O gün hava iç bayıltır. Gök kirli sarı, zemin çatlak çatlaktır. Genç yolcu Dicle kenarında mola verir. Bir ara suyun bir elmayı kendine doğru getirdiğini görür. Gayri ihtiyari uzanıp yakalar.
Elma serin suda döne döne sertleşmiş, kütür kütür bir şey olmuştur. Bu davetkâr meyveye dayanamaz, dişleyiverir. Derken, “Ya bu elma sahipliyse?” diye düşünür. Sorar soruşturur, sahibini bulur. Boynunu bükerek “Ben bir hata işledim efendim.” der, “Elmalarınızdan yedim. N’olur hakkınızı helâl edin.” Adam bir muzdarip gence, bir ucu ısırılmış elmaya bakar. Sonra aklına ne gelir bilinmez, kaşlarını kaldırır. “Helalleşmek öyle kolay mı?” der, “Yanımda çalışmalısın!” Genç ağlamaklı:
- Benim Kûfe’ye gitmem gerek.
- Kûfe’de ne yapacaksın?
- İlim okuyacaktım.
- Onu elmayı ısırmadan önce düşünecektin. Mahşerde hesaplaşmak istemiyorsan kollarını sıva.
Delikanlı “Pekâlâ” der. Günlerce elma toplar, dallarda bir tek elma bile kalmayınca bahçe sahibinin karşısına çıkar. “Müsaade etseniz de gitsem.” der. Adam babacandır, hoş sohbettir, lâkin söz gitmekten açılınca birden değişir. “Bahçeyi kotardık; ama tarlalar duruyor.” der... Adam on gram elma için delikanlının bir yılına ipotek koyar. Taş taşıtır, kerpiç kardırır, çatıyı aktartır. Gün gelir yapılacak iş kalmaz. Genç bir kez daha huzura çıkar. Adam “Şimdi sana hakkımı helâl edebilirim.” der, “Ama son bir şartım var.”
- Söyleyin yapayım.
- Benim kör, topal bir kızım var. Onu alırsan anlaşabiliriz.
- Tamam, kâbul ediyorum.
... Delikanlı müstakbel hanımının bulunduğu odaya girince gördüğüne inanamaz. Karşısında dünyalar güzeli bir hanım durmaktadır. “Bir yanlışlık olmalı.” deyip dışarı çıkar. Kayınbabası ile karşılaşırlar. Adam “Dön geri” der, “Senin hanımın odur. Kör diyorsam harama bakmaz, topal diyorsam harama basmaz. Ben yıllardır ‘Ona, onun gibi bir efendi nasip eyle’ diye dua ediyorum. Yüce Rabb’im kısmetimizi ayağımıza gönderdi. Seni gördüğüm gün kararımı vermiştim.”
Bu güzel ailenin nur topu gibi bir oğulları olur. Küçük çocuk emeklerken heceler, yürürken okur. 4 yaşında Kur’an’ımızı hatmeder, derken hafız olur. Annesi “Aslında bu yaşa da kalmazdı; ama...” der, “Ah, o elma olmasa.” Bu çocuk Kûfe âlimlerine reis olur,İmam-ı Âzam Ebu Hanife derler adına
Elma serin suda döne döne sertleşmiş, kütür kütür bir şey olmuştur. Bu davetkâr meyveye dayanamaz, dişleyiverir. Derken, “Ya bu elma sahipliyse?” diye düşünür. Sorar soruşturur, sahibini bulur. Boynunu bükerek “Ben bir hata işledim efendim.” der, “Elmalarınızdan yedim. N’olur hakkınızı helâl edin.” Adam bir muzdarip gence, bir ucu ısırılmış elmaya bakar. Sonra aklına ne gelir bilinmez, kaşlarını kaldırır. “Helalleşmek öyle kolay mı?” der, “Yanımda çalışmalısın!” Genç ağlamaklı:
- Benim Kûfe’ye gitmem gerek.
- Kûfe’de ne yapacaksın?
- İlim okuyacaktım.
- Onu elmayı ısırmadan önce düşünecektin. Mahşerde hesaplaşmak istemiyorsan kollarını sıva.
Delikanlı “Pekâlâ” der. Günlerce elma toplar, dallarda bir tek elma bile kalmayınca bahçe sahibinin karşısına çıkar. “Müsaade etseniz de gitsem.” der. Adam babacandır, hoş sohbettir, lâkin söz gitmekten açılınca birden değişir. “Bahçeyi kotardık; ama tarlalar duruyor.” der... Adam on gram elma için delikanlının bir yılına ipotek koyar. Taş taşıtır, kerpiç kardırır, çatıyı aktartır. Gün gelir yapılacak iş kalmaz. Genç bir kez daha huzura çıkar. Adam “Şimdi sana hakkımı helâl edebilirim.” der, “Ama son bir şartım var.”
- Söyleyin yapayım.
- Benim kör, topal bir kızım var. Onu alırsan anlaşabiliriz.
- Tamam, kâbul ediyorum.
... Delikanlı müstakbel hanımının bulunduğu odaya girince gördüğüne inanamaz. Karşısında dünyalar güzeli bir hanım durmaktadır. “Bir yanlışlık olmalı.” deyip dışarı çıkar. Kayınbabası ile karşılaşırlar. Adam “Dön geri” der, “Senin hanımın odur. Kör diyorsam harama bakmaz, topal diyorsam harama basmaz. Ben yıllardır ‘Ona, onun gibi bir efendi nasip eyle’ diye dua ediyorum. Yüce Rabb’im kısmetimizi ayağımıza gönderdi. Seni gördüğüm gün kararımı vermiştim.”
Bu güzel ailenin nur topu gibi bir oğulları olur. Küçük çocuk emeklerken heceler, yürürken okur. 4 yaşında Kur’an’ımızı hatmeder, derken hafız olur. Annesi “Aslında bu yaşa da kalmazdı; ama...” der, “Ah, o elma olmasa.” Bu çocuk Kûfe âlimlerine reis olur,İmam-ı Âzam Ebu Hanife derler adına