Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

NAMAZLAR (2 Kullanıcı)

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve selem-'in hayâtı Allâh'a ibâdetin ve en güzel kulluğun binbir nev'iyle lebâleb doludur. Günün hemen her ânına tekâbül eden bir nâfile namazı mevcuttur. Nâfile ibadetler kulu Allah'a daha çok yaklaştırır ve cennetteki mertebesini de yükseltir. Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve selem-:

"Müslüman bir kimse, farzların dışında nâfile olarak her gün Allah rızası için on iki rek`at namaz kılarsa, Allah Teâlâ ona cennette bir köşk yapar" (Müslim, Müsâfirîn 103. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu 1) buyurmuştur. Nâfile namazların, kıyâmet gününün dehşetli ânında hesâb verirken zor durumda kalan sâhibinin imdâdına yetişeceğini de yine Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve selem- haber vermiştir:

"Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar. Şayet farzlarından bir şey noksan çıkarsa, Azîz ve Celîl olan Rabb'i:

- Kulumun nâfile namazları var mı, bakınız? der. Farzların eksiği nafilelerle tamamlanır. Sonra diğer amellerinden de bu şekilde hesaba çekilir." (Tirmizî, Salât, 188)

Farz namazları cemaatle kılmaya âzamî derecede gayret eden Efendimiz -sallallahu aleyhi ve selem- nâfile namazlarını daha çok evinde kılmayı tercih eder ve şöyle buyururdu:

"Ey İnsanlar! Evinizde namaz kılınız. Zira farz namaz dışındaki namazların en makbûlü, insanın evinde kıldığı namazdır." (Buhârî, Ezân 81; Müslim, Müsâfirîn 213)

Farz namaz, her müslümanın yerine getirmesi zarûrî bir ibâdet olduğu için açıktan kılınması ve insanların bu ibadete daha sağlam bir şekilde yöneltilmesi gerekmektedir. Bu nedenle açıktan ve büyük bir cemaat şuuru içinde edâsı daha uygundur. Nâfile namazlar ise insanların irâdesine bırakılmış ihtiyârî ibâdetler olduğundan, Allâh'a vuslat yolunda yarışan kimselerin riyâ ve süm'a hendikaplarını daha kolay yenebilmeleri, evlerinde gizli olarak ibâdet etmelerine bağlıdır. Bu hususta diğer bir nokta da, evlerin namazla şereflenmesi ve bereketlenmesidir. Cemaatle namaza çok önem veren Müslümanların, evlerini namaz kılınmayan yerler hâline getirmemeleri de istenmektedir. Bu konuda mü'minleri uyaran Peygamber Efendimiz -sallallahu aleyhi ve selem- şöyle buyurmuşlardır:

"Namazınızın bir kısmını evlerinizde kılınız da oraları kabirlere çevirmeyiniz." (Buhârî, Salât 52; Müslim, Müsâfirîn 208)

1. Teheccüd Namazı (Gece Namazı):
Yatsı namazından sonra , daha uyumadan veya bir miktar uyuduktan sonra, kılınacak nafile namaza "gece namazı"denir. Bir miktar uyuduktan sonra kalkılıp kılınırsa "Teheccüd" adını alır. Teheccüd namazı iki rekettan on iki rekata kadardır. İki rekatta bir selam verilmesi daha faziletlidir. (Muhammed Bin Abdullah Hanî, Âdâb, s. 264)

Teheccüd namazı, Rasul-i Ekrem -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimize vacip yani farz hükmündeydi. Bu namaz O'nun ümmeti için sünnet-i müekkededir.

"Gece namazına devam ediniz. Zira bu sizden önceki salihlerin ibadetidir. Çünkü gece ibadeti, Allah'a yakınlık günahlara kefaret olup insanı bedeni hastalıklardan korur ve günahlardan uzaklaştırır." (Tirmizi, Deavât, 101)

Allâh Teâlâ çok sevdiği ve kâinâtı hürmetine yarattığı Habîb-i Edîb'ne daha fazla lütuflarda bulunmak için teheccüd namazını ona farz kılmıştı.

"Gecenin bir kısmında da sadece sana mahsus bir nafile olmak üzere uykudan kalk, Kur'ân ile teheccüd namazı kıl, Yakındır ki Rabbin seni bir makam-ı mahmuda eriştire." (el-İsrâ/17, 79)

Rasulullah -sallallâhu aleyhi ve selem- Efendimiz gece namazını hiç terk etmezdi. Öyle ki hastalanacak veya ağırlık hissedecek olsa oturarak kılardı. (Ebû Dâvûd, Tatavvu', 18) "Sabah namazından önce kılınan iki rek'at nâfile namaz dünyanın tamamından daha hayırlıdır." (Müslim, Salâtu'l-Müsâfirîn, 96) buyururdu. Gözümün nûru diye tavsif ettiği namazı geceleri daha bir iştiyak ve arzû ile kılardı. Ayakları şişecek kadar kendinde geçerek kıldığı teheccüd namazına olan iştihâsını şöyle dile getirmişti:

"Allâh her peygamberde belirli birşeye karşı aşırı bir istek yaratmıştır. Benim en çok hoşlandığım şey de gece ibâdetidir..." (Heysemî, Mecmau'z-zevâid, II, 271)

Allâh'a yaklaştıran en mühim ibâdet olması hasebiyle ümmetinin de bu nimetten nasiblenmelerini arzû ederlerdi. Öncelikle yakın akrabasından tebliğe başlayan Efendimiz, bir gece Ali ile Fâtımâ -radıyallâhu anhümâ-'nın kapısını çalmış ve onlara:

- "Namaz kılmayacak mısınız?" (Buhârî, Teheccüd, 5) buyurarak geceyi boş geçirmemelerini istemişti.

Diğer ashâbına da:

"Aman gece kalkmaya gayret edin! Çünkü o sizden önceki sâlih kimselerin âdeti ve Allah'a yakınlıktır. (Bu ibâdet) günahlardan alı kor, hatalara kefâret olur ve bedenden dertleri giderir." (Tirmizî, De'avât, 101) buyurarak onları huzûrun kaynağına yöneltmek istemişti.

Âile içinde kadın ve erkeğin Allâh'a ibâdet ve sâlih ameller işleme husûsunda birbirlerine destek olmalarının önemine dikkat çeken Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem- bilhassa gece namazına kalkmada bu yardımlaşmanın daha da önemli neticeler hâsıl edeceğini şöyle ifâde etmiştir:

"Geceleyin kalkıp namaz kılan, hanımını da kaldıran, kalkmazsa yüzüne su serperek uyandıran kimseye Allah rahmet etsin. Aynı şekilde geceleyin kalkıp namaz kılan, kocasını da uyandıran, uyanmazsa yüzüne su serperek uykusunu kaçıran kadına da Allah rahmet etsin." (Ebû Dâvud, Tatavvu, 18, Vitir, 13)

2. İşrak Namazı:
İşrak namazı, Güneş bir iki mızrak boyu yükseldikten, yani güneş doğduktan kırk-elli dakikalı zaman geçtikten sonra kılınır.

Saati olmayan bir kimse, çenesini göğsüne yapıştırarak güneşe bakar, şayet güneşi bu vaziyetteyken göremiyorsa, kerahat vakti çıkmıştır. Bundan sonra artık İşrak namazı kılınabilir.

İşrak namazı iki rekatır. Bu namazın fazileti hakkında Fahr-ı Kainat -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurur.

"Bir kimse sabah namazını cemâatle kıldıktan sonra oturup güneş doğuncaya kadar zikir ile meşgul olsa, güneş doğunca da iki rekat (İşrak) namaz kılsa, bir nafile hac ve umre sevabına nail olur." (İhyâ, I. 336)

3. Duhâ (Kuşluk) Namazı:
Kuşluk vaktinde kılınır. Kuşluk vakti, güneşin doğmasından itibaren şer'î günün dörtte biri kadarki bir zamanın geçmesiyle başlayan vakte denir. Şer'î gün, Fecr-i sadığın doğmasından (imsaktan) başlayıp güneşin batmasına kadar devam eden güne denir. Örfî gün ise, güneşin doğmasından başlayıp batmasına kadar devam eden gündür. Şer'î gün, imsaktan başladığı için örf'î günden bir saat kırk beş dakika daha uzundur. Kuşluk namazı için en uygun zaman, günün yükselmeye başladığı, deve yavrularının artık sıcaktan gezemez olduğu zamandır. (Şah Veliyullah Dihlevi, Hüccetulâhi'l Bâliga c. 2, s. 53.) Niteki bir hadîs-i Şerîfte:

"Kuşlu namazı, deve yavrusunun ayakları sıcaktan kızdığı zamandır." Buyurulur. (Müslim, Misâfirîn, 143)

Duhâ (kuşluk) namazı dediğimiz nafile namaz bu andan itibaren kılınır. Zeval vaktine yarım saat kalıncaya kadar devam eder. İki rekattan on rekata kadar kılınır.

Kuşluk namazının üç derecesi vardır:

Birinci Derecesi: Kuşluk namazının en az miktarı, iki rekattır ve insanoğlunun her bir eklemine karşılık, vermesi gereken sadakanın yerini tutar. Allah Teala'nın, her organı, her eklemi sağlıklı kılması, büyük bir nimettir. Ve ona hamd edilmesini gerektirir. Ebû Zer-radıyallahü Anhâ-'den rivayete göre Rasul-i Ekrem -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurur:

"Bir kimse kuşluk namazının iki rekatına devam etse, günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile affolunur." (Tirmizi, Vitr, 15)

İkinci Derecesi: Kuşluk namazını dört rekat olarak kılmaktır. Bu konuyla ilgili olarak Allah Teala' bir kutsi hadisinde şöyle buyurur:

"Ey Ademoğlu! Günün evvelinde benim için dört rekat namaz kıl ki, ben de günün sonunda seni kollayayım" (et-Terğip ve't-terhib, c. 1, s. 464)

Üçüncü Derecesi: Kuşluk namazını sekiz veya on iki rekat olarak kılmaktır. (Şah Veliyullah Dihlevi, Hüccetulâhi'l Bâliga c. 2, s. 53.)

Hazret-i Aişe -radıyallahü Anhâ-'den rivayete göre Rasul-i Ekrem -sallallahü aleyhi ve sellem-', Kuşluk namazını ikişer ikişer dört rekat olarak kılar, (bazen) dilediğince de arttırırdı. (Müslim. Müsafirin, 78)

4. Evvabin Namazı
Evvabin, evvab kelimesinin çoğulu olup, tevbe ve istiğfar ederek Allah Teala'ya çokça yönelen kişi demektir. Evvabi namazı, Akşam namazının sünnetinden hemen sonra, iki rekattan altı rekata kadar kılınır. Fahr-ı Kainat -sallallahü aleyhi ve sellem-Efendimiz şöyle buyuruyor:

"Bir kimse Akşam namazından sonra hiç konuşmadan altı rekat namaz kılsa, o namaz (sevap bakımından) on iki senelik ibadete denk olur." (Tirmizi, Mevakit, 204)

5. Abdest Şükür Namazı
Abdest veya gusül alındıktan sonra vakit müsaitse, yaşlık kuruyacak kadar bir zaman geçmeden iki rekat namaz kılınması menduptur. Bu, abdest veya gusül nimetine kavuşmanın bir şükür ifadesidir. Çünkü abdest almak Allah'a yaklaştırıcı bir ibadettir, hedefi ise namazdır. Fahr-ı Kainat -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"Her kim şu benim aldığım gibi abdest alır ve aklından bir şey geçirmeyerek iki rekat namaz kılarsa geçmiş günahları af olunur." (Buhari, Vudû, 14)

6. Tahiyyetü'l Mescid Namazı
Tahiyye; selam vermek demektir. tahiyyetü'l mescid, mescidi yani camiyi selamlamak demektir. Kuranı kerimde mescitlere "Allah'ın Evleri" denilmiştir. Bir eve giren kimsenin, önce ev sahibini selamlaması kadar tabi bir şey olamaz. Bu halde Allah'ın Evine girenin de Onu selamlaması gerekir. Selamlamanın en mükemmel ve en güzel şekli namazla olur. Camiye giren kimsenin tahiyyetü'l mescid kılmak suretiyle Allah Teala'yı bir nevi selamlamış, ona bağlılığını saygısını ve kulluğunu sunmuş olur. Bir mescide sadece ziyaret için veya öğretmek veya öğrenmek gibi bir maksatla giren kimse orada nafile olarak iki rekat namaz kılar. Dileyen daha fazla kılabilir. Mescide günde birkaç defa bu şekilde girilse , bir defasında böyle namaz kılınması yeterlidir.

Tahiyyetü'l mescid namazı, mescide girildiğinde daha oturmadan kılınmalıdır. Faziletli olan da budur. Oturulduktan sonra da kılınır. Bazıları; oturmadan kılınırsa eda, oturduktan sonra kılınırsa kaza olur, demişlerdir.

Ebû Katade -radıyallahu anh- 'den rivayet edildiğine göre; Rasulullah -sallallahü aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu: "Sizden her kim mescide girerse iki rekat namaz kılmadan oturmasın" (Buhari, Salat, 59)

7. Yolculuk Namazı
Sefere çıkan kimseye, abdest alıp iki rekat namaz kılmak menduptur. Fahr-ı Kainat -sallallahü aleyhi ve sellem- Efendimiz sefere çıkarken abdest alır, iki rekat namaz kılar, aynı şekilde de seferden dönüşünde eve uğramadan mescide girip iki rekat namaz kılardı. Ümmetine yolda tembihte bulunarak şöyle buyurmuştur:

"Bir kimse sefere çıkmayı isterken çoluk çocuğunun yanında kılacağı iki rekat namazdan daha üstün bir şey bırakmış olmaz. -Namaz onun yerine hayru'l Halef olur.-" (Tebarâni)

Kâ'b bin Mâlik -radıyallahü Anh- diyor ki:

Hazret-i Peygamber -sallallahü aleyhi ve sellem- seferden dönüşünde (Medine'ye) gündüz kuşluk vakti girer, önce mescide uğrar, orada iki rekat namaz kıldıktan sonra evine giderdi. Bazen de eve gitmeyip mescitte otururdu.

8. Küsûf ve Husuf Namazı

Abdullah bin Amr -radıyallâhu anh- şöyle anlatıyor:

Peygamber Efendimiz'in zamân-ı saâdetlerinde güneş tutulmuştu. Zât-ı Risâletleri kalkıp insanlara namaz kıldırdılar. Kıyâmda o kadar çok kaldılar ki, âdetâ rükûa varmayacak da hep ayakta duracak zannedildi. Sonra rükûa vardılar ve uzun müddet başlarını kaldırmadılar. Arkasından doğruldular, fakat mûtadın üzerinde ayakta durdukları için secde etmeyecekleri intibâını verdi. Nihâyet birinci secdeye vardılar. Lakin başlarını secdeden hiç kaldırmayacakları zannediliyordu. Daha sonra doğrulup oturdular. Bu oturuşları da uzun sürdü. Mübârek başlarını kaldırmayacakmışcasına kapandıkları ikinci secdeye vardıklarında, acı acı nefes alıp veriyor ve göz yaşları dökerek ağlıyordu:

"Yâ Rabbî! Ben aralarında olduğum müddetçe ümmetime azâb etmeyeceğini bana vâdetmedin mi?! Yâ Rabbî! Onlar sana tevbe ve istiğfâredip yalvardıkları müddetçe ümmetime azâb etmeyeceğin husûsunda bana söz vermedin mi?! Işte bizler kapına geldik senden affımızı diliyor ve sana yalvarıyoruz!"

Bu minval üzere iki rek'at namaz kılıp bitirince güneş bütün parlaklığıyla gözüktü. Arkasından Hz. Peygamber minbere çıkarak ashâbına vecîz bir konuşma yaptı. Konuşmasında Allâh Teâlâ'ya hamd ü senâ ettikten sonra şöyle buyurdular:

"Güneş ve ay Allâh'ın varlık ve birliğine delâlet eden alâmetlerden sâdece ikisidir. Şâyet bunlar tutulursa, duâ edin, Cenâb-ı Hakk'a yönelip ona ilticâ edin, Allâh'ın büyüklüğünü hatırlayın, namaza durup Allâh'ı zikretmeye koyulun ve sadaka verin..." (Bkz. Buhârî, Küsûf, 2, 4)

Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve selem-, göneş ve ayı Allâh'ın âyetlerinden bir âyet olarak görür ve onların tutulmalarını her hangi bir kimsenin ölümü veya doğumu sebebiyle olmadığını ashâbına bildirirdi. Ancak gaybı ve kaderi bilmek Allâh'a mahsus olduğundan, her an kıyâmetin vukû bulabileceğini veyâ kendi ecelinin gelmiş olabileceğini düşünerek devâmlı olarak Allâh'a iltca hâlinde bulunmayı isterdi. Hava kararmaya başlayınca, yağmur yağarken, gök gürlerken ve güneş veya ay tutulurken hep bu duygularla hareket eder ve huzûr-ı ilâhîde durarak ümmetinin selâmeti için yalvarırdı.

İbn-i Hibban'da bulunan bir rivayete göre Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve selem- ayın tutukluğu geçinceye kadar, müslümanlara ay tutulması namazı kıldırmıştır. (A. Köksal, XI, 220)

Güneş ve ay tutulması namazı sünnettir. İki rek'attır. Güneş açılıncaya kadar duâ ile meşgul olunur. İmam'ın güneş tutulması namazını cemaatla kıldırmasında bir mahzur yoktur. Ay tutulma namazı ise cemaatsız kılınır. Bu namazların mescidde kılınması da sünnettir. Ezan ve kamet okunmaz. Sadece güneş tutulması namazı için es-Salâtü câmiatün, namaz için cem olunuz diye seslenilir. (A. Köksal, XI, 221)

9. Şükür Namazı
Allâh Teâlâ'nın ihsân etmiş olduğu sayısız nimetlere şükretmek bütün insanların yerine getirmesi gereken bir borçtur. Şükür, verilen nimeti artırdığı gibi, şükürsüzlük de onun zevâline ve hatta sâhibinin şiddetli bir azâba mâruz kalmasına sebeb olur. Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve selem- sevindiğinde veya sevindirici bir haber aldığı zaman Allâh'a şükretmek için secdeye kapanır ve namaz kılardı. Nitekim İslam'ın azılı düşmanı Ebû Cehil'in başının kesildiği kendisine müjdelendiği zaman iki rek'at şükür namazı kılmıştı (İbn-i Mâce, İkâmetü's-salât, 192)

Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh- de şöyle anlatmaktadır: "Nebiyy-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve selem-, bir ihtiyacının görüldüğü hususunda müjdelenmişti, bunun üzerine hemen secdeye kapandı." (İbn-i Mâce, İkâmetü's-salât, 192)

10. Tesbih Namazı
İbn-i Abbâs ve Ebû Râfî -radıyallâhu anhüm- anlatıyor: Rasûlullâh -sallallâhu aleyhi ve selem- Abbâs bin Abdülmuttalib'e dediler ki:

"Ey Abbâs, ey amcacığım! Sana bir iyilik yapayım mı? Sana bağışta bulunayım mı? Sana ikram edeyim mi? Sana on hasleti nasıl yapacağını bildireyim mi? Eğer sen bunu yaparsan Allâh senin bütün günahlarını; önceki-sonraki, eski-yeni, hatâen yapılan, kasden yapılan, küçük-büyük, gizli-açık yani hepsini affeder. Bu on haslet şunlardır: dört rek'at namaz kılarsın. Her bir rek'atte Fâtiha sûresi ve bir sûre okursun. Birinci rek'atte kıraati tamamlayınca, ayakta olduğun hâlde on beş kere 'sübhânellâhi ve'l-hamdü li'llâhi ve lâ ilâhe illallâhü va'llâhu ekber' dersin. Sonra rükû yapıp orada aynı tesbihi on kere söylersin, rukûdan başını kaldırır on kere daha söylersin. Daha sonra secde yapıp aynı tesbihi on kere söylersin. Secdeden başını kaldırınca da on kere tekrarlarsın. Tekrar secdeye varıp yine on kere aynı tesbihi söylersin. İkinci secdeden başını kaldırınca da on kere söylersin. Böylece bir rekatte bunları yetmiş beş defâ söylemiş olursun.

Aynı şeyleri dört rek'atte de yaparsın. Dilersen bu namazı her gün bir kere kıl. Her gün yapamazsan haftada bir kere, haftada yapamazsan ayda bir kere, o da olmazsa yılda bir kere yap. Yılda bir kere de kılamazsan hiç olmazsa ömründe bir kere yap." (Ebû Dâvud, Tatavvu', 14; Tirmizî, Vitr, 19)

11. İstihâre Namazı
Bir şeyin kendisi hakkında hayırlı olup olmadığına dair. Manevi bir işarete kavuşmak için kılınan iki rekatlık bir namazdır. Birinci rekatta "Kafirun Suresini" İkinci rekatta "İhlâs Suresini" okumak mustahaptır. Namazdan sonra İstihâre Duası okunur (İstihare duası için bakınız: Delilleriyle İslam İlmihali, Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN, s. 350), sonra da abdestli olarak kıbleye yönelip yatılır. Rüyada beyaz veya yeşil görülmesi hayır ve iyiliğe; siyah veya kırmızı görülmesi ise şerre işarettir.

12. Tevbe Namazı
Allâh'a karşı bir gaflet eseri olarak veya nefse uyarak günah işlendiğinde onun kefâreti olarak büyük bir nedâmet içerisinde O'na teveccüh etmek gerekmektedir. Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır:

"Şeytan seni bir kötülüğe sevketme girişiminde bulunursa, hemen Allah'a sığın." (Fussilet (41), 36)

Kötülük yapan bir kimsenin bunun yerine iyilik yapması, kötülüğü iyilikle defetmesi istenmektedir.

Bir sabah Peygamber Efendimiz sallallâhu aleyhi ve sellem müezzini Bilâl'i çağırdı ve ona:

-"Bilâl! Hangi ameli yaparak benden önce cennete girdin? Dün gece cennette, senin ayakkabılarının tıkırtısını önümde duydum" diye sordu. Bilâl -radıyallâhu anh- de:

- Yâ Rasûlallâh! Ne zaman bir günah işlesem arkasından hemen kalkıp iki rek'at namaz kılarım, abdestim bozulduğunda da vakit geçirmeden hemen abdest alırım. (Her abdest aldığımda da Allâh'ın üzerimde iki rek'ât namaz hakkı olduğunu düşünürüm ve kılarım. ) dedi. Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem -aleyhi's-salâtü ve's-selâm-:

- "İşre bunun sâyesinde" buyurdular. (İbn Huzeyme, Sahîh, II, 213 (1209)

13. Hâcet Namazı

Her ihtiyâcını Allâh'a arzeden ve her fırsatta O'nu zikredip yücelten Rasûl-i Ekrem -sallallâhu aleyhi ve selem- her hangi bir ihtiyacı olan kimselere iki rek'at namaz kılmalarını tavsiye etmiştir:

"Kimin Allâh'a veya her hangi bir insana ihtiyâcı hâsıl olursa önce abdest alsın, abdestini de güzelce alsın, iki rek'at namaz kılsın, sonra Allâh Teâlâ Hazretlerine senâda bulunsun, Rasûlullâh -aleyhi's-salâtü ve's-selâm-'a salât okusun, daha sonra da şu duâyı yapsın:

'Halîm ve kerim olan Allâh'tan başka ilâh yoktur. Arş-ı A'zam'ın rabbi noksan sıfatlardan münezzehtir. Âlemlerin Rabbi'ne hamd olsun. Allâhım! Rahmetine vesile olacak amelleri, mağfiretini celbedecek esbâbı taleb ediyor, her çeşit günahtan koruman için yalvarıyorum. Her çeşit iyilikten zenginlik, her çeşit günahtan selâmet diliyorum. Rabbim! Affetmediğin hiçbir günâhımı, kaldırmadığın hiçbir sıkıntımı bırakma! Rızâna uygun olan her türlü dileğimi yerine getir! Hangi amelden râzı isen onu ver, ey Rahîm olan, bana en ziyâde rahmet gösteren Rabbim!' bundan sonra dünyevî veya uhrevî her ne dilerse taleb eder, çünkü o dilek takdir edilir." (İbn-i Mâce, İkâme, 189; Tirmizî, Vitr, 17)

Allâh Rasûlü'nün hâcet namazı tavsiyesine sıkıca sarılan ashâbı, herhangi bir ihtiyaçları olduğunda Allâh'a ilticâ eder ve murâdlarına nâil olurlardı. Bir yaz günü bahçıvanı Enes -radıyallâhu anh-'e gelerek yağmur yağmadığından ve bahçenin kuruduğundan yakındı. Hz. Enes su getirterek abdest alıp namaza durdu. Selâm verdikten sonra bahçıvanına:

- Gökyüzünde bir şey görebiliyor musun? diye sordu. Bahçıvan:

- Göremiyorum, dedi. Enes -radıyallâhu anh- tekrar içeri girip namaz kıldı. Üçüncü yahut dördüncü kez bahçıvanına:

- Gökyüzünde bir şey görebiliyor musun? diye sorunca adam:

- Kuş kanadı gibi bir bulut görüyorum, dedi. Bunun üzerine Enes -radıyallâhu anh- namazını ve duâsını sürdürdü. Az sonra adam yanına girdi ve:

- Gök bulutla kaplandı ve yağmur yağdı, dedi. Hz. Enes:

-Haydi Bişr bin Şegaf'ın gönderdiği ata bin de yağmurun nerelere kadar yağdığını araştır, dedi.

Bahçivan ata binip etrâfı dolaştığında yağmurun Müseyyerîn köşkleriyle Gadbân sarayından öteye geçmediğini gördü ki Enes -radıyallâhu anh-'ın bahçesi de bu sınırlar dâhilindeydi. (İbn-i Sa'd, et-Tabakâtü'l-kübrâ, VII, 21-22)

Ashâb-ı kirâm'ın hâcet namazı ile Allâh'a yönelip yalvarmalarına bir başka misâli de Enes bin Mâlik -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:

Rasulullah -sallallâhu aleyhi ve selem-'in ashâbından Ebû Mı'lâk adında biri vardı. Bu zat başkaları ile ortaklık kurarak ticaret yapardı. Dürüst ve takvâ sâhibi biri idi. Bir defasında yine yola çıkmıştı.

Karşısına çıkan silahlı bir hırsız:

- Neyin varsa çıkar seni öldüreceğim, dedi. Ebu Mı'lâk:

- Maksadın mal almaksa al, dedi. Hırsız:

-Ben sâdece senin canını istiyorum, dedi. Ebu Mı'lâk:

- Öyleyse bana müsaade et de namaz kılayım dedi. Hırsız:

- İstediğin kadar namaz kıl, dedi. Ebu Mı'lâk namaz kıldıktan sonra üç defa şöyle duâ etti:

- Ey gönüllerin sevgilisi (Yâ Vedûd), ey yüce arşın sâhibi, ey dilediğini yapan Allâhım! Ulaşılmayan izzetin, kavuşulmayan saltanatın ve arşını kaplayan nûrun için beni şu hırsızın şerrinden korumanı istiyorum! Ey imdâda koşan Allâhım! Yetiş imdâdıma.

Ebu Mı'lâk duasını bitirir bitirmez, elindeki kargıyı kulakları hizâsında tutan bir süvârî peydâ oldu! Süvâri mızrağı hırsıza saplayıp onu öldürdü. Sonra da tâcire döndü. Tacir:

- Kimsin sen? Kimsin sen? Allâh seni vasıta kılarak bana yardım etti, diye sorunca süvari:

- Ben dördüncü kat semâ ehlindenim. İlk duânı yapınca semânın kapılarının çatırdadığını işittim. İkinci defa duâ edince gök ehlinin gürültüsünü işittim. Üçüncü defa dua edince, zorda kalan biri dua ediyor, denildi. Bunu duyunca Allâh'tan, onu öldürmeye beni memur etmesini istedim. Allâh Teâlâ da kabul etti ve geldim. Şunu bil ki, abdest alıp dört rek'at namaz kılan ve bu duayı yapan kimsenin, zorda olsun veya olmasın duası kabul edilir, dedi. (İbn-i Hacer, el-İsabe, IV, 182)

14. Zelzele Namazı
Hicretin beşinci yılında Medine'de zelzele olmuştu. Kalbi her an Allâh ile berâber olan Peygamber Efendimiz -sallallâhu aleyhi ve sellem-:

"Rabbiniz sizi, hoşnut olacağı duruma döndürmek istiyor. Öyle olunca siz de onun hoşnutluğunu dileyiniz!" buyurdu.

İbn-i Abbas -radıyallâhu anh-'ın zelzele dolayısıyla altı rükû ve dört secde ile namaz kıldırdığı, rivâyet edilmektedir. (A. Köksal, XI, 222; İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, II, 472)
 

bezmi safa

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Kas 2006
Mesajlar
1,241
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Konum
KAYSERİ
RE: NAMAZLAR

CANIM EMEĞİNE SAĞLIK ÇOK ZUZUN OLDUĞU İÇİN AKŞAM OKUYCAM İNŞALLAH
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: NAMAZLAR

bezmi safa yazdı:
CANIM EMEĞİNE SAĞLIK ÇOK ZUZUN OLDUĞU İÇİN AKŞAM OKUYCAM İNŞALLAH

CANIM BENİM EĞER SİZİNDE BİLDİĞİNİZ BİLGİLER VARSA PAYLAŞALIM BURDA NAMAZLA İLGİLİ KONULARI.
 

ADALETIMAHZA

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eyl 2006
Mesajlar
3,630
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Web Sitesi
www.islamiportal.net
RE: NAMAZLAR

ALLAH RAZI OLSUN,ÇIKTI ALDIM İNŞALLAH YAPABİLDİĞİM NAFİLELERİ YAPMAYA ÇALIŞACAĞIM.EVVABİN NAMAZINA BAŞLIYORUM İNŞALLAH,RABBİM ÖNCÜ OLDUĞUN İÇİN SANA DA SEVABINI VERİR İNŞALLAH.A.E.O.
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: NAMAZLAR

Avukat yazdı:
ALLAH RAZI OLSUN,ÇIKTI ALDIM İNŞALLAH YAPABİLDİĞİM NAFİLELERİ YAPMAYA ÇALIŞACAĞIM.EVVABİN NAMAZINA BAŞLIYORUM İNŞALLAH,RABBİM ÖNCÜ OLDUĞUN İÇİN SANA DA SEVABINI VERİR İNŞALLAH.A.E.O.

İNŞALLAH CANIM ABLAM BİLDİĞİNİZ BİLGİLERİ NAMAZLA İLGİLİ EKLERSENİZ MUTLU OLURUM.
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: NAMAZLAR

Namazı Terkin Dini Cezası



Osman ERSAN
Namazı inkar eden kafir olur. Çünkü kat'i delille sabittir. Umursamayarak yani tembelliğinden dolayı kasten namazı terk eden fasık olur. (İbni Abidin, Reddü'l Muhtar, c. 2, s.7).

Farz olduğunu inkar etmemekle birlikte beraber tembellikle namazı kılmaya uygulanacak dünyevi cezanın ne olacağı mezhepler arasında mezhepler arasında itilaflıdır.

Hanefîlere Göre; namazı kılmayan fasıktır. Namaz kılıncaya veya ölünceye kadar hapsedilir ve dövülür.

Mâlikîlere Göre; vaktin sonuna kadar beklenir, bu müddet zarfında kılarsa serbest bırakılır, kılmazsa ceza olarak (kafir sayarak) öldürülür.

Şâfiîlere Göre; vaktin sonuna kadar beklenir, sonra tövbeye davet edilir. Tövbe edip namazını kılarsa, serbest bırakılır. Aksi halde ceza olarak öldürülür. Öğleyi ve ikindiyi terkten dolayı güneş batıncaya kadar, akşam ve yatsıyı terkten fecir, sabahı terkten dolayı da güneş doğuncaya kadar ceza tatbik edilmez. Ancak kendisinden namazı vaktinde eda etmesini istemek şarttır.

Hanbelîler Göre; namazı tembellik göstererek terk eden kimseyi devlet başkanı veya naibi namazı kılmaya davet eder. Eğer sonra ki namazın vakti daralıncaya kadar kılmazsa katli vaciptir. Fakat üç gün kendisi tövbeye davet edilmedikçe ceza infaz edilmez. Mezheplerin her birinin görüşlerini dayandırdıkları akli nakli deliller vardır. Ancak sözü uzatmamak için bu kadarıyla yetindik. (Necati Yeni el, Hüseyin Kayapınar, Sünen-i Ebû Davud Terceme ve Şerhi c. 2, s. 112)

Kaynak: Osman ERSAN, Gözümün Nûru Namaz, Erkam Yayınları.
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: NAMAZLAR

Üç vakit vardır ki, Resulullah (sav) bizi o vakitlerde namaz kılmaktan veya ölülerimizi mezara gömmekten nehyetti: 1. Güneş doğmaya başladığı andan yükselinceye kadar. 2. Öğleyin güneş tepe noktasına gelince, meyledinceye kadar. 3. Güneş batmaya meyledip batıncaya kadar.

Müslim, Müsafirin 293, (831); Ebu Davud, Cenaiz 55, (3192); Tirmizi, Cengiz 41, (1030); Nesai, Mevak
 

tugba_m

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eki 2006
Mesajlar
606
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: NAMAZLAR

Namazın Esrarı

Namaz, Allah teâlâ'ya yalvarışın yeri ve hâlis sevginin madenidir. Esrarın meydanları namazda genişler ve ruhların ışıkları onda parıldar. (Sadık Dânâ, Altınoluk sohbetleri, c. 5 s. 79)

Namazın bir şekli bir de ruhu vardır ki, her bir şartını rüknünü yerine getirmekle ruhuna eriler. Mesela namazın şartlarından birisi olan abdestin her bir farzında, sünnetinde, edebinde namazın dosdoğru kılınmasına insanı hazırlayan bir sır ve işaret vardır.

Abdestle dış organları temizleyen ve günahlardan arındıran kul, namazda nefsini ma'siyetlerden tezkiye, kalbini de kin, nefret, haset... gibi manevi hastalıklardan tasfiye eder. Namazda vücudunu Kabe-i Muazzama'ya çevirdiği gibi, kalbini de bütün varlığıyla Allah'a yöneltir. Hangi namazı kıldığını ve kimin huzurunda bulunduğunu hatırlar.

Namazda "Allahü Ekber" diye tekbir alarak başlarken, "en büyük" vasfıyla Allah'ın büyüklükte eşsiz olduğunu, hiçbir mahlukun ibadetine olmadığını düşünür ve Allah'ın büyüklüğünü ve azametini de kalbinde hisseder.

Ellerini kulaklara kadar kaldırmak, kulun dünya işlerinin hepsini geriye atarak, dünyaya sırt çevirdiğine ve bütünüyle Allah'ın huzuruna vararak ilahi münacata yöneldiğine işarettir.

Tekbirden sonra kulun, efendisi önünde dikildiği gibi Allah'ın huzurunda durur. Ellerini bağlayarak gözlerini yere diker. Hiçbir uzvu kımıldamadan tam bir edeple "Sübhaneke" duasını okur. Tekbir Allah'ın huzuruna girmeye bu dua da Onunla konuşmaya başlamak olur.

Daha sonra şeytanlar, vesveseleriyle kalbi huzurdan ayırmaya, insanı şaşırtmaya çalıştıklarından; namaza girişin arkasından " Kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım" diyerek gizli düşmanlar olan bu varlıkların şerrinden Allah'ın himayesine sığınır ve rahman ve rahim olan Allah'ın yüce ismiyle Fatiha suresini okumaya başlayarak Allah ile konuşmak şerefini kazanır. Artık kul, Allah ile mükâlemenin sonsuz lezzetini tadar. Bu süredeki mübarek duaların kabulü için "Amin" diyerek sözünü bitirir.

Biraz daha Kur'an okuduktan sonra onu yüce zatını saygıyla anıp tekbir getirerek rükûa varır. Rükûda kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayıp, bütün varlıkların kendisine muhtaç olarak sığındığı yüce rabbini "sübhane rabbiyel-azim" yani (yüce rabbimi tenzih ederim) diyerek azamet ve vakar duygusu ile üç defa tespih eder. Kul, bu hareketiyle "Rabbim! Günahkar vücudum senin huzurunda ve önünde eğilmiştir. Şüphesiz Sen ululuk sahibisin, Senin ululuğun önünde ben başımı eğiyorum." Demek ister.

sonra rükûdan doğrulur Rabbine hamdını sunar, tekrar tekbir alarak alnını yere koyar. Saygısı son haddine varınca üç defa "sübhane rabbiyel-ala" yani (en yüce olan rabbimi tenzih ederim) diyerek yüce rabbinin büyüklüğünü düşünerek arkası arkasına tespihlerle anar. Bunun arkasından, Rabbine, büyüklüğüne layık bir şekilde hakkıyla ibadet edemediğini itiraf ederek tekbirle başını secdeden kaldırır (Hüseyin Cisri Efendi, Risale-i Hamidiyye, s 115).

Fakat secdeden başını kaldırınca, secde halinde daha şerefli ve faziletli bir ibadet olmayacağını düşünerek bir kere daha secdeye varır ve secde etmekten kaçınan şeytana tabi olmayacağını kuvvetle ifade etmek ister. Kul bu secdeleriyle şöyle söylemiş olur. "Ey rabbim! Benim bu en değerli ve şerefli organlarım senin huzurunda, senin bana lütfedip merhamet etmen için yerlere kapanmıştır."

Artık başını secdeden kaldırarak ta'zimle oturur. Ettahiyyatü'yü okurken; bir taraftan ondaki engin manaları tefekkür eder, diğer taraftan Hazret-i Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- 'in miracından bir nasip almaya çalışır. Zira secdeden sonra teşehhüdde, enaniyyet perdelerinden kurtulmaya işaret olduğu gibi, Rabbani cezbelerle Hakkın cemalini görmeye vasıl olma işareti de vardır. (Ramazanoğlu Mahmut Sami, Bakara suresi tefsiri, 28)

Daha sonra , namazı ümmetine bir hibe olarak getiren Peygamber-i zişana selam okur. Selam verirken sağdaki ve soldaki meleklere de selam verdiğini hatırlar. Sağa, sola selam verişte iki dare selam vermeye işaret bulunduğu gibi, sağdan cennet nimetlerine, soldan da lezzet ve şehvetlere davet eden her cahil davetçiye selama işaret vardır. Şekilciler namazı edadan selamla çıkarlar. Hakikat ehli ise, selamla namazı devam ettirmeye girerler. Nitekim Allah Teala: Onlar namazlarına devam ederler. Buyurmaktadır. (Mearic, 23)

Kulun Allah karşısında acizliğini sunan ilk hareketi, ellerini bağlayarak saygıyla durmasıdır. Bu ilerleyerek Allah'ın huzurunda baş eğme (Rükû) şeklinde gelişir. Bu, daha da ilerleyerek onun huzurunda yere kapanmak, başını yere koymak, alnını yere yapıştırmak (secde) şeklini alır. Namazın tamamı işte bu saygı ve duygudan ibarettir. Namazın dış görünüşü içersindeki ruh budur. Bu yüzden de namaz, dünya ve ahiret saadetinin, huzurunun esasıdır.

Kaynak: Osman ERSAN, Gözümün Nûru Namaz, Erkam Yayınları.
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: NAMAZLAR

Resulullah (sav) zamanında güneş tutulmuştu. Hemen kalkıp halka namaz kıldırdı. Namazda kıraati uzun tuttu. Sonra rükuya gitti, rükuyu da uzun tuttu.Sonra başını kaldırdı, bu sırada uzun okudu, ancak bu okuyuşu öncekinden daha kısa idi. Sonra tekrar rüku yaptı ve rükuyu uzattı, ancak önceki rükudan kısa idi. Sonra başını kaldırdı, sonra secdeye gidip iki secde yaptı. Sonra kalkıp, birinci rek'atte yaptıklarını aynen yaptı. Sonra selam verdi. Artık güneşde açıldı. Sonra kalkıp halka hitab etti. Dedi ki: "Bilesiniz, güneş ve ay bir kimsenin ölümü veya hayatı için tutulmaz. Onlar Allah'ın ayetlerinden iki ayettir, kullarına gösterir. Bunların tutulduğunu görünce namaza koşun."
 

tugba_m

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eki 2006
Mesajlar
606
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: NAMAZLAR

Bismillahirrahmanirrahim

O rahman, O rahim olan Allah'ın adıyla. Hamd, âlemlerin rabbı olan Allah'adır. Salatü selam, peygamberlerin en şereflisi Efendimiz Hz. Muhammet ve Onun âl ve ashabına olsun.

Biliniz ki ey din kardeşlerim, Allah (c.c.) bizi ve sizi dinde fakih kılsın, bize rüştümüzü ilham etsin ve bizi nefislerimizin şerrinden korusun:

"Şüphesiz namaz, dinin direğidir. Kim onu dosdoğru kılarsa dinini ayakta tutmuş ve kim onu terk ederse dinini yıkmış olur." musibetlerin en büyüğü, kabahatlerin ve ayıpların en kötüsü, namazı hafife almak, cuma namazını ve cemaati terk etmektir. Öyle ki, Allah (c.c.) namaz ile dereceleri yükseltmiş. kötülükleri örtmüştür. Yer ve gök ehli o namazla Allah'a kulluk ederler. Namazı hiç bir Müslüman terk etmez ve dünyası onu namazdan alıkoymaz. Ancak şekavet'i çok olan, günahı büyük olan, ticaretinde zarar eden ve bu zarardan pişmanlık duymayanlar müstesnâ... Namazı ter eden kimse Allah'ın gazabına uğramıştır ve (inkar ederek terk eden) İslam'ın dışında ölür. Cehennem onun barınağı kızgın ateş onun azap yeri ve son durağıdır. O, Allah katında lanetlenmiştir. Onun yerinden ve göğünden kovulmuştur.

Hz. Ali (r.a.) rivayet olunmuştur: Resûlullah'ın (s.a.v.) şöyle dediğini işittim:"Namazı terk eden, onu kılmayan mü'min kullar için Allah (c.c.) alnına -Bu Allah'ın rahmetinden çıkmıştır- yazar. Ben ondan beriyim. Kul bir farzı terk ederse ismi cehennem kapısına yazılır."

Hz. Ömer b. Hattab ve Ebû Hureyre'den (r.a.) rivayet edilen başka bir hadis-i Şerifte; sonunda buyurdu ki: Cibril bana geldi ve oku dedi. Ne okuyayım? dedim. Dedi ki: (Kur'an'dan şu ayeti oku): "sonra bu peygamberlerle salih kimselerin arkalarından öyle kötü bir nesil geldi ki , namazı bıraktılar, şehvetlerine uydular. Bunlar cehennemdeki 'gayya' vadisini boylayacaklardır. (Meryem Suresi, 59) Ya Cibril dedim, benden sonra ümmetim namazı terk mi edecek? Evet dedi. Ahir zamanda ümmetinden bir kısım insanlar gelecek. Namazı terk ederler, vakitleri tehir ederler, şehvete tabi olurlar, para onların yanında namazdan daha hayırlıdır. "Çok esirgeyici nezdinde ahd edilmiş olanlardan başkaları şefaat -hakkına- mâlik olamayacaklardır. (Meryem suresi, 87.) Ayetinin tefsirinde Rasulullah'ın (s.a.v.) buyurdu ki: O ahidden murat beş vakit namazdır.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki: Cenabı hak kulları üzerine tevhidden sonra namazdan daha sevgili hiçbir şeyi farz kılmadı. Eğer namazdan başka Allah'a daha sevgili bir şey olsaydı, melekler kendisine onunla ibadet ederlerdi. Onların kimi rükuda kimi secdede, kimi de kıyamdadır. Denilir ki: semada namaz kılan melekler rahmanın hizmetkarı diye isimlendirilirler. Ve bununla diğer meleklere övünürler.

Ebü'd-Derda (r.a.) dedi: Allah'ın hayırlı kulları güneşi, ayı ve gölgeyi Allah'ı anmak -yani namaz- için gözetirler. Rivayet edilir ki: kıyamet gününde kula ilk sorulacak şey namazdır. Eğer namazı tam bulunursa diğer amelleri kabul edilecek, eğer eksik bulunursa diğer amelleri de reddedilecektir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ebû Hüreyre'ye buyurdu ki: "Ey Eba Hüreyre, ehline namazı emret. Şüphesiz Allah (c.c.) beklemediğin bir cihetten sana rızık gönderir. "Bunun delili şu ayet-i kerimedir: "Ey Resulüm, ehline ve ümmetine namazı emret. Kendin de ona sebat ile devam eyle. Biz senden rızık istemiyoruz. Seni biz rızıklandırırız. Güzel akıbet takva sahiplerinindir." (Sure-i Taha, 132) Ata el-Horasani der ki: yeryüzünün her hangi bir bölgesinde Allah'a secde eden hiçbir kul yoktur ki; kıyamet gününde, o yer , ona şehadet etmesin ve öldüğü gün ağlamasın.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdu ki: "kim kasdet namazı terk ederse, Muhammed'in (s.a.v.) zimmeti ondan uzak olur. " ve yine (s.a.v.) buyurdu ki: "Beş vakit namazı Allah (c.c.) kullarına farz kıldı. Kim onları vaktinde eda ederse kıyamet gününde kendisi için nur ve (burhan) olur. Kim onları terk ederse Firavun ve Hâmân ile haşr olunur."

Uzun bir hadiste: Cebrail (a.s.) Peygamber Efendimize (a.s.v.) geldi ve dedi: "Ey muhammed! Allah, namazı terk edenin orucunu, sadakasını, haccını, amelini ve zekatını kabul etmiyor. Namazı kasten terk eden Tevrat'ta, İncil'de, Zebur'da ve Kuran'da lanetlenmiştir. Namazı terk edenin üzerine her gün ve gece bin lanet ve gazap iner. Melekler onu yedi kat semadan lanetler. Ya Muhammed namazı terk edenin senden yana nasibi yoktur, şefaatine nail olamaz. O senin ümmetinden de değildir. Ya Muhammed! Namazı terk eden kimse hastalandığında ziyaret olunmaz, cenazesine gidilmez, selam verilmez, onunla yenilmez-içilmez, arkadaşlık edilmez oturulmaz, onun dini de yoktur. Ona emanet olunmaz, onun Allah'ın rahmetinden nasibi de yoktur. O cehennemin dibinde münafıklarla beraberdir. Namazı terk edenin azabı iki misli arttırılır. Kıyamet güne elleri boynunda kelepçeli olarak gelir. Melekler ona vururlar, cehennemin kapıları açılır, ok gibi oradan içeri girer de cehennemin dibinde Karun ve Haman'ın yanına tepesi üstü düşer. Namazı terk eden kimseye, ağzına kaldırdığı lokma der ki: Allah sana lanet etsin, ey Allah'ın düşmanı! Onun rızkını yiyorsun da farzlarını eda etmiyorsun. Namazı terk eden kimseden vücudundaki elbise kurtulmak ister ve der ki: Şayet rabbim beni senin emrinin altına vermeseydi senden kaçardım. Namazı terk eden, evinden çıkınca ev der ki: Allah sana seferinde dost olmasın, senin izinden kimse gelmesin ve ehline de sağ salim meyesin. Namazı terk eden, hayatında da öldükten sonra lanetlenmiştir. Namazı (inkaren) terk eden Yahudi olarak ölür, Hıristiyan olarak haşrolur (yargılanır)."

Sahih bir hadiste varid olduğu üzere:"muhakkak sen bilen ve ilmiyle amel etmeyen kimselere dahilsin çünkü şeriat ahkamından bir şey bilen fakat onunla amel etmeyen ve onu başkalarına öğretmeyen herkes, ilmiyle amel etmeyenler grubuna dahildir. "

Zira namaz kazananların ganimetidir. Cennetle müjdelenenlerin zaferidir. Salih zahitlerin rahatıdır. Hidayete eren bahtiyarın adetidir. Aşıkların en iyi teselli kaynağıdır. Yüce ariflerin ganimetidir. İlmiyle amil olanların merhemidir. Onları hiçbir meşguliyet namazdan alıkoymaz.

Salatü selam, peygamberlerin en şereflisi Efendimiz Hz. Muhammet ve Onun âl ve ashabına olsun. Hamd, âlemlerin rabbı olan Allah'adır.

* Ahmet Bin Zeyni Dahlan'ın "Namaz Dinin Direğidir" adlı kitabından özetlenerek alınmıştır.
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: NAMAZLAR

Resulullah (sav) bir gece (evinden) çıkmıştı. Hz. Ebu Bekr (ra)'e uğradı. Alçak sesle namaz kılıyordu, Hz. Ömer (ra)'e uğradı, o da yüksek sesle namaz kılıyordu." Ravi der ki: "Resulullah'ın yanında toplanınca Aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Ey Ebu Bekr sana uğradım sen sessizce namaz kılıyordun." Ebu Bekr: "Ben konuştuğum Zat-ı Zülcelal'e sesimi işittirdim ey Allah'ın Resulü!" cevabını verdi. Hz. Ömer'e de: "Sana da uğradım. Sen yüksek sesle namaz kılıyordun!" dedi. O da şu cevabı verdi: "Ey Allah'ın Resulü! Uyuklayanı uyandırıyor, şeytanı da uzaklaştırıyordum." (Hadisin metni Ebu Davud'a ait. Hasan Basri rivayetinde der ki: "Resulullah (sav) Hz. Ebu Bekr'e: "Ey Ebu Bekr sen sesini biraz yükselt" dedi. Hz. Ömer'e de; "Sesini sen de biraz alçalt!" buyurdu.")
 

Semra-Nida

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Kas 2006
Mesajlar
43
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: NAMAZLAR

ALLAH(CC) Razı olsun kardeşim emeğine sağlık
Yüce RABBİM cümlemizi namaz kılanlardan eyler inşallah duanızı istiyorm bu kulda namazına sıkı sarılır inşallah gafletten uyanır. selametle
 

ADALETIMAHZA

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eyl 2006
Mesajlar
3,630
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
55
Web Sitesi
www.islamiportal.net
RE: NAMAZLAR

gaflet yazdı:
ALLAH(CC) Razı olsun kardeşim emeğine sağlık
Yüce RABBİM cümlemizi namaz kılanlardan eyler inşallah duanızı istiyorm bu kulda namazına sıkı sarılır inşallah gafletten uyanır. selametle

AMİİİİİİİİİİİİN,İNŞALLAH.CÜMLEMİZ İÇİN DE AMİN.
 

meftun61

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
3,386
Tepki puanı
5
Puanları
0
RE: NAMAZLAR

PEYGAMBERİMİZ ŞÖYLE BUYURMUŞTUR.B) EVET KADINLAR BANA SEVDİRİLDİ AMA GÖZÜMÜN NURU NAMAZDIR.B)
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: NAMAZLAR

NAMAZ DİNİMİZİN DİREĞİ ZATEN RABBİM HAKKIYLA EDA EDENLERDEN EYLESİN
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: NAMAZLAR

gaflet yazdı:
ALLAH(CC) Razı olsun kardeşim emeğine sağlık
Yüce RABBİM cümlemizi namaz kılanlardan eyler inşallah duanızı istiyorm bu kulda namazına sıkı sarılır inşallah gafletten uyanır. selametle

amin kardeşim rabbim yolunda sabit kılsın bizleri
 

mtekik

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,702
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
islamiportal.net
RE: NAMAZLAR

sevvalmina yazdı:
Namazı Terkin Dini Cezası



Osman ERSAN
Namazı inkar eden kafir olur. Çünkü kat'i delille sabittir. Umursamayarak yani tembelliğinden dolayı kasten namazı terk eden fasık olur. (İbni Abidin, Reddü'l Muhtar, c. 2, s.7).

Farz olduğunu inkar etmemekle birlikte beraber tembellikle namazı kılmaya uygulanacak dünyevi cezanın ne olacağı mezhepler arasında mezhepler arasında itilaflıdır.

Hanefîlere Göre; namazı kılmayan fasıktır. Namaz kılıncaya veya ölünceye kadar hapsedilir ve dövülür.

Mâlikîlere Göre; vaktin sonuna kadar beklenir, bu müddet zarfında kılarsa serbest bırakılır, kılmazsa ceza olarak (kafir sayarak) öldürülür.

Şâfiîlere Göre; vaktin sonuna kadar beklenir, sonra tövbeye davet edilir. Tövbe edip namazını kılarsa, serbest bırakılır. Aksi halde ceza olarak öldürülür. Öğleyi ve ikindiyi terkten dolayı güneş batıncaya kadar, akşam ve yatsıyı terkten fecir, sabahı terkten dolayı da güneş doğuncaya kadar ceza tatbik edilmez. Ancak kendisinden namazı vaktinde eda etmesini istemek şarttır.

Hanbelîler Göre; namazı tembellik göstererek terk eden kimseyi devlet başkanı veya naibi namazı kılmaya davet eder. Eğer sonra ki namazın vakti daralıncaya kadar kılmazsa katli vaciptir. Fakat üç gün kendisi tövbeye davet edilmedikçe ceza infaz edilmez. Mezheplerin her birinin görüşlerini dayandırdıkları akli nakli deliller vardır. Ancak sözü uzatmamak için bu kadarıyla yetindik. (Necati Yeni el, Hüseyin Kayapınar, Sünen-i Ebû Davud Terceme ve Şerhi c. 2, s. 112)

Kaynak: Osman ERSAN, Gözümün Nûru Namaz, Erkam Yayınları.

s.a. ablam,
Vakit namazlarını bile doğru dürüst kılmayan (ikame etmek) bu toplumun kanayan yaralarından birini daha gündem yapmışsın teşekkür ederim.
Benim en çok namazı terk kısmı etkiledi desem yalan olmaz.
Bakın arkadaşlar, namaz kılmamanın uhrevi boyuttaki cezasını ancak Allah c.c. bilir, ama dikkat ediniz ki, bu dünyadaki cezalardan en hafif olanı Hanefi Mezhebi, ama onda bile kırbaç ve ölene kadar esaret var.
Onun için çevremizi mutlaka bu konularda bilgilendirelim. Çünkü onlar bilmiyorlar bilselerdi yapmazlardı düsturu ile hareket etmeliyiz.
k.s.e.o.
 

sevvalmina

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eyl 2006
Mesajlar
1,747
Tepki puanı
1
Puanları
0
RE: NAMAZLAR

evet abi ben buraya namazla ilgili konuları yazmak istiyorum eğer sizlerde bildiklerinizi eklerseniz mutlu olurum

selamınaleyküm.
 

mtekik

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Ağu 2006
Mesajlar
2,702
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
islamiportal.net
RE: NAMAZLAR

sevvalmina yazdı:
evet abi ben buraya namazla ilgili konuları yazmak istiyorum eğer sizlerde bildiklerinizi eklerseniz mutlu olurum

selamınaleyküm.

allah c.c. muvaffak etsin inşallah, bizde elimizden geleni yaparız inşallah.
k.s.e.o.
 

tugba_m

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eki 2006
Mesajlar
606
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: NAMAZLAR

Namazın Edebî
Hz. Peygamberin bir veya iki kere yaptığı ve devam etmediği şeye edep, mendup veya müstehap denir. Rüku ve secdede tespihlerin üçten fazla yapılması, sünnet olan okuyuştan fazla kıraatte bulunulması gibi. Edepler sünnetleri tamamlamak için meşru kılınmıştır. Hanefilere göre namazın edepleri şunlardır (bk. Buhari, Salat, 9; Ebû Davud, 106,107).

1) Erkeklerin iki avuçlarını iftitah tekbiri alırken yenlerinin içinden çıkarması menduptur. Bu durum da tevazua daha yakındır. Ancak soğuk gibi zaruret hali müstesnadır. Kadınlar ise kollarının açılmamsı için ellerini elbisenin altından kaldırırlar.

2) Namaz kılan kişinin ayakta iken secde edeceği yere, rükuda iken ayaklarının üst kısmına, secdede burnunun iki kanadına otururken kucağına selam verirken omuzlarına bakması menduptur. Bunu yaparken hûşu içinde ve ihsan derecesinde namaz kılma gayreti olmalıdır. Rasûlullah (s.a.v.) ihsanı şöyle tarif etmiştir: "Allah'a, sanki O'nu görüyormuşsun gibi ibadet etmendir. Her ne kadar sen O'nu görmüyorsan da o seni görmektedir. (bk. Ebû Davud, Sünnet 16).

3) Esnerken ağzı açmamaya çalışmak menduptur. Buna güç yetmezse, elin arkası veya yeni ile ağzı kapamak gerekir.

4) Gücü yettiği ölçüde öksürüğü gidermek menduptur.

5) Kamet alınırken, müezzin "Hayye ale'l-Felah" deyince, imam ve cemaatin ayağa kalkması menduptur. İmam mihraba yakın bulunmazsa, her saf, imam aralarından geçeceği sırada ayağa kalkar.

6) "Kad kâmeti's salâh (Namaz başladı)" denildiği zaman İmam, namaza başlar. İmam bu hareketi ile müezzini doğrulamış olur. Bununla birlikte kâmet bittikten sonra namaza başlanmasında da bir sakınca bulunmaz. Hatta, Ebû Yusuf ile, hanefiler dışındaki üç mezhebe göre uygun olan da budur.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi DÖNDÜREN, Delilleriyle İslam ilmihali, Erkam Yayınları.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt