Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

öfkenizle ölün! (1 Kullanıcı)

nakşibendi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
12 Mar 2006
Mesajlar
1,946
Tepki puanı
0
Puanları
0
Küresel istikbari güçler, mustazaf halk yığınlarının iradeleri üzerinde tahakküm kurarak onları aşamalı olarak asimile etmekte, kendi dayattığı sistemlerini afyonvari şekilde dikte ettirmektedir.
Bu proje gereği, mustazaf insanlar düşünmemeli, akletmemeli, vahiyle muhatap olarak onu hayatlarına geçirmemelidirler. Çünkü küresel güçler, varlıklarını ancak bu şekilde sürdürebildiklerinin bilincindedirler. Vahyin tekrar özlenen sahabe nesli gibi idraki ve bunun hayata taşınması, bu güçlerin en büyük korkusudur. Onlar, vahyin yazıldığı satırlarda kalmasından, yada kendi tasarruflarıyla seküler bir biçimde halklara sunulmasından rahatsız olmazlar. Hatta bir kısım kapıkulu uleması denilebilecek güruhun radikal söylemlerinden bile rahatsız olmamaktadırlar.
Sınırlarını kendilerinin çizdiği, milyon dolarlarla finanse ettikleri İslam dünyasındaki bir kısım faaliyetler daha bir ivme kazanmakta, bu noktada bazen ümmetin evlatlarını kullanmaktadırlar.Öyle ki ümmetin yiğit evlatları arasında kin ve nefret tohumları oluşturabilecek cahili düşünce akımları empoze ederek, evlatlar birbirine kırdırılmakta, düşman edilmekte, hatta saflar ayrıştırılmaktadır.
Ne hazindir ki ümmetin evlatları, bu dayatmacı cahili düşüncelerle bazen birbirlerini tekfir bile ederek, ayırıcı hendekler kazmaktadır.
Bizler Kuran mektebinin çocuklarıyız. Hz. Zeyneb'in paramparça olmuş Hz.Hüseynin cesedi başında, kadın başına halka yaptığı konuşmayı düşünelim. "Siz iyiliklerin mabedini ve yardıma muhtaç olanların derman kapısını yıkıp öldürdünüz. Siz Allah'ın ve Rasulünün size olan hüccetini öldürdünüz."
Bu sözleri idrak edip zamana taşıyalım. Kendi ellerimizle öldürmeyelim, ellerimizi ellerimiz üstüne koyalım. Dinlerarası diyalog söylemlerine karşı müslümanlar arası diyalog söylemlerini güncelleyelim. Bizlerde hata yapabiliriz, konuşmadan, uyarmadan yargılamayalım. Müslümanların kendi aralarındaki bu iç çekişmelerden kimler hoşnut olur düşünelim.
Emperyalist sömürgeci güçler kendi değer ve yargılarının pratik hayatta ikamesi noktasında gerekli bilinci kuşanmış, beşer fıtratının temayülleri noktasında hayata müdahale etmektedir.
Kur'an, bu şeytani iradenin hayata dair gerçekleştirmek istediği tüm projeleri, mantığını bize sunmakta; muvahhidi gönüllerden ilahi iradenin kendi elleriyle tecelli ettirilmesini istemektedir. Alemlerin Rabbi olan Allah bunun insan eliyle gerçekleştirilmesini murad ederken, elbette bunu insan faktörü olmaksızın da gerçekleştirebilecek yegane güçtür.
Emperyalist sömürgeci güçler her dönemde olduğu gibi bugünde çeşitli hile ve desiselerle muvahhidi gönüller arasında ihtilafı körüklemekte, çağdaş versiyonlarıyla mustazaf yığınların karşısında her türlü askeri ve ekonomik güçleriyle durmaktadırlar. Mustazaf halk yığınları arasında etnik kimlik, mezhebi farklılıkları körükleyerek, zaten üzerine ölü toprağı serpilmişçesine duyarsız duran yığınları, adeta toprağın üzerinde de istemeksizin yerin altına onları mahkum etmektedir. Afyonvari bir din telakkisiyle islami varlıklarını ifade ettirmekte, bu ifade şekliyle uyuşan beyinler inkişaf edememektedir.
Öyle ki, uluslararası arenada empoze edilen Kutlu doğum haftası etkinlikleriyle, güllerin efendisi diye dikte ettirilen, gül sektörünü canlandıran, hemen her hizbin düşünce dünyalarında canlandırdığı peygamber telakkisiyle, kalem ehillerinin kaleme aldığı "Muhammed(as)" başlıklı kitaplarla müslümanlar adeta isim, satış yarışına girmiştir. Seküler bir peygamber anlayışına adım adım gidilmektedir.
Müslümanların kendi aralarındaki ihtilafları gidermeye, bunları rahmete dönüştürmeye yönelik ilan edilen aynı haftayla özdeş VAHDET HAFTASI, ümmetin içerisinden sadece bir topluluğun idrak ettiği hafta olmaya mahkum edilmektedir. Peygamber(as) ashabının hayatının hiç bir noktasında icra etmedikleri böylesi gün ve geceler; İslam coğrafyasının da hatırı sayılı din ve ilim adamları eliyle de icra ettirilmektedir. Bu etkinlikler görsel ve yazılı basın aracılığıyla da desteklenince, vahdet haftası gibi inşaya yönelik hafta ve etkinlikliler varlığını gösterememektedir.
Ümmetin böylesi bir atmosferi teneffüs ettiği bu günlerde, İslami İran'ın Fars körfezi ve Umman denizinde gerçekleştirdiği bir tatbikat emperyalist güçleri öfkelendirmekte, bir o kadar da telaşlandırmaktadır. "Büyük Peygamber Tatbikatı" ismiyle gerçekleştirilen bu tatbikat gerek adı ile gerekse tatbikatta gösterilen ve yeni denenen füzelerle mustazaf toplumları ümit lendirmekte, neredeyse zilleti kabullenme noktasındaki halklara izzetli duruşu göstermektedir. Hud, Misak-1,Kevser ve Yasin torpidolarından ateşlenen yeni füzeler sanki emperyalist güçleri korkulu rüyalarından uyandırmakta, ABD ve müttefiklerinin bu durumdan kaygı duyduklarını ifade ettirmektedir.
Genelde söz medeniyetiyle güç medeniyetinin çocukları arasında, özelde ise merhum Ali Şeriati'nin ifade ettiği gibi nefislerimiz üzerindeki Allah-şeytan mücadelesinde, vahyin gölgesinde ilkeli bir duruşu kuşanmalıyız. Allah'ın ayetlerinin nüzulünü tekrar idrak etmeli, bunun önündeki engelleri kendi ellerimizle aşmalıyız. Vahdet olgusunu vahyin ortaya koyduğu, ashabın Rasul önderliğinde teneffüs ettiği gibi hayata taşımalıyız. "Size ne oluyor da mustazaflar uğruna mücadele etmiyorsunuz" buyruğu gereği halkların içerisine inmeyen, onların sorunlarını, dertlerini, sıkıntılarını, çilelerini paylaşmayan gönüllerin muvahhidi söylemlerinin ne anlamı olabilir ki?
Her halükarda gerek Kutlu doğum, gerekse Vahdet haftasının son bulduğu bu günlerde bir kez daha teyit etmeliyiz ki, Biz varız, birey, grup, ulus gibi dayatmacı planlarınıza rağmen "biz" olarak varız. Ve biiznillah tüm BEN'liklerimizden sıyrılıp BİZ olarak varolacağız.
Çünkü şu ayete iman ediyoruz :
"Sizler, işte böylesiniz; onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz Kitabın tümüne inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında inandık" derler, kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı parmak uçlarını ısırırlar. De ki: "Kin ve öfkenizle ölün." Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir." (3/AL-İ İMRAN SURESİ/119)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt