NE KADAR ŞÜKRETSEK AZ
Yapılan bir iyiliğe karşı misliyle mukabele etmek, bu mümkün değilse en azından teşekkür ve dua ile karşılık vermek bir İslam ahlakı olmakla beraber insani bir vazifedir de. Çünkü her iyilik bir teşekkür ister. İyiliğe mukabele etmek ise fıtratın bir gereğidir. İnsani melekeleri sönmemiş her insanın, mukabele edemediği iyilik karşısında manevi bir eziklik hissettiği, psikolojik bir gerçek değil midir?
Evet, okulda, işte, misafirlikte vs. bize bir bardak çay ikram eden insana karşı bile teşekkürü bir borç bilir ve bunu bir kelime, bir tebessüm ile mutlaka ifade ederiz. Bu, insanın insanla irtibatının zaruri bir neticesidir. Ya insanın Yüce Yaratıcı ile irtibatı? Ya karşılıksız verilen binbir çeşit güzellik ve nimetlerin hatırını nasıl ödeyebiliriz?
Kainatta herşey, adeta bir başka yerde hazırlanmış ve insanın istifadesine arz edilmiş gibidir. Kimisi konserve, kimisi meyve şeklinde takdim edilen bu nimetlerle, yeryüzü adeta geniş bir nimet sofrası; bağlar, bahçeler de birer tablacı haline gelirler. İnsan, önüne konan bu nimet sofrasındaki nimetlere elini uzattıkça, gerçek nimet sahibini duymalı, O nu hissetmelidir.
Yapılan bir iyiliğe karşı misliyle mukabele etmek, bu mümkün değilse en azından teşekkür ve dua ile karşılık vermek bir İslam ahlakı olmakla beraber insani bir vazifedir de. Çünkü her iyilik bir teşekkür ister. İyiliğe mukabele etmek ise fıtratın bir gereğidir. İnsani melekeleri sönmemiş her insanın, mukabele edemediği iyilik karşısında manevi bir eziklik hissettiği, psikolojik bir gerçek değil midir?
Evet, okulda, işte, misafirlikte vs. bize bir bardak çay ikram eden insana karşı bile teşekkürü bir borç bilir ve bunu bir kelime, bir tebessüm ile mutlaka ifade ederiz. Bu, insanın insanla irtibatının zaruri bir neticesidir. Ya insanın Yüce Yaratıcı ile irtibatı? Ya karşılıksız verilen binbir çeşit güzellik ve nimetlerin hatırını nasıl ödeyebiliriz?
Kainatta herşey, adeta bir başka yerde hazırlanmış ve insanın istifadesine arz edilmiş gibidir. Kimisi konserve, kimisi meyve şeklinde takdim edilen bu nimetlerle, yeryüzü adeta geniş bir nimet sofrası; bağlar, bahçeler de birer tablacı haline gelirler. İnsan, önüne konan bu nimet sofrasındaki nimetlere elini uzattıkça, gerçek nimet sahibini duymalı, O nu hissetmelidir.