Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Nefret Etme Hürriyeti (1 Kullanıcı)

kaniirfan

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ocak 2009
Mesajlar
647
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Osmanlı devrinde Rum ve Ermeni kökenli vatandaşların, ramazan günü Müslüman ahaliye saygısızlık olmasın diye alenen gündüz vakti yemek yemedikleri söylenir. Burada tabi ki hâkim otoritenin Müslümanlardan olması bir ölçüde belirleyici olsa da, bir saygı kültürü de toplumun kılcal damarlarına kadar nüfuz etmiştir. Geçmişin gayrimüslimlerine bir atıfta bulunarak sözü günümüzün, dedeleri Müslüman olan ama kendileri İslam'ın bütün değerlerine karşı alabildiğine saygısız duran insanlara getirmek istiyorum. Üsküdar Salacak sahil boyunca yürürken modern giyimli bir hanımın şu lafı beni ciddi şekilde düşündürmeye başladı. Hanımefendi diyor ki: "Üsküdar'ı hiç sevmiyorum, her tarafı dinci kokuyor."

Bir şehri dinci koktuğu için sevmeyen bir hanıma ayaküstü söylenebilecek hiçbir laf yoktu. Ama bu kafanın beslendiği kökleri iyiden iyiye tahlil edip, topluma sağlıklı bir inanç ve kültür haritası çizmek de yine bizim görevlerimiz arasındadır. Dinci kokuyor deyip, Üsküdar gibi nezih bir semti sevmemek nasıl hastalıklı bir kafanın ürünüdür; anlayabilmiş değilim. Bu tahammülsüz kafa nerelerden besleniyor? Bana göre; Türkiye'de bu hastalıklı kafanın beslendiği ana damarlarından biri de Hürriyet gazetesi...

26 Haziran 2009 tarihli Hürriyet gazetesinde Süleyman Demirkan imzalı haber şöyle diyor: Milli Eğitim Bakanlığı Örgün ve Yaygın Eğitim Kurumları İzcilik Yönetmeliği'ni değiştiren yeni yönetmelik taslağında, "Mevcut yönetmelikte yer alan izci andındaki "Tanrı" ibaresinin yerini yeni yönetmelikte "Allah" ibaresi aldı."

Hürriyet gazetesinin bu tavrını anlamakta güçlük çekiyorum. Bu millet yüzyıllar boyunca Allah denildiğinde, ibadet edilen bir yaratıcıyı anlamış ve kastetmiştir. Oysa Tanrı kelimesinin bu milletin köklerinde anlamını bulduğunu söyleyemeyiz. Burada anlamsız bir ısrarın kuyruğuna takılmaya gerek yok. Bu ısrarın bu millete ekleyecek hiçbir yararının olduğuna da inanmıyorum. Bunun kafa karıştırmaktan başka bir işe yarayacağını da düşünmüyorum.

Kavramlar kendi asli kullanıldıkları yerde anlamını bulurlar. Bizler Müslümanlara mahsus kavramlarla düşünme becerimizi kaybedecek olursak; bir köksüzlüğü de kabul etmiş oluruz. Bize belli bir kesim tarafından bir şeyler empoze edilmek isteniyor. "Aman canım, ha Allah ha Tanrı demişiz, çok mu mühim" diyenler de oluyor. Meseleyi bu kadar da basite indirgememek gerek; bilakis bu nokta tam da kırılma noktasıdır. Ben bir Müslüman olarak Tanrı kelimesinin kullanılmasından rahatsızlık duyabilirim. Bu rahatsızlığımın da makul gerekçelerini dini metinlerden referanslar bularak açıklayabilirim. Ama bu topraklarda "Allah" kelimesinden rahatsızlık duyulmasının hiçbir makul gerekçesi olamaz. Prof. Dr. Toşihiko İzutsu'nun Kur'an'da Allah Kavramı adlı kitabında bir şeyin altı çizilir; Allah kelimesini etimolojik olarak incelediğimizde, sadece kendine mahsus bir kelimedir ve onun yerine ikame edebileceğimiz ikinci bir kelime yoktur.

Türk bürokrasisine musallat olmuş bir kesim Allah kelimesinden bu kadar rahatsızlık duyuyorsa, bizim burada bu konuyu ele alıp konuşmamız gerekiyor.

Uluslararası izci lideri Dr. Mehmet Emin'den duyduğuma göre: 1950'den önce, Türkiyeli izciler Dünya İzcilik Bürosu'na kaydolmak istemişler. Ancak izci andında yer alan "Yaratana karşı vazifelerimi yaparım" maddesini, "Biz laiğiz, Tanrı anlayışı da nereden çıktı" diyerek izcilik faaliyetlerine katılmayı reddetmişler. Daha sonra bu maddeyi kabul etmeden kaydolamayacaklarını anlamışlar; çünkü izcilikte inanç boşluğu kesinlikle yoktur. 1950'den sonra kısmen inançlara saygılı bir yönetimin işbaşına gelmesiyle, toplumda bu algılar değişmiş, izci andı: "Yaratana, kendine ve topluma karşı vazifelerimi yapacağım" şeklinde yeniden düzenlenmiş ve 1950 yılında merkezi Cenevre'de bulunan Dünya İzcilik Bürosu'na üye olarak kabul edilmiştir. Bir izci, izci fuları takabilmek için önce izci yemini etmek zorundadır. İzci andı şöyledir:

"Allah'a (Tanrıya) ve vatanıma karşı vazifelerimi yerine getireceğime, izcilik töresine uyacağıma, başkalarına karşı yardımda bulunacağıma, kendimi bedence sağlam, fikirce uyanık ve ahlakça dürüst tutmak için elimden geleni yapacağıma şerefim üzerine ant içerim."

İzci andındaki Allah kelimesine bile tahammül edemeyen bir Hürriyet gazetesi var bu ülkede. İfade özgürlüğü deyip durdukları bu ülkede; ifade özgürlüğünün bize bakan bir tarafı da olmayacak mı? Benim de Hürriyet gazetesini yöneten bu kafadan nefret etme hürriyetim var. Bu nefreti elimden almaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.


Umut Bulut /milli gazete
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt