Peçeli-Bülbül
Kayıtlı Kullanıcı
Bediüzzaman Said Nursi Kastamonu’da
Bulunduğu yıllarda, çeşitli yollarla da,
Isparta veyahutta öteki iller ile
Mektuplaşıyordu o hep talebeleriyle.
Kırklı yılların başı ve dehşetli zulümler,
Hem din yıkıcılığı olan müthiş devirler.
O devirde mektuplar elden ele dolaştı,
‘Nur Postacıları’yla ilden ile ulaştı.
Güvercinler misali sanki gökte uçuyor,
İlden ile geçerken nice engel aşıyor.
Muhteşem Kahramanlar bu ‘Nur Postacıları’.
Zulme meydan okuyan bu ‘Nur Postacıları’.
Nurları ilettiler İlema’ya, Bedre’ye,
Kule Önü, İslam Köy, Sav’a ve Atabey’e.
Ve Risale-i Nurlar bu köylerde el ile
Yazılıp çoğaltıldı, dolaştı elden ele.
Nice fedakarlıklar, nice zahmetler ile,
Bazen öyle yazıldı bir köyde bin kalemle.
Öyle zatlar vardı ki, evinden hiç çıkmadan,
Yedi sekiz yıl boyu daim Risale yazan.
Tek başına bin adet Risale yazan vardı,
Bunları hep dağıtan ‘Nur Postacıları’ydı.
Böylece çoğaltıldı eller geçti yazıya,
Ulaştı Risaleler altı yüz bin nüshaya.
Kastamonu’nun köy ve kasabalarında da,
Yayılmaya başladı Risale orada da.
İnebolu, Taşköprü halkından gelen zatlar,
Nurları oralarda yazmaya başladılar.
Bediüzzaman Said Nursi sık, sık kırlara,
Çıkardı civardaki tepelere, dağlara.
En çok da Kastamonu kalesine çıkardı,
Yunus Çavuş’la burda hatıraları vardı.
Kastamonu Kalesi, yangın gözleyicisi,
Hem ramazan topçusu, Üstad’ın gözlemcisi,
Yunus Çavuş dilinden sadece bir hatıra:
“Üstad devamlı gelir otururdu burçlara,”
“Eserlerini tashih ederdi hep burada,
Dua ve ibadetle meşgul olurdu burda.”
“Bediüzzaman’ın çok tatlı bir dili vardı,
‘Yunus Bey Karındaşım’ deyip bana bakardı.”
“Bir bilseniz bunu siz, ne de tatlı söylerdi,
Yıllarca kulağımda hep o sözler söylendi.
Bulunduğu yıllarda, çeşitli yollarla da,
Isparta veyahutta öteki iller ile
Mektuplaşıyordu o hep talebeleriyle.
Kırklı yılların başı ve dehşetli zulümler,
Hem din yıkıcılığı olan müthiş devirler.
O devirde mektuplar elden ele dolaştı,
‘Nur Postacıları’yla ilden ile ulaştı.
Güvercinler misali sanki gökte uçuyor,
İlden ile geçerken nice engel aşıyor.
Muhteşem Kahramanlar bu ‘Nur Postacıları’.
Zulme meydan okuyan bu ‘Nur Postacıları’.
Nurları ilettiler İlema’ya, Bedre’ye,
Kule Önü, İslam Köy, Sav’a ve Atabey’e.
Ve Risale-i Nurlar bu köylerde el ile
Yazılıp çoğaltıldı, dolaştı elden ele.
Nice fedakarlıklar, nice zahmetler ile,
Bazen öyle yazıldı bir köyde bin kalemle.
Öyle zatlar vardı ki, evinden hiç çıkmadan,
Yedi sekiz yıl boyu daim Risale yazan.
Tek başına bin adet Risale yazan vardı,
Bunları hep dağıtan ‘Nur Postacıları’ydı.
Böylece çoğaltıldı eller geçti yazıya,
Ulaştı Risaleler altı yüz bin nüshaya.
Kastamonu’nun köy ve kasabalarında da,
Yayılmaya başladı Risale orada da.
İnebolu, Taşköprü halkından gelen zatlar,
Nurları oralarda yazmaya başladılar.
Bediüzzaman Said Nursi sık, sık kırlara,
Çıkardı civardaki tepelere, dağlara.
En çok da Kastamonu kalesine çıkardı,
Yunus Çavuş’la burda hatıraları vardı.
Kastamonu Kalesi, yangın gözleyicisi,
Hem ramazan topçusu, Üstad’ın gözlemcisi,
Yunus Çavuş dilinden sadece bir hatıra:
“Üstad devamlı gelir otururdu burçlara,”
“Eserlerini tashih ederdi hep burada,
Dua ve ibadetle meşgul olurdu burda.”
“Bediüzzaman’ın çok tatlı bir dili vardı,
‘Yunus Bey Karındaşım’ deyip bana bakardı.”
“Bir bilseniz bunu siz, ne de tatlı söylerdi,
Yıllarca kulağımda hep o sözler söylendi.