Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Nemrud Neslinin Ahlaksızlığı. (1 Kullanıcı)

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
“Küfür tek millettir”… Bu ilâhî ihtarı idrâk edemeyenler küfrün, tarihte işlediklerine baksınlar. Nemrudlar’ın nesli dünde, bugünde aynı çizgide yollarına devam ediyorlar… Boyunları büküldüğünde aciz tavırlar içinde, ağlamaklı yalvarırlar. Kendilerine mühlet verilenlerden iseler eskiyi hemen unutur, gururdan, kibirden kuleler dikerler; nefisleri kudursun diye.

İbrahim Aleyhisselâm’ın mucizeleri karşısında önce kuduran, sonra perişan olan Nemrud şöyle diyordu:

“-Ya İbrahim, geldiğin için dünyalar benim oldu. Çünkü sana çok ihtiyacım var.

Nemrud kızıl kadife kaplı setten ağır ağır indi. Hazreti İbrahim’in yanına kadar geldi. Yakından daha korkunç bir haldeydi Nemrud… Dudakları çatlamış, gözleri ışığını kaybetmişti. Titreyen bir sesle şöyle yalvardı:

-Ya İbrahim. Tanrın sarayımı da, insanlarımı da ne hâle getirdi? Halbuki ben de, onlar da senin Tanrından bir azab gelebileceğini düşünmedik bile… Ben serserilerin en büyüğü, ahmakların en başı, oklarımın kana bulandığını söylemiştim (Allah’a attığı ok’u kastediyor) ama, bu afet başıma gelince ne olduğunu anladım. Bütün çabalarımın, bütün düzenlerimin ne kadar çirkin, çürük ve boş şeyler olduğunu gördüm. Ben meğer, senin Tanrının karşısında bir göz topraktan da çok küçük, çok kudretsiz, çok zavallı bir şeymişim.”

Âvanesi öldürülen, şehri yerle bir edilen Nemrud’a Âlemlerin Rabbi mühlet tanıdı. Bu aciz hâlinden kurtulup dikildiğinde, gurur ve kibir âbidesi olarak, gelen Meleğe şöyle diyordu:

“-Sus mel’un yabancı! Yeryüzünde benden büyüğü olamaz. Gökyüzünde de benden büyük olmasın diye ordularımı toplayacağım. Eğer sen İbrahim’in adamı isen, ikiniz birden gidin Tanrınıza haber verin. Askerlerini toplayıp karşıma çıksın, çarpışalım. Kim galip gelirse bu topraklar da, yeryüzü de onun olsun.”

Allah’a kabadayılık yapıyor!...

Sonra ne oldu?

Melek ona şöyle seslendi: “Ey Nemrud, ALLAH seni de ordularını da yarattığı en zaif bir mahluk ile mahveder. Meselâ bir sivrisinek!”

Nemrud kudurdu, hırsından deliye dönmüş olarak bağırdı: “Bir sivrisinek mi? Sen, benimle alay mı ediyorsun, miskin ? Bir sivrisinek bana da, ordularıma da ne yapabilir ki?”

Melek sükûnetini bozmadan cevabladı:
“Seni de, ordularını da perişan eder…” Etti de!

Bir sürü palavra, ‘tarihin tasdikindedir’ diye yutturulur. Asıl, tarihin tasdikinde olan bu hikmetlere nazar ederek herkesin aklını başına toplaması lâzım… Lüzumlu olandan kaçıp, gereksiz olana sarılanlar şu an dünyanın hercümercinden bir mânâ çıkaramıyorlarsa, yarını beklesinler.

Serserilerin en büyüğü, ahmakların başı olmak istemeyenler zamanı doğru değerlendirmeliler.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
NEMRUDUN SONU

Nemrud’un orduları sivrisinek ordularıyla perişan edildi. Kendisi sarayın bir odasına saklanıp kapıyı pencereyi kilitledi. Sinek orduları işlerini bitirmiş giderken Nemrud bir oh çekti… Kurtulmuştu.

Fakat ne o? Kulağının yanından vızıldayarak geçen bir sivrisinek… Mumları yaktı, her yana baktı. Bir şey yok… Birazdan yüzünün önünde bir öteye bir beriye uçan sivrisineği gördü. Ama nafile. Sinek burundan dalıp beyne doğru ilerlemeye başlayınca, Nemrud başını yumruklayarak nöbetçilere bağırmaya başladı. Hekimler geldi. Kimse ne olduğunu anlayamadı.

“Tam Peygamberler Tarihi” nden takib edelim :

“-Ona ne olduğunu ben biliyorum! Diye gürledi. Herkes başlarını kaldırıp da bu sözleri söyleyen adamı görünce hayret ettiler. Saray Nazırı:

-Söyle ey Kunturi, efendimize ne olduğunu söyle! Diye yalvardı.

Av sarayının hizmetlisi olan Kunturi Allah’a iman edenlerdendi. Hekimlere dönüpte:

-Boşuna uğraşmayınız. Onu bir sivrisinek bu hâle getirdi. Eğer bana inanmıyorsanız kendisine sorun. Çünkü ey Kalde’nin hekimleri, hükümdar, bir tek olan Allah’ın gazabına uğramıştır.”

Şimdi.

Tunus’un diktatörü Bin Ali’nin orduları karşısında kendini yakan işportacı gencin gücü neydi ki?... Bir sivrisinek mesabesinde olan bu genç bir diktatörün devrilmesine sebeb oldu. Devrilmesinin zamanı gelince vesilenin etkili veya etkisiz olması önemli değildir. Sonunda, zulmün âbad olmadığı, zalimin berbâd olduğu anlaşılıyor. Doğulu diktatörler ve onların Batılı efendileri bu yüzden batıyorlar.

Kunturi orada bulunanlara hakkı söylemeye devam ederken, sanki bugünün din düşmanlarının ağababası şeklinde cevab veriyor. Saray Nazırı;
“Susturun şu haini! Büyücü İbrahim’in dinine girenlerdendir o.” Ecevit de mecliste bir tek başörtülü kadına tahammül edemediği için şöyle hökelenmemiş miydi; “Şu kadına haddini bildirin.”

“Günlerce yemek yiyememek, uyku uyuyamamak yüzünden Nemrud, öylesine zayıflamış, küçülmüş, iki büklüm hâle gelmişti ki, yattığı muhteşem yatağın içinde bir leşden farksız görünüyordu. Artık, kendi başını yumruklamaktan yorulmuş, inleye inleye saray hizmetlilerinden birine bir tokmak verilmesini, bu tokmakla bu hizmetlinin durmadan kendi kafasına vurmasını emretmişti.”

Batı’nın iflasına benziyor… Yunanistan temerrüde düşerse Batı sallanır, bu sebeble kontrollü çöküş gerçekleştirmeliyiz, diyorlar. Yani biri Nemrud’un başına tokmakla nâzenin darbeler indirmeli ki, çok fazla acı çekmeden gebersin… İtalya sırada... Kurtarılamayacak kadar büyük diyorlar İtalya için, demek o da Nemrud’un başına inen bir tokmak. Fransa, İngiltere de nâzenin tokmaklar olarak sırada. En sağlam görünen Almanya’nın bile motorunun durduğunu söylüyor ekonomistler; o da nâzenin bir tokmak. ABD’nin Hâli meydanda!

Eee… Ne olacak bu Nemrud’un (Batı’nın) hâli diye sormaya gerek var mı?... Batı ve batıcıların battığı zaman dilimi yaşanıyor… Onların zamanı hele bir kapansın!

Biz yine de Nemrud’un son hâlini hatırlatalım.

Izdırabı dayanılamaz Hâl almıştı. Tokmak vuranlarda bıkmış usanmıştı. (Benzeri durum Şaron yahudisi. Devlete masrafı ağır gelen, dört beş senedir komada yatan bu adamı devlet çok masraf oluyor diye evine yolladı) Hiçbir kuvveti kalmadığı için uşaklar bile ondan korkmuyor, yüksek sesle şöyle diyorlardı: “Gebermedi gitti, nedir bu bize çektirdiği zahmet!”

Bazen tokmağı vuran hizmetçi yorulup dinlenmek istediğinde Nemrud:

-Hainler, Mel’unlar! Hepinizi astıracağım! Vurun kafama, vurun! Diye feryadı basıyor, sonrada saçını başını yolarcasına kendi kafasını yumruklayıp şöyle inliyordu:

“-Ey göklerin ve yeryüzünün Tanrısı! Ey büyük yaradan! Yeter artık, merhamet et! Sana karşı işlediğim günahlara tövbeler olsun! Canımı al da kurtar beni! Dayanamıyorum, bu azaba dayanamıyorum!”

Gebermedi gitti şu Batı emperyalizmi, nedir bu insanlığa çektirdiği zahmet!

Sonra.

Birgün Bâbil birden bire kana bulandı. Saray Nazırı taraftarlarıyla Kunturi taraftarları arasında şiddetli çarpışmalar oldu. Nemrud yatağından fırlayıp; askerlerim, kumandanlarım, hizmetlilerim, ne oluyor diye bağırmaya başladı. Başının içindeki o küçük mahluk gözlerine inmiş gibi görmesini engelledi. Koşarken duvara çarptı. Kafası kırıldı. Bir ayağı bir kolu da kırıldı.

“-Ölüyorum! Yetişin, kurtarın beni! Diye haykırdı durdu. Fakat sesine gelen olmadı. Dışarıda ise bir yığın halkın haykırışları arasından:

-Ey Kaldeliler! Bugünden sonra Kalde’nin hükümdarı efendiniz Kunturi’dir diye yükselen sesler duyuldu.

Kırılan kolu da kırılan bacağı da, kafasının içindeki acı kadar ona büyük bir azab veriyordu. Artık bağıramıyordu. Sadece kudurmuş bir köpek gibi uluyordu. Ağzından salyalar, gözlerinden yaşlar akıyordu.

O eski azametli, zalim hâlinden bir damla bir şeyi bile kalmamıştı. Bütün âlemlerin Rabbi tarafından affedilmediği için, aylardır süren azabı onu iskelet haline getirmişti. Gözleri, çukurlarından dışarı çıktı. Saray koridorlarının taş zemininde bir eli ile ve bir bacağı ile sürüklenmek istedi, yapamadı. Beyninin bir noktasına dayanan bıçaktan daha keskin bir acı onu yerinden sıçrattı, sonra yüzü koyun düştü, nefessiz ve hareketsiz kaldı.”

Darısı Batı’nın başına
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt