NAMAZIN ÖNEMİ KONUSUNDA AYET-İ KERİMELER VE HADİS-İ ŞERİFLER:
Ayetler:
1) "Ben, evet Ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. O halde Bana ibâdet et ve Beni anmak (zikretmek) için
dosdoğru namaz kıl."
(Tâ-Hâ: 14)
2) "O haram ayları çıkınca artık o müşrikleri nerede bulursanız öldürün, onları yakalayın, onları alıkoyun, onların bütün geçit yerlerini tutun. Eğer tevbe edip namaz kılar ve zekat verirlerse, yollarını serbest bırakın. Gerçekten Allah, mağfiret ve rahmet edicidir."
(Tevbe: 5)
3) "Eğer tevbe eder, namaz kılar, zekat verirlerse artık dinde kardeşlerinizdir. Biz bilen bir kavme ayetleri böyle uzun uzadıya açıklarız."
(Tevbe: 11)
4) "O'na dönenler olun. O'ndan korkun. Namazı da dosdoğru kılın ve müşriklerden olmayın."
(Rûm: 31)
5) "Onların ardından öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı terk ettiler ve nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride azgınlıklarının cezasını çekecekler. ("Ğayy" ile karşılaşacaklardır.)"
(Meryem: 59)
İbn Abbâs ve İbn Mes'ûd'a göre buradaki "Ğayy"; cehennemde bir vadinin adıdır.
(Bkz. Kurtubi Tefsiri, Medârik Tefsiri)
6) "(Mücrimlere sorarlar): 'Sizi Sekar (cehenem azabın)a sürükleyen nedir?' 'Biz namaz kılanlardan değildik.' derler."
(Müddessir: 42, 43)
7) "Namaz kılıp da namazlarında gâfil olan(münafık)lara veyl vardır."
(Mâûn: 4-5)
"Veyl"in cehennemde bir vadi ismi olduğu rivâyet edilmiştir.
8) "Mü'minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.
Onlar ki, namazlarında huşû içindedirler.
Onlar namazlarını gereğince muhafaza ederler."
(Mü'minûn: 1, 2, 9)
Hadisler:
1) كان أصحاب محمدٍ صلي الله عليه و سلم لا يرون شيئًا من الأعمال تركه كفر غير الصلاة
Şakîk b. Abdullah:
"Rasûlullah'ın ashâbı, namazdan başka hiçbir amelin terkini küfür bilmezlerdi (görmezlerdi)."
(Tirmizî, Kitâbu'l İmân)
2) ليس بين العبد وبين الكفر إلا ترك الصلاة
"Kul ile küfür arasında ancak namazı terk etmek vardır."
(Nesâî)
3) بين الكفر والإيمان ترك الصلاة
"Küfür ile iman arasında namazın terki vardır."
(Tirmizî)
4) من ترك الصلاة متعمداً فقد برئت منه ذمة الله ورسوله
"Taammüden (kasıtlı, bilerek, mazeretsiz) namazı terk eden kişiden, Allah ve Rasûlünun zimmeti (himayesi, koruması) uzaktır."
(Müsned-i Ahmed)
5) ان بين الرجل و بين الشرك و الكفر ترك الصلاة
"Muhakkak ki, kişi ile şirk ve küfür arasında namazı terk etmek vardır."
(Müslim, Kitâbu'l İmân)
6) العهد الذى بيننا وبينهم الصلاة ، فمن تركها فقد كفر
"Onlarla (kafirlerle/münafıklarla) bizim aramızdaki ahit (fark), namazdır. Her kim onu terk ederse, kâfir olur."
(Tirmizî, Kitâbu'l İmân; İbn Mâce, Nesâî, Müsned-i Ahmed, İbn Hibbân)
7) إنّ العهد الذى بيننا و بينهم الصلاة ، فمن تركها فقد كفر
"Muhakkak ki, onlarla (kafirlerle/münafıklarla) bizim aramızdaki ahit (fark), namazdır. Her kim onu terk ederse, küfretmiş olur."
(Nesâî)
Bu konuda namazı kılmayan müslümanları tehdit edici olarak sayısız Hadisler vardır:
"Namaz, mü'minin mi'racıdır,
Dinden yok olacak en son şey, namazdır.
Namaz, dinin direğidir; kim namazı terk ederse dinini yıkmış olur,
Her kim kasıtlı olarak namazı terk ederse kâfir olur vb...)
Not:
Allah'ın kullarının imandan sonra üzerinde titizlikle tefekkür edip önem vermeleri gereken şey hiç şüphesiz ki, namazdır.
Namaz, insanlık tarihiyle aynı yaştadır. Namazın emredilmediği ne bir peygamber ve ne de bir toplum olmuştur, tarih boyunca..
Peygamberimiz namaz için "gözümün nuru" ifadesini kullanmıştır ve sıkıntılı anlarında Efendimiz namaz kılarak rahata ve huzura ererdi.
Namaz, kulun Rabbiyle mânen buluşmasıdır; namazsızlar ahirette Rabbleriyle buluşmaktan ve görüşmekten mahrum olacaklar ve cehennemi boylayacaklardır.
Mahkeme-i Kübrâ'da, mü'min bir kulun ilk hesaba çekileceği ameli, namazdır.
إنَّ أوَّلَ مَا يُحَاسَبُ النَّاسُ بِهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنْ أعْمَالِهِم الصَّلاَةُ
"İnsanların kıyamet gününde hesaba çekilecekleri amellerin ilki, namazdır."
İnsanoğlu, tehdit edici hükümlerden kaçmakla gerçeği değiştiremez; cesur kişi odur ki, korkularını yenebilen ve kendi gerçeğiyle yüzleşebilendir. Rabbim, cennete "namaz kapısı"ndan girenlerden eylesin bizleri...)
* * *
Ebû Hüreyre’den rivâyet edilmiştir:
"Bedevi bir adam gelerek: "Yâ Rasûlallah! Bana, işlediğim zaman cennete girebileceğim bir amel söyle" dedi. Rasûlullah da ona: "Hiçbir şeyi ortak koşmaksızın sırf Allah’a kulluk edersin, namaz kılarsın, farz kılınan zekatı verirsin, Ramazan’da oruç tutarsın” dedi. Adam:"Nefsim kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki, bunlara hiçbir şey eklemem" dedi. Adam yüzünü dönüp yanımızdan ayrılınca, Rasûlullah: "Kim cennet ehlinden bir kimseye bakmaktan hoşlanırsa, bu adama baksın" buyurdu."
(Buhâri, Kitâbu’z Zekât; Müslim; Kitâbu’l İmân)
“Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in O’nun elçisi olduğuna şehâdet edinceye, namaz kılıncaya ve zekat verinceye kadar insanlarla savaşmakla emrolundum. İnsanlar bunları yaptıkları zaman İslâm’ın hakkı hariç, bana karşı canları ve malları dokunulmazlık kazanır. Onların (iç yüzlerinin) hesabı Allah’a aittir.”
(Buhâri, Kitâbu’l İmân; Müslim, Kitâbu’l İmân; Tirmizî, İbn Mâce, Nesâî)
"Ümmetim kıyamet günü, abdest azalarındaki parlaklıklarından (tanınıp) çağrılacaktır. Sizden kim parlaklığını artırmaya gücü yetiyorsa yapsın."
(Buhâri, Müslim)
"Mü’minin cennetteki süsleri abdest suyunun ulaştığı yere kadardır."
(Müslim)
"Kıyamet günü kulun ilk önce hesaba çekileceği ameli namazdır. Eğer namazı iyi, eksiksiz çıkarsa o kul kurtuluşa ermiş ve başarıya ulaşmış olur. Eğer namazı bozuk çıkarsa, aldanmış ve hüsrana uğramış olur. Eğer farzlardan bir eksiği çıkarsa Allah Teâlâ: "Bakın bakalım, kulumun eksik farzlarını tamamlayacak nafile namazı var mı?" buyurur. Sonra kişinin diğer amellerinin hesabı da bu şekilde yapılır."
(Tirmizî, Kitâbu’s Salât, Ebû Dâvud, İbn Mâce)
Hadis-i Şerif'in son bölümü şöyle:
قَالَ الرَّبُّ عَزَّ وَجَلَّ : اُنْظُرُوا هَلْ لِعَبْدِى مِنْ تَطَوُّعٍ
فَيُكَمَّلُ بِهَا مَا انْتَقَصَ مِنَ الْفَرِيضَة ؟ ثُمَّ تَكُونُ سَائِرُ أعْمَالِهِ عَلَى هَذَا
Rabbimiz azze ce celle şöyle buyuruyor:
"Bakın bakalım, kulumun eksik olan farzlarının kendisiyle tamamlanacağı nafile namazları var mı?"
Eğer nafile namazları varsa, Rabbimiz rahmet ve lütfuyla o kulunun eksik farzlarını tamamlar. Bu nedenler müslüman farz veya nafile hiçbir ibadeti küçük göremez, bazı ibadetlerde gevşeklik gösteremez. Ashab-ı kirâm, o muhteşem saadet asrını; Allah ve Rasûlünün emir ve tavsiyelerinin tamına uyarak inşâ etti.
Onlar; şu farz, şu sünnet demediler! Şu vacip, bu müstehab ayrımı yapmadılar! Selef-i sâlihîn; Kur'an ve sünnete güçleri yetiğince uydu; onların tek hedefi Allah'ı razı etmek idi.
Bazı alimler, günahın büyüğü-küçüğü olmaz; bütün yasaklardan sakınmak gerekir, derler. Bu söze doğru yerden bakarsak çok hisseler çıkarabiliriz. Ama elbette suçun büyüğü ve küçüğü olur. Ama o suçun en küçüğünün bile Allah'a karşı işlendiğini düşünürsek; tüm insanlığa karşı suç işlemek bile, o suçun yanında küçülür. Büyüğüyle, küçüğüyle her günah işlendiğinde kalpde siyah bir nokta oluşur. O nokta bazen büyük, bazen küçüktür, bazen koyu, bazen açıktır. Ama kişi günah işlemeye devam ettikçe o nokta büyür. Müslüman, mekrûhlardan da şiddetle sakınmalı ve müstehab ve mendub amellere karşı titizlikle rağbet etmelidir. Çünkü, mekrûhlar zamanla birikerek harama yaklaşabilir veya harama dönüşebilir. Nafile ibadetler de, farz ibadetlerden noksanlıklarımızın ikmâline ve günahlarımın affedilmesine keffâret ve bedel olacaktır.
En son zikrettiğimiz Hadis'in son cümlesi bunun delilidir.
ثُمَّ تَكُونُ سَائِرُ أعْمَالِهِ عَلَى هَذَا
"(Kulun; nafile namazlarıyla, noksan olan farz namazları ikmal edildiği gibi), kişinin diğer amellerinin hesabı da aynı şekilde olur."
Bu büyük müjdeden sonra, fırsat buldukça farzların yanında nafile namaz kılalım, nafile ibadetler yapalım ki; farzlarımızdan eksiklerimizi Rabbimiz, bu ibadetlerimizle ikmâl edip bizi, cehennemden korusun.
Yusuf Semma