Muhtazaf
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Mar 2008
- Mesajlar
- 9,591
- Tepki puanı
- 957
- Puanları
- 113
- Yaş
- 66
- Web Sitesi
- www.aydin-aydin.com
Mutluluk Nerede?
Yeni bir mutsuzluk tipi var artık.
Durmadan mutluluğu aramanın mutsuzluğu.
Aradıkça daha da uzaklaşıyor. İyi de aradığınız nasıl bir şey?
Geçen yaz büyük bir kitapçıya girmiştim.
Alacağım kitabı alıp kasa kuyruğuna geçtim.
Önümde orta yaşlı birkaç kadın ve bir genç kız vardı.
Tatile çıkmak üzere son alışverişlerini yaptıkları anlaşılıyordu.
Ellerindeki kitaplar dikkatimi çekti.
Kapağında "mutluluk" kelimesi geçen kılavuz kitaplardı.
"Küçük Pembe Mutluluk Kitabı", "Mutluluğu Keşfetmek", "Mutluluk Okulu", "Gerçek Mutluluk"
Şöyle bir baktım.
İyiydiler, hoştular, halleri vakitleri de yerinde gibiydi.
Ama ne yalan söylemeli.
Zarif alınlarında tatminsiz hırsların, umarsız arayışların yorgunluk çizgilerini gördüm sanki.
Düşüncelere daldım: "ellerindeki kitaplar anlatıyor muydu acaba?"
Mutluluk denen şey, içinde bir ömür geçirilen bir ülke değil ki bir otobüse atlanıp gidilsin.
Devamlı mutlu olmak diye bir şey yok ki, formülleri olsun.
İsmi bile yanlış.
Mutluluk yok, mutlu anlar var.
Tabi ufuklardan mutluluğun gelmesini beklemekten, kitaplardan mutluluğun sırlı formüllerini aramaktan fırsat bulup çevresine bakabilenler için. Kim bilir; belki o tatile gittikleri yerlerde de mutlu anlar onları bekliyor olacak!
Ama onları görebilmeleri için kafalarını "mutluluk öğreten" kitaplarından kaldırıp etraflarına bakmaları gerekecek.
Çay içerken, çayın eşsiz tadından başka bir şeyi düşünüyorlarsa, yüzerken, kafalarında bedenlerini saran sudan başka bir şey varsa, biriyle beraberken şimdiye değil, olup olmayacağı belirsiz uzak geleceklere odaklanmazlarsa onlardan mahrum kalacaklar.
Bir arkadaşım aklıma geliyor şimdi.
Ara sıra şöyle yakınırdı.
"Basitçe uyum istiyoruz, anlamak ve anlaşılmak istiyoruz.
Çoğu zaman bir parça huzur istiyoruz.
Ama bize sürekli sihirli mutluluk reçeteleri veriyorlar.
Bir yanlışlık var bu işte!"
Aslına bakarsanız mutluluğu, çağlar boyunca en gerçekçi şekilde dinler ele aldı.
Aydınlanma çağı sonrasında bireysel hazlar ve arzular yüceltilmeye başlanınca mutluluk bir tür "kazanç" veya "başarı" gibi pazarlanmaya ve öyle de algılanmaya başladı.
Oysa sorun tam da orada!
Mutluluk için kan ter içinde mücadele etmek.
Tuhaf, hattâ tutarsız değil mi?
Belki mutlu olmak için hayatla kavga etmekten vazgeçme hâlinin ta kendisidir mutluluk!
Belki hikmetine akıl erdiremeyeceğimiz bir armağanıdır Yaradan'ın.
Hiç de öyle kaf dağının ardında, gizli haritalarda işaretlenmiş ıssız adalarda değil; tam yanı başımızda, gözlerimizin önünde, oraya buraya serpiştirilmiş; çiçekler gibi.
Başınıza gelmiş, veya ne yaparsanız yapın zaten gelecek olumsuzluklara omuz silkip "Gönderene selam olsun" deyin.
Mutlu olmak (?) için harcayacağınız zamanınızı ve paranızı ihtiyacı olan birisine harcayın, onu sevindirin.
Sonra şöyle demli bir bardak çayın tadına varırken kulaklarınız bir çocuğun, bir kuşun şen sesini yakalamaya çalışsın.
Yok mu?
Hayal edin.
Mutlu anlarınız bol olsun efendim.
Alıntı.