Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Nefs Terbiseyesi... (Güzel Ahlak) Konu 2 (1 Kullanıcı)

Siyahgulsevdalisi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2006
Mesajlar
2,046
Tepki puanı
0
Puanları
0
Güzel Ahlâk

İnsanoğlu ancak güzel ahlâka sahib olmakla nefsâni hastalıklardan korunup ma'rifetullah mertebesine ulaşabilir.
Bir insanın, Hâlık ve mahlûkat yanında:
İzzet, şeref ve vekaarı,
Haysiyet, i'timad ve i'itabarı ahlâkıyla ölçülür.
Müslümanlık güzel ahlâk ile belli olur.
Cenâb-ı Hak:
1- "Emir olunduğun gibi dosdoğru ol!" (Hûd Sûresi:112) buyuruyor. Kezâ:
2- "Şübhe yok ki Rabbimiz Allah diyenler, sonra doğruluk üzere bulunanlar için korku yoktur. Mahzûn da olmazlar. Bunlar cennetliklerdirler. Yaptıklarının karşılığı olarak orada ebedî kalırlar." (Ahkaf Sûresi:13-14)
Kezâ:
3- Hayırlı işlerde acele ediniz. İyilik hususunda yarışınız? (Bakara Sûresi:147)
Hadîs-i Şerîflerde Peygamberimiz sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem buyuruyor:
4- "Güzel ahlâk Allah teâlâ'nın yüce ahlâkıdır."
5- "Güzel ahlâk, cennet ehlinin amellerindendir."
6- "Güzel ahlâk, dînin kabıdır. Bir kimsenin dîni, ahlâkının güzelliği ile ölçülür."
7- "Dînden sonra, aklın başı; kendisini, güzel ahlâk ile halka sevdirmek, iyi ve kötü kimselere karşı bol hayır yapmaktır."
8- "Güzel ahlâktan ayrılma! Çünkü: Ahlâk bakımından insanların en iyisi, dîn bakımından en güzelidir."
9- "Müslümanlık, güzel ahlâktır."
10- "Allah Teâlâ Hazretleri, bir kulunun hem dış görünüşünü, hem de içini ve ahlâkını güzel yaratıp da, sonra ateşte yakmaz."
11- "Siz insanların hepsine, malınızla iyilik etmeğe yetişemezsiniz. Öyle ise güler yüzlülükle, güzel ahlâk ile yetişiniz!"
(Böylelikle bütün insanlara iyilik yapmış olursunuz.) (İhyâ, cilt:6, shf:172)
12- "İçinizde en sevdiklerim, kıyamet gününde bana en yakın olananız, ahlâkı en güzel olanınızdır."
13- "İman bakımından, en olgun olanlarınız, ahlâkı en güzel olan mü'minlerdir ki, bunlarla hoş geçinilir. Bunlar insanlarla ülfet ederler ve kendileriyle ülfet olunur."
14- "Allah Teâlâ Hazretleri güzel ahlâkı sever, kötü ahlâkı sevmez."
15- "Bir insan ibadeti az olduğu halde güzel ahlâkı sayesinde, ahiret derecelerinin en büyüğüne ve konakların en şereflisine erişir.
İbadeti çok olan bir kul da, kötü ahlâkı yüzünden cehennemin en aşağı derecesini boylar."
16- "Sirke balı bozduğu gibi, kötü ahlâk da insanın iyi amellerini bozup fenalaşdırır."
17- "Gerçek Müslümanda:
- Allah'a karşı, günah yapmaktan, kendini alıkoyacak bir korunma duygusu,
- Sefîhe karşı gelebilecek bir yumuşak huyu,
- İnsanlar arasında kendisini hoş yaşatacak güzel bir ahlâk, olmalıdır.
Bunlardan birisi bile bulunmazsa, o kimsenin işlerinden hiç birine i'timad etmeyiniz!"
Güzel ahlâk, güneşin karı erittiği gibi günahları eritir."
18- "Bir insan, ahlâkı kötü oldukça, Allah Teâlâ'dan hep uzak kalır."
19- "Diliyle, eliyle insanları incitmeyen,
Başkaları kendisinden emîn olan,
Bir mü'min ve müslüman;
Îmânın ve müslümanlığın en yüksek mertebesini bulmuştur."
20- "Bir kul,
- Ahlâkını güzelleştirmedikçe,
- Öfkesini yenmedikçe,
- Kendisi için sevip istediğini, başkaları için de istemedikçe,
Olgun bir mü'min değildir."
21- "Bir kimse,
- Kalbi diliyle beraber,
- Dili de kalbiyle beraber olmadıkça,
- Sözü, işine aykırı olmaktan kurtulmadıkca,
- Komşuları şerrinden emîn olmadıkça,
Gerçekten mü'min değildir."
22- "Merhameti olmayan, merhamet görmez."
23- "Büyüklerini saymayan, küçüklerine şefkat ve merhamet göstermeyen bizden değildir."
24- "Yeryüzündekilere merhamet ediniz ki, göktekiler de size merhamet etsinler."
25- "Mü'min kişinin gönlüne sevinç havası esdirmek ve onun ihtiyacını karşılamak, bütün bir ömür nafile ibadetten, benim için daha sevimlidir."
26- "Ben ancak yüksek ahlâkı tamamlamak için gönderildim. (Peygamberlik vazifemin hedefi budur)."
Ahlâk hakkında Peygamberimiz sallallahu teâlâ aleyhi ve sellemin binlerce hadîs-i şerifi vardır.
Yukarıdaki hadîs-i şerîflerden de anlaşılır ki İslâm Dîni, güzel ahlâk ve fazilet dînidir.
Güzel ahlâk sahibi olmayanlar, ne kadar ilim, ibadet ve tâatle meşgul olsalar yine olgun ve kâmil müslüman sayılmazlar.
27- Bir gün Peygamber sallallahu teâla aleyhi ve sellem Efendimizin yanında, her gün oruç tutan, bütün gece namaz kılan bir kadından bahsetmişler... ve onu övmüşler. Sonra da:
- Yalnız huyu kötüdür. Diliyle komşularını incitir, rahatsız eder, demişler.
Bunun üzerine Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:
- "O kadında hayır yoktur; cehennemliktir." buyurmuşlar.
Bu da gösteriyor ki:
Mü'minin esas sıfatı güzel ahlâktır.

Vekar ve Hilm:
28- Peygamberimiz aleyhi's salâtü ve's-selâm ashabdan birine şöyle buyurdu:
- Sende Allah'ın sevdiği iki haslet vardır:
Hilm: Yumuşak huyluluk.
Vekar: Ağır başlılık.
29- "İnsanların ekserini cennete koyan:
- Allah korkusu
- Güzel ahlâkdır.
Cehenneme koyan, dil ve fuhşiyattır."
30- "Nefsimi kudret elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki:
Cennete ancak huyu güzel olanlar girerler."
31- "Allah Teâlâ, yumuşak, mülâyim, tatlı ve güzel yüzlü insanları sever."
32- Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem sordu:
- Cehennemin kimlere haram olduğunu bilir misiniz?
Ashab-ı kiram:
- Allah ve Resûlü bilir, dediler.
Bunun üzerine, Resûl-i Ekrem:
- Herkese yumuşak davranan, cana yakın olan kimseleredir, buyurdu.
33- "Nefsin için sevdiğin (hayrı), insanlar için de seversen, hakîkî müslüman olursun!"
Güzel ahlâk, gerçek müslümanın huyudur. Bütün insanların, güzel ahlâklı olması nizâm-ı âlem için şarttır.
Güzel ahlâklıya kafirler bile hürmet ederler.
Hayvanlarda bile güzel huylar görülür:
34- "Ruhu'l-Beyân Tefsiri"nde:
Köpek'de on güzel ahlâk olduğu beyan ediliyor. Üstâdın buyurduğuna göre:
"Bu on haslet-i hamîde'nin (güzel ahlâkın) her mü'minde muhakkak bulunması lâyıkdır ve gereklidir.":
1- Sadâkat:
Köpek sahibini terk etmez. Kovsa da bırakmaz, küsmez. Hizmet eder.
2- Kanâat:
Ne verilirse razı olur. Sofraya sokulmaz, bulduğu ile iktifâ eder. Yerine biri gelse onu oradan kovmaz.
3- Tevâzu:
Yattığı ve gezdiği yer, alelâde yerlerdir. Kendi için yüksek yer aramaz. Ne yedirilirse yer.
4- Tevekkül:
Yarını düşünmez, yerini yermez, erzak biriktirmez.
5- Teslimiyet:
Sahibini bırakmaz. Dövse de, ayağını kırsa da yine çağırınca gelir (kuyruğunu sallayarak) teslimiyyet gösterir. İyilik edeni bilir ve unutmaz.
6- Zühd:
Kendisini umûmî zuhûrâta bırakmıştır. Gelecek için bir düşüncesi ve hazırlığı ve esaslı bir bakımı yoktur.
7- Miskinlik:
Her yeri dolaşır. Bir şey verilirse alır, vermezlerse bakar geçer.
Kendini dokunmazlarsa, bir şey yapmaz; yoluna gider.
8- Uyanıklık:
Çok az uyur. Şehirlerin, köylerin sokakların da gece bekçisidir.
Hırsızları tanır, haber verir.
Evleri, bağları, bahçeleri, sürüleri korur.
9- İstiğnâ:
Çekingendir. Başkalarının nasîbine tecavuz etmez. (Kedi gibi sofralara sokulmaz) kabları bulaşdırmaz.
10- Edeb:
Köpek, haddini bilir. İnsanlar arasında ve hayvan cinsleri içinde, insanlara en çok hizmet edenlerdendir.
Emredilen işi tutar. Terbiyeyi kabul eder, terbiye edildiği zaman, tam bir liyakatla, çok büyük işler görür.
Sürü, kızak, ev, harb, bekçilik, keşif ve yitik bulma... işlerinde hizmetleri çoktur.
Bu on güzel ahlâk köpekde bulunmaktadır.
Halbuki bunlar, hâlis mü'minlerin ve sâdık mürîdlerin sıfatlarındandır.
Bir gün bir sohbetde bu bahsi okuyunca, kardeşlerden biri, duygulanarak:
"- Daha bir köpeğin sahib olduğu ahlâkı tam elde edemedik!.." diye ağladı ve sohbettekileri de ağlattı.
Yine hadîs-i şerîflerde buyurulur:
35- "Sizden biriniz kendisi için arzu ettiğini kardeşi için de arzu etmedikçe, imân etmiş olmaz."
36- "Kadın 4 şey için nikâh edilir:
- Malı,
- Soyu,
- Güzelliği ve
- Dîni.
Sen dindâr (İslâm îman ahlâkıyle mücehhez) kadını al; mes'ud olursun!"
37- Yedi sınıf insan vardır ki Allah Teâla onları hiç bir gölgenin bulunmadığı günde, arşın gölgesinde gölgelendirir:
- Adaletli devlet reisi,
- Allah'a ibadetle büyüyen genç,
- Kalbi mescidlere bağlı kimse,
- Allah için sevişen; birleşenler ve ayrıldıklarında bu sevgiyi devam ettirenler.
- Mevki sahibi olan güzel bir kadın tarafından arz-ı nefs için çağrıldığı zaman:
Ben Allah'tan korkarım! diyerek reddeden adam.
- Tenhalarda Allah'ı zikrederek, gözleri yaşla dolup taşan kimseler."
38- "İyiliklerin en mükemmeli, bir kimsenin baba dostlarını görüp, gözetmesidir."
39- Allah Teâlâ kudsî hadîsde buyuruyor:
"Benim rızam uğrunda sevişenler için, nebîlerni, şehîdlerin bile imrenecekleri derecede nurdan minberler vardır."
40- Allah Teâlâ buyuruyor:
"* Allah'a ibadet edin!
* Ona hiç bir şeyi şerîk koşmayın!
* Ana, baba akrabaya,
* Yetimlere, yoksullara,
* Yakın komşuya, yabancı komşuya,
* Yanınızdaki arkadaşa,
* Yolcuya ve
* Malik bulunduğunuz kimselere iyilik ediniz!"
Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz üç şeye çok dikkat ederdi:
* Başkaları ile çekişmezdi.
* Çok konuşmazdı.
* Faydasız şeylerle uğraşmazdı.
Üç hususta kendini tutardı:
* Kimseyi kınamaz, ayıblamazdı.
* Kimsenin ayıb ve kusurlarını araştırmazdı.
* Müstehak olan kimseye bile fena söz söylemezdi. Güzel nasihatlerde bulunurdu.
Hazret-i Hasan, babası Ali kerremallahu vecheh'den, O da Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den duyarak şu hadîsi naklederler:
"Muhakkak güzellerin en güzeli, güzel ahlâktır."

Allahümme salli alâ Seyyidinâ ve Nebiyyinâ ve Mevlâna Muhammedin ve âlihi ve sahbihi ecmâîn. Ve'l-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemin.

HAKÎKÎ MÜ'MİN
KARDEŞLİK

Mü'minler,
İmân, İlim, Amel-i Sâlih ve Güzel ahlâk sahibi olarak; kardeşlik için şu esaslara uymaları lazımdır:
Cenab-ı Hak, Hucurât Sûresinin onuncu ayetinde meâlen:
* "Mü'minler mutlaka kardeştirler. Onun için (herhangi bir anlaşmazlıkta) kardeşlerinizin arasını düzeltiniz ve Allah'dan korkunuz ki rahmete layık olasınız!" buyuruyor.
Kezâ,
Tevbe Sûresinin yetmiş birinci ayetinde meâlen:
* "Erkek, kadın bütün mü'minler birbirlerinin dostlarıdırlar (birbirlerini görüp gözetirler.)"
Enfâl Sûresinin birinci ayetinde meâlen:
* "Allah'dan korkun ve birbirlerinizin arasını düzeltin! (Anlaşmazlıklardan sakının! Aranızdaki geçimsizliklerini izâle edin!)"
Yine Enfâl Sûresinin kırkaltıncı ayetinde meâlen:
* "Birbirinizle nizâlaşmayın! Sonra içinize korku düşerek devletiniz elden gider!"
Mâide Sûresinin ikinci ayetinde meâlen:
* "İyilik ve takvâda birbirinizle yardımlaşın, fenalık ve düşmanlıkta yardımlaşmayın!"
Al-i İmran Sûresinin yüzüçüncü ayetinde meâlen:
* "Hepiniz birden Allah'ın ipine; İslâm Dînine sımsıkı sarılınız! ve fırkalaşmayınız: (Ayrılmayınız, parçalanmayınız!)" buyuruyor.
Bu ilahî emirleri tutmak mü'minler için lazımdır, vâciptir.
Mü'minlerin ancak kalbleri ve gâyeleri birleşdiği zaman Allah'ın yardımına ve felâhe erilir.
Cenab-ı Hak bir Hadîs-i Kudsî'de meâlen:
"Benim için sevişenlere, Benim için ziyaretleşenlere, Benim için birbirlerine ikram edenlere, Benim için birbirlerine itimad edip dost olanlara, Benim de mahabbetim ve yardımım tahakkuk etmiştir." buyuruyor.
Peygamberimiz Sallallahu aleyhi ve sellem hadîs-i şeriflerinde meâlen:
* " Gerçek mü'minlerin birbirlerine acımakta, Birbirlerini sevmekte, Birbirlerine şefkat göstermekte bir vücud gibi olduklarını görürsün!
Bu vücudun bir uzvu muzdarip olduğu taktirde diğer kısımları da uykuyu kaybedip ateşler içinde onun ızdırâbını duyarlar."
* Mü'minler birbirlerine kenetlenmiş binalar gibidirler.
Kezâ:
* Sizden herhangi biriniz, şahsı için arzuladıklarını mü'min kardeşleri için de arzulamadıkça iman etmiş olmaz.
* Birbirinize hased etmeyin! Birbirinizi helake sürüklemeyin! Birbirinize buğz etmeyin! ve kardeşçe Allah'a kul olun!
* Mü'min ülfet eder ve ülfet olunur. Ülfet etmeyende ve ülfet olunmayanda hayır yoktur.
Diğer tabirle:
* Mü'min sever ve sevilir. Sevmeyen ve sevilmeyende hayır yoktur.
* Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki:
İman etmedikçe cennete giremezsiniz! Birbirlerinizi sevmedikçe mü'min olamazsınız!!
Size, yaptığınız takdirde birbirinizle sevişeceğiniz bir şey söyleyeyim mi?
- Aranızda selâmı yayınız! (Birbirinizle daima selâmlaşınız!)
Resûl-i Ekrem sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem Medîne-i Münevvere'deki ilk hutbesinde:
"Yarım hurma ile de olsa birbirlerinize yardım ediniz! Onu da bulamazsanız gönle sürur veren doğru ve güzel bir söz veya tebessümle birbirinizi sevindiriniz!" buyurmuştur.
Hadîs-i Şerif'te meâlen:
"Mü'minlerin en mükemmeli ahlâkı güzel olandır."
Kezâ:
* Allah'ın kuvveti, yardımı, cemaatlaşanlarladır! buyuruluyor.
Rabbimizin emirlerini tutmak, Peygamberimizin sünnetlerine uymak, Hakiki mü'minlik icabıdır. Felâhımız bundadır. Biz de Allah'dan bunu istiyoruz! Hamd ve sena alemlerin Rabbine, Sâlat ve selâm Hak Elçisi Hazret-i Muhammed Mustafa'ya, Ve O'nun yolunda olanlara!

PEYGAMBERİMİZ (Sallallahu Aleyhi ve sellem)'İN ŞEMÂİLİ ve GÜZEL AHLÂKI

Şekil ve Şemâili:
Peygamberler ve bütün tarihi şahsiyetler arasında, şekil ve şemâili, en ufak hususiyetlerine varıncaya kadar, bilinen ve nesilden nesile naklolunan bir şahsiyet varsa, O da ancak Peygamberimizdir.
Bunun için, hemen bütün kaynaklarda Peygamberimizin şekil ve şemâiline yer verilmiş olduğu gibi, bu yolda ayrıca manzum ve mensur bir çok eserler de, kaleme alınmıştır.
Peygamberimizin, küçük yaşta yanına alarak büyüttüğü, yetiştirdiği, damad edindiği amcazadesi, en yakın Sahâbîsi ve halifesi Hz. Ali, Peygamberimizi şöyle tarif etmektedir:
"Peygamber (Sallallahu aleyhi ve sellem); ne uzun, ne de kısa boylu idi. O, herkesten ayrılan bir orta boylu idi.
El ve ayak parmakları irice, başı büyükçe idi.
Omuzları, dizleri ve bilekleri kemikli idi.
Göğsünden, göbeğine kadar çizgi halinde uzanan ince tüyler vardı.
Yürürken ayaklarını sürümez, adımlarını canlı ve uzun atar; sanki, yüksekten iner gibi önüne doğru eğilirdi.
Saçı, ne öyle kıvırcık, ne de, düzdü (hâreli idi.)
Yüzü, çok yuvarlak değildi.
Teni, kırmızı ile karışık beyazdı.
Gözleri, büyükçe idi. Göz bebeklerinin siyahı, pek siyahtı. Kirpikleri, sık ve uzundu.
Kendisi, ne zaif, ne de, şişmandı. Uzuvları kıllı değildi.
Bakmak istediği tarafa, bütün vücudu ile dönerek bakardı.
İki küreği arası enli, kendisinin Peygamber hâtemi olduğu omuz kürekleri arasındaki Peygamberlik hâtem'inden belli idi.
İnsanların en çoşkun ve en cömert gönüllüsü, en doğru sözlüsü ve en yumuşak tabiatlısı idi.
Kavim ve kabîle yönünden de, insanların en şereflisi idi.
Onu, birden bire görenler, manevi vakar ve heybetinden sarsılırlar, kendisini yakından tanıyınca da, Ona en derin sevgi ile bağlanırlardı.
Onun yüce haslet ve meziyetlerini anlatmak isteyen: (Ben, ne Ondan önce, ne de, sonra Onun bir benzerini görmedim!) demekten kendisini alamazdı.
Peygamberimizin Ahlâkı
Hz. Âişe'ye göre: Peygamberimizin ahlâkı, Kur'ân'dı. Peygamberimiz şahsı için, hiç bir zaman kin tutmaz ve öc almazdı. Bir şeye kızarsa, ona Kur'ân kızdığı için kızardı. Bir şeyi beğenirse, Kur'ân onu beğendiği için, beğenirdi.
Peygamberimiz, iki şey arasında muhayyer bırakıldığı zaman, muhakkak onların en kolay olanını seçerdi. Şayed, o kolay şey, günah bir şey ise, Peygamberimiz ondan da, insanların en uzak duranı olurdu. Ne kötü söz söyler, ne de, kimseye kötülük etmek isterdi.
Peygamberimiz, sözlerini bir birine ulamaz, uzatmazdı. Sözü, ayıra ayıra söyler, dinliyenlerin gönüllerine sindirirdi. Bir şeyi anlatırken de, kelimeleri tane tane söylerdi; O kadar ki, isteyen onları sayabilir, ezberleyebilirdi.
Enes b. Mâlik'in bildirdiğine göre; Peygamberimizin, -iyice anlaşılsın diye- sözünü bazan üç kerre tekrarladığı olurdu.
Yüzü gibi sesi de, güzeldi.
Ashabdan Abdullah b. Mes'ud, Peygamberimizin "Allahım! Beni güzel yarattığın gibi, ahlâkımı da güzelleştir!" diye duâ ettiğini bildirir.
Hz. Hasan'ın yine Peygamberimiz hakkındaki sorusuna Hind b. Ebî Hâle'nin verdiği cevaba göre;
"Resûlüllah, daima düşünceli idi. Onun susması, konuşmasından uzun sürerdi. O, lüzumsuz yere konuşmazdı. Söze başlarken de, sözü bitirirken de, Allahın adını anardı.
Konuşurken, kısa ve çok özlü kelimelerle konuşurdu. Sözleri gerçek ve yerinde idi. Konuşurken, ne fazla ne de, eksik söz kullanırdı.
Kimsenin gönlünü kırmaz, kimseyi hor görmezdi.
En ufak nimete bile saygı gösterir, hiç bir nimeti yermezdi.
Bir nimeti, ne hoşuna gittiği için över, ne de, hoşlanmadığı için yererdi.
Dünya ve dünya işleri için kızmazdı.
Fakat, bir hak, çiğnenmek istenildiği zaman, onun öcünü almadıkça, hiç bir şey kızgınlığının önüne geçemezdi.
Kendi şahsı ve işi için asla kızmaz ve öc almazdı.
Bir şeye işaret edeceği zaman (parmağı ile değil) bütün eli ile işaret ederdi.
Hayret ve taaccüb edeceği zaman, elinin duruşunu, tersine çevirirdi. (Yani avucu göğe doğru ise onu yere doğru, yere doğru ise, onu ğöge doğru çevirirdi.)
Konuşurken, el hareketi yapar, sağ elinin avucunu, sol elinin baş parmağının iç tarafına vurur, dururdu.
Kızdığı zaman, kızgınlıktan hemen vaz geçer ve kızdığını belli etmezdi.
Neşelendiği, ferahlandığı zaman, gözlerini yumardı. En fazla gülümsemesi, gülümsemekti. Gülümserken de, ağzındaki dişleri dolu taneleri gibi görünürdü."
Hz. Hüseyin'in sorusuna karşı, babası Hz. Ali de Peygamberimizi şöyle anlatır:
"Resûlüllah, meslisindekilere karşı daima güleçti, güzel huylu idi.
Onun esirgemesi, bağışlaması çoktu. Asla katı kalpli, acı dilli, hoşa gitmeyecek huylu değildi.
Kimse ile çekişmez, bağırıp çağırmazdı.
Kötü söz söylemezdi. Kimseyi, ayıplamazdı;
Pinti ve cimri değildi. Hoşlanmadığı şeye göz yumardı; umanı, umutsuzluğa düşürmezdi; hoşlanmadığı bir şey hakkında susardı.
Kendisini, üç şeyden alı koymuştu: Kimseyle çekişmezdi; çok konuşmazdı; faydasız, boş şeylerle uğraşmazdı.
Halkı da üç şeyde kendi haline bırakırdı: Hiç bir kimseyi ne yüzüne karşı, ne de, arkasından kınamaz, ayıplamazdı; hiç kimsenin ayıp ve kusurunu araştırmazdı. Kimseye, hakkında hayırlı ve sevaplı olmayan sözü söylemezdi.
Konuşurken, meclisinde bulunanlar, başlarına kuş konmuş gibi sessiz ve hareketsiz dururlardı. Sözünü bitirip susunca, söyleceklerini söylerler, fakat, onun yanında asla tartışmaz ve çekişmezlerdi. Birisi konuşurken, öbürleri susarlar, konuşmasını bitirinceye kadar onu beklerlerdi.
Resûlüllâh'ın yanında, en sonrakinin sözü ile, en öncekinin sözü farksızdı. Yani, onun huzurunda en sonra konuşan da, ilk önce konuşan gibi dikkatle dinlenirdi.
Meclisinde bulunanlar, bir şeye gülerlerse, O da, onlara uyarak güler, bir şeye hayret ederlerse, O da, onlara uyarak hayret ederdi.
Huzuruna gelen gariplerin, yabancıların sözlerindeki ve sorularındaki katılık, kabalık ve kırıcılığa, -Ashâbı da kendisi gibi hareket etsinler diye- katlanırdı.
"Bir ihtiyaç sahibinin ihtiyacını talep ettiğini gördüğünüz zaman, ihtiyacını ele geçirmesi için ona yardım ediniz!" derdi.
Gerçeğe uygun olmayan övmeyi kabul etmezdi.
Hakka tecavüz etmedikçe, kimsenin sözünü kesmez, hakka tecavüz edince de, ya onu men ederek sözünü keser veya o meclisten kalkıp giderdi."
İbn-i İshak, Îbn-Sa'd ve daha başkalarının da dediği gibi: Peygamberimiz çocukluk çağını bitirdiği zaman, yiğitlik ve insanlık bakımından insanların en üstünü; ahlâk güzelliği bakımından en seçkini; soysop bakımından en şereflisi idi. Konuya komşuya karşı insanların en iyi davrananı, sakinlik ve yumuşak huylulukta en ulusu idi. Doğru sözlülük ve güvenirlilikte insanların en başta geleni, kötülüklerden de, en çok sakınanı ve en çok uzaklaşanı idi.
Yüce Allah, her iyiliği, her üstün meziyeti onda toplamıştı.
Bunun için, kavmi arasında en çok (El-Emîn) diye anılırdı.

Allahümme Salli alâ Seyyidinâ ve âlâ âlihi ve sahbihi ve bârik ve sellim
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt