Allah’tan çok korkmalıyız
Allah dostlarından Şihâbüddîn Ahmed bin Alî hazretleri, bir gün bâzı gençlere; - Allahü teâlâyı çok sevmek ve O’ndan çok korkmak lâzımdır, buyurdu.
Gençler:
- Efendim, Allahü tealayı sevmek ve Ondan korkmak lazım geldiğini biraz açıklar mısınız, dediler.
Cevabında;
- Allahtan korkmak için çok sebepler var, buyurdu.
Ve misal verdi:
- Mesela hastalanmak, sakat kalmak, fakirlik, sonra yangınlar, zelzeleler, harpler ve daha nice felâketler, hep Allahü teâlânın takdiriyle olmaktadır, öyle değil mi?
- Evet efendim.
- Dünyâdaki bu elemler, geçicidir. Bir de âhiretteki sıkıntılar var ki, onlar çok daha şiddetli ve kâfirler için sonsuzdur.
Ve sordu onlara:
- Bütün bunlar Allahü teâlâdan korkmak için, yeter sebep değil midir?
Gençler tasdik ettiler:
- Yeterlidir efendim.
ONU ÇOK SEVMELİYİZ
Sohbetine devamla;
- Allahü teâlâyı sevmek için de çok sebepler var, buyurdu.
Ve saydı bunları:
- Evvela Müslüman bir ana babadan dünyâya gelmek, Onun ihsan ettiği bir nîmettir ki, bu nimet, O’nu sevmek için tek başına bir sebeptir.
Ayrıca;
- Müslümanlığı sevmiş ve elinden geldiğince yaşamaya çalışan bir âilenin çocuğu olmak da ayrı bir şanstır.
Ve ilave etti:
- Nitekim ismi Ahmet veya Hatîce olup da, Müslümanlığı yaşamayan nice Müslümanlar var.
Son olarak;
- İnsan haklarını tanıyan bir hükûmetin ferdi olarak yaşamak da, Allahü teâlânın ayrı bir ihsânıdır.
Şöyle bitirdi:
- Bu nîmetlerden mahrum olan milyonlarca insanın bulunduğunu düşünürsek, Allahü teâlâ’yı nasıl çok sevip, nasıl şükretmemiz lâzım geldiğini kolayca anlayabiliriz.
abdullatif.uyan
Allah dostlarından Şihâbüddîn Ahmed bin Alî hazretleri, bir gün bâzı gençlere; - Allahü teâlâyı çok sevmek ve O’ndan çok korkmak lâzımdır, buyurdu.
Gençler:
- Efendim, Allahü tealayı sevmek ve Ondan korkmak lazım geldiğini biraz açıklar mısınız, dediler.
Cevabında;
- Allahtan korkmak için çok sebepler var, buyurdu.
Ve misal verdi:
- Mesela hastalanmak, sakat kalmak, fakirlik, sonra yangınlar, zelzeleler, harpler ve daha nice felâketler, hep Allahü teâlânın takdiriyle olmaktadır, öyle değil mi?
- Evet efendim.
- Dünyâdaki bu elemler, geçicidir. Bir de âhiretteki sıkıntılar var ki, onlar çok daha şiddetli ve kâfirler için sonsuzdur.
Ve sordu onlara:
- Bütün bunlar Allahü teâlâdan korkmak için, yeter sebep değil midir?
Gençler tasdik ettiler:
- Yeterlidir efendim.
ONU ÇOK SEVMELİYİZ
Sohbetine devamla;
- Allahü teâlâyı sevmek için de çok sebepler var, buyurdu.
Ve saydı bunları:
- Evvela Müslüman bir ana babadan dünyâya gelmek, Onun ihsan ettiği bir nîmettir ki, bu nimet, O’nu sevmek için tek başına bir sebeptir.
Ayrıca;
- Müslümanlığı sevmiş ve elinden geldiğince yaşamaya çalışan bir âilenin çocuğu olmak da ayrı bir şanstır.
Ve ilave etti:
- Nitekim ismi Ahmet veya Hatîce olup da, Müslümanlığı yaşamayan nice Müslümanlar var.
Son olarak;
- İnsan haklarını tanıyan bir hükûmetin ferdi olarak yaşamak da, Allahü teâlânın ayrı bir ihsânıdır.
Şöyle bitirdi:
- Bu nîmetlerden mahrum olan milyonlarca insanın bulunduğunu düşünürsek, Allahü teâlâ’yı nasıl çok sevip, nasıl şükretmemiz lâzım geldiğini kolayca anlayabiliriz.
abdullatif.uyan