Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

“Niçin müslüman oldum?” (1 Kullanıcı)

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
43
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
İslâmiyet alkol, uyuşturucu ve domuz etini yasaklamaktadır. Bunları men etmesi, İslâmiyetin ne kadar muazzam bir din olduğunu ve zamanından ne kadar ilerde bulunduğunu göstermeye kâfidir.
Hollandalı Dr. R. L. Mellema, müslüman oluşunu şöyle anlatır:
Leiden Üniversitesi’nde şark dillerini incelemeye başladım. Ben, İslâmiyet, İslâm tarihi ve İslâmiyet ile alâkalı ilimler hakkında, o zamana kadar Avrupa dillerinde neşredilmiş birçok kitap okudum. Görevim icabı, uzun süre Pakistan’da kaldım.
Beni bir cuma namazına götürdüler. İbadeti büyük bir dikkat ile seyrettim ve dinledim. Üzerimde o kadar büyük bir tesir yaptı ki, âdeta kendimden geçtim. Artık kendimi müslüman olmuş kabul ediyor, müslümanların ellerini bir kardeş olarak sıkıyordum.
“Vaazdan çok etkilendim”
Daha sonra, daha küçük bir camie gittik. Bu camide çok iyi ingilizce bilen ve Pencab Üniversitesi’nde profesörlük yapan bir âlim vaaz verecekti. Vaaz verirken, kendisini dinleyenlere; “Bugün aramızda uzak bir yerden, Hollanda’dan gelmiş bir müslüman kardeşimiz var. Onun da iyi anlaması için, urdu diline daha fazla İngilizce kelimeler karıştıracağım” dedi ve çok güzel bir vaaz verdi. Ben dikkat ile dinledim.
Pakistanlı müslümanlar, bana hakiki müslüman olabilmek için, yalnız inanmanın kâfi olmadığını söylediler. İman ettikten sonra, herşeyden önce İslâmiyetin güzel ahlâkı ile ahlâklanmanın ve dinin emir ve yasaklarını yerine getirmenin lüzumunu anlattılar. İyi bir insanın, iyi bir müslüman olması için, maddeten ve mânen çok temiz olması lazım geldiğini anladım.
Beni müslüman olmaya sevkeden ve bütün kalbimle İslâm dinine bağlayan hususlar şunlardır:
1- Tek Allahın varlığı. İslâmiyet, bir tek büyük yaratıcı tanır. Bu büyük yaratıcı ne doğmuştur, ne doğurur. Bir tek yaratıcıya inanmak kadar mantıkî ve mâkul ne vardır? En basit düşünceli bir insan bile, bunu doğru bulur ve buna iman eder. İsmi Allah olan bu tek büyük yaratıcı, en büyük ilmin, en büyük hikmetin, en büyük kudretin ve en büyük güzelliğin sahibidir. Merhamet ve şefkati de sonsuzdur.
2- Allahü teâlâ ile kul arasında kimsenin bulunmayışı. İslâmiyette kul, Rabbi ile karşı karşıya gelir ve doğrudan doğruya Ona ibadet eder. Allahü teâlâ ile kul arasına, kimsenin girmesine
lüzum yoktur. İnsanlar, gerek dünyada, gerek ahirette yapılması gereken hususları, Allahü teâlânın kitabı olan Kur’an-ı kerimden, hadis-i şeriflerden ve İslâm âlimlerinin kitaplarından öğrenirler. Yaptıkları işlerin hesabını yalnız Allahü teâlâya verirler. Bir insanı ancak Allahü teâlâ mükâfatlandırır veya cezalandırır. Allahü teâlâ, hiçbir kulunu, yapmadığı bir işten mesul tutmaz ve hiçbir kuluna yapamayacağı bir işi emretmez.
3- İslâmiyetteki büyük merhamet. Bunun en açık ifadesi, Kur’an-ı kerimdeki, (Zor ile müslüman yapmak yoktur) mealindeki ayettir. Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam, bir müslümanın ilim öğrenmek için, icap ederse, en uzak yabancı memleketlere gitmesini emir etmektedir. Müslümanlara, müslümanlıktan evvel gelen hak dinlerin bozulmayan kısımlarına hürmet etmeleri de emir olunmaktadır.
“Irk, renk ayrımı yapılmıyordu”
4- Hangi ırktan, hangi milletten ve renkten olursa olsun, bütün müslümanların kardeş sayılması. Dünyada, yalnız müslümanlık bu büyük gayeye vasıl olmuştur. Hac zamanında, dünyanın her tarafından gelen yüzbinlerce müslümanın aynı ihram örtüsüne sarılarak secdeye kapanması, bütün müslümanların kardeş olduklarını bildiren muazzam bir ifadedir.
5- İslâmiyette maddiyat ile mâneviyata aynı kıymetin verilmesi. Diğer dinlerde, yalnız ruhtan, mâneviyattan ve anlaşılmaz bazı garip hususlardan bahsolunur. Hâlbuki, İslâm dininde hem beden, hem de ruh aynı derecede dikkate alınmış, insanlara yalnız ruh temizliği değil, beden temizliği için de lüzumlu bütün hususlar emir olunmuştur. İnsanın ruhî gelişmesini, bedenî ihtiyacı ile birleştirmiş ve onun maddiyatına hakim olarak, nasıl yaşaması icap ettiği, gayet açık bir surette beyan edilmiştir.
6- İslâmın, alkolü ve uyuşturucu maddeleri ve domuz etini haram etmesi, yasaklaması benim çok dikkatimi çekti. Kanaatıma göre beşeriyetin başına en büyük felaketleri getiren, alkol ve uyuşturucu maddelerdir. Bunları men etmesi, İslâmiyetin ne kadar muazzam bir din olduğunu ve zamanından ne kadar ilerde bulunduğunu göstermeye kâfidir.
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
43
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Herkesin günahı kendine

Herkesin günahı kendine

“İslâm dininin, Hıristiyanlık ve diğer dinler gibi birtakım hurafelere bağlı olmayan tertemiz, dürüst ve hakiki Allah dini olduğunu gördüm.”
Hollandalı Fazleddin Ahmed Overing müslüman olmasını şöyle anlatır:
İslâmiyet hakkında Avrupalılar tarafından yazılmış bazı kitaplar almıştım. Bunların çoğunda, İslâmiyet hakkında tam ve tarafsız bilgi verildiğini sanmıyorum. Buna rağmen Muhammed aleyhisselam hakkında yazılan yazılar, bende Onun şahsiyetine karşı büyük bir saygı doğmasına kâfi gelmişti. Fakat İslâmiyet hakkında öğrendiğim bilgiler, yanlış ve noksandı. Bana rehberlik edecek kimse de yoktu.
Nihayet, elime İslâmiyeti anlatan bir şiir geçti. Bu şiiri okurken, ne büyük bir heyecan duyduğumu size tasvir edemem. Bu şiir, kararsızlık ve ızdırap içinde çırpınan ve kendisine selamet yolunu gösterecek rehberi arayan bir ruhu ne güzel tasvir ediyordu!
İbadete layık sadece Odur
Bunu okurken, bu büyük şairin sanki benden bahsettiğini, benim, hakikati bulmak için yaptığım mücadeleleri ifade ettiğini sanıyordum. Şiirin her beyitinde beyan edilen fikirleri aynen kabul edemiyordum. Fakat aşağıdaki beyit tamamiyle benim düşüncelerime cevap veriyordu:
Ondan başka kimse yoktur; yalnız bir O vardır, / Ondan başka ibadete layık ilâh yoktur.
Ben, annemin arzusuna ve kendi merakıma da uyarak, din öğrenimi yapan bir yüksek okula kaydolmuştum. Bu okulda, talebelerin fikirlerini serbestçe söylemelerine müsaade ediliyor ve onların fikirlerine karşı büyük bir önem veriliyordu.
Verilen din dersleri, ancak bir insanın bilmesi gereken ana bilgilerden ibaretti. Bütün bunlara rağmen, okulun son imtihanında bana sorulan, “Dinler hakkındaki düşünceniz nedir” sorusuna karşı, benim, “İslâm dinine karşı büyük bir hürmet duyuyorum” diye cevap vermem, herhalde mektep müdürünü hayrete düşürmüştü.
O tarihlerde, ben İslâmiyete karşı büyük bir sevgi duymakla beraber, imanım tam teşekkül etmemişti. Daha bir şeye karar veremiyordum. O zamana kadar bana kilisenin telkin ettiği İslâm düşmanlığından tamamiyle kurtulamamıştım.
Bu sefer çok ciddî olarak ve Avrupalı yazarların kitaplarının tesiri altında kalmayarak, sırf kendi mantık ve düşüncem ile, İslâm dinini incelemeye başladım. O zaman, ne güzel hakikatlerle karşılaştım!
Birçok insanların, çocukken kendilerine telkin edilen dinden uzaklaşarak, müslümanlığı niçin kabul ettiklerini anlamaya başladım. Çünkü İslâmın birinci manası, insanın kendisi ve dünyası, Allahü teâlâya halis bir iman ve selamet içinde olması; ikinci manası ise, kendisini Allahına tamamiyle teslim etmesi ve Onun emirlerine itaat etmesi demekti.
Kur’an-ı kerimde bu hususta yazılı olan şeyleri aşağıda nakletmeye çalışacağım. Esas Arabîsinin o muhteşem ahenginden mahrum kalsa bile, gene bu sözler insanı çok cezbetmektedir.
Fecr suresinin yirmiyedinci ayeti ve devamında mealen, (Ey mutmainne olmuş nefs! Sen Ondan, O da senden razı olarak Rabbine dön! Benim salih kullarımın arasına katıl, benim cennetime gir) buyurulmuştur.
İşte yalnız şu ifade bile, İslâm dininin, Hıristiyanlık ve diğer dinler gibi birtakım hurafelere bağlı olmayan tertemiz, dürüst ve hakiki Allah dini olduğunu göstermeye kâfidir.
Gücü yetecek kadar yük
Hıristiyanların, insanların günahkâr olarak doğduğu ve yeni doğan bir çocuğun bile, kendisinden evvel gelenlerin günahlarını taşıdığı hakkındaki inancına karşı, Kur’an-ı kerimde Enam suresinin yüzaltmışdördüncü ayetinde mealen, (Herkesin kazandığı kendisinedir, kimse başkasının yükünü, günahını taşımaz) buyurulmuştur. Araf suresinin kırkikinci ayetinde ise mealen, (Biz insana ancak gücü yettiği kadar yükleriz) buyurulmuştur.
İnsan bunları okurken, bunların, Allah kelamı olduğunu kalbinde duymakta ve müslümanlığa seve seve iman etmektedir. İşte ben öyle yaptım ve Allahü teâlânın en doğru dini olan İslâmiyeti seçtim ve seve seve müslüman oldum.
04-Herkese Lzm Olan mn
 

mektubat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2006
Mesajlar
2,308
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
43
Konum
İstanbul
Web Sitesi
www.caglarnetwork.com
Batı’daki gizli müslümanlar

Batı’daki gizli müslümanlar

“Şuna eminim ki, Avrupa’da binlerce gizli müslüman var. Çünkü, binlerce Hıristiyan erkek ve kadın, İslâm dinini incelemiş ve onu tamamiyle benimsemiştir.”
Meşhur İngiliz yazar Hacı Lord el-Faruk Headley müslüman olmasını şöyle anlatır:
Niçin müslüman oldum? Belki bazı dostlarım ve arkadaşlarım, benim müslüman dostlarımın etkisi altında kalarak, müslüman olduğumu zannederler. Hâlbuki mesele hiç de böyle değildir. Müslümanlığı kabul etmem, uzun seneler süren tetkik ve tefekkür neticesidir.
Ben, İslâm dinini, ancak çok iyi inceledikten ve onun hakkında tam bir kanaat sahibi olduktan sonra, müslümanlarla temas ettim ve onların da kendi dinleri hakkında tıpkı benim gibi iman ettiklerini görerek, iyi bir dine girdiğimi anladım ve çok sevindim.
“Kimseyi zorlamayın!”
Kur’an-ı kerim, bir insanın bütün kalbi ile iman ederek, İslâmiyeti kabul etmesini emreder ve istemeyerek zorla dine girmeyi reddeder. İsa aleyhisselam da, kendi havarilerine, “Herhangi bir yere gittiğiniz zaman, oradakiler sizi kabul etmez ve dinlemezlerse, siz hemen oradan ayrılın, onları zorlamayın” demiştir.
Ben, hayatta birçok mutaassıp protestanlar gördüm ki, katolik talebe yurtlarına giderek, katolik talebeleri zorla protestan yapmaya çalışıyorlardı. Bu lüzumsuz gayretler ve zorlamalar, birçok kavgalara, dargınlıklara, anlaşmazlıklara sebep oluyor, insanları birbirine düşman yapıyordu.
Aynı manasız işleri, Hıristiyan misyonerler, müslümanlara karşı tatbik ettiler. Müslümanları Hıristiyan yapmak için, her şeyi göze aldılar. Onları türlü türlü vasıtalarla aldatmaya çalıştılar.
Para, iş, mevki vâdettiler. Hâlbuki, bu zavallı gafiller bilmiyorlardı ki, İsa aleyhisselamın hakiki emirlerini en iyi tatbik ve tasdik eden din, İslâmiyettir.
Hıristiyanlık o kadar bozulmuştur ki, İsa aleyhisselamın telkin ettiği hakiki Nasraniyet ortadan kaybolmuş, onun telkin ettiği bütün insanî hususlar unutulmuştur.
Bunlar, bugün ancak İslâmiyette vardır. O hâlde, ben müslüman olmakla hakiki, temiz Nasraniyete de kavuştum. Çünkü İsa aleyhisselamın emrettiği kardeşlik, birbirine bağlılık, merhamet, hüsn-i zan, eli açıklık, bugünkü Hıristiyanlarda değil, ancak müslümanlarda vardır.
Müslüman olduğum zaman, bana birisi bir mektup yazdı. Bu mektupta, “Siz, müslüman olmakla mahvoldunuz artık. Sizi kimse kurtaramaz. Çünkü, Allahın ilâhlığına inanmıyorsunuz” diyordu.
Bu zavallı adam, benim artık Allahü teâlâya inanmadığımı sanıyordu. Çünkü, onun kanaatine göre, Allahü teâlânın ilâh olabilmesi için, muhakkak üçlü olması lazım idi.
Hâlbuki bu ahmak bilmiyordu ki, İsa aleyhisselam da, temiz Nasraniyeti tebliğe başladığı zaman, Allahü teâlânın bir olduğundan bahsetmiş, hiçbir zaman, Onun oğlu olduğunu iddia etmemişti.
İslâmiyet, “Ancak bir tek Allah vardır” demekle, saf Nasraniyetin esas kaidesini ortaya koymuştu. Bugün, aklı başında olan bir insanın, bir tek Allahın varlığına inanması kadar mantıkî bir şey yoktur.
Ben, müslüman olmakla, hakiki tek Allaha inanıyorum ve İsa aleyhisselamdan sonra, onun temiz dinine eklenen birçok yalanları reddediyorum. Bu mektubu yazan ve onun gibi düşünen insanlara, ancak acımak lazımdır.
Hıristiyanlar ateist oluyor
Bugün Hıristiyanlar, günden güne dinlerini terkederek ateist (dinsiz) olmaktadırlar. Zira bugünkü Hıristiyanlık, normal, kültürlü bir insanı artık tatmin edememektedir. İnsanlar, körü körüne efsanelere inanmamakta, Hıristiyanlık inancını şüphe ile karşılamaktadır.
Buna karşılık, ben bütün hayatım müddetince, hakiki bir müslümanın, dininden şüphe ettiğini duymadım. Zira İslâm dini, insanların bütün ruhî ve bedenî ihtiyaçlarını, en mükemmel ve mantıkî tarzda tatmin etmektedir.
Şuna eminim ki, Avrupa’da binlerce gizli müslüman var. Çünkü, binlerce Hıristiyan erkek ve kadın, İslâm dinini incelemiş ve onu tamamiyle benimsemiştir. Fakat, resmen müslüman olunca, işlerini, memuriyetlerini kaybedecekleri ve ahbapları tarafından alaya alınacaklar korkusuyla, bir türlü müslüman olmaya cesaret edememektedirler.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt