Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

O BÜYÜK NİZAMA TESBİHLERLE KATILMAK (1 Kullanıcı)

hayrunissa86

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
612
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Bulutsuz bir gecede gökyüzünü seyretmekten hoşlanır mısınız bilmiyorum. Böyle bir gecede ışıl ışıl gökyüzünü seyretmenin, manevi bir haz ve gönül huzuruna vesile olduğunu düşünüyorum. İrili-ufaklı binlerce yıldız, gezegen ve onların arasında dolaşan bir dünya... Akıllara durgunluk veren bir nizam ve en ince ayrıntıların bile düşünülüp hesaplandığı bir denge... Seyrettikçe açılıyorsunuz, hafifliyorsunuz ve adeta yıldızların arasında dolaşıyorsunuz

İsteseniz de istemesenizde, bu harikulade nizam size kurucusunu ve sahibini anlatıyor. O’nun büyüklüğü karşısında kendinizden geçiyor, varlığınızı adeta sıfırlıyor ve O’na teslim oluyorsunuz.

Bu tefekkür muhitinde dolaşırken, O Yüce Yaratıcı’nın işaret buyurduğu bir hakikat düşünce dünyanıza doğuyor: Yaratıcı kudretin her an bütün varlıklarla ilgili olmasına karşılık, aynı zamanda bütün varlıklar da yaratıcılarını anıyor. Yani her şey O’nunla irtibatlı.

Evet; yerde ve göklerde bulunan her şey, devamlı olarak Allah’ı tesbih ediyor. Hadid, Haşr ve Saf surelerinin birinci ayetleri ve bu gerçeği bildiren daha birçok ayet, en küçük parçasına varıncaya kadar bütün varlıkların yaratıcısı ile ayrı ayrı ve özel bir münasebete sahip olduklarını ortaya koyuyor: Bir tarafta Allah’tan varlıklara doğru her şeyi şekillendiren ve ayakta tutan yaratıcı kudret, diğer tarafta aynı kudretin düzenlediği ama varlıklardan Allah’a doğru devam eden kulluk ve ibadet. İki yönlü muazzam bir nizam.

Alemdeki bu büyük nizam içerisinde kendinizi, daha doğrusu insanoğlunu düşünüyorsunuz. Allah, diğer bütün varlıklar gibi insanı da o büyük nizamın bir parçası kıldı. Fakat insanı bir yönü ile diğer varlıklardan ayırdı. Bütün varlıklar. Allah’ın iradesine tabi olarak O’nu tesbih ederken, insana bir irade verdi. İşte o iradesini kullanarak, kainattaki bu genel nizama kendi tercihiyle katılmasını istedi.

* * *

Uçsuz-bucaksız gökler ve siz... Düşünmeye devam ediyorsunuz. Nihayet, Alemlerin Rabbi’nin insana olan merhametini ve şefkatini hatırlıyorsunuz. Yerde ve göklerde kurduğu akıllara durgunluk veren bu büyük nizamı, Vakıa süresindeki bazı ayetlerde rahmetinin bir tecellisi olarak nasıl anlattığını düşünüyorsunuz.

”Şimdi düşünsenize o akıttığınız meniyi! Onu yaratıp insan haline getiren siz misiniz yoksa biz miyiz?” “Ektiğiniz tohuma baksanıza! Siz mi onu yetiştiriyorsunuz yoksa biz mi?” “Peki içtiğiniz suya ne dersiniz? Onu buluttan siz mi indirdiniz yoksa Biz mi?” “Ya yaktığınız ateşe ne dersiniz? Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?”

Bundan sonra Allah, insanın kainattaki bu nizama ve oradaki ortak zikre katılmasını şöyle emir buyurur:

”Öyleyse Yüce Rabbin’in ismini tesbih et!” (Vakıa/74)

* * *

Tesbih, Allahu Tealâ’nın birliğini, yaratıcılığını kabul edip, O’nun her türlü noksanlıktan uzak olduğunu ifade etmektir. Yani bir zikir ve dua. Tesbih eden insan, kulluğunun ve acziyetinin farkındadır; eksikliklerin kul oluşundan kaynaklandığını bilir. Buna karşılık Allahu Tealâ’nın her türlü noksanlıktan ve ihtiyaçtan uzak olduğunu, ortağı ve benzerinin bulunmadığını bütün varlığı ile kabul eder.

Kainatın ortak dili olan tesbih, Rasulullah A.S. tarafından her namazda açış duası olarak okunmuş. Biz de tıpkı O’nun gösterdiği gibi en yüce huzura tekbir ile durduktan sonra, “sübhanekellahümme...” diyerek başlarız tesbihe. Ve şunu söyleriz o duada:

“Seni tesbih ederim (sen her türlü noksanlıktan uzaksın) Allahım.
Sana hamd ederim (her türlü kulluk ve kulların rablerine yapabilecekleri her türlü övgü sana layıktır).
İsmin çok mübarek, şanın pek yücedir.
Senden başka ilâh yoktur.”

Şafiî mezhebine mensup olanlar ise Fahr-i Alem A.S. Efendimiz’in bir diğer uygulamasını esas alarak “veccehtü vechiye lillezi....” diye başlayan başka bir dua okurlar. Bu duada da kul, Allah’a olan teslimiyetini ve yönelişini şöyle dile getirir:

“Allah’ı bir bilerek ve O’na gönülden teslim olarak, yüzümü gökleri ve yeri yaradana çevirdim. Ben müşriklerden değilim.
Şüphesiz, namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm Alemlerin Rabbi Allah içindir.
O’nun ortağı yoktur.
Bana emrolunan budur. Ben müslümanlardanım.”

İlâhî huzurda tesbih ile böyle başlayan niyazımız, rukûda ve kulun Rabbi’ne en yakın olduğu an olan secdede yine tesbih ile devam eder:

“Sübhane Rabbiye’l-azîm: Azim olan Rabbimi tesbih ederim.”
“Sübhane Rabbiye’l-a’lâ: Yüce Rabbimi tesbih ederim.”

* * *

Evet; her tesbihte, bütün varlıkların arzdan arşa yükselen niyazına katılırız. Allah’ın kurmuş olduğu o büyük nizamın iradeli ve şuurlu bir parçası olduğumuzun farkına varırız. Bütün varlığımızla elinde bulunduğumuz yaratıcı kudrete irademizi ve gönlümüzü teslim eder, gerçek huzura kavuşuruz...
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt