Nasibin bir kuru ekmek
Musa aleyhisselam zamanında fakir bir mecusi vardı. Bu mecusi bir gün Musa aleyhisselama gelerek;
“Ya Musa, Rabbine dua et, bana da biraz dünyalık versin, söz veriyorum ben de O’na iman edeceğim” der.
Musa aleyhisselam;
“Olur, ben senin için dua eder, neticeden seni haberdar ederim” der. Birkaç gün sonra Musa aleyhisselam adamı bularak “
ü teala bana buyurdu ki; “O mecusinin bu dünyadaki nasibi bir kuru ekmekten fazla değil” der. Bunun üzerine Mecusi Musa aleyhisselama gücenerek, ailesiyle birlikte o şehirden ayrılır. Giderken yolda bir kuyudan su çekmek üzere kovayı daldırır. Bir de ne görsün! Kuyunun içi altın doludur. Çıkarabildiği ve devesine yükleyebildiği kadar altını alır yola devam eder. Nihayet bir şehre ulaşır. O beldenin namlı zenginlerinden olmuştur. Fakat adam çok cimridir. Altınlarını harcamaya kıyamaz, bir kuru ekmekle geçinir. Gel zaman git zaman, Musa aleyhisselamın yolu o şehirden geçer. Mecusi, Musa aleyhisselamı görünce hemen yanına koşarak;
“Ya Musa, hani benim bu dünyadaki nasibim kuru ekmekten fazlası olamazdı, hani hep fakir kalacaktım. Bak ben artık çok zenginim. Ne oldu, sen yalancı çıktın gördün mü?” der.
Musa aleyhisselam;
“Takdirinden sual olunmaz, Rabbime bunu da sorarım” diyerek oradan ayrılır. Ertesi gün adamın yanına giderek “Senin durumunu
ü teala’ya sordum, buyurdu ki;
“O kulumun dünyadaki nasibi bir kuru ekmekten fazlası değildir, biz bunca malı serveti, hanımının karnındaki çocuğuna verdik”
__________________