Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Öğrendim! (1 Kullanıcı)

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,591
Tepki puanı
957
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Bir zamanlar küçüktüm,kendimi tanımaya başladığımda,gün batımından sonra,sokaklara çıkan kadınların yanında,
mahallenin çocuklarıyle saklambaç oynardık.
Kararan havaya inat,yüreklerin aydınlandığı sıcak sohbet ortamlarında,herkesin dertleştiği zamanlarda,
küçük çocuklarınsa yürekten oynadığı anlarda,
birinin gözlerini yumup duvara yaslandığında,diğerlerinin çil yavrusu gibi kaçıştığı günlerde,
dostça kardeşçe oynamanın dayanılmaz cazibesini ve sıcaklığını öğrendim.
Bütün akranlarımla bir, geniş mahalle meydanında küçük mütevazi evlerin arasında,
sokak aralarında kan ter içinde koşturmanın sonrada yeşil çimenlerin üstüne sere serpe uzanmanın bir daha
elde edilemeyecek bir haz olduğunu öğrendim.
Yalansız riyasız yakınlıkla küçük yüreklerimizin birbirini saran kutlu kollarının evreni bile kuşatacak kadar geniş olduğunu öğrendim.
Bir akşam yine oyun oynarken,”saklambaç”, “birden bir”, “yağ satarım bal satarım”, “bezirgan başı”,
oyunlarında,yenildikten sonra ebe olmanın çocukça ezilmişliğini öğrendim.
Komşu çocuğuyla oynarken,elimizdeki bir dilim ekmeği,bir ağaç dibine oturup,
zeytinle paylaşmanın ne kadar güzel bir ulvi paylaşım olduğunu öğrendim.
Hayatın olumlu ve olumsuz getirileriyle büyüyen bedenimizin ve ruhumuzun zamanın
geçişine ne kadar dayanamaz olduğunu
asla engel olunamayacak akışı karşısında insanında eridiğini öğrendim.
Zamanla büyüdüm,ve bir zamanlar benim gibi olan şimdiki çocukları gördüm,oyundan uzak sevgiden uzak
sanal dostlukların esir aldığı,bizim zamanımızın kutsi havasından
uzak yaşamlarında ne kadar çok şey kaybettiklerini öğrendim.
Ve ben büyümeye devam ettim,bir gün okula gittim.
Hiç tanımadığım benden büyük insanların benim hayatıma ben istemesem de,ben başka düşünsem de,
düşünceme ters olsa da,bana yön vermek istediklerini öğrendim.
İlk derse girdiğimizde,ilk imtihan olduğumuzda,ilk sonuçlar geldiğinde,
zayıf almanın boyun büken mahcubiyetini öğrendim.
Zaman geçti biraz daha büyüdüm,umutlarım oldu hayallerim oldu,
bazen çocukça bazen bir yetişkin gibi;her şeyin mükemmel olmasını beklerken istediğin gibi olamayacağını öğrendim.
Bir gün yeni yetme çağımda çok sevdiklerimin de,candan sandıklarımın da,
ellerimi uzattığımda tutmadıklarını hatta tutamayacaklarını,beni günü birlik çıkarlarına feda ettiklerini öğrendim.
Kendime ait değerlerle yaşamak için ne kadar azmetsem de,mücadele etsem de,
hayata dair acemiliklerimin tecrübeden uzak yönünün
bana anlamadığım oyunlar ettiğini hayatın beni çok kolay aldattığını öğrendim.
Sadece “ben” odaklı beyinlerin sevgiden uzak tavrıyle,yalan gülüşlerinin arkasında ki,sahte yüzlerin varlığını öğrendim.
Yüzüme gülenlerin,aslında arkamdan eğlenmek için sermaye biriktirdiklerini,
arkamı döndüğümde benden nefret eden tavırlarını,gözlerindeki riyakar bakışlarından öğrendim.
Bütün varlığıyle dünyaya meydan okur gibi dolaşanların,en yakınlarının yokluk ve sefalet içinde gezerler iken,
kendilerinin ebede uzak,Hakka isyan birikimleri edindiklerini öğrendim.
Kalabalık şehirlerde,caddelerde,evlerle dolu sitelerde,herkesin kapısını kapatınca yalnız yaşadığını öğrendim.
Nice ihtişamın hakim olduğu ülkelerde,
gönüllerde,servete eş değer malikanelerde,ultra lüks yaşam tarzlarında,gönüllerde huzurun olmadığını öğrendim.
Dünyaya ait servetin adaletsizce dağıtılırken,zamane
Karunlarının mahzun mahcup kimsesiz yetimlerin haklarıyle büyüdüklerini,kursaklarındaki lokmaya
göz diktiklerini öğrendim.
Aslında,inandım diyenlerinde,iman ettim diyenlerinde,dünyaya ait engel olunamaz hırslarının varlığını öğrendim.
İnandığını söyleyen varlık sahiplerinin de,servete köle olan hayatlarında,
imanlarının emrettiğinin aksine yaşayabildiklerini öğrendim.
Kaç günlerce ekmek davasına, helal rızık davasına el açan,vakarlı bir o kadar da onurlu fakirhanelerin olduğunu,
fakirliklerine inat Rabbe teslimiyetle mutmain yüreklerin varlığını öğrendim.
Bir gün nice varlık içinde yaşarken bütün varlığının kendisini ölümden kurtaramadığı,
kabre giderken de varlığından hiçbir şey götüremediği zamane karunlarının varlığını öğrendim.
İlk kez bir sabah namazına kalkmıştım,
“Namaz uykudan hayırlıdır”
diyen nidanın ardından,tarifi imkansız duyguların yaşandığı ulvi atmosferin insanı kuşatan
efsunlu yanını öğrendim.
İlk kez elime Kitabımızı aldığımda,sure sure,ayet ayet kula, kulluğunu yaşaması gerektiğinin anlatıldığını öğrendim.
Bir gün her şeyin yalan olacağını,yok olacağını,kimsenin ölümden kurtulamayacağını,
ne kadar güçlü olursa olsun,
ne kadar zengin olursa olsun yok olup gideceğini,yok olup gidenleri görünce öğrendim.
Aslında dünyaya ait özencin bir hiç olduğunu,asıl yurdun ahret olduğunu,
gidenlerin bir daha gelmeyeceğini,gidenlerin gelmediğini görünce öğrendim.
Ne kadar yazarsam yazayım,
öğrenileceklerin çokluğunu yazdığım halde bitiremeyeceğimi anlayınca öğrendim.
Yakup DÖĞER
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Anne ve babamın birbirlerine bağırmalarının beni korkuttuğunu öğrendim.
Meşrubat içerken gülersem içtiğimin burnumdan geleceğini öğrendim.
Bir şeyin değerini anlamanın en iyi yolunun bir süre ondan yoksun kalmak olduğunu öğrendim.
Annemle babamın el ele tutuşmalarının ve beni daima mutlu ettiğini öğrendim.
İlk gençlik yıllarımın keder, şaşkınlık, ıstırap ve aşktan ibaret olduğunu öğrendim.
Aşkın kalbimi kırabileceğini ama buna değer olduğunu öğrendim.
Bir arkadaşı kaybetmenin en kestirme yolunun ona borç para vermek olduğunu öğrendim.
Bir insanın kendine olan güveninin başarısını büyük ölçüde etkilediğini öğrendim.
Başkalarının benim için ne düşündükleri değil, benim kendi hakkımda ne düşündüğümün önemli olduğunu öğrendim.
Annemin beni görmekten her seferinde mutlu olduğunu öğrendim.
Yalnızca minik bir kart göndererek bile birinin gününü aydınlatabileceğimi öğrendim,
Sevgi, evde öğretilmemişse başka yerde öğrenmenin çok güç olabileceğini öğrendim.
İnsanların bana izin verdiğim biçimde davrandıklarını öğrendim.
ÖĞRENMEM GEREKEN DAHA PEK ÇOK ŞEY OLDUĞUNU ÖĞRENDİM...
 

melek4545

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2009
Mesajlar
3,460
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
32
Konum
İstanbul
Allah razı olsun muhtazaf abi çok hoş bir konu olmuş

Emeğinize sağlık
 

sonayg

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 May 2008
Mesajlar
455
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
..................................................................
 

suda

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Kas 2010
Mesajlar
336
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
insanların bana izin verdiğim biçimde davrandıklarını öğrendim
 

ahmet_99

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ağu 2007
Mesajlar
1,767
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Çok önemli 2 şey öğrendim..

“Hüzün olgunlaştırır” ...“Kaybetmek sabrı öğretir” ...
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,591
Tepki puanı
957
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Evet birşeyler öğreniyorsak olğunlaşıyoruz demektir.
Hayat doğma ile mezar arasında öğrenmektir.
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
İstesen de , istemesende hayat öğretiyor
Çok seversen elinden alıyor, belini büküyor
Benim dersen, senin hiç olduğun açığa çıkıyor
Tek tesellim , yol kavuşmaya doğru gidiyor
Rabbim özlemim aşti benim, izin ver gideyim...
Birde seni sevenleri görsem, ne diyeyim???
Selam, selam hediye yok mu?
Belçikada herşey çoktur
Çoktur, Rabbim çoktur
Elhamdülillahi ala külli hal...
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
Ne dersen de herkes kendi yolunu biliyor
Be garip, boşver hayat devam ediyor
Öylemi dersin? bayat hikayeler canımı sıkıyor
Nerden başlasam, hep aynı hikaye dönüyor??
Niye niye?? Kader hep aynısını örüyor?
Geçemediğin imtihan başında dolanıp duruyor
Sevsi sen isen, kalbimi sök, al istersen
Bak senden başka geçen sevgi var Mı?
Be garip hepten kaybettin kendini
Canım yanıyor Rabbim yanına gelsem??
Yine mi? sen sararsın yara mı
El alem ne bilsin beni (bizi) bilenlere selam olsun
Ey Yunus sofra kurulsun, duymayan kalmasın
Dostlar sofrasında doymayanlar kalmasın
Erkenden yol alan , acele karar vermesin
Lütfen Rabbim, lütfen, dayanma gücü ver çaresize ses ver
Sensiz, dardayım,( Şems de bakayım?)
Yine mi? Şems adına fazla mı sevgi adadım???
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Bir Ogrencimin Bana Ogrettikleri

Californiya' da Long Beach şehrindeki Eyalet Üniversitesi'nde öğretim üyesi olarak ders verirken, ayni sömestrde benim iki dersimi alan bir kız öğrencim dikkatimi çekmeye başlamıştı.
Bu genç bayanın su özelliklerinin farkına varmıştım: Her şeyden önce çok güzel bir kızdı; gözüm gayri ihtiyari ona gidiyordu. İkinci olarak çok iyi bir öğrenciydi; bütün sınav ve ödevlerde en yüksek notu o alıyordu. Ayrıca, çok hanımefendi, çok nezih bir kişiliği vardı.

Bölümün bir pikniğinde kız öğrencimin nisanlısıyla tanıştım ve itiraf edeyim, ilk aklımdan gecen, "Armudun iyisini ayılar yer" düşüncesi oldu.

Yukarıda özelliklerini saydığım o güzel kızın bana tanıştırdığı erkek, yirmi yedi-yirmi sekiz yaslarında, saçı biraz dökülmüş, şişman denecek kadar toplu, çirkin, kısa boylu biriydi.
Bu kişiye parası için yüz vermiş olabileceğini düşündüm. Daha sonra öğrendim ki, bu genç adamın parasal gücü yok; başka bir üniversitenin psikolojik danışmanlık bölümünde doktora öğrencisi olarak okula devam ediyor ve ileride akademisyen olarak kariyer yapıp profesör olmak istiyor.

Acaba benim güzel öğrencim bu adamda ne bulmuştu? Bir hafta sonra ders çıkısı koridorda öğrencimin yanına yaklaştım ve Sally adıyla anacağım öğrencimle aramızda söyle bir konuşma geçti."Sally, nisanlınla nasıl tanıştığınızı merak ediyorum?
"Bir kilise faaliyetinde ayni komitede çalıştık; o zaman tanıdım kendisini " "Nesi seni etkiledi; hangi özelliklerini sevdin? Sally, bir Amerikalı olarak bu soruyu hiç beklemiyordu.

Amerikan kültüründe, bu tur sorular kişinin mahremiyetine tecavüz olarak kabul edildiğinden pek sorulmaz.
Amerikan kültürüne göre ben o anda Sally'nin mahremiyetine 'burnumu sokuyordum.'Şaşkınlığı geçince çok içten, gözlerinin içi gülerek,"O şahane bir insan; o benim kahramanım! Ben ondan çok şeyler öğrendim" dedi.

O anda ilk hissettiğim şey kıskançlık duygusu oldu.Güzel bir kadının erkeğine, "Sen benim kahramanımsın" duygusu içinde bakmasının erkeğe verilmiş en büyük hediye olduğunu hissettim ve anladım.
Bu hediyeyi, hayatim boyunca hiç almadığımı biliyordum ve o kişiyi kıskandım."Nasıl yani?" dedim."Frank bir yetimhanede büyümüş. Yetim olmanın ne demek olduğunu bildiği için, üniversite öğrencisi olunca, yetimhaneden iki çocuğa ağabeylik yapma kararı almış.

Haftada on saatini onlara ayırıyor; onlarla buluşup oynuyor, kitap okuyor, onları müzeye oturuyor. Onların iyi gelişmesi için elinden geleni yapıyor.
Biri ameliyat oldu, hastanede yatıyor ve Frank simdi aksamları hastanede kalıyor, geceleri ona bakıyor."Yüzüme tokat yemiş gibi oldum. Utandım. Kendime kızdım. Ben güya en yüksek eğitim düzeyine gelmiş biriydim ve karsımdakini hala diş görünüşe Gore yargılıyor ve onu "ayı" olarak görüyordum.

İçimdeki pislikten utandım. Bir sure sonra Sally'nin içinde yetiştiği aile ortamını merak etmeye başladım.
Söyle bir mantık yürüttüm: o adama baktığım zaman ben neden, 'Armudun iyisini ayılar yer' diye düşündüm?
Çünkü ben, içinde yetiştiğim ortamda sık sık bu benzetmeyi duyarak büyümüştüm. İçinde yetiştiğim ortam beni nasıl etkilemişse, Sally'nin içinde yetiştiği ortam da onu öyle etkilemiş olmalıydı.

Birkaç hafta sonra Sally'e, ailesinin nerede oturduğunu sordum. Los Angeles'in uç yüz elli km kuzeyindeki bir kasabada oturuyorlarmış.Onun ailesiyle tanışmak istediğimi, bunu mümkün olup olamayacağını sordum. "Kendilerine bir sorayım, eminim sizinle tanışmak isteyeceklerdir, " dedi ve iki gün sonra, "Ailemle konuştum; sizinle tanışmaktan mutlu olacaklarını söylediler," dedi.

Dört-beş hafta sonra San Francisco'ya gidecektim, Sally'nin ailesinin yasadığı kasaba yolumun üstündeydi, onlara uğrayabilir, onlarla tanıştıktan sonra yoluma devam edebilirdim.Bu planımı Sally'e söylediğimde Sally, "O gün ben de aileme gidecektim; isterseniz beraber gidebiliriz, " dedi. Ailesine haber verdi. Onlar da sabah kahvaltısına gelmemizi söylemişler.

Long Beach'ten sabahın altısında yola cıktık ve dokuz bucuk civarında Sally'nin ağabeyi Brian'in evine vardık. Sally'nin babası George orada buluşmamızı uygun görmüş. Çok güler yüzlü bir aileydi. Brian'in, en ufağı dört yas civarında dört çocuğu vardı.Ziyaret ettiğim bu güler yüzlü sıcak ailede, iki olay gerçekten dikkatimi çekti. Bunlardan ilki, Sally'nin babası George'un torunlarıyla konuşurken onların göz hizalarına inmesiydi.

Bunu o kadar doğal yapıyordu ki, artik farkına varılmadan yapılan bir davranış olduğu belliydi. Sally'ye, babasının torunlarıyla hep böyle mi konuştuğunu sordum.
"Evet" yanıtını alınca, kendisi çocukken de babasının, onunla göz hizasına inerek mi konuştuğunu sordum. "Evet, biz böyle biliyoruz. Ağabeyim Brian da çocuklarıyla böyle konuşur; ben de kendi çocuklarımla böyle konuşacağım. Biz böyle biliyoruz", dedi. Tüylerim diken diken oldu.

Ben üniversite öğretim üyesiydim ve insan psikolojisi benim uzmanlık alanımdı ama üç çocuğumdan hiçbiriyle göz hizasına inerek konuştuğumu hatırlamıyordum. Kendime kızdım; sonra kendime kızmaktan da vazgeçtim, beni yetiştirenlere kızdım. Sonra onlara kızmaktan da vazgeçtim ve bütün nesilleri yetiştiren kültür ortamına kızdım.

Daha sonra kimseye kızmayacağımı anlayarak, oradaki öğrenme fırsatından yararlanmaya karar verdim. Torunlarının önünde diz çökerek konuşan dede George'a "Beyefendi, çocukların göz hizasına inerek konuşuyorsunuz! " dedim. Bana biraz şaşkınlıkla gülümseyerek, "Tabii, onlar küçük insanlar!" yanıtını verdi.

Öyle bir bakisi vardı ki, bu bakış sanki 'Bu kadar doğal bir şey ki, herhalde bunu herkes yapıyordur; sen yapmıyor musun?' diyordu.
O bakışa karşı bütün yaptığım, mahcup bir gülümseme oldu.Bu güler yüzlü sıcak ailede dikkatimi çeken ikinci olay, Sally'nin ağabeyi Brian'in davranışı oldu. Biran, Pasifik ülkeleriyle ticaret yapan, oldukça varlıklı biriydi.

Evlerinin büyüklüğünden, yüzme havuzundan, çiftliklerinden, arabalarının türünden ailenin zenginliği belli oluyordu. Kahvaltıdan sonra saat on bir dolaylarında telefon çaldı ve Brian bir sure telefonla konuştu. Ofisten arıyorlarmış, Koreli bir işadamı Los Anegeles'ta imiş, kendisiyle görüşmek için helikopterle saat 14'te gelmek istiyormuş.

Başka bir randevusu olduğunu söyleyerek bu teklifi reddetmiş olan Brian, bize durumu şöyle açıkladı: 'Dört çocuğum var ve her hafta biriyle dört saat bas başa geçiririm. Bugün dört yasındaki kızım Mary'le randevum var. Çocuklar çok çabuk büyüyorlar, eğer dikkat etmezsen, bir bakıyorsun, büyümüşler ve onlarla beraber zaman geçirme olanağı kaybolmuş.

Brian'in yasam vizyonunu sormadım, ama davranışından nelere öncelik verdiği belli oluyordu. Brian için çocukları şüphesiz en az isi kadar önemliydi. Brian'in yaşamında bununla ilgili bir pişmanlık duygusu, bir 'keşke' olmayacak.

Sally'e sordum: "Baban seninle randevulaşır mıydı?""Evet", dedi, "yalnız benimle değil, her çocuğuyla sırasıyla bas basa zaman geçirirdi. Ve ilave etti, "Biz böyle gördük, böyle biliyoruz. Benim çocuğumun da babası böyle yapacak!". Gülümseyerek, "Nereden biliyorsun?" diye sordum."Biz Frenk’le konuştuk" diye cevap verdi. Yine içim cız etti. Daha dogmadan çocuğun gelişme ortamıyla ilgili bir bilinç oluşmuştu. Kendi çocuklarıma içim yandı.

Evlenmeden önceki bilincimi, kafamın karmaşıklığını, evlendiğim kıza ettiğim eziyetleri ve ondan da acısı, kendi yavrularıma çektirdiğim acıları düşündüm. Biraz daha düşününce kendimin de acı çektiğini anladım ve bu sefer kendi çocukluğuma içim yandı. Daha sonra babamın, anamın çocukluğuna içim yandı. Ve son durak olarak ülkemin tüm çocuklarına içim yandı.

Yine kimseye kızamayacağımı anlayınca, 'bundan sonra ne yapabilirimle ilgili düşünmeye karar verdim. İste değerli okurum; yazdığım kitaplar, verdiğim seminerler, hazırladığım televizyon programları, 'Ne yapabilirim? ' sorusuna verdiğim yanıtların öğeleridir.

Sally'nin içinde yetiştiği ortamı görmüş ve anlamış biri olarak onun davranışlarına simdi daha iyi anlam verebiliyorum. Sally, içinde yetiştiği ailede, var oluşun beş boyutunu da doya doya yasayabilmişti.

Çocuğun hizasına inerek onunla göz göze konuştuğunuz zaman çocuk, 'Sen varsın, sen doğalsın, sen değerlisin, sen güçlüsün ve sen sevilmeye layıksın', mesajı alır ve çocuğun CAN’I beslenir. Çocuğuyla randevusuna sadik kalan baba, 'Seninle zaman geçirmek istiyorum, seni özledim', mesajını güçlü olarak verir.

Çocuk bu mesajı zihinsel olarak değil, sezgisel olarak alır ve aldığı bu sezgisel mesajlar sayesinde çocuğun hamuru, 'Ben sevilmeye layık biriyim!' diye yoğrulur. Bir ana babanın çocuklarına verebileceği en büyük miras, var oluşun beş boyutunda beslenmiş ve buna inanmış güçlü bir Can’dır...
Doğan cüceoğlu

 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Mevlana demiş ki:

Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm
smiliv-1.gif
korktum.
Ağladım.

Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm
smiliv-1.gif
korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi...
Ağladım.

Yaşamayı öğrendim.
Doğumun
smiliv-1.gif
hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün
smiliv-1.gif
ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.

Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla...
Zamanla yarışılmayacağını
smiliv-1.gif

zamanla barışılacağını
smiliv-1.gif
zamanla öğrendim...

İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu...
Sonra da her insanin içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.

Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi...
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu
smiliv-1.gif

sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.

İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altında bir ruh bulunduğunu...
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.

Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek
gerektiğini öğrendim.

Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin
smiliv-1.gif
bolca üretmek kadar
önemli olduğunu öğrendim.

Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra...
Ve bir süre sonra yazı
smiliv-1.gif
kendimi öğretti bana...

Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi...
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi...

Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta...
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.

Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim.

Namusun önemini öğrendim evde...
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun
smiliv-1.gif
günah elinin altındayken
smiliv-1.gif
günaha el
sürmemek olduğunu öğrendim.

Gerçeği öğrendim bir gün...
Ve gerçeğin acı olduğunu...
Sonra dozunda acının
smiliv-1.gif
yemeğe olduğu kadar hayata da
"lezzet" kattığını öğrendim.

Her canlının ölümü tadacağını
smiliv-1.gif

ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.

Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur
smiliv-1.gif
ne de unutur ...
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,591
Tepki puanı
957
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Öğrenmenin de maliyeti vardır...
Önceden öğrenenler indirimli fiyattan öğrenir;
Otoriteden öğrenenler özgürlük bedeliyle öğrenir;
Deneyerek öğrenenler etiket fiyatından öğrenir;
Hayattan öğrenenler gecikme zammıyla öğrenir;
Hayattan da öğrenemeyenler boşa gitmiş hayatlarıyla öğrenirler.
 

kalbinur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Mar 2012
Mesajlar
2,602
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
34

Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya ...
Kalp durur ...
Akıl unutur ...
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur ne de unutur .
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt