Kaan Erdem
Yönetici
- Katılım
- 9 Ara 2006
- Mesajlar
- 11,197
- Tepki puanı
- 230
- Puanları
- 63
Yoksa kendinizden şüpheli, yaşayışınızdan endişelisiniz de, nasıl bir mümin
olduğunuzu kontrol etmekten kaçınır mısınız? Diyebilirsiniz ki:
– Nasıl bir Müslüman olduğumu öğrenmek istesem dahi bunu tespit etmek mümkün mü?
Kim bilebilir kendisinin ne türlü Müslüman olduğunu? Gaybı Allah’tan başkası
bilemez?
Kendinizi kontrol etmek ister misiniz?
– Doğrudur. Böyle kesin bir tespitte bulunmak elbette mümkün olmaz. Şu kadar var
ki Resulüllah Efendimiz’in bildirdiği kadarıyla bilir, verdikleri ölçüleriyle
bir tespitte bulunabiliriz.
Yine sorabilirsiniz:
– Resulüllah Efendimiz böyle bir ölçü mü vermiş, tespitte mi bulunmuştur?
– Evet, söylemek istediğim de odur zaten. Onun bildirdiğini bildirmek, haber
verdiğini haber vermek. O ölçülerle kendimize bakıp bir tespitte bulunmak!
Öyle ise sabrınızı daha fazla zorlamayayım. Hemen Efendimiz’in haber verdiği
ölçüyü arz edeyim.
İşte size kendinizi tartmanız, derinliğinizi ölçmeniz için verilen ölçü:
– İşlediğiniz sevaptan ne kadar seviniyor, maruz kaldığınız günahtan da ne kadar
üzülüyorsunuz?
İşte size dini derinliğinizi gösteren ölçü, İslami ağırlınızı tartan tartı...
– İşlediğiniz sevaptan dolayı ne kadar seviniyorsanız o kadar müminsiniz.
İrtikap ettiğiniz günahtan da ne kadar üzülüp pişmanlık hissediyorsanız o kadar
iman kuvvetine sahipsiniz.
Diyelim ki, isteyerek yahut da istemeyerek bir hata işlediniz, bir günaha maruz
kaldınız. Allah’ın emrine aykırı, Resulü’nün sünnetine muhalif bir harekette
bulundunuz. Bundan sonra da bir üzüntü, bir pişmanlık alıp götürdü sizi.
İşte duyduğunuz bu üzüntünün derecesi, pişmanlığınızın şiddeti, dindarlıktaki
derecenizin göstergesidir. Ne kadar üzülmüşseniz o kadar imana sahipsiniz.
İmanınız o kadar kuvvetli, dindarlığınız da o nispette köklüdür!
Mesela, İslami bir hizmette bulundunuz, bir fedakarlığınız söz konusu oldu.
Hatta bu fedakarlıkta bulunurken biraz da zorlandınız. Nefsiniz size itiraz
etti. Ama sonunda nefsinizi yendiniz, fedakarlıkta bulundunuz. Bundan sonra da
içinizde derin bir sevinç ve mutluluk hissetmeye başladınız.
İşte sonunda duyduğunuz bu sevinç nispetinde Müslümansınız. Hissettiğiniz
mutluluk ölçüsünde dindarsınız.
Yani sevabınızdan dolayı ne kadar seviniyorsanız o kadar iman kuvvetine
sahipsiniz. Günahınızdan da ne kadar vicdan azabı çekiyorsanız o nispette
İslam’a bağlı, inancınıza sadıksınız. Öyle ise:
– Tebrik ederiz sizi, sevabınızdan dolayı seviniyor, günahınızdan dolayı da
üzülüyorsunuz...
Bu duygular, imanda samimiyetin, ihlasta sadakatin ifade ve işaretleridirler.
Öyle ise siz, sevaplarınızdan dolayı şükrediyor, günahlarınızdan dolayı da hemen
tövbe ve istiğfara yöneliyorsunuz demektir. Bunlar, sahibini kurtaran duygu ve
düşüncelerdir.
Bakınız Efendimiz (sas) Hazretleri ne buyuruyor:
– Mümin günahını, üzerine yıkılacak bir dağ gibi büyük görür, korkup üzüntü
duyar...
– Münafık ise günahını, burnu üzerine konmuş sinek gibi basite alır, korkmaz,
üzüntü duymaz.
– Korkulup üzüntü duyulan büyük günah tekrar edilmez, küçülür; korkulmayıp ısrar
edilen küçük günah ise aynı kalmaz büyür!..
İşte bunun için diyoruz ki:
– Kendinizi kontrol ediniz. Günahınızdan dolayı korkup üzüntü duyuyor musunuz?
Sevabınızdan dolayı da sevinip mutluluk hissediyor musunuz?
– Bu duygular bizim iç dünyamızı anlatmakta, böylece kendimizi de kontrol imkanı
vermektedir...
olduğunuzu kontrol etmekten kaçınır mısınız? Diyebilirsiniz ki:
– Nasıl bir Müslüman olduğumu öğrenmek istesem dahi bunu tespit etmek mümkün mü?
Kim bilebilir kendisinin ne türlü Müslüman olduğunu? Gaybı Allah’tan başkası
bilemez?
Kendinizi kontrol etmek ister misiniz?
– Doğrudur. Böyle kesin bir tespitte bulunmak elbette mümkün olmaz. Şu kadar var
ki Resulüllah Efendimiz’in bildirdiği kadarıyla bilir, verdikleri ölçüleriyle
bir tespitte bulunabiliriz.
Yine sorabilirsiniz:
– Resulüllah Efendimiz böyle bir ölçü mü vermiş, tespitte mi bulunmuştur?
– Evet, söylemek istediğim de odur zaten. Onun bildirdiğini bildirmek, haber
verdiğini haber vermek. O ölçülerle kendimize bakıp bir tespitte bulunmak!
Öyle ise sabrınızı daha fazla zorlamayayım. Hemen Efendimiz’in haber verdiği
ölçüyü arz edeyim.
İşte size kendinizi tartmanız, derinliğinizi ölçmeniz için verilen ölçü:
– İşlediğiniz sevaptan ne kadar seviniyor, maruz kaldığınız günahtan da ne kadar
üzülüyorsunuz?
İşte size dini derinliğinizi gösteren ölçü, İslami ağırlınızı tartan tartı...
– İşlediğiniz sevaptan dolayı ne kadar seviniyorsanız o kadar müminsiniz.
İrtikap ettiğiniz günahtan da ne kadar üzülüp pişmanlık hissediyorsanız o kadar
iman kuvvetine sahipsiniz.
Diyelim ki, isteyerek yahut da istemeyerek bir hata işlediniz, bir günaha maruz
kaldınız. Allah’ın emrine aykırı, Resulü’nün sünnetine muhalif bir harekette
bulundunuz. Bundan sonra da bir üzüntü, bir pişmanlık alıp götürdü sizi.
İşte duyduğunuz bu üzüntünün derecesi, pişmanlığınızın şiddeti, dindarlıktaki
derecenizin göstergesidir. Ne kadar üzülmüşseniz o kadar imana sahipsiniz.
İmanınız o kadar kuvvetli, dindarlığınız da o nispette köklüdür!
Mesela, İslami bir hizmette bulundunuz, bir fedakarlığınız söz konusu oldu.
Hatta bu fedakarlıkta bulunurken biraz da zorlandınız. Nefsiniz size itiraz
etti. Ama sonunda nefsinizi yendiniz, fedakarlıkta bulundunuz. Bundan sonra da
içinizde derin bir sevinç ve mutluluk hissetmeye başladınız.
İşte sonunda duyduğunuz bu sevinç nispetinde Müslümansınız. Hissettiğiniz
mutluluk ölçüsünde dindarsınız.
Yani sevabınızdan dolayı ne kadar seviniyorsanız o kadar iman kuvvetine
sahipsiniz. Günahınızdan da ne kadar vicdan azabı çekiyorsanız o nispette
İslam’a bağlı, inancınıza sadıksınız. Öyle ise:
– Tebrik ederiz sizi, sevabınızdan dolayı seviniyor, günahınızdan dolayı da
üzülüyorsunuz...
Bu duygular, imanda samimiyetin, ihlasta sadakatin ifade ve işaretleridirler.
Öyle ise siz, sevaplarınızdan dolayı şükrediyor, günahlarınızdan dolayı da hemen
tövbe ve istiğfara yöneliyorsunuz demektir. Bunlar, sahibini kurtaran duygu ve
düşüncelerdir.
Bakınız Efendimiz (sas) Hazretleri ne buyuruyor:
– Mümin günahını, üzerine yıkılacak bir dağ gibi büyük görür, korkup üzüntü
duyar...
– Münafık ise günahını, burnu üzerine konmuş sinek gibi basite alır, korkmaz,
üzüntü duymaz.
– Korkulup üzüntü duyulan büyük günah tekrar edilmez, küçülür; korkulmayıp ısrar
edilen küçük günah ise aynı kalmaz büyür!..
İşte bunun için diyoruz ki:
– Kendinizi kontrol ediniz. Günahınızdan dolayı korkup üzüntü duyuyor musunuz?
Sevabınızdan dolayı da sevinip mutluluk hissediyor musunuz?
– Bu duygular bizim iç dünyamızı anlatmakta, böylece kendimizi de kontrol imkanı
vermektedir...