Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

◦ Ya Laila, YA MUSHAF ◦ (1 Kullanıcı)

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Hakkı bulmanın tek yolu MUSHAF 'a uymak mıdır?


Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulmaktadır:
“Gerçekten bu Kur'an, insanları en doğru yola götürür.” (İsrâ Sûresi, 9)
Bir fende terakki etmek için, o fennin kanunlarına uymak bir zaruret olduğu gibi, hak ve hakikati bulmak için de, Kur'ân ve Sünnet'in düsturlarını rehber kabul etmek son derece gereklidir.

Evet, insan Cenâb-ı Hakk'ın zâtını, sıfatlarını ancak Kur'an'ın ve Sünnet'in irşadıyla bilebilir. Nereden gelip, nereye gittiğini, dünyadaki görevinin ne olduğunu, gideceği ahiret âleminin mahiyetini, hakikatini ancak bu iki vesile ile anlayabilir. Hangi fiil ve hareketlerin, hangi hâl ve tavırların Cenâb-ı Hakk'ın rızasını, hangilerinin de gazabını gerektireceğini; neyin hak, neyin batıl ve neyin hata, neyin doğru olduğunu yine Allah'ın Kitabından ve Onun sevgili Peygamberinden (asm.) öğrenecektir.

Bir insan, nelere, nasıl inanmakla iman dairesine gireceğini ve hangi amelleri işleyip nelerden çekinerek İslâm dairesinde kalacağını yine bu iki esastan, yâni Kur’an ve Sünnet'ten öğrenecektir.

Madem ki, bütün Müslümanların ölçüsü Kur'an ve Sünnet'tir, o halde bir Müslüman beşerî her inancı, her itikadı Kur'an'a ve onun birinci derecede tefsiri olan Hadîs-i şeriflere göre değerlendirecektir.

Hakk'ı bulmanın, hakikate ermenin tek yolu, Kur'an'a iman ve onun gereği ile amel etmektir. Çünkü, Kur'an, insanlığı mutlak hayır ve hakikate sevk etmek için, bizzat Allah-ü Teâlâ tarafından gönderilmiş mukaddes bir kitaptır.

Kur'an, insanları tefekküre teşvik etmiş ve bunun ölçülerini aklın eline vermiştir. İnsanlar ancak onun ders verdiği ölçülerle kâinat Kitabı'nı okuyabilmiş ve ondaki gizli hakikatleri keşfedebilmişlerdir. Güneş, madde âlemini aydınlattığı gibi, Kur'an da maneviyat âlemini aydınlatmak için nazil olmuştur.

Kur'ân-ı Kerim, imanın birinci rüknü olan “Allah'a iman”ı bizlere ders verdiği gibi, “melâikelere, semavî kitaplara, peygamberlere, ahirete, kadere (hayır ve şerri Onun yarattığına) iman” etmeyi de ders verir. Bir insan, ancak iman hakikatlerine Kur'an'ın bildirdiği gibi iman etmekle mümin olur.

Hem Kur'ân-ı Kerim, Allah-ü Teâlâ'nın bütün emir ve yasaklarından ibaret olan İslâmîyet’i müminlere talim etmiştir. Bir mümin, bu emir ve yasaklara harfiyen uymakla kâmil bir Müslüman olur.

Emeğine sağlık canım kardeşim..
İstifadeli bir makaleydi inşallah.. Çok teşekkür ederim. Rahman razı olsun, ecrini baki kılsın..
Baki Dua ve muhabbetle..B)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
PEYGAMBERİMİZİN BAŞARISININ SIRRI
100. Sayı
Nisan 2009
Günümüz toplumu nasıl ıslah edilebilir?


Sosyal çalkantıların had safhaya çıktığı günümüzden geriye baktığımızda, zannederim Peygamberimizin elinde gerçekleşen en büyük mucizenin; onun toplumu ıslah edip dönüştürmekte gösterdiği başarı olduğunu söylemek mümkündür.


Geçtiğimiz asrın çeşitli dönemlerinde birçok ideolojinin toplum mühendisliğine girişmesi, ancak toplum düzenini ıslah etmek bir yana büsbütün ifsat etmesi neticesinde günümüzde en geçerli değer; kendi haline terk etmek; körü körüne bir özgürlük anlayışıyla “bırakınız yapsınlar” demek olmuştur.

İşte, topluma biçim vermenin öyle zannedildiği kadar kolay olmadığının görülmesinden sonra, zannederim peygamberimizin toplumuna yaptığı rehberlik ve liderliğin değeri çok daha iyi anlaşılmaktadır. Hele de onun ahlak ve hukuk şöyle dursun, basit bir yasa düzenine bile sahip olmayan bir toplumu eğitip; çağının ileri toplumlarını dönüştürecek seviyeye yükselttiğini göz önüne alacak olursak…

Gerçekten de Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) gönderildiği toplumun durumu birçok yönden eğitime son derece elverişsizdir. Her türlü ahlaksızlığın yaygınlaştığı, değerlerin ters yüz edildiği, zorbalığın kahramanlık, kinciliğin şeref, kibrin izzet sayıldığı bu toplum; aynı zamanda değişime de oldukça dirençlidir. Çünkü bu değerleri dayandırdıkları batıl itikatlarına ve sapkın törelerine taassupla bağlıdır.
Böyle bir toplumu eğitmenin önündeki en büyük engellerden biri de topluma hâkim olan düzendir. Zengin ve güçlüleri daha da güçlü hale getiren düzen sebebiyle, toplumun geniş bir kesimi geçim bakımından egemen kesime muhtaçtır. Ya borçlu ya köle yahut da işçi oldukları için onların telkinlerinin tesiri altındadırlar. Bu nedenle düzeni ayakta tutan bu elebaşlarına karşı koyacak güçleri yoktur.

Egemen kesim ise elbette kendilerine güç ve menfaat sağlayan düzeni değiştirmeye yanaşmamaktadır. Üstelik halkın çoğunluğu da kendilerinin aleyhine de olsa; alışageldikleri ve kısmi menfaatler sağladıkları bu düzeni değiştirmeye taraftar değildirler. İşte, bütün bu elverişsiz şartlara rağmen peygamberimiz, bu toplumdan çağlara örnek olacak sahabe toplumunu çıkarmayı başarmıştır.

Peygamberimizin başarısının sırrı

Peygamberimizin bu başarısının sırrı nedir? Bazı yönlerden onun mücadele ettiği şartlara benzeyen günümüz şartlarında, biz onun rehberlik örnekliğinden nasıl faydalanabiliriz?

Peygamberimizin toplumu değiştirmede tatbik ettiği yöntemi incelemek isteyenler için en büyük imkânlardan biri hiç kuşkusuz, hiçbir değişikliğe uğramadan günümüze ulaşmış olan Kur’an-ı kerimdir. Çünkü Kur’an-ı Kerim, hem peygamberimizin rehberidir, hem tebliğinde kullandığı eğitim vasıtasıdır, hem de peygamberimizin başından geçenlerin yorumlanarak anlatıldığı ayetleri ihtiva etmektedir.

Kur’an-ı Kerim’i bol bol okumak, peygamberimizin tecrübesini anlamamızı kolaylaştıracağı gibi; onun hissiyatına bürünmeyi ve onun duyduğu şevki hissetmeyi de sağlayacaktır. Bunun yanında peygamberimizin hadislerini ve hayatını okumanın da Kur’an-ı Kerim’i doğru şekilde anlamanın birinci şartı olduğunu söylemeye gerek yoktur.


Kur’an-ı kerim ayetlerinin nüzul sırasına göre takip edersek; ilk gelen ayetlerde daha çok müşriklerin bozuk itikatlarının eleştirildiğini ve tevhit dinine çağrıda bulunulduğunu görüyoruz. Bu ayetlerde çarpıcı bir üslup kullanılarak şuurunu, aklını ve vicdanını büsbütün kaybetmemiş olanlara, doğru yola gelmeleri için davette bulunulmaktadır. Ayrıca bu ayetler, bozuk değer yargılarını eleştirirken toplumu güzel ahlaka, adalete ve iyiliğe de çağırmaktadır.

Hiç kuşkusuz peygamberimiz bu çağrıyı sadece sözlü olarak yapıp uyulmasını başkalarından beklememiştir. Peygamberimizin rehberliğinde en çok öne çıkan hususiyet, kendisine inen emirlere ilk önce kendisinin uyması, karşısındakine sirayet eden samimiyeti, en yüksek derecede fedakârlık göstermesi ve bu zorlu yolda bitmek bilmeyen sabrıdır. Peygamberimiz bu davranış şekliyle, başta Hz. Ebu Bekir olmak üzere; kendisine iman eden imkân sahibi Müslümanlara da örnek olmuştur.

Peygamberimiz, ilk Müslümanlardan imkân sahibi olanların, iman eden köleleri azat etmelerini, yoksullara yardım etmelerini teşvik etmiştir. Bu teşviklerini de en fazla ahiret günü hususunda uyarılarda bulunup ebedi mükâfat ile özendirerek yapmıştır.

Peygamberimiz bu uygulamasıyla, hem başkalarını davet ettiği davranışları samimiyetle uyguladığını göstermiş; hem de ilk müslüman cemaatinin yardımlaşma ve dayanışma esası üzerine kurulmasını sağlamıştır. Gerçekten de İslamiyet’in başarısının en önemli sırrı da peygamberimizin toplum önderliği hususundaki üstünlüğünde gizlidir.

Bu arada, peygamberimizin henüz Mekke’de iken eğitim ve terbiye faaliyetlerine başladığını da görüyoruz. Son derece elverişsiz şartlara rağmen, peygamberimiz sahabeden Erkam’ın şehir dışındaki evini bir mektep, mescit ve dergaha dönüştürdüğünü görüyoruz. İlk müslümanlara burada ilim öğreten ve ibadete teşvik eden Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem); başta Musab bin Umeyr (radıyallahu anh) gibi sahabeleri, daha sonra göndereceği tebliğ görevine hazırlamıştır. Böylece peygamberimiz, ileride kuracağı Suffa Mektebinin ilk şeklini de oluşturmuş olmaktadır.

Peygamberimizin Medine’ye hicretten sonraki eğitim faaliyetleri de mescidin bitişiğindeki Suffa’da devam etmiştir. Peygamberimiz, burada bir yandan gençleri eğiterek, ileride imam, muallim, vali, komutan, kadı, gibi görevlere getireceği kadroları yetiştirirken, bir yandan da kürsüden halka öğütler vermeye devam etmiştir.

Bundan sonra, müslümanlar güçlendikçe, askeri ve idari tecrübeye sahip kişiler de İslam saflarına katılmaya başlamış, peygamberimiz de bu kişilere geçmişten dolayı kin beslemeyip layık oldukları mevkilere getirmiştir. Peygamberimizin bu tutumu müslümanlar arasına katılımın hızlanmasını sağlamıştır.


Saadet asrını çağımıza taşımak için

Peygamberimizin bu uygulamalarını günümüze uygulayacak olursak, yapacağımız en önemli faaliyetin tebliğ, eğitim ve yardımlaşma müesseselerini organize etmek olduğunu söyleyebiliriz. Ancak ilimde ve tebliğde başarılı olmanın asıl şartı, tıpkı sahabe gibi bizim de tebliğ ettiğimiz değerleri, öncelikle kendimizin hayata geçirmesidir. Tebliğde öncelikle kendi ailemizden ve yakınlarımızdan başlamak da yine peygamberimizin usulüne uygun olacaktır.

Müslümanların çağın ahlaki çöküntüsüne eleştiri getirirken, kendilerinin çeşitli kabahatlerle gündeme gelmeleri hiç kuşkusuz yüz kızartıcı bir durum olur. Bu nedenle müslümanlar asla nefse itimat etmemeli, her hususta fetvadan da öte takvaya riayeti elden bırakmamalıdırlar.

Bu arada İslami çalışmaları ve hizmetleri tamamen rıza-i ilahi için yapmak, servet ve şöhrete alet etmeye kalkışmamak da çok önemlidir. Böyle bir hareket, bunu yapanın bütün emeğinin zayi olmasına, ahrette hiçbir değer taşımamasına sebep olur. Ayrıca, İslami çalışmalar aleyhine kuşku doğmasına yol açılır.

Müslümanlar sevgi ve merhamette tek vücut gibi olmalı, çekememezlikle birbirlerinin aleyhinde bulunmamalıdırlar. Sahabenin kardeşliği gibi kardeşlik anlayışına bürünmeli, bir duvarı meydana getiren tuğlalar gibi birbirinin eksikliğini tamamlamalıdırlar.

Peygamberimizin örnek alınacak bir hususiyeti de ahret mükâfatına kavuşana dek çalışmaya teşvik etmesi, “nasıl olsa İslamiyet başarıya ulaştı” kanaatiyle gevşemelerine müsaade etmemesidir. Mesela, Tebük seferine katılmayan kişilere müeyyide uygulanması bu duruma bir örnektir.

Günümüzde Müslümanlar da birbirlerini gezmeye, eğlenmeye, alışverişe değil, ilim ve hizmet faaliyetlerine teşvik etmelidirler. Peygamberimiz ve ashabı, alışverişlerinde, evliliklerinde, hicretlerinde daima İslami tebliği esas aldığı gibi müslümanlar da her işlerinde İslami şuurla hareket etmelidirler.


Müslümanlar paralarını, vakitlerini, nefsanî heveslere ve boşa harcamamalı; evliliklerini nefsani bir şekilde yapmamalı, çocuklarını zamanın akışına terk etmemelidir. Her Müslüman kendisine emanet edilmiş olan imkânları ahret için sermayeye, İslam âleminin geleceği için bir vasıtaya dönüştürmelidir.

Herkes bir şeyler yapabilir. Bir ev hanımı malayani gezmeler yerine, sohbetlere gidebilir veya tertipleyebilir. Bir esnaf, alıp sattığı ürünlere dikkat edebilir; konu komşusunu da şuurlandırabilir.

Müslümanlar toplumda etkin olmalı

Müslümanlar, toplumun hayat tarzını ve değerlerini belirleyen cemaat olmalıdır. Bir toplumda hangi kesimler prensiplerine bağlı ise ve kurallarını titizlikle uyguluyorsa, zamanla diğerleri için örnek olan hayat tarzı da o olur.

Mesela, ülkemizin batılılaşma teamülü de bu şekilde olmuştur. Birileri adab-ı muaşeret kurallarını, modayı, kullanılan dili, hayat tarzını belirlemiş ve topluma telkin etmiştir. Hangi kesim kendi hayat tarzına sadık kalırsa onun tercihi, zaman içerisinde egemen hale gelir ve teamülleri belirler.

Unutmayalım ki bir toplumda hangi cemiyet daha fazla etkin ise o cemiyet bir çekim merkezi olur. Öyleyse her türlü hayırlı faaliyetleri tertip edenler müslümanlar olmalıdır. Ayrıca, müslümanların faaliyetlerine gücümüz ölçüsünde destek vermek de birey olarak vazifemiz olmalıdır. İnanın hayırlı işleri başlatanlara destek olmazsak, Allah’ın huzurunda bunun hesabını veremeyiz.

Tarihe baktığımız zaman görüyoruz ki ne zaman müslümanlar gevşekliğe düşseler, acımasız bir düşman onlara musallat olmaktadır. Çünkü hiçbir şey belli bir kararda kalmaz; ya ilerler, ya geriler.

Hem bu dünya hayatı eğlenme yeri değildir; uzun bir sefere hazırlanma yeridir. Hem ferdi kurtuluşumuz, hem de İslam dünyasının geleceği için tek çare, tüm hayatımızı şuurlu ve gayeli bir şekilde yaşamaktır.

HATİCE KÜBRA ERGİN
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Kuran'ı Rehber Edinmek

Allah'tan başka bir hakem mi arayayım? Oysa O, size Kitabı açıklanmış olarak indirmiştir.
Kendilerine Kitap verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler.
Şu halde, sakın kuşkuya kapılanlardan olma.

(Enam Suresi, 114)



Dinden uzak yaşayan toplumlarda çarpık bir din anlayışı hakimdir. Böyle bir toplumda yetişen insanlar, dini sadece kulaktan dolma, yanlış bilgilerle öğrenir, Allah'ı ve Allah'ın emrettiği güzel ahlakı tanımazlar. Bu nedenle de herkesin din adına farklı uygulamaları, kuralları ve birbiriyle benzeşmeyen doğru ve yanlışları olur. Oysa gerçek dinin öğrenilebileceği ana kaynak Kuran'dır. Çünkü Kuran tüm kainatı yoktan var eden, herşeyin en doğrusunu bilen Allah'ın sözüdür.
Kuran, her insanın anlayabileceği, sade ve anlaşılır bir üsluba ve eşsiz hikmete sahiptir. Ancak buna rağmen Allah'a ve dine karşı samimiyetsiz, hatta düşmanca bir tutum içerisinde olan insanlar Kuran'a ön yargıyla yaklaşır, kendi bozuk mantık örgüleri nedeniyle ayetleri çarpık yorumlarlar. Kimileri de dini kasten zor göstermek için pek çok batıl inanç, bidat ve hurafe türetirler. Kuran'ı bilen ve tanıyan iman sahibi insanlar ise, bunların birer hurafe olduğunu anlar ve hiçbirine itibar etmezler. Ancak Allah'ı ve Kuran'ı tanımayanlar, cahillikleri nedeniyle bu hurafelerin etkisinde kalır, temeli Kuran'a dayanmayan bu batıl dini, gerçek din zannetme yanılgısına düşerler. Kuran'ı okumadıkları için de Allah'ın seçip beğendiği dinin güzelliklerini göremezler.
Bu hatalı yolu izleyen kişiler, Allah'ın tüm insanlara bir hidayet rehberi olarak indirdiği Kuran'da yazılı olanları merak dahi etmezler. Dinle ilgili merak ettikleri konuları öğrenmek istediklerinde, Allah'ın kıyamete kadar geçerli kıldığı, doğruluğunda şüphe olmayan Kuran dışındaki her kaynağa başvurur, ancak Kuran'ı okumazlar. Bu durum, Kuran'da, "Rabbim gerçekten benim kavmim, bu Kuran'ı terk edilmiş (bir kitap) olarak bıraktı" (Furkan Suresi, 30) sözleriyle ifade edilmektedir.
Oysa dinin kaynağı, Kuran ayetleri ve Kuran'da emredilenleri en güzel şekliyle uygulayan Peygamber Efendimizin sünneti, yani sözleri, tavırları ve her türlü uygulamalarıdır. Allah Kuran'ı, insanların okuyup anlamaları, içinde yazılanları öğrenmeleri, tüm kainatı yoktan var eden Rabbimizi tanımaları, O'na nasıl kulluk edeceklerini bilip, sakınmaları için göndermiştir. Türlü örnek ve kıssalarla ayetlerini birer birer ve çeşitli biçimlerde açıklamıştır. Allah'ın "Biz Kitap'ta hiçbir şeyi noksan bırakmadık..." (Enam Suresi, 38) ayetiyle de bildirdiği gibi Kuran eksiksizdir. Gerek dünya hayatı, gerekse ölümden sonraki hayat ile ilgili pek çok detay, Kuran'da en hikmetli şekilde açıklanmıştır. Allah, "Andolsun, size (bütün durumlarınızı kapsayan) zikrinizin içinde bulunduğu bir Kitap indirdik. Yine de akıllanmayacak mısınız?" (Enbiya Suresi, 10) ayetiyle de bizlere bu gerçeği bildirmektedir.
Bu kitap, Kuran'ın Allah'ın sözü ve insanlar için bir hidayet rehberi olduğunu, dünya üzerindeki her insana hitap ettiğini, hükümlerinin indirildiği zamandan bu yana tüm devirleri kapsadığını, dolayısıyla her insanın başvurması gereken en önemli kaynak olduğunu anlatmak amacıyla hazırlanmıştır.
İslam Dininin doğru bilinmesi ve Kuran ayetlerinin gerektiği gibi kavranması, insanların doğru yolu bulmaları için zaruridir. Bu konunun tüm insanlara anlatılması ise akıl, vicdan ve sağduyu sahibi her Müslümanın en önemli görevlerinden biridir.


ALINTI
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
42
Konum
sakarya
Okullarda örtülü kız görmektense, tuvaletlerden cenin toplamaya razıydılar...

Selamun aleykum aliyeciğim.Dünyadaki şu durum ALLAHA savaş açıldığını gösteriyor bir yerde.Sadece ALLAHAmı tabiki islamada.Fütursuzca davranılıyor mümin ve mümine kardeşlere...Birgün elbet değişek alnımızdaki bu kara yazı.İmtihandayız da hani!!!.Yazıyı okuyunca verilen tavizleri düşününce para için...Rızkı veren ALLAHTIR yaa...Değmediğini sanırım ölünce anlayacağız.Suç kimde acaba razı olanda razı oldurtanda mı?Selam ve dua ile kardeşim.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Okullarda örtülü kız görmektense, tuvaletlerden cenin toplamaya razıydılar...

Selamun aleykum aliyeciğim.Dünyadaki şu durum ALLAHA savaş açıldığını gösteriyor bir yerde.Sadece ALLAHAmı tabiki islamada.Fütursuzca davranılıyor mümin ve mümine kardeşlere...Birgün elbet değişek alnımızdaki bu kara yazı.İmtihandayız da hani!!!.Yazıyı okuyunca verilen tavizleri düşününce para için...Rızkı veren ALLAHTIR yaa...Değmediğini sanırım ölünce anlayacağız.Suç kimde acaba razı olanda razı oldurtanda mı?Selam ve dua ile kardeşim.


Ve Aleyküm Selam ve Rahmetullahi ve Berekatühü değerli Ablacım..
Güzel yorumunuz için Rabbimiz razı olsun, çok teşekkkür ederim. Berrak bir şekilde realitelere değindiğiniz için.. Bugün malesef Allah'a savaş açılan durum ve olaylar o kadar çok ki.. Başörtüsünün, Müslümanlar tarafından çıkarılan bir adet olduğunu düşünenler; tesettürün, Kur'an'daki değerinden ve öneminden ve aynı zamanda Efendimiz (s.a.v)'in de hanımlarına, kızlarına öğütlediği sünnette; tesettürün, hicabın değerinden bihaber bir şekilde onun kıymetini anlayamıyorlar..
Kritik bir sorunuz vardı ablacım, ''Suçlu kim? Razı olan mı, olduran mı?'' diye.. Ona acizane cevabım şudur: Tarih boyunca hak ehli olanlar ile zulüm ehli olanlar, hep birbirleriyle imtihan edilmişlerdir.. Velakin bu imtihanlarda da şeytanın taraftarı olanlar, kendi üzerlerine düşeni icra etmişler; Hak yanlısı olanlar da kendi üzerlerine düşeni icra etmişlerdir.. Şeytan şeytanlığına yakışır davranmıştır; hak üzere olan da kutlu davasınca kendine yakışanı yapmıştır..Firavunlar, Firavunluğuna düşeni yaptılar, Musalar da Musalığa yakışanı..Habil de kendine yakışanı yaptı, Kabil de..

Kısacası ablacım, imtihan dünyası, birgün kıyamete karışana kadar, şeytanlar ve hizmetkarları batıla hizmet etmekten geri durmayacak, yine her çağın bir zulmedicisi, karşısında kendisine mukavemet edecek Hak yolun neferleriyle karşılaşacaktır.. Sünnetullah gereği, eski dönemlerde nasıl bu imtihanlar var idiyse bundan sonra da olacaktır.. Burada Allah'a teslim olanlara düşen şey; şeytanların taraftarlarının yaptıkları karşısında, ''o zaten üzerine düşeni icra ediyor'' deyip, kendisi de taviz vererek -bu hangi konuda olursa olsun- onların hizmetkarlığına çanak tutmamalı, o da kendine yakışanı, Rabbinin kendisine yakıştırdığını yapmalıdır..

İbrahim, Nemrut'a taviz vererek ''İbrahim'' olmadı..
Musa da, Firavun'a taviz vererek ''Musa'' olmadı.. Tavizkarlıktan kahramanlık olmaz şüphesiz..

Rabbimiz, tüm imtihanlarımızda bizleri selamete erdirsin, sabırla ve dirayetle mukavemet etmeyi, kendimize yakışanı yapmayı nasip etsin..
Amin.
Cuma'nız mübarek olsun Nevin Ablacım..
Dualarda buluşmak duası ile.. B)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Allah'ı Bilmezlik Cinneti Ve Kuran Düşmanlığı



Çağımızda modern fizik ve matematik bile Allah'a secde ederken

hala uyur-gezer gibi, geçen yüzyılın diliminde yaşamak ve "Allah'ı
bilmezlik" görüntüsünü sürdürmek, kısaca "bunama" ile tarif ettiğimiz
biyolojik bir arıza ile üstü örtülecek bir hadise olmayıp, günümüzde
psikiyatri ilminin sahasına giren ağır bir akıl hastalığıdır.

Bu zavallılar, iğrenç fitnelerini bütün insanlığa yayarak cemiyetleri
ve hatta ülkeleri çökertmeye çalışırken, tam anlamıyla Neron'un-
Roma'yı yakarken aldığı zevki alıyorlar.

Kur'an'ın en büyük mucizelerinden biri "Allah'ı bilmezler'in onu hedef
seçmeleridir. Ateistler, ruhlarında şeytanın tutuşturduğu ölüm alevi
ile yeryüzünü perişan etme sevdasına kapılınca, bunu engelleyecek tek
gücün Kur'an olduğunu fark edip, hücumlarını ona yönelttiler. Artık
onlar için Kur'an'ın sesi, hükümleri ve gönüllerde açtığı iman
çiçeklerinden daha zararlı bir şey düşünülemez. Ve özellikle ruhları
dünya çıkarları ile kirlenmeyen gençlerin Kur'an'a koşmaları onları
çıldırtmaktadır.

Oysaki Cenab-ı Hak'kın muhteşem sanatını, ezel ve ebedi içine alan
akıl almaz ilmini temsil eden Kur'an, her türlü metihten ve hatta her
türlü savunmadan münezzehtir. Çünkü O'nun verdiği cevaplar, kıyamete
kadar devam edecek olan düşmanlarını daha 14 asır öncesinden perişan
etmiştir. Bu sır aşağıda sıralayacağım özelliklerde yatar:

a- KUR'AN'IN Eskimezliği

Kur'an'ın Allah kelamı oluşunun en açık ispatı, onun eskimezliğinde
odaklanır. Kur'an'la tezad oluşturan her eser ve fikir, en fazla 70
yıllık bir ömre sahiptir. Bu süreden sonra eskir, yıpranır veya terk
edilir. Kur'an'a ters düşen her faaliyete getirilen bu ömür, Allah'ın
zıdlara şerlere vurduğu "ebter mührü"dür. Bunun en canlı örneğini
günümüzde yaşadık. Marksizm ve ateizm, iki lanetlenmiş kardeş olarak
beraber doğdu ve 70 yıllık sefil bir hayattan sonra beraberce öldüler.

Kur'an ise, akıl almaz "eskimezlik sırrı" içinde her zaman taze ve
diri kalırken, yıllar geçtikçe daha anlaşılır hale gelerek "mucize"
olduğunu her asırda ispatladı...

Kuran'ı hiç düşünmüyorlar mı? Eğer Allah'dan başkası

tarafından gönderilmiş ofsaydı, elbette onda pek çok

tutarsızlıklar bulacaklardı.

(Nisa, 82)

Marksistlerin bir zaman çağın en büyük düşünürü diye kaynak ilim adamı
ilan ettikleri Roger Garaudy (Reca Carudi), bilindiği gibi Kur'an'ın
bu sırrını fark etmiş ve açık açık, "Bütün fikir cereyanlarını ve
düşüncelerini inceledim, bu yoldaki eserlerin tamamını okudum, hepsi
her geçen gün değerini kaybetmeye mahkûm fani düşüncelerdir, bunun tek
istisnası Kur'an'dır. O eskimiyor aksine tazeleniyor" diyerek Müslüman
olmuştur. Bu yüzden bizzat Marksist düşünce ve felsefe açısından bile
en ufak bilgi ve değeri olmayan örümcek kafalı, "fosil beyinler"i
taşıyan komünist artıklarının Kur'an'a "şu kadar önceki kitap"
demeleri O mucizeler denizine bir leke düşürmez. Mevlana Hazretlerinin
buyurduğu gibi "Köpeklerin dudakları değdi diye deniz kirlenmez!"

ALINTI
 

yalniz_yolcu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Şub 2008
Mesajlar
634
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
selamun aleykum ablam bu ne anlamlı bi yazıdır, günümüz türkiyesini ayna gibi yansıtmış sanki. içim parçalanarak okudum kardeşlerimin zor durumlarını.bir.islam devletinde müslüman olmak bu kadar mı zor olur? rabbim özellikle iman sahibi genç arkadaşlarımın yanındaolsun ben genç olduğum için bliyorum inanın arkadaş ortamında bile dindarsan dışlanıyorsun bu sebeple tüm baş örtülü dindar kardeşlerimin duacısıyım. duyarlı ablam emeğine sağlık. sevgi ve muhabbetle.....
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
selamun aleykum ablam bu ne anlamlı bi yazıdır, günümüz türkiyesini ayna gibi yansıtmış sanki. içim parçalanarak okudum kardeşlerimin zor durumlarını.bir.islam devletinde müslüman olmak bu kadar mı zor olur? rabbim özellikle iman sahibi genç arkadaşlarımın yanındaolsun ben genç olduğum için bliyorum inanın arkadaş ortamında bile dindarsan dışlanıyorsun bu sebeple tüm baş örtülü dindar kardeşlerimin duacısıyım. duyarlı ablam emeğine sağlık. sevgi ve muhabbetle.....


Ve Aleyküm Selam güzel kardeşim.
Allah razı olsun bu güzel yorumunuz için..
Teşekkür ederim kardeşim.. Yazılacak o kadar çok şey var ki, bu konularla ilgili.. Sorunlar farklı belki ama, çözüm ortak: Kur'an'a sarılmak.. Bizler için bu konuda en güzel örnek: Osmanlılar.. Onların toplum kalitesi ile günümüz toplumu o kadar farklı ki.. Bu değişimin sebebi Kur'an'dan (tedricen) uzaklaşmak..
Rabbimiz, Kur'an'ı ile diriltsin inşallah..
Rabbimize emanetsiniz güzel kardeşim.
Baki Dua ve muhabbetle kalın..B)
 

yalniz_yolcu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Şub 2008
Mesajlar
634
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Ve Aleyküm Selam güzel kardeşim.
Allah razı olsun bu güzel yorumunuz için..
Teşekkür ederim kardeşim.. Yazılacak o kadar çok şey var ki, bu konularla ilgili.. Sorunlar farklı belki ama, çözüm ortak: Kur'an'a sarılmak.. Bizler için bu konuda en güzel örnek: Osmanlılar.. Onların toplum kalitesi ile günümüz toplumu o kadar farklı ki.. Bu değişimin sebebi Kur'an'dan (tedricen) uzaklaşmak..
Rabbimiz, Kur'an'ı ile diriltsin inşallah..
Rabbimize emanetsiniz güzel kardeşim.
Baki Dua ve muhabbetle kalın..B)

Amin..cümlemizden razıdır inş ablam... haklısın yazılacak çok sey var lakin sussam gönül razı değil konuşsam tesiri yok bi durum... kur'an'a sarılmak herşeye çözüm mesele o bilinci yerleştirebilmkte ne kadar isterdim gönüllere kur'an'ı yerleştireilmeyi rabbim cümlemize kur'an ile dirilmeyi nasib etsin. bir osmanlı daha olamayız belki ama bir osmanlı torunu olabilir belki;) selametle ablam...
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Amin..cümlemizden razıdır inş ablam... haklısın yazılacak çok sey var lakin sussam gönül razı değil konuşsam tesiri yok bi durum... kur'an'a sarılmak herşeye çözüm mesele o bilinci yerleştirebilmkte ne kadar isterdim gönüllere kur'an'ı yerleştireilmeyi rabbim cümlemize kur'an ile dirilmeyi nasib etsin. bir osmanlı daha olamayız belki ama bir osmanlı torunu olabilir belki;) selametle ablam...


Evet kardeşim, haklısınız.. Rabbimiz, bizleri bu yolda daim gayret sarf edenlerden eylesin, yardımıyla kuvvetlendirsin inşallah..
İnşallah, hayır üzere muvaffak eylesin Rahman..
Rabbimize emanetsiniz inşallah..Selam ve Dua ile güzel kardeşim..B)B)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
"Bu Kur'an sana ve kavmine öğüttür.Mahkeme-yi Kübra'da Kur'an'a göre yaşayıp yaşamadığımızdan Allah c.c. soracaktır."(Zuhruf-44)



Yine Yüce Allah c.c. buyuruyor ki:

"Şanım hakkı için size öyle bir kitap indirdim ki,hayat tarzınız ve şerefiniz ondadır.Hala akıllanmaz mısınız!?"(Enbiya-10)
 

Emanet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Nis 2008
Mesajlar
3,574
Tepki puanı
34
Puanları
48
Yaş
39
selamun aleyküm Aliyem,can kardeşim uzun bi aradan sonra beraberiz yine RAHMANA şükürler olsun...paylaşımın yine mükemmel,ALLAH razı olsun bizlerle buluşturduğun için..
özledim seni kardeşim...
ALLAHA emanetimsin...
 

~Elçi~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2007
Mesajlar
2,893
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
45
Esselamun aleyküm
Allah c.c. razı olsun aliye kardeşim.
Emeğinize sağlık.Selam ve dua ile...​
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
42
Konum
sakarya
anyaflower525qm1ui7.gif




Tam da şairin dediği gibi:


Şarkı görmez garbı bilmez görgüden yok pâyesi,
Bir utanmaz yüz, yaşarmaz göz bütün sermayesi

Dinsiz olabilirler. İmanı ya da küfrü, hakkı ya da batılı seçme özgürlüğünü Allah bahşetmiş. Paşa gönülleri bilir. Fakat bu ülkenin tepesine musallat olmuş malum kesimin tercihi "dinsizlik" değil, "din düşmanlığı".

İslam'a karşı kan davaları var. Din karşıtlığını ideoloji haline getirmiş bu zümrenin tek dini var: Kin... Dinin her tür tezahürüne karşı çılgınca bir hınç ve gayzla saldırıyorlar. Kimi bu saldırıyı "hard" bir biçimde yapıyor, kimi "soft" bir biçimde.

Eli kalem tutanların saldırıları ikinciye giriyor. Taşların bağlanıp bilumum muzır varlığın salındığı bir ortamda "Sen şeriatçı mısın?" sorusu, basbayağı kuzuyu yemeyi gözüne kestiren kurt sorusudur.

Şeriat, İslam hukukunun adıymış... Her dinin bir şeriatı olurmuş... Ölülerini getirip attıkları musallada kılınan cenaze namazı da o kin kustuğu şeriatın parçasıymış... Bu halkın tasavvurunda "şeriat" sözcüğü "hak ve hukuk" anlamına gelir ve işte bu yüzden "Şeriatın kestiği parmak acımaz" dermiş... Bütün bunları kim anlar, kim dinler?

Kinini din edinmiş bu güruhun gerçeği aramak ve öğrenmek gibi bir amacı yok. Üç beş kelimenin ardına sığınıp muhalif sesleri susturmak... Hepsi bu.

Bu güruh, yeşil gözlü kadınları, içine cin girmiş gerekçesiyle her halükarda yakmayı gözüne koymuş Engizisyon cellatlarıyla aynı mantığa sahip. "Falancaya soru sorulamaz mı?" imiş... Peh! Soru soranlara bakınız? Postmodern darbenin şakşakçıları, yaptıklarının hesabını verdiler mi ki, başkalarını sorgulama hakkını kendilerinde görüyorlar.

Bu ülkede dine karşı estirilen terörün alkışçıları onlar değil miydi? Hâlâ da değiller mi? Şu mesajı okuyunca ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız:

"Ben 24 yaşında askerliğini yeni bitirmiş bir endüstri mühendisiyim. Ve şu kriz ortamında iş aramakla meşgulüm. Şu ana kadar bir şirketle olumlu bir görüşme yaptım ve anlaşma aşamasına gelmiştik. Ben dostane sandığım bu ortamda namaz kılmak için gün içinde 10-15 dakika müsaade isteyeceğimden bahsedince şirket anlaşmayı bozdu. Şu an yine birkaç şirketle görüşüyorum. Ancak namaz konusunda yine problem çıkaracaklarından eminim. Bu sefer işin başında bahsetme yolunu seçmeyip işe girdikten sonra bir çözüm aramayı düşünüyorum. Türkiye'nin içinde bulunduğumuz ortamında namazı kaza edebileceğim konusunda çok fazla tavsiye aldım ama pek itimat etmedim. Sizin görüşlerinizi de öğrenmek istiyorum. Emin olun amacım kendimi kandırmak ve içimi rahatlatmak değil. Aynı durumda bir de İmam-Hatip mezunu arkadaşım var. Askerden sonra iki yıl iş aradı ve şu an bulabildi. Namazlarını kılamıyor şu an ve stres altında. Tavsiyeleriniz için şimdiden teşekkür ederim."

"Topyekün savaş" ilanının sadece gazete manşetlerinde durmadığının sayısız örneğinden sadece biri bu... Başörtüsüne karşı estirilen terörün onunla sınırlı olmadığının en çarpıcı göstergesi. "Topyekün savaş" naralarıyla hedefe konulanlar arasında namaz da var, diğer ibadetler de...

Bunun anlamı şu: Namaz kılıyorsan açlıktan öl.

Laila ideolojisi bu... "Benim hayat tarzıma karışırsan ağzını karışlarım, fakat ben bu ülkede adama ağız tadıyla namaz bile kıldırmam" demeye getiriyorlar işi.

Postmodern darbe, Laila'nın yanında Leyla'nın örtüsüne karşı açılmış bir savaştı...

Postmodern darbe, alkolün yanında fakat namazın karşısındaydı...

Okullarda örtülü kız görmektense, tuvaletlerden cenin toplamaya razıydılar...

Ara sıra alışveriş yaptığımız bir bakkal bunca yıl sonra içki şişelerini dizmişti tezgaha... "Ne oldu da böyle oldu" diye sorduğumuzda, "Bize içki satma dışında para kazanacağımız alternatif bırakmadılar" diye yakınmıştı. Besbelli, kendisi de tiksinerek yapıyordu bu haram işi...

Her gün önünden gelip geçtiğim oto aksesuarcısı, birden bire işi biracılığa dökmüştü. O da konjonktüre uymuş ve resmi ideolojinin kutsallarından biri olan "alkol"e sarılmıştı...

Geçenlerde ailece Çanakkale Şehitliğini ziyarete gittik. Abide'nin altındaki savaş müzesinde bir Kur'an'ı Kerim sergileniyor. Yanındaki notta, bu Mushaf'ın şehit olan zenci bir askerin göğsünden çıktığı yazılı. Mushaf'ı bulan Osmanlı subayının kimliği de...

Şehitliğe varıyoruz. Her bir taşın üzerinde şehidin adı, baba adı, memleketi ve yaşı yazılı. Üsküp, Medine, Gostivar, Bağdat, Selanik, Kudüs, Şam... Bu taşlar "Ümmet nedir?" sorusunun cevabı sanki. Her biri Osmanlı İslam coğrafyasının bir yanından gelip burada can vermiş...

Ne uğruna diyorum, hangi değerler adına burada can verdi bu insanlar?

Bu ülkeye tebelleş olmuş yönetici elitlerdeki Oedipus kompleksi geliyor aklıma. Yani bilmeden babasını öldüren adamın kompleksi; ne 'bilmeden'i canım, taammüden, bilerek...

O savaşta, komutanları, ölüm tarlası haline gelmiş bu yerde "Taarruza geçmelerini değil, ölmelerini emrettim" diyor... Ve kendime dönüp soruyorum: Bor'lu Mehmed'e, Medine'li Muhammed'e, Piriştine'li Hacı'ya, Ezine'li İsmail'e ölmeyi emreden komutan bu emri neye referansla vermişti? "Muasır medeniyet seviyesi"ne ulaşmak için mi bunca insan kendilerine verilen "öl" emrini göz kırpmadan uygulamışlardı? Bir gün gelip uğruna can verdikleri değerlere karşı savaş açılacağını bilseler, yine de ölüme böylesine pervasız giderler miydi?

Şimdilerde göğüslerinden çıkan Mushaf suç aleti..

Laila ise resmi ideolojinin yeni mabedi...




~ Alıntı ~


anyaflower525qm1ui7.gif

Selamun aleykum kardeşim.Mustafa islamoğlunun yazısını paylaşmışsınız bizimle ama yaptığı hezeyanlar alenen ortada olduğu için hani tabiri yerindeyse ağzıyla kuş tutsa faydasız; benim nazarımda böyle birisi.Yazıyı bağımsız olarak ele alırsak toplumun kanayan yaralarını ele almış,alkol,başörtüsü,zina vs...Hertürlü pisliğe gözyumulur başörtüsüne asla!!!Selametle kardeşim...
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Selamun aleykum kardeşim.Mustafa islamoğlunun yazısını paylaşmışsınız bizimle ama yaptığı hezeyanlar alenen ortada olduğu için hani tabiri yerindeyse ağzıyla kuş tutsa faydasız; benim nazarımda böyle birisi.Yazıyı bağımsız olarak ele alırsak toplumun kanayan yaralarını ele almış,alkol,başörtüsü,zina vs...Hertürlü pisliğe gözyumulur başörtüsüne asla!!!Selametle kardeşim...


Ve Aleyküm Selam ve Rahmetullahi ve Berekatühü Ablacım..
Allah c.c razı olsun, kaynağını belirttiğiniz için teşekkür ederim. Bu yazı, başka bir şehirden sohbetimize misafir olarak katılan bir hocanın çıktısındandı.. Bir sohbetimizde, bunun üzerine bir konuşma yapılmıştı; yazı da sohbetimizle ilgili olduğu için bizlere sohbetin başında okunmuştu.. Yazı günümüz Türkiye'sini bizlere aktardığı için çıktısını alıp paylaşmak istedim.. Şimdi sizin vesilenizle, bu başlıkla da nette araştırıp kaynağına ulaştım (ki aldığım çıktıda da kaynağı yazmıyordu) ama yazarı önceden, başka bir başlıkla yayınlamış. Bizim sohbetimize katılan hoca, yazının başlığını değiştirerek aktarmış bize, bu vesileyle bu yazının da gerçek başlığını öğrenmiş oldum. Ablacım, fikirlerinize katılıyorum, daha önce de belirttiğim gibi.. Makalelerini takip ediyordum sadece, özellikle sistemle ilgili bazı gerçeklere değindiği için. Onun bazı yazıları, sistemi biraz daha tanımama yardımcı oldu, bu bağlamda. Bunun dışında verdiği fetvalar, benim ciddiye aldığım ve de uygulama alanıma aldığım fetvalar değil.. Fetvaları önemsenecek insanlar, elhamdülillah belli ablacım.. Dediğiniz gibi, bunu da sadece fikir yazısı olarak değerlendirelim.. Hakk'ın ayetlerinden olan ''tesettür'' için en azından.. Rabbimiz, hezeyanlarından onu selamete erdirsin.. Dua edelim inşallah.
Bu vesileyle Cuma'nız mübarek olsun ablam..
Rabbimize emanetsiniz inşallah. Selam ve Dua ile.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
selamun aleyküm Aliyem,can kardeşim uzun bi aradan sonra beraberiz yine RAHMANA şükürler olsun...paylaşımın yine mükemmel,ALLAH razı olsun bizlerle buluşturduğun için..
özledim seni kardeşim...
ALLAHA emanetimsin...


Ve Aleyküm Selam ve Rahmetullahi ve Berekatühü gönlü güzel kardeşim..
Seni tekrar aramızda gördüğüme çok sevindim.. Hoşgeldin, sefalar getirdin inşallah.. Ben de seni çok özledim kardeşim, İnşallah iyisindir; acizane dualarımızdasın, hamd olsun kavuşturan Rabbimize güzel emanetim.. Rabbimiz senden de razı olsun..B)
Rahman ve Rahim Rabbimize emanet'imsin.. Baki Dua ile inşallah.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Esselamun aleyküm
Allah c.c. razı olsun aliye kardeşim.
Emeğinize sağlık.Selam ve dua ile...​


Ve Aleyküm Selam ve Rahmetullahi ve Berekatühü güzel kardeşim..
Rahman sizden de daimen razı ve memnun olsun.. Gönlünüze sağlık inşallah..
Baki Dua ve muhabbetle, En Güzel'e emanet olunuz kardeşim..B)
 

Resul Aydın

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eyl 2006
Mesajlar
4,770
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
62
Konum
DÜNYANIN BAŞKENTİNDEN
anyaflower525qm1ui7.gif




Tam da şairin dediği gibi:


Şarkı görmez garbı bilmez görgüden yok pâyesi,
Bir utanmaz yüz, yaşarmaz göz bütün sermayesi

Dinsiz olabilirler. İmanı ya da küfrü, hakkı ya da batılı seçme özgürlüğünü Allah bahşetmiş. Paşa gönülleri bilir. Fakat bu ülkenin tepesine musallat olmuş malum kesimin tercihi "dinsizlik" değil, "din düşmanlığı".

İslam'a karşı kan davaları var. Din karşıtlığını ideoloji haline getirmiş bu zümrenin tek dini var: Kin... Dinin her tür tezahürüne karşı çılgınca bir hınç ve gayzla saldırıyorlar. Kimi bu saldırıyı "hard" bir biçimde yapıyor, kimi "soft" bir biçimde.

Eli kalem tutanların saldırıları ikinciye giriyor. Taşların bağlanıp bilumum muzır varlığın salındığı bir ortamda "Sen şeriatçı mısın?" sorusu, basbayağı kuzuyu yemeyi gözüne kestiren kurt sorusudur.

Şeriat, İslam hukukunun adıymış... Her dinin bir şeriatı olurmuş... Ölülerini getirip attıkları musallada kılınan cenaze namazı da o kin kustuğu şeriatın parçasıymış... Bu halkın tasavvurunda "şeriat" sözcüğü "hak ve hukuk" anlamına gelir ve işte bu yüzden "Şeriatın kestiği parmak acımaz" dermiş... Bütün bunları kim anlar, kim dinler?

Kinini din edinmiş bu güruhun gerçeği aramak ve öğrenmek gibi bir amacı yok. Üç beş kelimenin ardına sığınıp muhalif sesleri susturmak... Hepsi bu.

Bu güruh, yeşil gözlü kadınları, içine cin girmiş gerekçesiyle her halükarda yakmayı gözüne koymuş Engizisyon cellatlarıyla aynı mantığa sahip. "Falancaya soru sorulamaz mı?" imiş... Peh! Soru soranlara bakınız? Postmodern darbenin şakşakçıları, yaptıklarının hesabını verdiler mi ki, başkalarını sorgulama hakkını kendilerinde görüyorlar.

Bu ülkede dine karşı estirilen terörün alkışçıları onlar değil miydi? Hâlâ da değiller mi? Şu mesajı okuyunca ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız:

"Ben 24 yaşında askerliğini yeni bitirmiş bir endüstri mühendisiyim. Ve şu kriz ortamında iş aramakla meşgulüm. Şu ana kadar bir şirketle olumlu bir görüşme yaptım ve anlaşma aşamasına gelmiştik. Ben dostane sandığım bu ortamda namaz kılmak için gün içinde 10-15 dakika müsaade isteyeceğimden bahsedince şirket anlaşmayı bozdu. Şu an yine birkaç şirketle görüşüyorum. Ancak namaz konusunda yine problem çıkaracaklarından eminim. Bu sefer işin başında bahsetme yolunu seçmeyip işe girdikten sonra bir çözüm aramayı düşünüyorum. Türkiye'nin içinde bulunduğumuz ortamında namazı kaza edebileceğim konusunda çok fazla tavsiye aldım ama pek itimat etmedim. Sizin görüşlerinizi de öğrenmek istiyorum. Emin olun amacım kendimi kandırmak ve içimi rahatlatmak değil. Aynı durumda bir de İmam-Hatip mezunu arkadaşım var. Askerden sonra iki yıl iş aradı ve şu an bulabildi. Namazlarını kılamıyor şu an ve stres altında. Tavsiyeleriniz için şimdiden teşekkür ederim."

"Topyekün savaş" ilanının sadece gazete manşetlerinde durmadığının sayısız örneğinden sadece biri bu... Başörtüsüne karşı estirilen terörün onunla sınırlı olmadığının en çarpıcı göstergesi. "Topyekün savaş" naralarıyla hedefe konulanlar arasında namaz da var, diğer ibadetler de...

Bunun anlamı şu: Namaz kılıyorsan açlıktan öl.

Laila ideolojisi bu... "Benim hayat tarzıma karışırsan ağzını karışlarım, fakat ben bu ülkede adama ağız tadıyla namaz bile kıldırmam" demeye getiriyorlar işi.

Postmodern darbe, Laila'nın yanında Leyla'nın örtüsüne karşı açılmış bir savaştı...

Postmodern darbe, alkolün yanında fakat namazın karşısındaydı...

Okullarda örtülü kız görmektense, tuvaletlerden cenin toplamaya razıydılar...

Ara sıra alışveriş yaptığımız bir bakkal bunca yıl sonra içki şişelerini dizmişti tezgaha... "Ne oldu da böyle oldu" diye sorduğumuzda, "Bize içki satma dışında para kazanacağımız alternatif bırakmadılar" diye yakınmıştı. Besbelli, kendisi de tiksinerek yapıyordu bu haram işi...

Her gün önünden gelip geçtiğim oto aksesuarcısı, birden bire işi biracılığa dökmüştü. O da konjonktüre uymuş ve resmi ideolojinin kutsallarından biri olan "alkol"e sarılmıştı...

Geçenlerde ailece Çanakkale Şehitliğini ziyarete gittik. Abide'nin altındaki savaş müzesinde bir Kur'an'ı Kerim sergileniyor. Yanındaki notta, bu Mushaf'ın şehit olan zenci bir askerin göğsünden çıktığı yazılı. Mushaf'ı bulan Osmanlı subayının kimliği de...

Şehitliğe varıyoruz. Her bir taşın üzerinde şehidin adı, baba adı, memleketi ve yaşı yazılı. Üsküp, Medine, Gostivar, Bağdat, Selanik, Kudüs, Şam... Bu taşlar "Ümmet nedir?" sorusunun cevabı sanki. Her biri Osmanlı İslam coğrafyasının bir yanından gelip burada can vermiş...

Ne uğruna diyorum, hangi değerler adına burada can verdi bu insanlar?

Bu ülkeye tebelleş olmuş yönetici elitlerdeki Oedipus kompleksi geliyor aklıma. Yani bilmeden babasını öldüren adamın kompleksi; ne 'bilmeden'i canım, taammüden, bilerek...

O savaşta, komutanları, ölüm tarlası haline gelmiş bu yerde "Taarruza geçmelerini değil, ölmelerini emrettim" diyor... Ve kendime dönüp soruyorum: Bor'lu Mehmed'e, Medine'li Muhammed'e, Piriştine'li Hacı'ya, Ezine'li İsmail'e ölmeyi emreden komutan bu emri neye referansla vermişti? "Muasır medeniyet seviyesi"ne ulaşmak için mi bunca insan kendilerine verilen "öl" emrini göz kırpmadan uygulamışlardı? Bir gün gelip uğruna can verdikleri değerlere karşı savaş açılacağını bilseler, yine de ölüme böylesine pervasız giderler miydi?

Şimdilerde göğüslerinden çıkan Mushaf suç aleti..

Laila ise resmi ideolojinin yeni mabedi...




~ Alıntı ~


anyaflower525qm1ui7.gif







Selamün Aleyküm Mücahide Kardeşim.

Mükemmel bir paylaşım. Emeğine sağlık ALLAH Razı Olsun.
ALLAH'a Emanet. Emanete Sahip Olunuz.
Selam ve dua ile..
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
54
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Başörtüsü sokakta bile yasaklanacaktı...

04 Mart 2010
28 Şubatta ki Milli Güvenlik Kurulu (MGK) Hukuk Müşavirliği'nin imzasını taşıyan yasa teklifinde, akıl almaz yasaklar ve cezalar var
Demokrasiye, insan haklarına büyük darbe vuran 28 Şubat sürecinde, akıllara durgunluk veren bir yasa hazırlığı yapıldığı ortaya çıktı. Yasa paketine göre, sokakta bile başörtüsü yasaklanacaktı. Dinî telkinde bulunanlar, dinî kitap satanlar yurt ve okul yapımı için bağışta bulunanlar hapisle cezalandırılacaktı. 28 Şubat'ın Anayasa'nın 14'üncü maddesine dayanak yapılarak hazırlanan "gizli" damgalı paketi "Din ve Vicdan Hürriyetinin Korunması ve Kötüye Kullanılmamasının Önlenmesi Hakkında Kanun Taslağı" adını taşıyor. Toplam 10 maddeden oluşan taslak "hürriyetlerin devlet ve kişiler aleyhine kullanılması" ile "dinlerin simgesel giysi ve başlıklarla temsili" başlıklarını taşıyor. Refahyol hükümetince kabul edilmediği ve Meclis zeminine gelmediği öğrenilen taslakta skandal maddeler yer alıyor.

TEKLİFTEKİ ŞOK MADDELER

EV, CAMİ DIŞINDA BAŞÖRTÜSÜ YASAK:

Belli bir dinin kurallarını veya din inancının gereğini ileri sürerek kamu kurum ve kuruluşlarında her derecedeki eğitim ve öğretim kurumlarında, sağlık kuruluşları, sanayi kuruluşları ve diğer işyerlerinde dernek, vakıf ve siyasi parti faaliyetlerinde ibadethaneler dışında herkese açık genel yerlerde belli dinleri simgeleyen özel nitelikli giysileri giyenlere veya başlarına çeşitli başlıklar takanlara bir seneden üç seneye kadar hapis cezası verilir. Varsa işyeri veya öğrencilik ile ilişkileri kesilir.

BİREYSEL DİNİ FAALİYETE CEZA:

Her ne nam altında olursa olsun örgüt kuranlara veya kurmaya teşebbüs edenlere veya bunların faaliyetlerini düzenleyen ve yöneten veya bu hususlarda yol gösterenler veya bu konuda bireysel faaliyette bulunanlara beş yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası; bu nevi örgütlerin iki veya daha fazlasını kuran veya yönetenlere on yıldan on beş yıla kadar hapis cezası, her ne surette olursa olsun propaganda yapanlara üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası, bu fiilleri övenlere bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

VELİLERE DE CEZA:

Din eğitimi vermek üzere örgüt kuranlar veya bireysel teşebbüslerde ve faaliyetlerde bulunanlar ile yol gösterenlere beş yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası, bu şekilde yapılan eğitime katılan reşit öğrencilerin kendilerine, reşit olmayanların velilerine bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

DİNİ KİTAP SATANLAR KAPSAMDA:

Bu şekilde din eğitimi veren ve bu eğitimi alanlara kitap vesair ders araçlarını hazırlayanlara, satanlara ve alanlara bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

OKUL, YURT YAPTIRANA 3 YIL:

Din eğitimi vermek üzere okul, derslik veya diğer adlarla taşınmaz inşa edenlere, tahsis edenlere, yurt kuranlara bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.

DİNİ TELKİN ETMEK BİLE 5 YIL:

Belli bir dini öğrenmeleri veya kabul etmeleri için telkin ve zorlamada bulunanlara, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınayan ve suçlayanlara üç yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.
Kaynak: Zaman
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt