Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

~~ Namazın Rükünleri ~~ (1 Kullanıcı)

~Leyfunnur~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ara 2008
Mesajlar
1,059
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Namazın Rükünleri

nur.jpg


1. İftitah tekbiri

İftitah, "başlamak, kapıyı açıp girmek" anlamındadır.
İftitah tekbiri (tahrime), namaza başlarken alınan tekbir olup "Allahu Ekber"cümlesini söylemektir.
Allah Resûlü'nün (aleyhissalatü vesselâm) tekbir alırken ellerini omuz hizasına kadar kaldırdığına dair rivayet bulunduğu gibi, kulak hizasına veya kulaklarının üstü hizasına kadar kadar kaldırdığına dair rivayetler de vardır. Bu rivayetlerin birleştirilmesi durumunda, tekbir alırken başı hafifçe öne eğerek başparmak kulak memesine değecek şekilde elleri kaldırmanın uygun olduğu belirtilmiştir.
Kalbe bütünlük kazandırmak, bulunduğu buudların üstüne çıkıp ayrı bir âleme girerek "Allahu Ekber"demek, namaz kılmak için bir başlangıç teşkil etmektedir.
Zira dikkat edilirse tarih boyunca tapılan putların, ilahlaştırılıp takdis edilen ve boyun eğilen kuvvetlerin, kendilerine körü körüne itaat edilen liderlerin ortak özellikleri, hep azamet ve kibirlilik, üstünlük ve yükseklik duyguları olmuştur.
Bu yüzden "Allahu Ekber"diyerek namaza başlayan mümin, bütün cebbar ve mütekebbirlerin üstesinden gelmiş, onları dize getirmiş ve hiçbir zaman Allah'tan başka bir güç tanımadığını bildirmiş olur. Dolayısıyla kendisini Allah'tan alıkoyan her şeyi arkaya atar, nazarını lâhut âleminin menfezlerine diker ve oradan gelecek şeyleri beklemeye durur.
O, başka bir sözle namaza giremez.
Allah Resulü (sallallâhu aleyhi ve sellem) : "Namazın anahtarı temizliktir.
(Namaz dışı şeylerle meşguliyeti) haram kılan şey iftitah tekbiridir, (namaz dışı meşguliyeti) helal kılan şey (de sondaki) selâmdır"buyurur ve bu hususa dikkat çeker.

Başka bir hadislerinde ise : "Abdesti yerli yerinde almadıkça, sonra kıbleye dönüp "Allahu Ekber"demedikçe.. hiçbirinizin namazı tam olmaz."buyurur. Bu yüzden namaza iftitah tekbiri ile girmek namazın bir rüknüdür.


2. Kıyam

Kıyam "doğrulmak, dikilmek, ayakta durmak" demektir.
Namazı oluşturan ana unsurlardan biri olarak kıyam, iftitah tekbiri ve her rekâtta Kur'ân'dan okunması gerekli asgarî miktarı okuyacak kadar bir müddet ayakta durmak anlamına gelir.
Hasta veya ayakta durmaya gücü yetmeyen kişiden kıyam vecibesi düşer. Bu kişi oturmaya güç yetiriyorsa, namazı oturarak kılar. Bu durumda oturma, o kişi için hükmen kıyam yerine geçer. Oturmaya da gücü yetmiyorsa nasıl kılabiliyorsa öyle, uzanarak veya ima ederek kılar.
Müminin, Rabbin karşısında el-pençe divan durarak huzura gelmesi, ona yeryüzünde iki ayağı üzerinde isbat-ı vücut eden ilk varlık olduğunu hatırlatır.
Kimi mahlukat yerde sürünüp, kimisi de dört ayağı üzerinde iki büklüm yürürken, Cenab-ı Hak insana âdeta bir "elif"(harfi) gibi dimdik ayakta durmayı ve yürümeyi lutfetmiştir.
O, en başta iç ve dışıyla ahsen-i takvime mazhar bir varlık olarak yaratılmıştır.
Cenab-ı Hak, onu camid kılıp cansız yapmamış ; canlılar arasında şuursuz kılmamış ; şuurlular arasında ona bir de akıl ve irade vermiştir.
Yine onu kâfir topluluklar içine dahil etmemiş ; aksine, onu temizleyip tasfiye ede ede insanlık mertebesine, ondan da müminlik mertebesine yükseltmiştir ki, bu haliyle âdeta onun her tekamülünde sırtında taşıdığı küfeye bir nimet daha koymuştur.
İşte insan, kıyamda olduğu vakitte, küfesindeki bu nimetleri hatırlayıp, kendisini daima mahşerde hesap vermek üzere Rabbin huzurunda tasavvur edecek ve Rabbi'nin, "Hayatın boyunca alıp verdiğin nefeslerin hesabını ver"sualini hatırlayacaktır.


3. Kıraat

Sözlükte "okumak"anlamına gelen kıraat, "Kur'ân okumak"demektir.
Namazda bir miktar Kur'ân okumak gerekir.
Namazda Kur'ân, kıyam halinde iken yani ayakta dururken okunur.
Namazda okunması farz olan asgari miktar, kısa üç ayet veya buna denk bir uzun ayettir.
Kıraat, nafile namazların, vitir namazının ve iki rekâtlı farz namazların bütün rekâtlarında, dört veya üç rekâtlı farz namazların ise herhangi iki rekâtında olması farzdır. Kıraatin ilk iki rekâtta olması ise vaciptir. İkinci rekâttan sonraki rekât veya rekâtlarda Fatiha suresini okumak Hanefî imamlardan nakledilen bir görüşe göre vacip, diğer bir rivayete göre ise sünnettir.
Kul, "Allahu Ekber"deyip, Allah'ın büyüklüğünü ilan ve itiraf ederek namaza başlar, kılacağı namazda şeytanın bir payı olmaması arzusuyla "Eûzu billâhi mine'ş-şeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim"der ve şeytandan Allah'a sığınır.
Bu söz, daha ilk başta insanın kendi aczini itiraf etmesi demektir.
Namazda bu şekilde aczini itiraf eden bir insan, kırık kalbiyle Allah'a teveccüh eder.
Diğer taraftan kul, okuduğu bu ayetlerle Allah'la (c.c.) konuşmuş gibi olur.
 

~Leyfunnur~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ara 2008
Mesajlar
1,059
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
4. Rükû

Rükû sözlükte "eğilmek"anlamına gelir. Namazın ana unsurlarından olan rükû, kıyamdan sonra eller dizlere erecek şekilde öne doğru eğilmek demektir. Allah Resûlü'nün (aleyhissalatü vesselâm) uygulamasına en uygun rükû şekli, sırt ve baş düz bir satıh oluşturacak biçimde eğilmektir.
Yine rükûda bu kavisli duruş, iki büklüm yürüyen mahlukatın ibadetidir ki, mümin onu da hatırlar ve orada yaptığı dua ile sanki: "Sana hamdolsun Rabbim! Beni, iki büklüm yürüyen mahlukatın gibi değil de, elif gibi, dümdüz yarattın.. her ne kadar şimdi senin azamet ve ululuğunu ifade ve itiraf için eğildim ise de, yine doğrulacağım."demek ister.


5. Secde

Secde sözlükte "itaat, teslimiyet ve tevazu içinde eğilmek, yere kapanmak, yüzü yere sürmek"anlamına gelir.
Namazın her rekâtında belirli uzuvları yere veya yere bitişik bir mahalle koyarak iki defa yere kapanmak namazın rükünlerindendir. Allah Resûlü'nün (aleyhissalatü vesselâm) uygulamasına en uygun secde, yüz, eller, dizler ve ayak parmaklarının üzerine olmak üzere yedi uzuv üzerinde yapılanıdır.
Mümin, bütün bu manaları rükûda kalbinde duyduktan sonra, Rabb'inden gelen bir recâ (ümit) meltemi ile yeniden başını kaldırır ve yeniden O'nun rahmetine doğru nazar eder.
İşte kul, rükûdan tekrar doğrulurken bir inşirah hisseder sonra da, Cenab-ı Hakk'a karşı şükranın ifadesi olarak yüzünü yere koyup secdeye kapanır.
Bu defa da, Efendimiz'in : "Kulun Rabbine en yakın olduğu zaman secde halidir. Öyle ise secdede iken çok dua edin"buyurduğu, Rabb'e en fazla yakın olma anını ihraz eder.
Orada da üç defa : "Yüce Rabbim, (her çeşit kusurdan) münezzehtir."demek suretiyle Rabbi tazimde bulunur.
Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ;
"Allah'a secde et ve yalnızca O'na yaklaş"(Alak, 96/19) emrine imtisal edip secde ediyor ;
bazen "Allah'ım! Büyük-küçük, evvel-âhir, gizli-açık bütün günahlarımı mağfiret buyur."diyerek kendinden geçiyor ;
bazen de : "Allah'ım! Sana secde ettim, Sana inandım, Sana teslim oldum.
Yüzüm de kendisini yaratıp şekillendiren, ona kulak, göz takan Yaratanına secde etmiştir.
Yaratanların en güzeli olan Allah ne yücedir!"şeklinde dua ederek Rabbine karşı tazimat ve tekrimatını ifade ediyordu.
Hasılı mümin, yaptığı bu secde ile, tıpkı Efendimiz'in kulluğuyla yükselip miracda Rabbisiyle görüştüğü gibi, bir görüşme ve mülâkat için O'nun arkasında ihraz etmesi gereken yeri ihraz edecektir.
O, namazını eda ederken, bu muallâ mevkii ihraz etme niyetiyle kılmalıdır.
Rabbisinin kendisine yaptığı emir ve teklifi, yine Rabbinin kendisine vadettiği şeyi elde etmek için yapan mümin, namazın bütün erkânında tatlı bir zevk ve namütenahi bir lezzet duyacaktır.
Zira bu vaadin arkasında rıza-yı ilahiyi elde etme, cemal-i ilahiyi müşahede vardır ve bu büyük vazifeyi eda ederken de, rehber olarak önde Peygamber Efendimiz vardır.



6. Ka'de-i Ahîre


Ka'de-i ahîre "son oturuş" demektir.
Namazın sonunda bir süre (teşehhüt miktarı) oturup beklemek namazın rükünlerindendir.
İki rekâtlık namazlardaki oturuş, daha önce oturuş bulunmadığı için son oturuş sayılır.
Son oturuşta olması gereken asgari süre "teşehhüt"miktarıdır.
Teşehhüt miktarı ise, "tahiyyat"duasını okuyacak kadar bir süredir.
Tahiyyatta, mirac ; yani Resulü Ekrem'e, halkın yüz çevirmesine mukabil, gök kapılarının açılıp, sema ehlinin tebessüm ettiği ve Allah'ın "Buyur ey kulum!"diye iltifatta bulunduğu kutlu yolculuk destanlaştırılmaktadır.
Evet, tahiyyat miracı anlatmaktadır.
Öyle anlaşılıyor ki, kendi kendimize Rabbin huzuruna çıkmamız çok zor ; ne kadar kulluk yapsak da, bizden evvel gelip geçen, iz bırakan ve bir şehrah açan Peygamber Efendimiz'e uğramadan, O'na selâm çakıp O'nun aracılığını temin etmeden Cenab-ı Hakk'ın huzuruna çıkmak imkânsızdır.
Onun içindir ki, Rabbimize karşı tahiyyatımızı, yani yaptığımız bedenî ve mâlî bütün ibadetlerimizi O'nun için yaptığımızı ifadeden hemen sonra, Resulü Ekrem'e selâm veriyor, "es-selâmu aleyke eyyühennebiyyü"diyoruz.
Bunun tasavvufta manası ; günah ve seyyiatımızla Cenab-ı Hakk'ın huzuruna giderken Peygamber Efendimiz'in arkasında saf bağlama ve bu tatlı mülâkatta konuşulan şeylere kulak kesilme, ne dendiğini anlamaya çalışmadır.
Orada, miracın bir semeresi olan namazın alınması ve ümmet-i Muhammed'e hediye edilme muamelesi anlatılır.
Orada önce Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) : "Tahiyyat, tayyibat ve salavat Allah içindir.", yani ; zerrat-ı vücudumuzla yaptığımız bütün ibadetler, kazanıp topladığımız maldan sarf ettiğimiz şeyler Sanadır ve Senin rızan içindir Allah'ım! Ben, böylesine ahd ü peymanımı ve sadakatimi dile getirmek için huzuruna geliyor, bu sözlerle seni selâmlıyorum der ve Allah'a (c.c.) selâm verir.
Cenab-ı Hak da, kendisine bu şekilde selâm sunan Habibine : "Ey Nebi! Selâm, Allah'ın rahmet ve bereketi senin üzerine olsun."sözleriyle mukabelede bulunur ve âdeta, "ey şanı yüce Nebi! Selâmına mukabil sana da selâm olsun"der.
Bütün bu konuşmalar, aklın almayacağı, mekânın var mı, yok mu idrak edilemeyeceği bir makamda cereyan ederken melekler : "Selâm bizim üzerimize ve Allah'ın salih kulları üzerine de olsun"der ve bu sözlere kulak kesilirler.
En sonunda Cebrail (aleyhisselâm), bu senfonizmaya tatlı bir hava ve bir âhenk katar, arş ve ferşi çınlatacak şekilde "Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur, yine şehadet ederim ki Muhammed, Allah'ın Resulü'dür!"der; Allah'ın, Mabud-u Mutlak ve Maksud-u bi'l-İstihkak olduğunu ; Peygamber Efendimiz'in ise, şanı yüce bir nebi olduğunu bütün yer ve gök ehline haykırır.


Hikmet.net
 

~Leyfunnur~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ara 2008
Mesajlar
1,059
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
1. İftitah tekbiri :

İftitah, "başlamak, kapıyı açıp girmek" anlamındadır.
İftitah tekbiri (tahrime), namaza başlarken alınan tekbir olup "Allahu Ekber"cümlesini söylemektir.
ALLAH Resulü (sallallâhu aleyhi ve sellem) :
"Namazın anahtarı temizliktir.
(Namaz dışı şeylerle meşguliyeti) haram kılan şey iftitah tekbiridir, (namaz dışı meşguliyeti) helal kılan şey (de sondaki) selâmdır"buyurur ve bu hususa dikkat çeker.
Başka bir hadislerinde ise :
"Abdesti yerli yerinde almadıkça, sonra kıbleye dönüp "Allahu Ekber"demedikçe.. hiçbirinizin namazı tam olmaz."buyurur.
Bu yüzden namaza iftitah tekbiri ile girmek namazın bir rüknüdür.


2. Kıyam :

Kıyam "doğrulmak, dikilmek, ayakta durmak" demektir.
Namazı oluşturan ana unsurlardan biri olarak kıyam, iftitah tekbiri ve her rekâtta Kur'ân'dan okunması gerekli asgarî miktarı okuyacak kadar bir müddet ayakta durmak anlamına gelir.


3. Kıraat :

Sözlükte "okumak"anlamına gelen kıraat, "Kur'ân okumak"demektir.
Namazda bir miktar Kur'ân okumak gerekir.
Namazda Kur'ân, kıyam halinde iken yani ayakta dururken okunur.
Namazda okunması farz olan asgari miktar, kısa üç ayet veya buna denk bir uzun ayettir.


4. Rükû :

Rükû sözlükte "eğilmek"anlamına gelir.
Namazın ana unsurlarından olan rükû, kıyamdan sonra eller dizlere erecek şekilde öne doğru eğilmek demektir.
ALLAH Resûlü'nün (aleyhissalatü vesselâm) uygulamasına en uygun rükû şekli, sırt ve baş düz bir satıh oluşturacak biçimde eğilmektir.
Yine rükûda bu kavisli duruş, iki büklüm yürüyen mahlukatın ibadetidir ki, mümin onu da hatırlar ve orada yaptığı dua ile sanki : "Sana hamdolsun Rabbim! Beni, iki büklüm yürüyen mahlukatın gibi değil de, elif gibi, dümdüz yarattın.. her ne kadar şimdi senin azamet ve ululuğunu ifade ve itiraf için eğildim ise de, yine doğrulacağım."demek ister.


5. Secde :

Secde sözlükte "itaat, teslimiyet ve tevazu içinde eğilmek, yere kapanmak, yüzü yere sürmek"anlamına gelir.
Namazın her rekâtında belirli uzuvları yere veya yere bitişik bir mahalle koyarak iki defa yere kapanmak namazın rükünlerindendir.
ALLAH Resûlü'nün (aleyhissalatü vesselâm) uygulamasına en uygun secde, yüz, eller, dizler ve ayak parmaklarının üzerine olmak üzere yedi uzuv üzerinde yapılanıdır.
Mümin, bütün bu manaları rükûda kalbinde duyduktan sonra, Rabb'inden gelen bir recâ (ümit) meltemi ile yeniden başını kaldırır ve yeniden O'nun rahmetine doğru nazar eder.
İşte kul, rükûdan tekrar doğrulurken bir inşirah hisseder sonra da, Cenab-ı Hakk'a karşı şükranın ifadesi olarak yüzünü yere koyup secdeye kapanır.
Bu defa da, Efendimiz'in : "Kulun Rabbine en yakın olduğu zaman secde halidir. Öyle ise secdede iken çok dua edin"buyurduğu, Rabb'e en fazla yakın olma anını ihraz eder.
Orada da üç defa :
"Yüce Rabbim, (her çeşit kusurdan) münezzehtir."demek suretiyle Rabbi tazimde bulunur.
Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ;
"ALLAH'a secde et ve yalnızca O'na yaklaş"(Alak, 96/19) emrine imtisal edip secde ediyor ;
bazen "ALLAH'ım! Büyük-küçük, evvel-âhir, gizli-açık bütün günahlarımı mağfiret buyur."diyerek kendinden geçiyor ;
bazen de : "ALLAH'ım! Sana secde ettim, Sana inandım, Sana teslim oldum.
Yüzüm de kendisini yaratıp şekillendiren, ona kulak, göz takan Yaratanına secde etmiştir.
Yaratanların en güzeli olan ALLAH ne yücedir!"şeklinde dua ederek Rabbine karşı tazimat ve tekrimatını ifade ediyordu.
Hasılı mümin, yaptığı bu secde ile, tıpkı Efendimiz'in kulluğuyla yükselip miracda Rabbisiyle görüştüğü gibi, bir görüşme ve mülâkat için O'nun arkasında ihraz etmesi gereken yeri ihraz edecektir.
O, namazını eda ederken, bu muallâ mevkii ihraz etme niyetiyle kılmalıdır.


6. Ka'de-i Ahîre :

Ka'de-i ahîre "son oturuş" demektir.
Namazın sonunda bir süre (teşehhüt miktarı) oturup beklemek namazın rükünlerindendir.[/
 

KüBrA1988

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 May 2009
Mesajlar
210
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
ALLAH RAZI OLSUN paylasimindan dolayi cok tesekkür ederim !!!
 

gurbette

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2008
Mesajlar
2,850
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
50
Selamun aleykum kardesim
yeniden bilgilerimizi tazeleme firsatimiz oldu Allah Celle Celaluhu sizden razi olsun.
selametle
 

~Leyfunnur~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ara 2008
Mesajlar
1,059
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Bu defa da, Efendimiz'in :
"Kulun Rabbine en yakın olduğu zaman secde halidir. Öyle ise secdede iken çok dua edin" buyurduğu, Rabb'e en fazla yakın olma anını ihraz eder.
Orada da üç defa : "Yüce Rabbim, (her çeşit kusurdan) münezzehtir." demek suretiyle Rabbi tazimde bulunur.

Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ;

"ALLAH'a secde et ve yalnızca O'na yaklaş"(Alak, 96/19) emrine imtisal edip secde ediyor ;

bazen "ALLAH'ım! Büyük-küçük, evvel-âhir, gizli-açık bütün günahlarımı mağfiret buyur."diyerek kendinden geçiyor ;

bazen de : "ALLAH'ım! Sana secde ettim, Sana inandım, Sana teslim oldum.
Yüzüm de kendisini yaratıp şekillendiren, ona kulak, göz takan Yaratanına secde etmiştir.

Yaratanların en güzeli olan ALLAH ne yücedir!" şeklinde dua ederek Rabbine karşı tazimat ve tekrimatını ifade ediyordu.
 

~Leyfunnur~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ara 2008
Mesajlar
1,059
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Öyle anlaşılıyor ki, kendi kendimize Rabbin huzuruna çıkmamız çok zor ; ne kadar kulluk yapsak da, bizden evvel gelip geçen, iz bırakan ve bir şehrah açan Peygamber Efendimiz'e uğramadan, O'na selâm çakıp O'nun aracılığını temin etmeden Cenab-ı Hakk'ın huzuruna çıkmak imkânsızdır.

Onun içindir ki, Rabbimize karşı tahiyyatımızı, yani yaptığımız bedenî ve mâlî bütün ibadetlerimizi O'nun için yaptığımızı ifadeden hemen sonra, Resulü Ekrem'e selâm veriyor, "es-selâmu aleyke eyyühennebiyyü"diyoruz.

Bunun tasavvufta manası ; günah ve seyyiatımızla Cenab-ı Hakk'ın huzuruna giderken Peygamber Efendimiz'in arkasında saf bağlama ve bu tatlı mülâkatta konuşulan şeylere kulak kesilme, ne dendiğini anlamaya çalışmadır.

Orada, miracın bir semeresi olan namazın alınması ve ümmet-i Muhammed'e hediye edilme muamelesi anlatılır.

Orada önce Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) : "Tahiyyat, tayyibat ve salavat ALLAH içindir.", yani ; zerrat-ı vücudumuzla yaptığımız bütün ibadetler, kazanıp topladığımız maldan sarf ettiğimiz şeyler Sanadır ve Senin rızan içindir ALLAH'ım! Ben, böylesine ahd ü peymanımı ve sadakatimi dile getirmek için huzuruna geliyor, bu sözlerle seni selâmlıyorum der ve ALLAH'a (c.c.) selâm verir.

Cenab-ı Hak da, kendisine bu şekilde selâm sunan Habibine : "Ey Nebi! Selâm, ALLAH'ın rahmet ve bereketi senin üzerine olsun."sözleriyle mukabelede bulunur ve âdeta, "ey şanı yüce Nebi! Selâmına mukabil sana da selâm olsun"der.

Bütün bu konuşmalar, aklın almayacağı, mekânın var mı, yok mu idrak edilemeyeceği bir makamda cereyan ederken melekler : "Selâm bizim üzerimize ve ALLAH'ın salih kulları üzerine de olsun"der ve bu sözlere kulak kesilirler.

En sonunda Cebrail (aleyhisselâm), bu senfonizmaya tatlı bir hava ve bir âhenk katar, arş ve ferşi çınlatacak şekilde "Şehadet ederim ki ALLAH'tan başka ilah yoktur, yine şehadet ederim ki Muhammed, ALLAH'ın Resulü'dür!"der; ALLAH'ın, Mabud-u Mutlak ve Maksud-u bi'l-İstihkak olduğunu ; Peygamber Efendimiz'in ise, şanı yüce bir nebi olduğunu bütün yer ve gök ehline haykırır.
 

erzsalih

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2009
Mesajlar
967
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Sual: Namazın dindeki yeri nedir?
CEVAP
Namazın önemi çok büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.) [Taberani]

(Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet, namazdır. Namazı düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir. Namazı düzgün değilse, hiçbir ameli kabul edilmez.) [Taberani]

(Namazı doğru kılanın, ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi günahları dökülür.) [İ.Ahmed]

(Allahü teâlâ buyuruyor ki, "Söz veriyorum ki, namazlarını vaktinde, doğru olarak kılana azap etmem, onu sorgu-suale çekmeden Cennete koyarım") [Hâkim]

(Her Peygamberin ümmetine son nefeste vasiyeti namazdır.) [Gunye]

Namaz kılmak böyle büyük bir ibadet olduğu için terk edilmesi de çok büyük günahtır. Hanbeli’de namazı terk eden küfre düştüğü için, Şafii ve Maliki’de büyük günah işlediği için ceza olarak katli gerektiği fıkıh kitaplarında yazılıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.) [Beyheki]

(Namaz kılmayanın dini yoktur.) [İbni Nasr]

(Namaz kılan, kıyamette kurtulacak, kılmayan perişan olur.) [Taberani]

(Namaz kılmayan, kıyamette, Allahü teâlâyı kızgın olarak bulur.) [Bezzar]

(Namazı kasten bırakanın ibadetleri kabul olmaz ve namaza başlayana kadar Allahü teâlânın himayesinden uzak kalır.) [Ebu Nuaym]

(Bizimle kâfir arasındaki fark namazdır. Namazı terk eden kâfir olur.) [Nesai]

Yukarıdaki hadis-i şerifleri, Ehl-i sünnet âlimleri şöyle açıklamışlardır:
Dinimizde en büyük günahı işleyen kâfir olmaz. Bunun için namaz kılmayana kâfir denmez. Fakat namaz, çok önemli bir ibadet olduğu için, namaz kılmayanın imanla ölmesi çok zayıf bir ihtimaldir. Namaz kılmayanın kalbi kararır, diğer günahları işlemekten çekinmez. Günahlar da insanı küfre sürükler. Bazı âlimler, namaz kılmayanın kâfir olacağını bildirmişlerdir. Bu bakımdan her ne şart altında olursa olsun muhakkak namazı kılmalı!

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Namaz kılmak ve diğer ibadetleri yapmak ancak müminlere kolay gelir. Kur'an-ı kerimde, (İman ve ibadet etmek, müşriklere güç gelir) ve (Namaz kılmak müminlere kolay gelir) buyurulmaktadır. Namaz kılmamak, iman zayıflığından ileri gelir. İmanın kuvvetli olmasının alameti, dinimizin emirlerine severek kolaylıkla uymaktır.(1/191,289)

Namaz kılmamanın ne kadar büyük günah olduğunu bilen, ayakta duramayacak kadar hasta olsa bile, mutlaka namaz kılar. Ateşin yaktığını bilen kimse, kendini nasıl ateşe atar? Cehennemden kaçan, Cenneti isteyen namaz kılmaz mı? Hadis-i şerifte, (Cenneti isteyip de, Allah’ın yasakladıklarından kaçınmayan, isteğinde yalancıdır) ve (Cenneti isteyen, hayırlı işlere koşar, Cehennemden korkan, haramlardan kaçar) buyuruluyor. (Beyheki)

Tadil-i erkâna riayet etmek vacibdir. Namazın vaciblerinden biri bilerek terk edilirse, o namazı tekrar kılmak vacib olur. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Hırsızların en büyüğü, namazından çalandır. Yani namazın erkânına riayet etmez, rükû ve secdelerini hakkiyle yerine getirmez.) [Vesilet-ün Necat]

(Herkesin namazında, kalbin hazır olduğu kısımlar yazılır. Kalbin hazır olmadığı namaza, Allahü teâlâ nazar etmez.) [Vesilet-ün Necat]

Cemaatle namaz kılmak erkeklere Sünnet-i hüdadır. Yani dinimizin şiarı, alameti olan sünnettir. Özürsüz terk etmek asla caiz değildir. Bilhassa yatsı ve sabah namazını cemaatle kılmak çok önemlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Yatsı namazını cemaatle kılan, gecenin yarısını, sabahı da cemaatle kılan, gecenin tamamını ibadetle geçirmiş sayılır.) [Müslim]

(Münafıklara en ağır gelen namaz, yatsı ile sabah namazını cemaatle kılmaktır. Bunlardaki ecri bilen, sürünerek de olsa, cemaate gelir.) [Buhari]

En faziletli ibadet
Sual: İbadetler içinde en faziletlisi hangisidir?
CEVAP
İbadetler içinde en faziletlisi namazdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Namaz, Allahü teâlânın hoşnut olduğu bütün amellerin en faziletlisidir. Rızkın bereketi, duanın kabulüdür. Kabirde ışıktır. Sıratı yıldırım gibi geçiricidir. Cennette başa taçtır. İmanın başı, gözün nuru ve Cehennemden kurtarıcıdır.) [Miftah-ul-Cenne]

(Cennetin anahtarı namazdır.) [Darimi]

(En faziletli amel, vaktinde kılınan namazdır.) [Ebu Davud]

(Kalk namaz kıl, namaz elbette şifadır.) [İ.Ahmed, İ.Mace]

(Namazın farz olduğuna inanıp, eksiksiz kılan, Cennete gider.) [Hâkim]

(Ümmetimin fesadı zamanında sünnetime yapışan, [yani Ehl-i sünnet olan] ve beş vakit namazı cemaatle kılanın amel defterine her gün yüz şehid sevabı yazılır.) [İ.Nâsiruddin]

Namaza dikkat edin
Sual: Vaizler, hatipler, hep İslam’ın sosyal strüktüründen, sosyo-ekonomik, sosyo-politik yönlerinden bahsediyorlar da neden, namazın öneminden, sünnetlerinden, secde-i sehvden bahsetmiyorlar? Kabirde, ahirette neler sorulacak, iyi Müslüman olmak için neler yapmak gerekir? Dini gazete denilen bazı yayın organları da böyle. Acaba namazdan bahsetmeyi aşağılık mı kabul ediyorlar?
CEVAP
Böyle sualleri sahiplerine sormak gerekir. Fakat namazın önemi söz konusu olduğu için, (Namaz kılmaz ama dayımın oğlunun imanı çok kuvvetlidir. Teyzem de açık saçık gezer ama imanı çok sağlam) diyen bir okuyucumuza bu vesile ile cevap vermek istiyoruz. Namaz kılmayanın, pervasızca günah işleyenin imanı kuvvetli olmaz. Bir kimse, namazı ne kadar doğru kılıyorsa, imanı o ölçüde kuvvetlidir, parlaktır. Namaz kılmayanın ve kılmadığı için üzülmeyenin imanı çok sönüktür, belki de çoğunun imanı yoktur. Peygamber efendimiz, (İman namaz demektir. Namaz dinin direğidir) buyuruyor. Direksiz din olur mu?

Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:

(İman, namaz demektir. Namazı itina ile, vaktine, sünnetine ve diğer şartlarına riayet ederek kılan, mümindir.) [İbni Neccar]

Peygamber efendimizin son sözlerinden biri, (Namaza dikkat edin) idi. (İbni Mace)

Namaz her iyiliğin anahtarıdır
Sual: Ben namaz kılmıyorum. Fakat hiç günah işlemiyorum. İçki içmem, kumar oynamam, hırsızlık etmem ve başka günahları da işlemem. Bunlar yetmez mi?
CEVAP
Namaz kılmamak çok büyük günahtır. Hırsızlık etmekten, kumar oynamaktan, içki içmekten daha büyük günahtır. Birçok hadis-i şerifte, kasten namaz kılmamanın küfür olduğu bildirilmiştir. Amel imandan parça olmadığı halde, namaz konusunda ittifak hâsıl olmamıştır. Namazın imandan olduğunu bildiren âlimler de olmuştur. Bu bakımdan namaz kılmamak, çok büyük tehlikedir.

Bir insan her türlü kötülüğü işlese, namaz kılmaya devam etse, namazı doğru olarak kılsa, kötülüklerin çoğunu, hatta tamamını terk eder; çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Namaz, münker ve fahşadan [edepsizlikten, akla ve dine uymayan her türlü kötülükten, her türlü günahtan] alıkoyar.) [Ankebut 45]

Namaz kılmanın fazileti çok büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Namaz, her hayrın, her iyiliğin anahtarıdır.) [Taberani]

Bu hadis-i şerifleri okuduktan sonra, namaz kılmayan Müslümana hayret etmemek imkânsızdır.

İbadet ve ihtiyaç
Sual: Nefsime yenik düşerek, namaz kılmayı terk ettim. Şimdi bir bunalım içindeyim. Arkadaşlar, (Bu zamanda namaz kılmak daha önemlidir) dediler. Peki, şimdi başlarsam, Allah, bu kulum sadece, bana ihtiyacı varken, bunalımdayken namaz kılıyor demez mi?
CEVAP
Öyle düşünmek doğru değildir. Var olabilmek, varlıkta ve hayatta kalabilmek için, zaten her an Allahü teâlâya muhtacız. Gözümüzün görmesi, kulağımızın duyması, konuşmamız, nefes almamız, yürümemiz, oturmamız, kalkmamız için hep Allah’a muhtacız. Muhtaç olmadığımız bir an düşünülemez. Allahü teâlâya, sadece sıkıntıda olduğumuz zaman değil, her an muhtacız. Yaptığımız ibadetlerin ise, bununla hiçbir ilgisi yoktur. Onlar zaten bizim kulluk vazifelerimizdir. Rabbimizin emridir. İmandan sonra en büyük vazifemiz, beş vakit namaz kılmaktır. Bunun için hemen namaza başlamalı. Dualarımızın kabulü için de, sadece sıkıntılı zamanlarda değil, her zaman dua etmeli, Allahü teâlâdan af ve afiyet istemelidir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:

(Sıkıntıda duasının kabul edilmesini isteyen, rahat zamanında çok dua etsin!) [Tirmizi]

Namazı kaçırmamak için
Sual: Namazları kaçırmamak için ne yapmak gerekir?
CEVAP
Namaza mâni olan işte, hayır yoktur. Şu üç şeye mâni olan her şeyi terk etmek ve bu üç şeye sarılmak lâzımdır:
1- Namazları vaktinde kılmak,
2- Haramlardan sakınmak,
3- Helâl kazanmak.

Namazın önemi büyüktür
Sual: Her çeşit şükür ve ibadet namazda toplanmıştır deniyor. Böyle bir şeyin aslı nedir?
CEVAP
İslam âlimleri, (Namaz, her çeşit şükrü kendinde toplar) demişlerdir. Büyük âlim Abdullah-i Dehlevi hazretleri de buyuruyor ki:

Bütün ibadetler namaz içinde toplanmıştır:
1- Kur’an-ı kerim okumak,
2- Tesbih söylemek [Sübhanallah demek],
3- Resulullaha salevat söylemek [Salli barikleri okumak],
4- Günahlara istiğfar etmek,
5- İhtiyaçları yalnız Allahü teâlâdan isteyerek Ona şükredip dua etmek [Fatiha okumak] namaz içindedir. Daha başka ibadetler de vardır.

Ağaçlar, otlar, namazda durur gibi dik duruyorlar. Hayvanlar, rükû halinde, cansızlar da namazda Kade’de oturur gibi yere serilmişlerdir. Namaz kılan, bunların ibadetlerinin hepsini yapmaktadır. (Mekatib-i şerife m.85)

Ne zaman farz olur?
Sual: (Küçük bir çocuk yatsıyı kıldıktan sonra cünüp olsa ve fecirden sonra uyansa yatsıyı kaza etmesi gerekir) deniyor, ne demektir?
CEVAP
Akıl baliğ olmayan çocuk, yatsıyı kıldıktan sonra akıl baliğ olsa, o yatsıyı tekrar kılması farz olur, çünkü önceki kıldığı yatsı nafileydi, büluğ çağında olmayana farz olmaz.

Hazret-i Âdem’den beri
Sual: Namaz, ne vakitten beri kılınıyor?
CEVAP
Namaz, ilk Peygamber Hazret-i Âdem’den beri kılınmaktadır. (Mevkufat)

Her dinde farzdı
Sual: Âdem aleyhisselamdan beri her dinde namaz var mıydı? Varsa kaç vakit idi?
CEVAP
Âdem aleyhisselamdan beri her dinde namaz var idi. Her ümmete bir vakit farz idi. Ama bir vakitte birçok rekat farz idi. Kimine sabah namazı, kimine akşam namazı farz idi. Her ümmete ayrı farz olan namazlar, bizim ümmetimize hepsi birden farz oldu.

Hak geçmez
Sual: Almanya’da çalışıyorum. Namaz kılacak kadar işi bırakınca hak geçer mi?
CEVAP
Hak geçmez. Hiç kimsenin namaza mani olma hakkı olmaz.

Mekke’de farz oldu
Sual: Neden namaz Mekke’de, abdest Medine’de farz oldu?
CEVAP
İkisi de Mekke’de farz oldu. Namaz Mirac’da farz oldu. Halbuki daha önce de namaz kılınıyordu. Kıyamete kadar ihtilafa düşmemek için Maide suresinde önemi bildirildi.
 

~Leyfunnur~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ara 2008
Mesajlar
1,059
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
Esselamualeykum Erzsalih kardesim,
eklediginiz bilgilerden dolayi Rabbim sizden razi olsun...
Rabbim namazlarimizi en dogru sekilde kilmamizi nasip etsin...amin

(Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.) [Taberani]

(Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet, namazdır. Namazı düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir. Namazı düzgün değilse, hiçbir ameli kabul edilmez.) [Taberani]

(Namazı doğru kılanın, ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi günahları dökülür.) [İ.Ahmed]

(Allahü teâlâ buyuruyor ki, "Söz veriyorum ki, namazlarını vaktinde, doğru olarak kılana azap etmem, onu sorgu-suale çekmeden Cennete koyarım") [Hâkim]

(Her Peygamberin ümmetine son nefeste vasiyeti namazdır.) [Gunye]

(Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.) [Beyheki]

(Namaz kılmayanın dini yoktur.) [İbni Nasr]

(Namaz kılan, kıyamette kurtulacak, kılmayan perişan olur.) [Taberani]

(Namaz kılmayan, kıyamette, Allahü teâlâyı kızgın olarak bulur.) [Bezzar]

(Namazı kasten bırakanın ibadetleri kabul olmaz ve namaza başlayana kadar Allahü teâlânın himayesinden uzak kalır.) [Ebu Nuaym]

(Bizimle kâfir arasındaki fark namazdır. Namazı terk eden kâfir olur.) [Nesai]
 

erdal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Nis 2006
Mesajlar
3,212
Tepki puanı
1
Puanları
38
Allah c.c. razı olsun Kardeşim ...
Bilgilerimizi tazelamiş olduk.
selametle kalınız...
 

erzsalih

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2009
Mesajlar
967
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Esselamualeykum Erzsalih kardesim,
eklediginiz bilgilerden dolayi Rabbim sizden razi olsun...
Rabbim namazlarimizi en dogru sekilde kilmamizi nasip etsin...amin

(Namazın dindeki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.) [Taberani]

(Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet, namazdır. Namazı düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir. Namazı düzgün değilse, hiçbir ameli kabul edilmez.) [Taberani]

(Namazı doğru kılanın, ağaçtan yaprakların döküldüğü gibi günahları dökülür.) [İ.Ahmed]

(Allahü teâlâ buyuruyor ki, "Söz veriyorum ki, namazlarını vaktinde, doğru olarak kılana azap etmem, onu sorgu-suale çekmeden Cennete koyarım") [Hâkim]

(Her Peygamberin ümmetine son nefeste vasiyeti namazdır.) [Gunye]

(Namaz dinin direğidir, terk eden dinini yıkmış olur.) [Beyheki]

(Namaz kılmayanın dini yoktur.) [İbni Nasr]

(Namaz kılan, kıyamette kurtulacak, kılmayan perişan olur.) [Taberani]

(Namaz kılmayan, kıyamette, Allahü teâlâyı kızgın olarak bulur.) [Bezzar]

(Namazı kasten bırakanın ibadetleri kabul olmaz ve namaza başlayana kadar Allahü teâlânın himayesinden uzak kalır.) [Ebu Nuaym]

(Bizimle kâfir arasındaki fark namazdır. Namazı terk eden kâfir olur.) [Nesai]

ve Aleyna Aleyküm Selam Leyfunnur kardesim
Allah sizdende razı olur inşallah
Rabbim dualarınızı kabul eder inşallah
 

~Leyfunnur~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ara 2008
Mesajlar
1,059
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
37

~Leyfunnur~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ara 2008
Mesajlar
1,059
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
37
(Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet, namazdır. Namazı düzgün ise, diğer amelleri kabul edilir. Namazı düzgün değilse, hiçbir ameli kabul edilmez.)
[Taberani]
 

ahmet1342

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Haz 2009
Mesajlar
24
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
allah razı olsun elinize sağlık arkadaşlar
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt