Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

NİMETLERİN DEĞERİNİ FARKEDEBİLMEK (1 Kullanıcı)

sahin bey

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2007
Mesajlar
273
Tepki puanı
0
Puanları
0
NİMETLERİN DEĞERİNİ FARKEDEBİLMEK

Herkes Allah'ı ancak kendi aklı ve vicdanı ölçüsünde takdir edebilir. Aslında vicdan ve akıl insanın her konudaki kavrama yeteneği için geçerli olan bir ölçüdür. Yani bir insan güzelliği; iyiliği; etrafındaki şeylerin değerini ancak kendi kavrayış gücü oranında takdir edebilir. Bunların ruhta yaptığı etki her insan için farklıdır.

Kendilerine güzel bir manzara resmi gösterilen iki insanın gerek bu manzarayı yorumlamaları, gerekse bu manzara karşısında duydukları heyecan farklı olur. Aynı şekilde kendilerine bir gül gösterilen iki kişinin bunlar üzerindeki düşünceleri de tamamen farklı olabilir. Belki biri kendisine gösterilen gül karşısında sadece "güzel" deyip geçerken; diğer kişi gülün sadece kokusu üzerine bir kitap yazacak kadar derin bir tefekküre sahip olabilir. Tek bir çiçekte dahi Allah'ın yaratılış sanatının inceliklerini ve üstünlüklerini görebilir. Bu insanlardan birine gösterilen güzel renkli bir kuşun onun ruhunda oluşturduğu düşünceler ile diğer insanın bu kuşun kanatlarından aklına gelecek konular arasında da çok büyük farklılıklar olabilir. Bu kişi kendisine gösterilenler karşısında diğer birçok insanın yaptığı alışılmış tefekkürlerin çok dışına çıkabilir. Karşısındaki insana ilk defa düşüneceği yeni bakış açıları kazandırabilir. Tek bir kuşun kanadından yada bir gül yaprağından çıkaracağı hikmetler ile etrafındaki insanların dünyaya olan bakış açılarını değiştirebilir. Çünkü Allah insanların arasından vicdanını kullanabilenler için tek bir sineğin dahi öğüt almak; Allah'a yakınlaşmak için yeterli olabileceğini bildirmiştir:

"Şüphesiz Allah, bir sivrisineği de, ondan üstün olanı da, (herhangi bir şeyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuşkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek olduğunu bilirler; inkar edenler ise, "Allah, bu örnekle neyi amaçlamış?" derler. (Oysa Allah,) Bununla birçoğunu saptırır, birçoğunu da hidayete erdirir. Ancak O, fasıklardan başkasını saptırmaz." (Bakara Suresi; 26;

Allah'ın bu ayetle insanların dikkatini çektiği önemli bir nokta vardır. Buna göre insanlar arasından etraflarında gördüklerini vicdanları ile değerlendirip yorumlayanlar kazançlı çıkmaktadır. Önyargı ile dünya üzerindeki yaratılış delillerine bakanlar; bunların yaratılışındaki yüksek sanatı; sonsuz aklı görmekten kaçınanlar ise çok sınırlı ve dar bir görüşe sahip olurlar. Bir güzelliği ve nimeti kavrayışları da ancak bu sınırlar dahilinde olabilir. Yaratılmış olanların üzerlerinde taşıdığı güzellikleri; sanatı ve yüksek ilmi detayları görme yetenekleri hiçbir zaman olmaz. Bediüzzaman Said Nursi de bu insanların durumlarını şöyle bir örnek ile açıklamıştır:

"İkinci Temsil: Bir adam, elinde bir aynayı güneşe karşı tutar. O ayna miktarınca bir ışık ve yedi rengi câmi' bir ziya alır. O nisbetle Güneşle münasebettar olur, sohbet eder ve o ışıklı aynayı, karanlıklı evine veya dam altındaki bağına çevirse; güneşin kıymeti nisbetinde değil, belki o aynanın kabiliyeti miktarınca istifade edebilir…"

Bediüzzaman'ın örneğinde belirttiği gibi eğer insan olayları vicdanıyla değerlendirmez ise her konuda son derece kısıtlı kalmış olur. Bu durumda olayların gerçek yüzleri ile değil herzaman yansımaları ve zahirleri ile muhatap olur. Eğer insan bu şekilde elde ettiği bilginin kendisi için yeterli olduğunu düşünürse o zaman büyük bir yanılgıya kapılmış olur. Çünkü bir insan nasıl kırık camları olan bir gözlükle etrafına bakmak yerine; kendisine etrafını tam olarak görmesini sağlayacak sağlam camları olan bir gözlük almak isterse, dünya üzerindeki insanların da böyle sağlam bir bakış açısına ihtiyaçları vardır. Aksi bir görüş onlara hiçbir zaman doğruları göstermeyecek; eksik ve yanlış bilgiler ile dünyayı değerlendirmelerine neden olacaktır. Bu ise bir insanın Allah'ı gereği gibi takdir edememesi; dünyanın gerçek durumunu hiçbir zaman net bir şekilde görememesi demektir.

Oysa kırık camlı gözlüğünü bir kenara bırakıp vicdanının gözüyle dünyaya bakmaya karar veren bir insan Allah'ın sonsuz yaratma gücünü görmekten kaçınmaz. Aksine tüm görüşünü ve dikkatini bu konuda yoğunlaştırır. Dünya üzerindeki güzellikleri; Allah'ın varlığının tüm detaylarını görmek için istekli davranır. Gördükleri karşısında Allah'a sürekli bir şükür içinde olur. Bediüzzaman bu ahlaka sahip insanların durumunu ise şu şekilde tarif etmiştir:

"Diğeri ise aynayı bırakır, doğrudan doğruya güneşe karşı çıkar, haşmetini görür, azametini anlar. Sonra pek yüksek bir dağa çıkar, güneşin pek geniş şaşaa-i saltanatını görür ve bizzât perdesiz onunla görüşür. Sonra döner, evinden veya bağının damından geniş pencereler açar, gökteki güneşe karşı yollar yapar, hakikî güneşin daimî ışığı ile sohbet eder, konuşur. Ve böylece minnetdarane bir sohbet edebilir ve diyebilir: "Ey yeryüzünü ışığıyla yaldızlayan ve zeminin vechini ve bütün çiçeklerin yüzlerini güldüren dünya güzeli, gök nazdarı olan nazenin güneş! Onlar gibi benim evciğimi, bahçeciğimi ısındırdın ve ışıklandırdın, bütün dünyayı ışıklandırdığın ve yeryüzünü ısındırdığın gibi." Halbuki evvelki ayna sahibi böyle diyemez. O ayna kaydı altında güneşin aksi ise, izleri sınırlıdır, o kayda göredir."

Etrafındaki güzelliklere vicdanının gözü ile bakan, bu güzelliklerdeki asıl kaynağı ve sanatı görmeye çalışan insan kendisini büyük bir nimetin içinde bulur. Bu yönünü geliştirdikçe etrafındaki nimetlerin değeri ve bu nimetlerden aldığı zevk kat kat artar. Bir aynadan yansıyan akisten alınan zevk ile nimete doğrudan bakıldığında alınan zevkin kıyasının dahi olamayacağını öğrenir. Aynı Bediüzzaman'ın verdiği örneklerde olduğu gibi tüm beynini; düşüncesini; bilgilerini en son noktasına kadar serbest bırakarak Allah'ın yaratışındaki yüksek ilimden faydalanır. Bu ahlakın kendisine vereceği ufuk genişliğini; güzelliklerden zevk alma kabiliyetini hakkıyla kullanır. Karşısına çıkan varlıklardan; Allah'ın sonsuz rahmetine; dostluğuna ulaşır. Bunların hepsinin kendisini Allah'a yakınlaştırdığını kendi gözleriyle görür.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt