Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Neyi Kurban Ettin? (1 Kullanıcı)

BULENT TUNALI

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ağu 2007
Mesajlar
2,307
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Konum
BURSA-m.k.paşa
Web Sitesi
www.bilsankimya.com
Kurban Türkçemizde teslimiyeti, içtenliği, fedakârlığı, sevgi ve hayranlığı ifade eden en güzel kelimelerden biridir.
Mesela, bir fikir ve dava uğruna kendini feda eden kimseye kurban oldu denilir. Bir kaza yada felakette ölenlere de felaketin kurbanları denir. Kurban olmak, kurban gitmek, kurban vermek, kurban etmek deyimleri büyük bir sevgiyi, bağlılığı ve fedakarlığı ifade etmektedir.
Dînî anlamda ise, Hak yolunda, Allah’ın emirleri gereğince, Allah’a şükrümüzün ve teslimiyetimizin bir nişanesi olarak O’na yakınlaşmaya vesile olmak için kesilen hayvanlara kurban denilmektedir.
Kurban denince aklımıza ilk gelen hiç şüphesiz Hazreti İbrahim ve İsmail’in hayat hikâyesidir. İbrahim’i İbrahim yapan önce candan geçmesi, ateşe atılırken hiç tereddüt etmeyip tam bir teslimiyetle “Allah bana yeter, O ne güzel vekildir” diyebilmesi, sonra da ciğerparesi oğlu İsmail’den geçebilmesiydi.
Hazreti İbrahim; birçok mücadeleden, imtihandan başarıyla çıkmış, Allah yolunda babasından ayrılmayı, kavmiyle ters düşmeyi, canını kurban etmeyi göze almış örnek peygamber.
Hazreti İsmail ise;İbrahim’in yıllar sonra doğmuş, kendisiyle aynı dini paylaşan itaatkâr oğlu. Yani her ana-babanın “gözümün nûru, sana kurban olurum” diyeceği bir evlattı.
O biliyordu ki, kurban olacaksa sadece Allah’a olmalıydı. Evlada, eşe, ana-babaya, paraya, makama kısacası dünyaya kurban olmak ateş demekti.
Onun için emreden Allah ise “ babacığım emr olunduğun şeyi yap” demeyi vazife bilen bir evlattı.
Hz. İbrahim’in şahsında şekillenen ve Muhammed Ümmetine görev ve hatırlatma olan bu hadise hepimizin hayatında her an yenilenmektedir. Kurban oluyorsak ne için oluyoruz, kurban ediyorsak neyi kurban ediyoruz? Bizim İsmail’imiz ne? Allah’a teslimiyet ve yakınlaşma imtihanını verebiliyor muyuz? İşte ilahi uyarı:
“Onlara de ki; eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, kadınlarınız, akrabalarınız, kabileniz, elde ettiğiniz mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız evler ve meskenler, size Allah ve Resulünden ve Allah yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin. Allah böyle fasıklar topluluğuna hidayet nasip etmez.” (Tevbe Suresi, ayet 24)
Kurbanlarımız aşkımız, sevgimiz, bağlığımız ve teslimiyetimizin simgesidir. Böylece Sevgiliye yaklaşır, aradaki bağları kuvvetlendiririz. Seven sevilene kurban olurmuş. Kurban olmakta aşkın ilk adımı sayılır. Âşık, işin başında kendini feda etmeli, nefsini kurban edebilmeli ve kendinden vazgeçebilmeli ki âşıklık iddiasında bulunsun. Aşk yolunda ilerleyebilsin.
Şair Fuzuli “canımı cânân eğer isterse minnet cânıma / can nedir kim, ânı kurban etmeyem cânânıma...” diyerek canın sevgili yoluna kurban edilmesini gerekli görür.
Hatta Fuzuli bunu yılda bir kez değil her an zaruri görür:
“Yılda bir kurban keserler halkı alem ıyd içinDem be dem saat be saat ben senin kurbanınam”
(Halk bayram için senede bir kurban keser ben her an, her saat senin kurbanınım)
Teşekkür borcundan kurtulmaya belki bir kurban gerekir amma sevgiliye yaklaşmak devamlılık gerektirir. Yani nefes başına bin defa kurban olurcasına yakınlaşmak…
Hayatı Hak yolunda kurban olan Esad Efendi benzer terennümde bulunur:
“Ey derde derman isteyen, yetmez mi dert, derman sana. Ey rahat-ı can isteyen, kurban olan candır sana.” Canı, verenin uğruna kurban etmeden ilahi aşk iddiasında bulunmak boşunadır.
Mehmet Akif “Leyla” adlı şiirinde, vatan ve millet aşkı ile ilahi aşk ve heyecanı inananların kalbine koymuş olan Allah’a sesini duyurmak ister. Vatan ve millet uğrunda şehid olanların gerçekte Allah’a kurban oluşlarını anlatır:
“Gel ey Leylâ, gel ey candan yakın cânân, uzaklaşma!
Senin derdinle canlardan geçen Mecnûn’la uğraşma
Düşün: bîçârenin en kahraman, en gürbüz evlâdı,
Kimin uğrunda kurbandır ki, doğrandıkça doğrandı?
Asırlar öncesinde Yunus, kurbanda koç kesiminin bir temsil olduğunu, gerçek kurbanın canı Allah yolunda feda etmek gerektiğini söyler.
“İsmailem Hakk yolunda, Canımı kurban eylerem; Çünkü bu can kurban sana, Ben koç kurbanı neylerem.”
Nefsi kurban etmeden, candan, maldan, evlattan geçmeden vuslat yolları temizlenmiyor. Her yıl kurbanımızla nefsimizi temizleriz. Kurbanın akan kanları, sahibini öfke, kin, nefret, ucup, riya, cimrilik ve benzeri manevi kirlerden, hastalıklardan temizlemelidir. Bu temizleyiş onu arındırır, canlandırır. Adeta her kurbanda yeniden diriliriz.
Sözün ustası Üstad Necip Fazıl şu dörtlüğü ile canı feda etme yollarından birini ne güzel ifade eder:”Her şey, her şey şu tek müjdede;Yoktur ölüm, Allah diyeneCanım kurban, başı secdede,İki büklüm, Allah diyene”
Bir başka alim ve şairimiz, nasıl ve kime kurban olunabileceğini yanık ve güzel ifadelerle terennüm ediyor:
“Evladu iyalden geçerek Ben Ravzana geldim. Ahlâkını meth etmede Kur’an diye sevdim
Kurbanın olam Şahı Rusül Kovma kapından Didârına müştak olan Yezdân diye sevdim”. (Hasan Basri Çantay)
Hak yoluna canı kurban edebilenler bugün bizim gönüllerimizde yaşıyorlar. Onlardan biri olan Yunus Emre de kime kurban olacağımızı öğretiyor.
“Canım kurban olsun senin yoluna Adı güzel kendi güzel Muhammed Gel Şefaat eyle kemter kuluna Adı güzel kendi güzel Muhammed”
Biz yine başa dönerek teslimiyet içine girip Hazret-i Hüdayi’nin diliyle Yaradana niyazdan başka çıkar yolumuz olmadığını, acziyet içinde O’na el açmanın kurtuluş olduğunu fark etmeliyiz.
“Kanı Eyyûb gibi bir sabra tâkat
Yâ İsmâîl-veş kurbâna cür’et
Meğer kim edesin fazlınla rahmet
Senindir kul senindir hükm efendi”
(Ya Rabbi, bizde Eyüp gibi sabra takat, İsmail gibi kurbana cüret ne gezer. Ya Rabbi hüküm de senindir, bu kul da senindir. Eğer ki sen fazlınla bize rahmet edersen ne mutlu bize)
Son söz yine Hüdayi Sultanımızın olsun
“Her kim dilerse bula yâr
Varlığını eyler nisâr
Cânın verir İsmâ’îl var
Kurbâna ermek isteyen”
(Kim ki yâre ulaşmak isterse, bütün varlığını onun yoluna saçsın, harcasın. Ki O’na yaklaşmayı arzulayan, kurbana ermek isteyen İsmail, bu yolda canını veriyor.) ¢
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt