......
Konuya nassların ışığı altında baktığımızda görüyoruz ki, Kur’ân-ı Kerim Allah’ın sevdiği, seveceği, hoşnud olacağı kimselerin çok olmasını istiyor. Diğer bir ifadesiyle, yeryüzünde Ümmeti Muhammed’in (sav), milletler muvazenesinde hakim bir unsur haline gelmesini istiyor. Aslında, bütün nesiler, salihler ve diğer makbul insanlar da, tertemiz nesillerinin çoğalmasını istemiş ve bu mevzuda sistemler geliştirmişlerdir.
Kur’ân-ı Kerim, Hz. Zekeriyya’nın, en samimi hislerler Allah’a yakarış ve yalvarışını, Sûre-i Âl-i İmrân’da şöyle dile getirir: “Orada Zekeriyya, Rabbine dua etti. Rabbim, bana nezdinden tertemiz bir zürriyet ihsan eyle! Şüphesiz Sen duayı hakkıyla işitensin, dedi.” (Âl-i İmran/38)
Dikkat edilecek olursa, Hz. Zekeriyya, sadece “zürriyet” değil, “tertemiz zürriyet” diyerek kayıtladı. Bu, “Allah’ı (cc) hoşnut, nebiyi memnun ve babayı mesut edecek, millet içinde mühim bir rükün olacak ‘tertemiz bir zürriyet’ ihsan eyle” demekti. Hz. İbrahim –Allah’ın salât ve selamı kâinatın Efendisi’ne ve O’nun üzerine olsun- de oğlu Hz. İsmail’le Kâbe-i Muazzama’yı inşa ederken Cenab-ı Hakk’a şöyle yalvarıyorlardı:
“Ey Rabbimiz! Bizi Sana boyun eğenlerden kıl! Neslimizden Sana itaat eden bir ümmet çıkar.. bize ibadet usullerimizi göster ve tevbelerimizi kabul et; zira tevbeleri kabul eden, O çok merhametli olan ancak Sensin.” (Bakara/128)
Onların zürriyetinden yüzlerce nebinin yanında, insanlığın yüzünün akı Hz. Muhammed’in (sav) neş’et etmesi, Cenab-ı Hakk’ın bu önemli duayı kabulünün ifadesidir. Ayrıca, bütün suleha-yı ümmet de hep şöyle yalvarmış ve Allah’tan salih nesiller istemişlerdir.
“Ve o kullar: Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl! Derler.” (Furkân/74)
Bunlar gibi daha değişik nasslarda, aile kurmanın semeresi olarak tertemiz nesillerin istendiğini görmek mümkündür. Evet bu duaların hemen hepsinde, tertemiz masum, günahsız, cürmü olmayan, müslim ve mümin nesillere dikkat çekilmiştir. Öyleyse konu, hanemizde neş’et edecek kimselerin çokluğu değil, keyfiyet derinlikleri ve mana köklerine bağlılıklarıyla, Allah nazarında makbul olmaları konusudur. Böyle bir makbuliyete ermenin de belli yoları ve yöntemleri olsa gerek.
ALINTI