O BEN MİYDİM ?
Sanki uzaktan kendimi izliyordum.
Sahiden salonun bir köşesinde oturan ben miydim ?
Ne kadarda değişmiş, farklı bir bedene bürünmüş, aciz ve çaresizce bakıyordum etrafa.
Gözlerim ne kadarda çukura düşmüş ,feri sönmüştü.
Etrafımdakileri seçemiyordum.
Vücudum iyice zayıflamış ,küçücük koltuğa sığıvermiştim.oysa ben gençliğimde, uzun boylu ,heybetli yapılı biriydim.
Off… Bütün vücudum ağrıyor ,kemiklerim yağlanmamış makine gibi birbirine sürtüyor ve dayanılmaz ağrılar veriyordu.
Cılız bir ses “teyze rahat ol ,kendini yorma boynuna bir yastık getireyim mi?” dedi. “sağ ol evladım sağ ol” diyebilmiştim zor çıkan sesimle..
Diğer bir ses “ah ne büyük sevap işliyorsun teyzeye bakmakla ,cennetin kapılarını aralarsın” demişti.
Doğru ya! Deminden beri bu kızcağız ilgileniyordu benimle Yeğenimdi galiba .
Oysa benim iki kızım ve bir oğlum vardı gençliğimde .
Onlar bana bakmamışlarımıydı ki?
Yeğenime ait olan ses “ne yapayım evinde yalnız, çokta yaşlı.
Bende getirdim ilgileniyorum işte Allah rızası için .
Ne de olsa anne yarısı. Çocuklarıda malum” demişti…
Evet galiba çocuklarım bana bakmıyordu.
Oysa ben hepsine de ,erinmeden üşenmeden hiçbir fedakarlıktan kaçmadan bakmıştım gençliğimde…
Dizlerimde nasıl uyuşmuştu.Sanki bu yaşlı bedenin içinde ruhum hapsedilmişti.
Çırpınıyordum ama çıkamıyordum..
Ben ne zaman bu hala gelmiştim,ömür bir göz açıp kapamaya geçer diyorlardı da ,bu kadar hızlımı geçecekti?.
Neyse ki mümin kullara vaat edilen bir gençlik vardı.
Hoş ömrümü nasıl geçirdiğimi hatırlamıyordum da! .
Ah! O gençlik geri gelir miydi?Ne kadarda bitmez tükenmez hayallerim vardı.
Daha dün gibi, kitap yazacak yazar olacaktım insanları derin! Bilgilerimle aydınlatacaktım gençliğimde…
Gözlerim ışığı sönmüştü.Karartılardan azıcık görüyordum.
Zor seçtiğim ,karşımda oturan bir hanım bana bakarak bir şeyler anlatıyordu.İyice kulak verip dinlemeye çalışıyordum.
“Bakın şu teyzeye, bize haliyle nasihat ediyor..
Bediüzzaman ın : nasıl ki ,yazın güze,sabahın da akşama döneceği kati ise ,gençlikte ihtiyarlığa dönecektir.sözünün canlı bir şahidi…”diyordu beni göstererek.
Ne kadar hikmetli konuşuyordu. “evet bende sizin gibiydim.
Benden örnek alıp gençliğinizi boş geçirmeyin” demek istiyordum ama mecalim yoktu bunları söyleyecek.
Ezan okunuyordu. “teyzeciğim seni namaza götüreyim mi?”dedi yeğenim.
“götür yavrucuğum” diyebilmiştim.Beni bulunduğum yerden zorla kaldırarak götürüyordu.
Adımlarım dayday yapan bebeklerinki gibiydi.Bir türlü ilerleyemiyordum.
Oysa gençliğimde nasılda uzun uzun adımlar atardım.istediğim yere derhal ulaşırdım.
Biran elimin sıcak bir nesneye, çarptığını hissetmiştim
“eyvah” dedi birisi, “çay döküldü”.Bir diğeri “örtü mahvoldu” dedi.
Az önce onlara nasihat eden ses “bırakın örtüyü ,teyzenin eli yandı galiba” dedi.
Evet elim yanmıştı ama olsundu.Örtünün kirlenmesinin suçluluğuyla,
“yok evladım zararı yok” demiştim.
Aman Yarabbi! ben nasıl bir piri fani olmuştum.
Vücudumun tamamen durmasına ramak kalmıştı.Eskidikçe eskimişti bedenim. Galiba yetmişin üzerindeydim.Namazımı Zar zor kılıp oturabilmiştim.
Gözümü biraz zorlayarak ,ev sahibi kızcağıza iyice bakıyordum.
Ne kadarda gençliğime benziyordu.
Yoksa o ben miydim?Olabilir miydi ?
“ Ne olur Allahım o ben olayım” derken kendime gelmiştim.
Evet o bendim.Derin bir ohh! Çekmiştim.
Peki bu ihtiyar kimdi?
Oda alt komşumun teyzesi misafir olarak gelmişti.
Evet ben o değildim ama biliyordum ki , bir gün mutlaka o ben olacaktım…
Sahiden salonun bir köşesinde oturan ben miydim ?
Ne kadarda değişmiş, farklı bir bedene bürünmüş, aciz ve çaresizce bakıyordum etrafa.
Gözlerim ne kadarda çukura düşmüş ,feri sönmüştü.
Etrafımdakileri seçemiyordum.
Vücudum iyice zayıflamış ,küçücük koltuğa sığıvermiştim.oysa ben gençliğimde, uzun boylu ,heybetli yapılı biriydim.
Off… Bütün vücudum ağrıyor ,kemiklerim yağlanmamış makine gibi birbirine sürtüyor ve dayanılmaz ağrılar veriyordu.
Cılız bir ses “teyze rahat ol ,kendini yorma boynuna bir yastık getireyim mi?” dedi. “sağ ol evladım sağ ol” diyebilmiştim zor çıkan sesimle..
Diğer bir ses “ah ne büyük sevap işliyorsun teyzeye bakmakla ,cennetin kapılarını aralarsın” demişti.
Doğru ya! Deminden beri bu kızcağız ilgileniyordu benimle Yeğenimdi galiba .
Oysa benim iki kızım ve bir oğlum vardı gençliğimde .
Onlar bana bakmamışlarımıydı ki?
Yeğenime ait olan ses “ne yapayım evinde yalnız, çokta yaşlı.
Bende getirdim ilgileniyorum işte Allah rızası için .
Ne de olsa anne yarısı. Çocuklarıda malum” demişti…
Evet galiba çocuklarım bana bakmıyordu.
Oysa ben hepsine de ,erinmeden üşenmeden hiçbir fedakarlıktan kaçmadan bakmıştım gençliğimde…
Dizlerimde nasıl uyuşmuştu.Sanki bu yaşlı bedenin içinde ruhum hapsedilmişti.
Çırpınıyordum ama çıkamıyordum..
Ben ne zaman bu hala gelmiştim,ömür bir göz açıp kapamaya geçer diyorlardı da ,bu kadar hızlımı geçecekti?.
Neyse ki mümin kullara vaat edilen bir gençlik vardı.
Hoş ömrümü nasıl geçirdiğimi hatırlamıyordum da! .
Ah! O gençlik geri gelir miydi?Ne kadarda bitmez tükenmez hayallerim vardı.
Daha dün gibi, kitap yazacak yazar olacaktım insanları derin! Bilgilerimle aydınlatacaktım gençliğimde…
Gözlerim ışığı sönmüştü.Karartılardan azıcık görüyordum.
Zor seçtiğim ,karşımda oturan bir hanım bana bakarak bir şeyler anlatıyordu.İyice kulak verip dinlemeye çalışıyordum.
“Bakın şu teyzeye, bize haliyle nasihat ediyor..
Bediüzzaman ın : nasıl ki ,yazın güze,sabahın da akşama döneceği kati ise ,gençlikte ihtiyarlığa dönecektir.sözünün canlı bir şahidi…”diyordu beni göstererek.
Ne kadar hikmetli konuşuyordu. “evet bende sizin gibiydim.
Benden örnek alıp gençliğinizi boş geçirmeyin” demek istiyordum ama mecalim yoktu bunları söyleyecek.
Ezan okunuyordu. “teyzeciğim seni namaza götüreyim mi?”dedi yeğenim.
“götür yavrucuğum” diyebilmiştim.Beni bulunduğum yerden zorla kaldırarak götürüyordu.
Adımlarım dayday yapan bebeklerinki gibiydi.Bir türlü ilerleyemiyordum.
Oysa gençliğimde nasılda uzun uzun adımlar atardım.istediğim yere derhal ulaşırdım.
Biran elimin sıcak bir nesneye, çarptığını hissetmiştim
“eyvah” dedi birisi, “çay döküldü”.Bir diğeri “örtü mahvoldu” dedi.
Az önce onlara nasihat eden ses “bırakın örtüyü ,teyzenin eli yandı galiba” dedi.
Evet elim yanmıştı ama olsundu.Örtünün kirlenmesinin suçluluğuyla,
“yok evladım zararı yok” demiştim.
Aman Yarabbi! ben nasıl bir piri fani olmuştum.
Vücudumun tamamen durmasına ramak kalmıştı.Eskidikçe eskimişti bedenim. Galiba yetmişin üzerindeydim.Namazımı Zar zor kılıp oturabilmiştim.
Gözümü biraz zorlayarak ,ev sahibi kızcağıza iyice bakıyordum.
Ne kadarda gençliğime benziyordu.
Yoksa o ben miydim?Olabilir miydi ?
“ Ne olur Allahım o ben olayım” derken kendime gelmiştim.
Evet o bendim.Derin bir ohh! Çekmiştim.
Peki bu ihtiyar kimdi?
Oda alt komşumun teyzesi misafir olarak gelmişti.
Evet ben o değildim ama biliyordum ki , bir gün mutlaka o ben olacaktım…
Alıntı: Rabia KARAGÖZ