~Leyfunnur~
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 17 Ara 2008
- Mesajlar
- 1,059
- Tepki puanı
- 1
- Puanları
- 0
- Yaş
- 37
Namazın Rükünleri
1. İftitah tekbiri
İftitah, "başlamak, kapıyı açıp girmek" anlamındadır.
İftitah tekbiri (tahrime), namaza başlarken alınan tekbir olup "Allahu Ekber"cümlesini söylemektir.
Allah Resûlü'nün (aleyhissalatü vesselâm) tekbir alırken ellerini omuz hizasına kadar kaldırdığına dair rivayet bulunduğu gibi, kulak hizasına veya kulaklarının üstü hizasına kadar kadar kaldırdığına dair rivayetler de vardır. Bu rivayetlerin birleştirilmesi durumunda, tekbir alırken başı hafifçe öne eğerek başparmak kulak memesine değecek şekilde elleri kaldırmanın uygun olduğu belirtilmiştir.
Kalbe bütünlük kazandırmak, bulunduğu buudların üstüne çıkıp ayrı bir âleme girerek "Allahu Ekber"demek, namaz kılmak için bir başlangıç teşkil etmektedir.
Zira dikkat edilirse tarih boyunca tapılan putların, ilahlaştırılıp takdis edilen ve boyun eğilen kuvvetlerin, kendilerine körü körüne itaat edilen liderlerin ortak özellikleri, hep azamet ve kibirlilik, üstünlük ve yükseklik duyguları olmuştur.
Bu yüzden "Allahu Ekber"diyerek namaza başlayan mümin, bütün cebbar ve mütekebbirlerin üstesinden gelmiş, onları dize getirmiş ve hiçbir zaman Allah'tan başka bir güç tanımadığını bildirmiş olur. Dolayısıyla kendisini Allah'tan alıkoyan her şeyi arkaya atar, nazarını lâhut âleminin menfezlerine diker ve oradan gelecek şeyleri beklemeye durur.
O, başka bir sözle namaza giremez.
Allah Resulü (sallallâhu aleyhi ve sellem) : "Namazın anahtarı temizliktir.
(Namaz dışı şeylerle meşguliyeti) haram kılan şey iftitah tekbiridir, (namaz dışı meşguliyeti) helal kılan şey (de sondaki) selâmdır"buyurur ve bu hususa dikkat çeker.
Başka bir hadislerinde ise : "Abdesti yerli yerinde almadıkça, sonra kıbleye dönüp "Allahu Ekber"demedikçe.. hiçbirinizin namazı tam olmaz."buyurur. Bu yüzden namaza iftitah tekbiri ile girmek namazın bir rüknüdür.
2. Kıyam
Kıyam "doğrulmak, dikilmek, ayakta durmak" demektir.
Namazı oluşturan ana unsurlardan biri olarak kıyam, iftitah tekbiri ve her rekâtta Kur'ân'dan okunması gerekli asgarî miktarı okuyacak kadar bir müddet ayakta durmak anlamına gelir.
Hasta veya ayakta durmaya gücü yetmeyen kişiden kıyam vecibesi düşer. Bu kişi oturmaya güç yetiriyorsa, namazı oturarak kılar. Bu durumda oturma, o kişi için hükmen kıyam yerine geçer. Oturmaya da gücü yetmiyorsa nasıl kılabiliyorsa öyle, uzanarak veya ima ederek kılar.
Müminin, Rabbin karşısında el-pençe divan durarak huzura gelmesi, ona yeryüzünde iki ayağı üzerinde isbat-ı vücut eden ilk varlık olduğunu hatırlatır.
Kimi mahlukat yerde sürünüp, kimisi de dört ayağı üzerinde iki büklüm yürürken, Cenab-ı Hak insana âdeta bir "elif"(harfi) gibi dimdik ayakta durmayı ve yürümeyi lutfetmiştir.
O, en başta iç ve dışıyla ahsen-i takvime mazhar bir varlık olarak yaratılmıştır.
Cenab-ı Hak, onu camid kılıp cansız yapmamış ; canlılar arasında şuursuz kılmamış ; şuurlular arasında ona bir de akıl ve irade vermiştir.
Yine onu kâfir topluluklar içine dahil etmemiş ; aksine, onu temizleyip tasfiye ede ede insanlık mertebesine, ondan da müminlik mertebesine yükseltmiştir ki, bu haliyle âdeta onun her tekamülünde sırtında taşıdığı küfeye bir nimet daha koymuştur.
İşte insan, kıyamda olduğu vakitte, küfesindeki bu nimetleri hatırlayıp, kendisini daima mahşerde hesap vermek üzere Rabbin huzurunda tasavvur edecek ve Rabbi'nin, "Hayatın boyunca alıp verdiğin nefeslerin hesabını ver"sualini hatırlayacaktır.
3. Kıraat
Sözlükte "okumak"anlamına gelen kıraat, "Kur'ân okumak"demektir.
Namazda bir miktar Kur'ân okumak gerekir.
Namazda Kur'ân, kıyam halinde iken yani ayakta dururken okunur.
Namazda okunması farz olan asgari miktar, kısa üç ayet veya buna denk bir uzun ayettir.
Kıraat, nafile namazların, vitir namazının ve iki rekâtlı farz namazların bütün rekâtlarında, dört veya üç rekâtlı farz namazların ise herhangi iki rekâtında olması farzdır. Kıraatin ilk iki rekâtta olması ise vaciptir. İkinci rekâttan sonraki rekât veya rekâtlarda Fatiha suresini okumak Hanefî imamlardan nakledilen bir görüşe göre vacip, diğer bir rivayete göre ise sünnettir.
Kul, "Allahu Ekber"deyip, Allah'ın büyüklüğünü ilan ve itiraf ederek namaza başlar, kılacağı namazda şeytanın bir payı olmaması arzusuyla "Eûzu billâhi mine'ş-şeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim"der ve şeytandan Allah'a sığınır.
Bu söz, daha ilk başta insanın kendi aczini itiraf etmesi demektir.
Namazda bu şekilde aczini itiraf eden bir insan, kırık kalbiyle Allah'a teveccüh eder.
Diğer taraftan kul, okuduğu bu ayetlerle Allah'la (c.c.) konuşmuş gibi olur.
1. İftitah tekbiri
İftitah, "başlamak, kapıyı açıp girmek" anlamındadır.
İftitah tekbiri (tahrime), namaza başlarken alınan tekbir olup "Allahu Ekber"cümlesini söylemektir.
Allah Resûlü'nün (aleyhissalatü vesselâm) tekbir alırken ellerini omuz hizasına kadar kaldırdığına dair rivayet bulunduğu gibi, kulak hizasına veya kulaklarının üstü hizasına kadar kadar kaldırdığına dair rivayetler de vardır. Bu rivayetlerin birleştirilmesi durumunda, tekbir alırken başı hafifçe öne eğerek başparmak kulak memesine değecek şekilde elleri kaldırmanın uygun olduğu belirtilmiştir.
Kalbe bütünlük kazandırmak, bulunduğu buudların üstüne çıkıp ayrı bir âleme girerek "Allahu Ekber"demek, namaz kılmak için bir başlangıç teşkil etmektedir.
Zira dikkat edilirse tarih boyunca tapılan putların, ilahlaştırılıp takdis edilen ve boyun eğilen kuvvetlerin, kendilerine körü körüne itaat edilen liderlerin ortak özellikleri, hep azamet ve kibirlilik, üstünlük ve yükseklik duyguları olmuştur.
Bu yüzden "Allahu Ekber"diyerek namaza başlayan mümin, bütün cebbar ve mütekebbirlerin üstesinden gelmiş, onları dize getirmiş ve hiçbir zaman Allah'tan başka bir güç tanımadığını bildirmiş olur. Dolayısıyla kendisini Allah'tan alıkoyan her şeyi arkaya atar, nazarını lâhut âleminin menfezlerine diker ve oradan gelecek şeyleri beklemeye durur.
O, başka bir sözle namaza giremez.
Allah Resulü (sallallâhu aleyhi ve sellem) : "Namazın anahtarı temizliktir.
(Namaz dışı şeylerle meşguliyeti) haram kılan şey iftitah tekbiridir, (namaz dışı meşguliyeti) helal kılan şey (de sondaki) selâmdır"buyurur ve bu hususa dikkat çeker.
Başka bir hadislerinde ise : "Abdesti yerli yerinde almadıkça, sonra kıbleye dönüp "Allahu Ekber"demedikçe.. hiçbirinizin namazı tam olmaz."buyurur. Bu yüzden namaza iftitah tekbiri ile girmek namazın bir rüknüdür.
2. Kıyam
Kıyam "doğrulmak, dikilmek, ayakta durmak" demektir.
Namazı oluşturan ana unsurlardan biri olarak kıyam, iftitah tekbiri ve her rekâtta Kur'ân'dan okunması gerekli asgarî miktarı okuyacak kadar bir müddet ayakta durmak anlamına gelir.
Hasta veya ayakta durmaya gücü yetmeyen kişiden kıyam vecibesi düşer. Bu kişi oturmaya güç yetiriyorsa, namazı oturarak kılar. Bu durumda oturma, o kişi için hükmen kıyam yerine geçer. Oturmaya da gücü yetmiyorsa nasıl kılabiliyorsa öyle, uzanarak veya ima ederek kılar.
Müminin, Rabbin karşısında el-pençe divan durarak huzura gelmesi, ona yeryüzünde iki ayağı üzerinde isbat-ı vücut eden ilk varlık olduğunu hatırlatır.
Kimi mahlukat yerde sürünüp, kimisi de dört ayağı üzerinde iki büklüm yürürken, Cenab-ı Hak insana âdeta bir "elif"(harfi) gibi dimdik ayakta durmayı ve yürümeyi lutfetmiştir.
O, en başta iç ve dışıyla ahsen-i takvime mazhar bir varlık olarak yaratılmıştır.
Cenab-ı Hak, onu camid kılıp cansız yapmamış ; canlılar arasında şuursuz kılmamış ; şuurlular arasında ona bir de akıl ve irade vermiştir.
Yine onu kâfir topluluklar içine dahil etmemiş ; aksine, onu temizleyip tasfiye ede ede insanlık mertebesine, ondan da müminlik mertebesine yükseltmiştir ki, bu haliyle âdeta onun her tekamülünde sırtında taşıdığı küfeye bir nimet daha koymuştur.
İşte insan, kıyamda olduğu vakitte, küfesindeki bu nimetleri hatırlayıp, kendisini daima mahşerde hesap vermek üzere Rabbin huzurunda tasavvur edecek ve Rabbi'nin, "Hayatın boyunca alıp verdiğin nefeslerin hesabını ver"sualini hatırlayacaktır.
3. Kıraat
Sözlükte "okumak"anlamına gelen kıraat, "Kur'ân okumak"demektir.
Namazda bir miktar Kur'ân okumak gerekir.
Namazda Kur'ân, kıyam halinde iken yani ayakta dururken okunur.
Namazda okunması farz olan asgari miktar, kısa üç ayet veya buna denk bir uzun ayettir.
Kıraat, nafile namazların, vitir namazının ve iki rekâtlı farz namazların bütün rekâtlarında, dört veya üç rekâtlı farz namazların ise herhangi iki rekâtında olması farzdır. Kıraatin ilk iki rekâtta olması ise vaciptir. İkinci rekâttan sonraki rekât veya rekâtlarda Fatiha suresini okumak Hanefî imamlardan nakledilen bir görüşe göre vacip, diğer bir rivayete göre ise sünnettir.
Kul, "Allahu Ekber"deyip, Allah'ın büyüklüğünü ilan ve itiraf ederek namaza başlar, kılacağı namazda şeytanın bir payı olmaması arzusuyla "Eûzu billâhi mine'ş-şeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim"der ve şeytandan Allah'a sığınır.
Bu söz, daha ilk başta insanın kendi aczini itiraf etmesi demektir.
Namazda bu şekilde aczini itiraf eden bir insan, kırık kalbiyle Allah'a teveccüh eder.
Diğer taraftan kul, okuduğu bu ayetlerle Allah'la (c.c.) konuşmuş gibi olur.