Ateşler içerisindeki ibrahim’in
Ateşleri bir baharistana çevirdiğini,
Bıçak altındaki ismail’in yeniden doğduğunu,
Sefine-i Nuh’u batırmak isteyen tufanların
Ancak Sahil-i Selâmete çıkmasına hizmet ettiğini,
Suikastlar içinde isa’nın
Denizler ortasında Musa’nın
Nasıl vuslata erdiğini anlayabildin mi?
Anlayamadın.
Yaaa, çelikten duvarlara çarpmış gibi,
Bir örümcek ağı karşısında,
Beyinleri dumura uğrayan müşriklerin
Düştüğü perişan halde yatan
Gizli hikmeti çözebildin mi?
Bir gergef gibi ömrünün
Her anını çile yumağıyla dokuyan
Hazreti Muhammed (SAV) ümmetim derken,
Sen nefsim dedin.
O, davam derken, sen hevam dedin.
O, davasını yüceltirken,
Sen hevanda cüceleştin.
Onun çağları peşinden sürükleyen
Davasından, sadece sarığı,
Sakalı, tesbihi, umresi, namazı kaldı.
Ne yazık ki, onları da bir türlü anlayamadın.
Kokularla süslediğin sakalın ruhunu,
Ruhunla mezcedemedin.
Dolayısıyla sakallı çocuk olmaktan da
Bir türlü kurtulamadın.
Başındaki sarık beyaz kefenin iken,
Yastığının altında ki ölümü
çoook uzaklarda zannettin.
Dünyanın oyuncaklarıyla evcilik oynarken,
Dünyanın elinde, oyuncaklaştığının
Farkına bile varamadın.
Bir adet haline getirdiğin beş vakit namazın,
Aynı safta omuz omuza namaz kıldığın
Kardeşini gıybet etmekten seni kurtaramadı.
Kalbine, gözüne, kulağına
El ve ayaklarına tutturamadığın oruçların,
Sadece midene münhasır kaldı.
Oruç tuttuğunu zannettin,
Ama aç kaldığını anlayamadın.
Başına tac ettiğin başörtüsü,
Sadece başını örtebildi.
Başının altındakiler ne yazık ki,
Başörtüsünden nasibini alamadı.
Çünkü başörtüsünü
Takva örtüsüyle birlikte örtmedin.
Gözlerin, kalbin ve duyguların çıplak kaldı.
Kendini fark ettirebilmek için aynanın karşısında
Çeşit çeşit kılıklara girdin.
Yapmacık gülüşlerle,
Hırsızlama bakışlarla,
Başkalarının duygularını
Çalmaktan utanmadın
Ruhunun çığlıklarına bedel sen gülüyordun. Düştüğünü ve düşürdüklerini anlayamadın.
Ah ki anlayamadınnn…
Burnunun dibindeki farzları görmezden gelip,
Sünnet diye defalarca umreye gittin.
Kabeyi tavaf ettin.
Yeryüzündeki iki milyar müslümanın
Sadece kemiyet olduğunu
Bir keyfiyet olamadığını hiç düşündün mü?
Düşündün mü, binlerce birlerimiz varken,
Nasıl ayrı kaldığımızı,
Nasıl parçalandığımızı?
Aynı camide, birlikte namaz kıldığın kardeşinin
Fakrı zaruretini, görmezden geldin.
O, ihtiyaçların pençesinde kıvranırken,
Sen seyrettin.
O, kışların dondurucu soğuklarını
Kemiklerinde ısıtırken,
Sen buğulu camların arkasında
tesbih çekiyordun.
Dünyada cennet kevserlerine denk bir lezzeti, kardeşinin acılarını dindirme lezzetini tadamadın.
O lezzeti felan duayı şu kadar okuyarak,
Alacağını zannettin.
Aldandın, aldandın…
Elindeki elmasları birkaç şekerlemeye
Değişen saf çocuklar gibi aldandın.
Hani hepimiz mümindik,
Hani birimizin ızdırabı hepimizin ızdırabıydı,
Hani şarkta bir müminin ayağına diken batsa, garptaki mümin rahatsız olacaktı hani,
Hani bir mümin öldüğü zaman sema ve arz onun ölümüne gözyaşı dökerdi hani,
Hani mümin yeryüzünün ziynetiydi,
Hani müminler bir vücudun azaları gibiydi,
Hani göz ağrısa bütün vücud, o acıyı, içinde hissedecekti hani,
Hani Hz Ebu Bekirin teslimiyeti,
Hani Hz Ömerin destanlaşan adaleti,
Hani Hz Osmanın dillerden düşmeyen hayâsı,
Hani Hz Âlinin Bahrı Umman gibi ilmi.
Hani Abdurrahman gibi zenginler.
Hani Ebu Zer gibi fakirler.
Hani Ensar-Muhacir gibi kardeşlikte yarışanlar nerede, nerede hani?
Anlayamadın, Ne yazık ki,
Bunları anlayamadın.
Artık anla... Ne Olur anla...
Anla ki Cennet ucuz değil.
Cehennem luzumsuz değil.
Anla ki, Cennete giden yol
Asfaltla döşenmemiş.
Anla ki, bedelini ödemediğin
Hiç birşeye sahip olamazsın.
Anla ki, dünyayı bize
Bizler zindan ediyoruz
İhmallerimiz, enaniyetimiz,
Samimiyetsizliğimiz…
Anla ki, Eyyup gibi Sabır
Erbaini doldurmadan,
Yusuf gibi yıllarca kuyu
Diplerinde çile çekmeden.
Yakuplar gibi gözlerini
Hasrete kurban etmeden olmaz.
Anla ki, İsmailler gibi bıçak altına yatmadan,
İbrahimler gibi, ya Allah deyip
Kendini ateşlere atmadan ,
Sefine-i Nuh gibi, tufanları yara, yara
Hedeflere gitmeden olmaz.
Anla ki, bir ömür boyu
Gözyaşlarını Ceyhun edip
Ümmeti için an be an, dem be dem
Alın teri döken Hazreti Muhammed (SAV) gibi
Alınları terletmeden olmaz.
Ve şunu çok iyi anla ki,
Başkalarının hayata âşık olduğu kadar
Ölüme âşık olunmadan asla olmaz.
Ateşleri bir baharistana çevirdiğini,
Bıçak altındaki ismail’in yeniden doğduğunu,
Sefine-i Nuh’u batırmak isteyen tufanların
Ancak Sahil-i Selâmete çıkmasına hizmet ettiğini,
Suikastlar içinde isa’nın
Denizler ortasında Musa’nın
Nasıl vuslata erdiğini anlayabildin mi?
Anlayamadın.
Yaaa, çelikten duvarlara çarpmış gibi,
Bir örümcek ağı karşısında,
Beyinleri dumura uğrayan müşriklerin
Düştüğü perişan halde yatan
Gizli hikmeti çözebildin mi?
Bir gergef gibi ömrünün
Her anını çile yumağıyla dokuyan
Hazreti Muhammed (SAV) ümmetim derken,
Sen nefsim dedin.
O, davam derken, sen hevam dedin.
O, davasını yüceltirken,
Sen hevanda cüceleştin.
Onun çağları peşinden sürükleyen
Davasından, sadece sarığı,
Sakalı, tesbihi, umresi, namazı kaldı.
Ne yazık ki, onları da bir türlü anlayamadın.
Kokularla süslediğin sakalın ruhunu,
Ruhunla mezcedemedin.
Dolayısıyla sakallı çocuk olmaktan da
Bir türlü kurtulamadın.
Başındaki sarık beyaz kefenin iken,
Yastığının altında ki ölümü
çoook uzaklarda zannettin.
Dünyanın oyuncaklarıyla evcilik oynarken,
Dünyanın elinde, oyuncaklaştığının
Farkına bile varamadın.
Bir adet haline getirdiğin beş vakit namazın,
Aynı safta omuz omuza namaz kıldığın
Kardeşini gıybet etmekten seni kurtaramadı.
Kalbine, gözüne, kulağına
El ve ayaklarına tutturamadığın oruçların,
Sadece midene münhasır kaldı.
Oruç tuttuğunu zannettin,
Ama aç kaldığını anlayamadın.
Başına tac ettiğin başörtüsü,
Sadece başını örtebildi.
Başının altındakiler ne yazık ki,
Başörtüsünden nasibini alamadı.
Çünkü başörtüsünü
Takva örtüsüyle birlikte örtmedin.
Gözlerin, kalbin ve duyguların çıplak kaldı.
Kendini fark ettirebilmek için aynanın karşısında
Çeşit çeşit kılıklara girdin.
Yapmacık gülüşlerle,
Hırsızlama bakışlarla,
Başkalarının duygularını
Çalmaktan utanmadın
Ruhunun çığlıklarına bedel sen gülüyordun. Düştüğünü ve düşürdüklerini anlayamadın.
Ah ki anlayamadınnn…
Burnunun dibindeki farzları görmezden gelip,
Sünnet diye defalarca umreye gittin.
Kabeyi tavaf ettin.
Yeryüzündeki iki milyar müslümanın
Sadece kemiyet olduğunu
Bir keyfiyet olamadığını hiç düşündün mü?
Düşündün mü, binlerce birlerimiz varken,
Nasıl ayrı kaldığımızı,
Nasıl parçalandığımızı?
Aynı camide, birlikte namaz kıldığın kardeşinin
Fakrı zaruretini, görmezden geldin.
O, ihtiyaçların pençesinde kıvranırken,
Sen seyrettin.
O, kışların dondurucu soğuklarını
Kemiklerinde ısıtırken,
Sen buğulu camların arkasında
tesbih çekiyordun.
Dünyada cennet kevserlerine denk bir lezzeti, kardeşinin acılarını dindirme lezzetini tadamadın.
O lezzeti felan duayı şu kadar okuyarak,
Alacağını zannettin.
Aldandın, aldandın…
Elindeki elmasları birkaç şekerlemeye
Değişen saf çocuklar gibi aldandın.
Hani hepimiz mümindik,
Hani birimizin ızdırabı hepimizin ızdırabıydı,
Hani şarkta bir müminin ayağına diken batsa, garptaki mümin rahatsız olacaktı hani,
Hani bir mümin öldüğü zaman sema ve arz onun ölümüne gözyaşı dökerdi hani,
Hani mümin yeryüzünün ziynetiydi,
Hani müminler bir vücudun azaları gibiydi,
Hani göz ağrısa bütün vücud, o acıyı, içinde hissedecekti hani,
Hani Hz Ebu Bekirin teslimiyeti,
Hani Hz Ömerin destanlaşan adaleti,
Hani Hz Osmanın dillerden düşmeyen hayâsı,
Hani Hz Âlinin Bahrı Umman gibi ilmi.
Hani Abdurrahman gibi zenginler.
Hani Ebu Zer gibi fakirler.
Hani Ensar-Muhacir gibi kardeşlikte yarışanlar nerede, nerede hani?
Anlayamadın, Ne yazık ki,
Bunları anlayamadın.
Artık anla... Ne Olur anla...
Anla ki Cennet ucuz değil.
Cehennem luzumsuz değil.
Anla ki, Cennete giden yol
Asfaltla döşenmemiş.
Anla ki, bedelini ödemediğin
Hiç birşeye sahip olamazsın.
Anla ki, dünyayı bize
Bizler zindan ediyoruz
İhmallerimiz, enaniyetimiz,
Samimiyetsizliğimiz…
Anla ki, Eyyup gibi Sabır
Erbaini doldurmadan,
Yusuf gibi yıllarca kuyu
Diplerinde çile çekmeden.
Yakuplar gibi gözlerini
Hasrete kurban etmeden olmaz.
Anla ki, İsmailler gibi bıçak altına yatmadan,
İbrahimler gibi, ya Allah deyip
Kendini ateşlere atmadan ,
Sefine-i Nuh gibi, tufanları yara, yara
Hedeflere gitmeden olmaz.
Anla ki, bir ömür boyu
Gözyaşlarını Ceyhun edip
Ümmeti için an be an, dem be dem
Alın teri döken Hazreti Muhammed (SAV) gibi
Alınları terletmeden olmaz.
Ve şunu çok iyi anla ki,
Başkalarının hayata âşık olduğu kadar
Ölüme âşık olunmadan asla olmaz.