NEFSİN ARZULARI VE TERBİYESİ
Cenab-ı Hakk ( celle celaluhu ) Musa aleyhisselam'a şöyle vahyetti;
- Ey Musa! Eğer benim sana; konuştuğun sözün diline, kalbiden geçenlerin kalbine, ruhunun bedenine, görme gücünün gözüne ve işitme duyunun kulağına olan yakınlığından daha yakın olmamı istiyorsan Hazret-i Muhammede ( sallallahu aleyhi ve sellem ) e çokça salat ve selam getir!
Allahu Teala bir ayette şöyle buyurur;
"Ey İman Edenler Allah'tan Korkun Ve Herkes, Yarına Ne Hazırladığına Baksın.Allah'tan Korkun,Çünkü Allah,Yaptıklarınızdan Haberdardır"(36) ; burada yarından kast edilen kıyamet günü için yapılması gereken hazırlıktır.
Ey insan şunu iyi bilmelisin ki; şiddetle kötülüğü emreden nefis,senin için iblis'ten daha büyük bir düşmandır. Zira şeytan ancak nefsin heva ve azgın istekleri ile sana üstünlük sağlayabilir. Sakın ola, nefsin seni kuruntu ve boş emellerle aldatmasın! Çünkü nefis, yapısı gereği kendini güvende görür; gaflet içinde, rahat, tembel ve vurdum duymaz bir hayat sürmek ister. Sürekli olarak boş ve batıl şeylerin peşinde koşar. Ondan kaynaklanan her şey yanlış ve aldatıcıdır. Eğer nefsin isteklerini kabul eder ve onlara tabi olursan seni helâke sürükler. Onun ince hesaplarından gâfil olursan gaflet deryasında boğulursun. Nefsin arzularına dur deyip ona karşı gelmezsen, seni doğru cehenneme götürür.
Nefsin için asla hayra dönme ümidi yoktur. O, bütün belaların başı, rezaletlerin kaynağı, iblis'in hazinesi ve bütün kötülüklerin yuvasıdır. Onu, gerçek manasıyla ancak yaratıcısı tanıya bilir; “Allah'tan korkun , çünkü Allah , yaptıklarınızdan haberdardır.” (37) Yani insanların işlediği hayır ve şerlerin hepsini bilmektedir. İnsan, ahiret yurdu için neler yaptığı hususunda ömrünün geçen kısmı üzerinde şöyle bir düşünürse; bu tefekkür onun için kalbini yıkayıp temizleme yerine geçer. Nitekim Resul-i Ekrem ( sallallahu aleyhi ve sellem ) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur;
Bir saatlik tefekkür, bin yıllık ibadetten hayırlıdır! (38)
Yukarıdaki ifadeler Ebu'l-Leys'in tevsirinden alınmıştır.
Akıllı kişiye yaraşan şudur; geçmiş günahlarına tevbe etmeli, ahirete kendisini kurtaracak ve Allah'a yaklaştıracak amelleri düşünüp araştırmalı, uzun emelleri bırakmalı, tövbede acele etmeli, Allah'ı çokça zikretmeli, yasak ve haramları terk etmeli nefsin meşru olmayan isteklerine sabretmeli ve onu sabra alıştırmalı! Nefis gerçekte bir puttur, nefsine kulluk eden gerçekte puta kulluk etmektedir. Allah'a ( celle celaluhu) ihlasla ibadet eden kişide nefsi tepelenmiş demektir!
Rivayet edildiğine göre bir gün Malik b. Dinar ( radiyallahu anh ) Basra çarşısında yürüyordu. Dükkanın birinde incir gördü ve canı çekti. Parası olmadığı için ayakkabısını çıkardı ve dükkan sahibine uzatarak şöyle dedi;
-bana incir ver!
bakkal ayakkabıyı görünce “ Bu bir şey değmez!” diyerek inciri vermedi, bunun üzerine Malik gitti. Sonra orada bulunanlar bakkala;
- Bu kişinin kim olduğunu biliyor musun? diye sordular. Bakkal “ Hayır bilmiyorum!" dedi. Oradakiler, o kişinin Malik b. Dinar ( radiyallahu anh ) olduğunu söyleyince, bakkal bir tabak incir doldurup hizmetçisine verdi ve;
- Eğer bu inciri senden alıp kabul ederse sen hürsün! diyerek gönderdi. Malik b. Dinar'ın peşinden yetişen hizmetçi tabağı uzatarak;
- Buyurun!dedi. Malik'in almakta tereddüt ettiğini görünce;
- Buyurun, lütfen kabul edin, benim hürriyetim bunu kabul etmenize bağlı! dedi. Malik b. Dinar ( radiyallahu anh ) ona şöyle cevap verdi;
- Kabul etmem senin azat edilmeni sağlayacak fakat benim azap görmeme sebep olacaktır! Gencin ısrar etmesi üzerine dedi ki;
- Ben dinimi incir karşılığında satmamaya ve kıyamete kadar incir yememeye yemin ettim!
Yine anlattığına göre malik b.Dinar ( radiyallahu anh ) döşeğinde yatıyordu. Canı, bir bardak balı süte sıcak pideyi bandırarak yemek istedi. Hizmetçisi gidip istediğini getirdi. Malik b. Dinar ( radiyallahu anh ) onları eline aldı ve bir süre onlara baktıktan sonra;
- Ey utanmaz nefis! Otuz sene sabrettin, şurada azıcık bir ömrün kaldı! dedi ve elindeki bardağı fırlattı, nefsinin isteğine karşı sabreti ve vefat eti.
İşte Peygamberlerin, verilerin, sadıkların, aşıkların ve zahidlerin halleri böyle idi.
Süleyman ( aleyhisselam) şöyle der; "nefsini tepelemiş olan kimse, tek başına bir şehri fetheden kişiden daha büyük kahramandır."
Hazret-i Ali (k.v) der ki:
Ben ve nefsim, çoban ile koyun sürüsüne benzeriz. Çoban sürüyü bir taraftan toplandıgında diğer taraftan toplanır . Nefsini öldüren kimse rahmet kefenine sarılır ve keramet toprağına gömülür. Kalbini öldüren kimse lanet kefenine dürülür ve azap toprağına gömülür. “
Yahya b. Mu'az er-Razi ( radiyallahu anh ) derki:
“ İbadet ve riyazet ile nefsine cihat et! Riyazet; az uyumak,az konuşmak, canları incitmemek az yemektir. Çünkü az uyku iradede duruluğu sağlar; az konuşmak bir çok belaları önler; canlıları incitmemek, insanı hedefine ulaştırır ve az uyku nefsin azgın arzularını öldürür. Çok yemek kalbi katılaştırır ve nurunu giderir. Hikmetin nuru açlıkla elde edilir, oburluk yüce Allah'tan uzaklaştırır!"
Nitekim Peygamberimiz ( sallallahu aleyhi ve sellem ) şöyle buyurur:
“ Kalplerinizi açlıkla nurlandırınız!. Açlık ve susuzluk silahıyla nefsinizle cihad ediniz!. Açlıkla cenetin kapısını çalmaya ısrarla devam ediniz. Zira nefsini terbiye etmek için mücadele edenin mukafatı, Allah (celle celaluhu) yolunda cihad edenlerin mukafatına denktir. Allah teala katında, nefsin açlık ve susuzlukla terbiye etmekten daha sevimli bir amel yoktur. Midesini sürekli dolu tutan meleküt alemine asla girmez! Oburluğa devam eden ibadetten lezzet alamaz.” (39)
Hhazret-i Ebu Bekir-i sıddik ( radiyallahu anh ) şöyle buyurur:
"Rabbb’ime ibadetin zevkini alabilmek için; müslüman olduğumdan beri doyasıya yemedim. Yine Rabb'ime kavuşma iştiyakından dolayı kana kana su içmedim!;
Çok yemek ibadeti azaltır; zira insan çok yiyince vücut ağırlaşır, göz kapaklarına ağırlık çöker, azarlar gevşer. Bu durumdaki kimsenin elinden, kendini ne kadar zorlasa zorlasın, uykudan başka bir şey gelmez, çöplüğe atılmış bir ateş gibi olur. Bu ifadeler Minhacü'-tıre Abidin'd böyle geçmektedir.
Lokman Hekim oğluna şöyle demiştir:
- Oğlum! çok uyuma, çok yeme! çünkü bu ikisinde ölçüyü kaçıranlar kıyamet gününe, salih amel yönünden müflis olarak gelirler!
Bu ifadeler Münyetü'l-müfti'den alınmıştır.
Resulullah ( sallallahu aleyhi ve sellem ) şöyle buyurur:
“ Kalplerinizi oburca yiyip içerek öldürmeyin! çünkü, aşırı derecede sulanan ekinin öldüğü gibi kalpte ölür! “ ( 40 )
Salihlerden biri bu durumu şöyle açıklar: Mide,kalbin altında kaynamakta ve buharını kalbe üflemekte olan bir tencere gibidir. Mide ne kadar çok dolu olursa buharı o derecede çoğalacağından kalbi kirletip karartır. Bunun yanında çok yiyenin anlayışı az olur ve ilim öğrenemez. Çünkü oburluk anlayışı engel olur.
Rivayet edildigine göre, Yahya a.s.bir gün iblis'e rastlar, yanında bazı çengeller vardır. Yahya a.s.ona:
- Bunlar nedir? diye sorar. İblis derki:
- Bunlar, insanları avlamama yarıyan hevai istekleridir! Yahya ( aleyhisselam ) ;
- Onların arasında beni avlamaya yarayacak birşey var mıdır?
İblis şöyle der :
- Hayır,fakat bir gün fazlaca yemiştin,namaza sana ağırlık vermiştik!
Yahya a.s. Böyleyse bende doyasıya yemem!der.
İblis şöyle karşılık verir:
O halde bende bundan sonra kimseye nasihat etmem!
Ömründe bir defa karnını doyurmuş kimsenin başına bu hal gelirse; acaba ömrü boyunca hiç açlık çekmediği halde ibadete arzulu olduğunu söyleyene ne demeli?
yine Yahya a.s.'dan nakledildiğine göre: Birgün arpa ekmeği ile karnını doyurmuştu. o gece uykuya daldı ve gece zikrini yapamadı Allah teala ona şöyle vahyetti:
- Ey Yahya kendin için benim evimden daha hayırlı evmi buldun? yahut bana yakın olmaktan baha hayırlı bir muhitmi buldun?... İzzetim ve celalim hakkı için firdevs cennetine muttali olsaydın ve cehennemi hakikati ile kavrasaydın; gözlerinden yaş yerine irin akıtarak kumaş yerine demir elbise giyerdin!
Dip Notlar ;
36 – Haşr, 18.
37 – Haşr, 18.
38 - es-Suyuti, el-Cami’us Sağir, 2/1 ; el-Acluni, Keşfu’l-Hafa, 1004. es-Suyuti, “Bir saatlik tefekkür , altmış yıllık ibadetten daha hayırlıdır.” lafzıyla rivayet eder.
39 – Benzer bir lafızla rivayeti için bkz. ; et-Taberani, el-Taberani, el-Mu’cemu’l-Kebir, 11694; el-Heysemi, Mecma’u’z-Zeva’id, 18216
40 – Hafız Iraki , Tahricu Ahadisi’l-İhya’da , bunun aslını bulamadığını söyler.
KAYNAK ; İmam Gazali / Kalplerin Keşfi
Cenab-ı Hakk ( celle celaluhu ) Musa aleyhisselam'a şöyle vahyetti;
- Ey Musa! Eğer benim sana; konuştuğun sözün diline, kalbiden geçenlerin kalbine, ruhunun bedenine, görme gücünün gözüne ve işitme duyunun kulağına olan yakınlığından daha yakın olmamı istiyorsan Hazret-i Muhammede ( sallallahu aleyhi ve sellem ) e çokça salat ve selam getir!
Allahu Teala bir ayette şöyle buyurur;
"Ey İman Edenler Allah'tan Korkun Ve Herkes, Yarına Ne Hazırladığına Baksın.Allah'tan Korkun,Çünkü Allah,Yaptıklarınızdan Haberdardır"(36) ; burada yarından kast edilen kıyamet günü için yapılması gereken hazırlıktır.
Ey insan şunu iyi bilmelisin ki; şiddetle kötülüğü emreden nefis,senin için iblis'ten daha büyük bir düşmandır. Zira şeytan ancak nefsin heva ve azgın istekleri ile sana üstünlük sağlayabilir. Sakın ola, nefsin seni kuruntu ve boş emellerle aldatmasın! Çünkü nefis, yapısı gereği kendini güvende görür; gaflet içinde, rahat, tembel ve vurdum duymaz bir hayat sürmek ister. Sürekli olarak boş ve batıl şeylerin peşinde koşar. Ondan kaynaklanan her şey yanlış ve aldatıcıdır. Eğer nefsin isteklerini kabul eder ve onlara tabi olursan seni helâke sürükler. Onun ince hesaplarından gâfil olursan gaflet deryasında boğulursun. Nefsin arzularına dur deyip ona karşı gelmezsen, seni doğru cehenneme götürür.
Nefsin için asla hayra dönme ümidi yoktur. O, bütün belaların başı, rezaletlerin kaynağı, iblis'in hazinesi ve bütün kötülüklerin yuvasıdır. Onu, gerçek manasıyla ancak yaratıcısı tanıya bilir; “Allah'tan korkun , çünkü Allah , yaptıklarınızdan haberdardır.” (37) Yani insanların işlediği hayır ve şerlerin hepsini bilmektedir. İnsan, ahiret yurdu için neler yaptığı hususunda ömrünün geçen kısmı üzerinde şöyle bir düşünürse; bu tefekkür onun için kalbini yıkayıp temizleme yerine geçer. Nitekim Resul-i Ekrem ( sallallahu aleyhi ve sellem ) bir hadis-i şerifinde şöyle buyurur;
Bir saatlik tefekkür, bin yıllık ibadetten hayırlıdır! (38)
Yukarıdaki ifadeler Ebu'l-Leys'in tevsirinden alınmıştır.
Akıllı kişiye yaraşan şudur; geçmiş günahlarına tevbe etmeli, ahirete kendisini kurtaracak ve Allah'a yaklaştıracak amelleri düşünüp araştırmalı, uzun emelleri bırakmalı, tövbede acele etmeli, Allah'ı çokça zikretmeli, yasak ve haramları terk etmeli nefsin meşru olmayan isteklerine sabretmeli ve onu sabra alıştırmalı! Nefis gerçekte bir puttur, nefsine kulluk eden gerçekte puta kulluk etmektedir. Allah'a ( celle celaluhu) ihlasla ibadet eden kişide nefsi tepelenmiş demektir!
Rivayet edildiğine göre bir gün Malik b. Dinar ( radiyallahu anh ) Basra çarşısında yürüyordu. Dükkanın birinde incir gördü ve canı çekti. Parası olmadığı için ayakkabısını çıkardı ve dükkan sahibine uzatarak şöyle dedi;
-bana incir ver!
bakkal ayakkabıyı görünce “ Bu bir şey değmez!” diyerek inciri vermedi, bunun üzerine Malik gitti. Sonra orada bulunanlar bakkala;
- Bu kişinin kim olduğunu biliyor musun? diye sordular. Bakkal “ Hayır bilmiyorum!" dedi. Oradakiler, o kişinin Malik b. Dinar ( radiyallahu anh ) olduğunu söyleyince, bakkal bir tabak incir doldurup hizmetçisine verdi ve;
- Eğer bu inciri senden alıp kabul ederse sen hürsün! diyerek gönderdi. Malik b. Dinar'ın peşinden yetişen hizmetçi tabağı uzatarak;
- Buyurun!dedi. Malik'in almakta tereddüt ettiğini görünce;
- Buyurun, lütfen kabul edin, benim hürriyetim bunu kabul etmenize bağlı! dedi. Malik b. Dinar ( radiyallahu anh ) ona şöyle cevap verdi;
- Kabul etmem senin azat edilmeni sağlayacak fakat benim azap görmeme sebep olacaktır! Gencin ısrar etmesi üzerine dedi ki;
- Ben dinimi incir karşılığında satmamaya ve kıyamete kadar incir yememeye yemin ettim!
Yine anlattığına göre malik b.Dinar ( radiyallahu anh ) döşeğinde yatıyordu. Canı, bir bardak balı süte sıcak pideyi bandırarak yemek istedi. Hizmetçisi gidip istediğini getirdi. Malik b. Dinar ( radiyallahu anh ) onları eline aldı ve bir süre onlara baktıktan sonra;
- Ey utanmaz nefis! Otuz sene sabrettin, şurada azıcık bir ömrün kaldı! dedi ve elindeki bardağı fırlattı, nefsinin isteğine karşı sabreti ve vefat eti.
İşte Peygamberlerin, verilerin, sadıkların, aşıkların ve zahidlerin halleri böyle idi.
Süleyman ( aleyhisselam) şöyle der; "nefsini tepelemiş olan kimse, tek başına bir şehri fetheden kişiden daha büyük kahramandır."
Hazret-i Ali (k.v) der ki:
Ben ve nefsim, çoban ile koyun sürüsüne benzeriz. Çoban sürüyü bir taraftan toplandıgında diğer taraftan toplanır . Nefsini öldüren kimse rahmet kefenine sarılır ve keramet toprağına gömülür. Kalbini öldüren kimse lanet kefenine dürülür ve azap toprağına gömülür. “
Yahya b. Mu'az er-Razi ( radiyallahu anh ) derki:
“ İbadet ve riyazet ile nefsine cihat et! Riyazet; az uyumak,az konuşmak, canları incitmemek az yemektir. Çünkü az uyku iradede duruluğu sağlar; az konuşmak bir çok belaları önler; canlıları incitmemek, insanı hedefine ulaştırır ve az uyku nefsin azgın arzularını öldürür. Çok yemek kalbi katılaştırır ve nurunu giderir. Hikmetin nuru açlıkla elde edilir, oburluk yüce Allah'tan uzaklaştırır!"
Nitekim Peygamberimiz ( sallallahu aleyhi ve sellem ) şöyle buyurur:
“ Kalplerinizi açlıkla nurlandırınız!. Açlık ve susuzluk silahıyla nefsinizle cihad ediniz!. Açlıkla cenetin kapısını çalmaya ısrarla devam ediniz. Zira nefsini terbiye etmek için mücadele edenin mukafatı, Allah (celle celaluhu) yolunda cihad edenlerin mukafatına denktir. Allah teala katında, nefsin açlık ve susuzlukla terbiye etmekten daha sevimli bir amel yoktur. Midesini sürekli dolu tutan meleküt alemine asla girmez! Oburluğa devam eden ibadetten lezzet alamaz.” (39)
Hhazret-i Ebu Bekir-i sıddik ( radiyallahu anh ) şöyle buyurur:
"Rabbb’ime ibadetin zevkini alabilmek için; müslüman olduğumdan beri doyasıya yemedim. Yine Rabb'ime kavuşma iştiyakından dolayı kana kana su içmedim!;
Çok yemek ibadeti azaltır; zira insan çok yiyince vücut ağırlaşır, göz kapaklarına ağırlık çöker, azarlar gevşer. Bu durumdaki kimsenin elinden, kendini ne kadar zorlasa zorlasın, uykudan başka bir şey gelmez, çöplüğe atılmış bir ateş gibi olur. Bu ifadeler Minhacü'-tıre Abidin'd böyle geçmektedir.
Lokman Hekim oğluna şöyle demiştir:
- Oğlum! çok uyuma, çok yeme! çünkü bu ikisinde ölçüyü kaçıranlar kıyamet gününe, salih amel yönünden müflis olarak gelirler!
Bu ifadeler Münyetü'l-müfti'den alınmıştır.
Resulullah ( sallallahu aleyhi ve sellem ) şöyle buyurur:
“ Kalplerinizi oburca yiyip içerek öldürmeyin! çünkü, aşırı derecede sulanan ekinin öldüğü gibi kalpte ölür! “ ( 40 )
Salihlerden biri bu durumu şöyle açıklar: Mide,kalbin altında kaynamakta ve buharını kalbe üflemekte olan bir tencere gibidir. Mide ne kadar çok dolu olursa buharı o derecede çoğalacağından kalbi kirletip karartır. Bunun yanında çok yiyenin anlayışı az olur ve ilim öğrenemez. Çünkü oburluk anlayışı engel olur.
Rivayet edildigine göre, Yahya a.s.bir gün iblis'e rastlar, yanında bazı çengeller vardır. Yahya a.s.ona:
- Bunlar nedir? diye sorar. İblis derki:
- Bunlar, insanları avlamama yarıyan hevai istekleridir! Yahya ( aleyhisselam ) ;
- Onların arasında beni avlamaya yarayacak birşey var mıdır?
İblis şöyle der :
- Hayır,fakat bir gün fazlaca yemiştin,namaza sana ağırlık vermiştik!
Yahya a.s. Böyleyse bende doyasıya yemem!der.
İblis şöyle karşılık verir:
O halde bende bundan sonra kimseye nasihat etmem!
Ömründe bir defa karnını doyurmuş kimsenin başına bu hal gelirse; acaba ömrü boyunca hiç açlık çekmediği halde ibadete arzulu olduğunu söyleyene ne demeli?
yine Yahya a.s.'dan nakledildiğine göre: Birgün arpa ekmeği ile karnını doyurmuştu. o gece uykuya daldı ve gece zikrini yapamadı Allah teala ona şöyle vahyetti:
- Ey Yahya kendin için benim evimden daha hayırlı evmi buldun? yahut bana yakın olmaktan baha hayırlı bir muhitmi buldun?... İzzetim ve celalim hakkı için firdevs cennetine muttali olsaydın ve cehennemi hakikati ile kavrasaydın; gözlerinden yaş yerine irin akıtarak kumaş yerine demir elbise giyerdin!
Dip Notlar ;
36 – Haşr, 18.
37 – Haşr, 18.
38 - es-Suyuti, el-Cami’us Sağir, 2/1 ; el-Acluni, Keşfu’l-Hafa, 1004. es-Suyuti, “Bir saatlik tefekkür , altmış yıllık ibadetten daha hayırlıdır.” lafzıyla rivayet eder.
39 – Benzer bir lafızla rivayeti için bkz. ; et-Taberani, el-Taberani, el-Mu’cemu’l-Kebir, 11694; el-Heysemi, Mecma’u’z-Zeva’id, 18216
40 – Hafız Iraki , Tahricu Ahadisi’l-İhya’da , bunun aslını bulamadığını söyler.
KAYNAK ; İmam Gazali / Kalplerin Keşfi