı.
Onca mücadeleye, ayak kaydırmaya, kuyu kazmaya karşın, "kan içici yarasalar, irticacı güruh" başa geçmişti.
Hemen harekete geçtiler.
Ne tiyatrolar oynadılar.
Karagözün zennesi gibi "Fadime" bulmak güç gelmedi.
Türkiye halkı, iftar sofrasında iken Şeyh Müslüm'ün çıplak görüntüleri ile midesi bulandı.
Alçakça mizansenleri ard arda aktardılar.
Uyuşturucu kullanan bir adamı hoca yapıp günlerce yazdıkları tiyatroda oynattılar.
Halk, sahte şeyhin mundar çorabını arabasına asacak kadar zavallı "Emire"lerden tiksindi.
Meğer bu komediden daha korkunç cürüm işlemiş, ahırda unuttuğumuz büyük öküz.
Birkaç ay bile sabredemediği Refah Yol hükümetinin ortağı Doğru Yol kanadının kolay yutulur lokma olduğunu anlamış.
Kimini arazi yolsuzlukları dosyaları ile tehdit etmiş, Yıldırım Aktuna'yı eşcinsellik suçlaması ile.
Ahırdaki büyük öküz, hani masraf da etmiş.
Alın şu birkaç yüz bin doları savuşun gidin demiş.
Refahlıların yolsuzluk dosyaları olmadığını çok iyi bilmekte imiş.
Değil 750 bin dolar gibi bir meblağ, trilyonları verseler satın alamayacaklarının da farkında imişler.
Geri sayım başlıyor.
Günahkâr medya emeline ulaşıyor.
Şubatın sonunda hükümetin idam fermanını ilan ediyor.
Türkiye tarihinde bir ilk olan namaz kılan bir başbakana henüz hazır değildir medyanın cellâtları.
Özal vardır ama o da medyanın Zeus'larının şimşeklerini çekmemek için göbeği çatlamaktadır.
Eğlence yerlerinde, karısı içkisini içerken kendisi meyve sulu bardağını tokuşturup, şarkıcıya eşlik ederek, hanımı ile dans ederek rahmetli; keçi ayaklı tanrı Pan'ların gazını almaktadır.
Semra Hanım has bahçelerde papatyaları örgütlemiş, pahalı giysili şık bayanların; laikliğin teminatı olarak Zeus' ların öfkesini çekmeyeceği umulmuştur.
Hatta Özal'ın eşi çıkardığı dergide muhabirliğe soyunup, kalkıp Cumhurbaşkanı Kenan Evren'le röportaj yapmaya bile gitmiştir.
Bir first layd'nin darbeci generalle görüşmesinden, ortamın sivilleşmesine dair, katkı sunacağı umulmuştur.
Onlar da bir müddet bu pantomimlerle oyalanmış, ne ki kandırıldıklarını sanıp, Cumhurbaşkanı Özal'ın zehirlenme söylentilerine kadar varan süreci başlatmışlardır.
Rahmetli Erbakan Hoca'nın tavizsiz tutumu, Rahmetli Nermin Hanımın asaleti bu tip skeçleri reddettiği için, hükümete ömür çok az biçilmiş.
Şimdiki hükümetin partisini de kapatmak için uğraştılarsa da, eski tiyatrolar eskidiğinden, başarılı olamadılar.
Ne ki artık Ehramlar yıkılmakta.
Köleler pazarında insan satanlar, iplikleri pazara çıktığı için rezil olmakta.
Fakat bu durumun bir daha tekrarlanmaması için 15 yıl önce o tahrik edici manşetleri atıp, askeri göreve çağıranlar, derhal yargılanmalıdır.
Ahırda unutulan öküzün büyüğünün cürümleri, gün ışığına çıkarılmalıdır.