Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,591
- Tepki puanı
- 957
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
"MUTSUZ" OLMAKTAN AKLIMIZ ÇIKIYOR
Başına bir musibet gelen pek çok kişinin il...k söylediği söz artık "Neden ben?" oluyor. "Mutsuz" olmaktan aklımız çıkıyor. Ömrümüzün her anını güllük gülistanlık geçirmek istiyoruz. Hiç üzülmeyelim, gözyaşı dökmeyelim, gülelim, eğlenelim. İyi hoş da o zaman imtihan sırrı nerede kalacak? Izdıraptan, sıkıntılardan arınmış bir hayat süreceksek neden cennette değiliz de dünyada sürdürüyoruz fani ömrümüzü? Böyle düşünmemizin en temel sebebi dünya hayatına bakışımızın değişmesi. Bizden önceki kuşaklar 'dünya imtihanı'nın daha çok bilincindeydi. Bu yüzden onlar savaşları, yokluğu, yoksulluğu büyük bir tevekkülle karşıladılar. Her durumda kulluk bilinciyle davranıp şükürden geri durmadılar. Dünya hayatında sevinçler kadar acıların, ızdırapların da olacağı bilgisine sahip olduklarından "mutlu olmak" onlar için hiçbir zaman hayatın tek ve biricik hedefi olmadı. Allah'ın razı olduğu bir kul olmak bizden önceki nesiller için çok daha hayati bir meseleydi.
Bizler ise ne yazık ki yaşadıklarımıza "tevekkül" penceresinden bakmaktan gitgide uzaklaşıyoruz.
Gözümüzü diktiğimiz televizyon ekranında bütün reklamlar neye sahip olursak daha mutlu olacağımızı söylüyor. Falan marka arabamız olursa dünyada bizden iyisi olmaz, filan konutlarından ev alırsak yüzümüz hep güler, şu marka buzdolabı mutluluğumuzu tamamlar, bu cep telefonuyla her sıkıntımız hallolur. Televizyon dizilerinde hikayeler hep mutlu sona ulaşmak içindir; sevdiğine kavuşmak isteyen bir aşık kendi mutluluğu uğruna sayısız insanın hayatını alt üst etmeyi göze alır. Nefes alıp vermemizin tek gayesi, bütün istek ve arzularımızın gerçekleştiği problemsiz bir hayata sahip olmaktır sanki. Çocukluktan itibaren girilen bütün sınavlar, kazanılan başarılar, ailemizi bile ikinci plana atmamıza yol açan kariyer planları hep kusursuz bir ömür geçirelim diyedir. Zaten bütün kişisel gelişim kitapları da bu düşünceyi hakim kılma anlayışıyla yazılır. "Kendinizi önemseyin, siz önemlisiniz" mesajı verilirken hayatın gerçekleri ve "mutluluk"un nerede aranması gerektiğinden ise bahsedilmez çoğu zaman. Mutluluk hiç de uzakta değil halbuki; sahip olduklarımıza şöyle bir baksak göreceğiz.
Semerkand Aile Dergisi / Hilal Arslan / Temmuz 2011 70. sayı
Rabb-ül Alemin sırat-ı müstakiminden ayırmasın.Amin
HAYIRLI GÜNLER
Başına bir musibet gelen pek çok kişinin il...k söylediği söz artık "Neden ben?" oluyor. "Mutsuz" olmaktan aklımız çıkıyor. Ömrümüzün her anını güllük gülistanlık geçirmek istiyoruz. Hiç üzülmeyelim, gözyaşı dökmeyelim, gülelim, eğlenelim. İyi hoş da o zaman imtihan sırrı nerede kalacak? Izdıraptan, sıkıntılardan arınmış bir hayat süreceksek neden cennette değiliz de dünyada sürdürüyoruz fani ömrümüzü? Böyle düşünmemizin en temel sebebi dünya hayatına bakışımızın değişmesi. Bizden önceki kuşaklar 'dünya imtihanı'nın daha çok bilincindeydi. Bu yüzden onlar savaşları, yokluğu, yoksulluğu büyük bir tevekkülle karşıladılar. Her durumda kulluk bilinciyle davranıp şükürden geri durmadılar. Dünya hayatında sevinçler kadar acıların, ızdırapların da olacağı bilgisine sahip olduklarından "mutlu olmak" onlar için hiçbir zaman hayatın tek ve biricik hedefi olmadı. Allah'ın razı olduğu bir kul olmak bizden önceki nesiller için çok daha hayati bir meseleydi.
Bizler ise ne yazık ki yaşadıklarımıza "tevekkül" penceresinden bakmaktan gitgide uzaklaşıyoruz.
Gözümüzü diktiğimiz televizyon ekranında bütün reklamlar neye sahip olursak daha mutlu olacağımızı söylüyor. Falan marka arabamız olursa dünyada bizden iyisi olmaz, filan konutlarından ev alırsak yüzümüz hep güler, şu marka buzdolabı mutluluğumuzu tamamlar, bu cep telefonuyla her sıkıntımız hallolur. Televizyon dizilerinde hikayeler hep mutlu sona ulaşmak içindir; sevdiğine kavuşmak isteyen bir aşık kendi mutluluğu uğruna sayısız insanın hayatını alt üst etmeyi göze alır. Nefes alıp vermemizin tek gayesi, bütün istek ve arzularımızın gerçekleştiği problemsiz bir hayata sahip olmaktır sanki. Çocukluktan itibaren girilen bütün sınavlar, kazanılan başarılar, ailemizi bile ikinci plana atmamıza yol açan kariyer planları hep kusursuz bir ömür geçirelim diyedir. Zaten bütün kişisel gelişim kitapları da bu düşünceyi hakim kılma anlayışıyla yazılır. "Kendinizi önemseyin, siz önemlisiniz" mesajı verilirken hayatın gerçekleri ve "mutluluk"un nerede aranması gerektiğinden ise bahsedilmez çoğu zaman. Mutluluk hiç de uzakta değil halbuki; sahip olduklarımıza şöyle bir baksak göreceğiz.
Semerkand Aile Dergisi / Hilal Arslan / Temmuz 2011 70. sayı
Rabb-ül Alemin sırat-ı müstakiminden ayırmasın.Amin
HAYIRLI GÜNLER