istikbal
Kayıtlı Kullanıcı
“Mücahede” şudur ki nefse acı, zor gelen,
Şeyleri yaptırmaktır ona mütemadiyen.
Mesela namaz kılmak ve her türlü ibadet,
Tabiatı icabı, zor gelir ona gayet.
Halbuki dinimizin men ettiği ne varsa,
Yani ona her günah tatlı gelir bilhassa.
İşte bu yüzdendir ki, bazı din büyükleri,
Nefisle uğraşmakta, gitmişlerdi ileri.
Mesela nefisleri yapsaydı bir kabahat,
Hemence cezasını verirlerdi kat be kat.
Ceza olarak ise, ibadet ederlerdi,
Çünkü nefsi emmare, istemez ibadeti.
Sahabe-i kiramdan, “Abdullah ibni Ömer,”
Bir vakit, cemaate, yetişmeseydi eğer.
Bir gece uyumadan, yapardı hep ibadet,
Zira o, kendisine etmişti böyle âdet.
Sahabeden biri de, bir gün bilâ ihtiyar,
Bir akşam namazını geciktirdi bir miktar.
Öyle çok üzüldü ki, buna o mübarek zat,
İki kölesi vardı, onları etti azad.
Bunlar, binlercesinden bir iki nümunedir,
Zira ufacık bir su, deryayı haber verir.
Nefsin ibadetlerden lezzet alması için,
Yanında olmalıdır, bir evliya kişinin.
Onun ibadetlerden zevk, lezzet aldığını,
Görüp o da zevk ile yapar her yaptığını.
Zira biri diyor ki, “Nefsimde ne zaman ki,
İbadet ve taatte gevşeklik olsa vâki.
Bir Allah adamının sohbetine giderim,
Çıkınca tatlı gelir bana ibadetlerim”
Böyle kâmil bir veli bulunmuyorsa eğer,
Onların hayatını okumak icab eder.
“Ahmet bin Zerrin” vardı gönül ehli, evliya,
Hep önüne bakardı bu kişi ekseriya.
Sebebini sordular, dedi ki “Cenab-ı Hak,
İbretle bakmak için, gözleri eyledi halk.
Zerreden Arş’a kadar, herşey nasıl muntazam,
Karışık hiçbir şey yok, bu ne âhenk, ne nizam.
Bu muazzam san’ata, bu sonsuz kâinata,
İbretle bakılmazsa, olur büyük bir hatâ.
Her zerre, bir ma’budun varlığını bildirir,
Ve her şey, o Allah’ın emriyle oluverir.
Tâbiinden “Alkame” adında bir zât vardı,
Nefsi ile çok fazla mücahede yapardı.
Dediler ki, “Efendim, acaba ne ki sebep,
Nefsinizle bu kadar uğraşıyorsunuz hep?”
Buyurdu ki; “Nefsimi çok fazla sevdiğimden,
Kurtarmak istiyorum, onu nâr-ı cahimden.”
alıntı
Şeyleri yaptırmaktır ona mütemadiyen.
Mesela namaz kılmak ve her türlü ibadet,
Tabiatı icabı, zor gelir ona gayet.
Halbuki dinimizin men ettiği ne varsa,
Yani ona her günah tatlı gelir bilhassa.
İşte bu yüzdendir ki, bazı din büyükleri,
Nefisle uğraşmakta, gitmişlerdi ileri.
Mesela nefisleri yapsaydı bir kabahat,
Hemence cezasını verirlerdi kat be kat.
Ceza olarak ise, ibadet ederlerdi,
Çünkü nefsi emmare, istemez ibadeti.
Sahabe-i kiramdan, “Abdullah ibni Ömer,”
Bir vakit, cemaate, yetişmeseydi eğer.
Bir gece uyumadan, yapardı hep ibadet,
Zira o, kendisine etmişti böyle âdet.
Sahabeden biri de, bir gün bilâ ihtiyar,
Bir akşam namazını geciktirdi bir miktar.
Öyle çok üzüldü ki, buna o mübarek zat,
İki kölesi vardı, onları etti azad.
Bunlar, binlercesinden bir iki nümunedir,
Zira ufacık bir su, deryayı haber verir.
Nefsin ibadetlerden lezzet alması için,
Yanında olmalıdır, bir evliya kişinin.
Onun ibadetlerden zevk, lezzet aldığını,
Görüp o da zevk ile yapar her yaptığını.
Zira biri diyor ki, “Nefsimde ne zaman ki,
İbadet ve taatte gevşeklik olsa vâki.
Bir Allah adamının sohbetine giderim,
Çıkınca tatlı gelir bana ibadetlerim”
Böyle kâmil bir veli bulunmuyorsa eğer,
Onların hayatını okumak icab eder.
“Ahmet bin Zerrin” vardı gönül ehli, evliya,
Hep önüne bakardı bu kişi ekseriya.
Sebebini sordular, dedi ki “Cenab-ı Hak,
İbretle bakmak için, gözleri eyledi halk.
Zerreden Arş’a kadar, herşey nasıl muntazam,
Karışık hiçbir şey yok, bu ne âhenk, ne nizam.
Bu muazzam san’ata, bu sonsuz kâinata,
İbretle bakılmazsa, olur büyük bir hatâ.
Her zerre, bir ma’budun varlığını bildirir,
Ve her şey, o Allah’ın emriyle oluverir.
Tâbiinden “Alkame” adında bir zât vardı,
Nefsi ile çok fazla mücahede yapardı.
Dediler ki, “Efendim, acaba ne ki sebep,
Nefsinizle bu kadar uğraşıyorsunuz hep?”
Buyurdu ki; “Nefsimi çok fazla sevdiğimden,
Kurtarmak istiyorum, onu nâr-ı cahimden.”
alıntı