Aynı inanç ve fikir etrafında bir araya gelerek birbirleriyle organik bir bağ meydana getirmek zorunda olan ve bu alanda çaba gösteren müslümanların, aralarındaki ilişkilerinin sağlıklı bir şekilde devamı ve varlıklarını mutlu bir şekilde sürdürebilmeleri kendi aralarında uymaları gerekli bir takım ahlaki düzenlemelerin varlığına bağlıdır.
Söz konusu düzenlemeler olmadan müslüman fertlerin gerek dünya üzerinde SÖZ sahibi olmaları ve gerekse ahiret hayatlarını teminat altına almaları mümkün değildir.
* Bu çerçevede, aralarında nasıl bir ''ahlaki yapılanma'' olmalı, ''kaynak ve referansları''nı nerelerden almalı ve bu düzenlemeler hangi ''esaslar''dan meydana gelmelidir?
* Ana hatlarıyla, İslam'ın özünü oluşturan ahlaki davranış ve sorumluluklar neler olmalıdır?
* Sözü edilen hususları maddeler halinde şöylece sıralamak mümkündür: *
1- Müslüman İtaatkardır.
"Boyun eğme","uyma","dinleme","alınan emre göre hareket etme"..anlamlarına gelen itaat,zıddı olan "isyan" veya "muhalefet"le birlikte,insanların fıtratında bulunan ve birbirine aykırı,fakat aynı derecede lüzumlu olan özelliklerdendir.İnsanlar sahip oldukları bu özellikleri sayesinde bir otoriteye bağlanıp beraberce hareket ederler.
Öyleyse,itaat kime gerekir ya da kimlere itaat edilmelidir ?
İtaate kim layıksa önclikle ona itaat etmek,kime boyun eğmek gerekiyorsa ona boyun eğmek ve kimin emrini yerine getirmek lüzumluysa onun emrini yerine getirmek icab etmektedir.
Buna göre,kendisine itaat edilmesi gereken en büyük otorite,şüphesiz ki alemlerin Rabbi olan Allah(CC)'dür.O'na itaat,her itaatten önce gelir.O'nun buyruğu tüm buyruklardan üstündür.Kendisinden başkasına itaat,ancak O'nun izniyle ve müsaade ettiği ölçülerde geçerlidir.
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:
"Ey iman edenler!Allah'a itaat edin.Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin.Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz,Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız onu Allah'a ve Resul'üne götürün.Bu,hem daha hayırlı ve hem de netice bakımından daha güzeldir." (en-NİSA:59)
Bir başka ayette de mirasla ilgili hükümler sayıldıktan sonra şu şekilde buyurulur:
"Bunlar Allah'ın sınırlarıdır.Kim Allah'a ve O'nun Peygamberine itaat ederse,Allah onun için,içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır.Onlar orada devamlı kalıcıdırlar.İşte büyük kurtuluş budur." (en-NİSA:13)
Görüldüğü gibi,itatte öncelik her şeyi yaratan ve dilediği gibi tasarruf eden,taat ve ibadette kendisine ortak kabul etmeyen,yegane hüküm ve hikmet sahibi Allah'adır.O'na itaat mecburidir.Bununla birlikte,müsaade ettiği ölçüler içinde başkasına itaat etmek de nihayetinde kendisine itaat demektir.Çünkü gaye,O'nun dileğinin gerçekleşmesi ve dediğinin tahakkuk etmesidir.Yine Kur'an-ı Kerimde şöyle buyurulur:
"Kim Resul'e itaat ederse,Allah'a itaat etmiş olur..." (en-NİSA:80)
Resulullah(SAV)'de bir hadis-i şeriflerinde:
"Kim bana itaat ederse şüphesiz Allah'a itaat etmiş olur.Her kim imama(devlet başkanı) itaat ederse şüphesiz bana itaat etmiş olur.Her kim imama isyan ederse şüphesiz bana isyan etmiş olur." (İbn Mace:Cihad;39)
buyurarak Rabb'in rızası gözetilerek başkalarına yapılan itaatin gerçekte Allah'a itaat manasına geldiğini ifade etmiştir.
Ulülemr'e itaat,Allah'ın emri olmakla birlikte,bunun bazı şartlara bağlı olduğunu,Kur'an-ı Kerim(NİSA:59) ve bazı hadislerden öğreniyoruz.Nitekim Peygamberimiz şöyle buyurur:
"Eğer üzerinize Habeşli ve burnu-kulağı kesik bir köle emir tayin edilse,sizi Allah'ın Kitabı ile sevk ve idare ettiği sürece,onun emirlerini dinleyiniz ve itaat ediniz." (İbn Mace: Cihad;39-Buhari:Ahkam;4) Diğer bir hadis-i şerifte ise şöyle denmektedir:
"Müslüman bir kişinin,bir günah işlemekle emrolunması dışında,hoşlandığı veya hoşlanmadığı hususlarda müslüman amirine itaat etmesi VACİB dir.Bir günah işlemekle emrolunduğu zaman dinlemek ve itaat etmek yoktur." (İbn Mace:Cihad;40)
Şu hadisler de aynı şekilde itaatin,Allah'ın rızasına uygun olmasını şart koşmaktadır:
"Başınızdakilerden kim size Allah'a isyan etmeyi emrederse,o hususta sakın ona itaat etmeyininiz." (İbn Mace:Cihad;40)
"Allah'a isyan hususunda kula itaat yoktur.İtaat,ancak meşru olan şeydedir."(Buhari: Ahkam;4-Müslim:İmare;39/40)
Allah'a itaatin başka yollarından biri de,ana-baba'ya itaat etmek ve onlara iyi davranmaktır.Ayette şu şekilde buyurulmuştur:
"Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi,ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti.Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa,kendilerine "öf" bile deme,onları azarlama,ikisine de güzel söz söyle.Onları esirgeyerek üzerlerine kanat ger ve de ki:Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişse,Sen'de onları esirge!"
(el-İSRA:23/24)
Resulullah ise bu hususta şöyle buyurmuştur:
"Rabbin hoşnutluğu ana-babanın hoşnutluğuna bağlıdır.O'nun gazab-ı da ana-babanın gazabına bağlıdır." (Tırmizi:Birr;3)
Kur'an-ı Kerim,itaat edilecek kimseleri sayarken itaat edilmemesi gerekenler üzerinde de durmuştur.Kafir ve münafıklara asla itaat edilmeyip,peşlerinden gidilmemesi yolunda Rabbimiz bizleri şu ayetleriyle sakındırmaktadır:
"Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir guruba uyarsanız,imanınızdan sonra sizi çevirip kafirler haline getirirler." (AL-i İMRAN:100)
"Ey iman edenler! Eğer kafirlere itaat ederseniz,sizi eski dininize geri çevirirler.O takdirde büsbütün kaybedersiniz." (AL-i İMRAN:149)
"Gerçekten şeytanlar,sizinle mücadele etmeleri için dostlarına telkin ederler.Eğer onlara itaat ederseniz şüphesiz,siz de Allah'a ortak koşanlardan olursunuz." (el-EN'AM:121)
Buraya kadar zikrettiğimiz ayet ve hadislerden anlaşılmaktadır ki,Allah'a kayıtsız-şartsız itaat FARZ dır ve bunun gereği olarak da Resul'e,İslam ile hükmeden,İslam'ın emrettiği yönetim biçimini uygulayan Müslüman idareciye/Ulül-emr'e ve ana-baba'ya itaat şarttır. Buna karşılık Allah'a inanmayan ve O'na Şirk koşan kimselere itaat gerekmediği gibi,Allah'ın rızasına uygun olmayan hususlarda herhangi bir kişiye ya da otoriteye itaat etmemek gerektiği açıktır.
Yukarıda geçen ayet ve hadislerden hareketle,günümüz cahiliyye toplumlarında İslam'ı önce nefislerinde,sonra aile,toplum ve devlet aşamalarında yaşamak arzusunda olan müslümanlara düşen vazife öncelikli olarak kendilerini idare edip yönlendirecek ve belli bir hedefe doğru yol aldıracak bir mekanizmayı mutlaka kurmaları gereğidir.
Böyle bir mekanizmanın kurulmasından sonra da,yukarıda belirtilen usuller çerçevesinde işlerin daha sıhhatli,sağlam ve güvenilir bir şekilde yürümesini temin gayesiyle İslam'a açık bir muhalefet ve isyanın bulunmadığı durumlarda içlerinden seçtikleri idarecilere itaat etmeleri şarttır.Bu,hem dinlerinin,hem de çalışmalarının bir gereğidir.
Müslümanlar dinlerini yaşama ve yaşatma hususunda nefislerine ağır da gelse itaat şuuruyla hareket etmelidirler.
Tarih boyunca itaatin bulunmadığı dönemlerde isyan,muhalefet ve kargaşanın yol açtığı bölünme,parçalanma,yenilgi vb. tahribatlar unutulmamalıdır.Nitekim UHUD savaşında,Peygamberimizin kesin direktifine rağmen,itaatsizliğin getirdiği bir davranış sonucu,okçuların yerlerini terk etmeleriyle ortaya çıkan yenilgide olduğu gibi.
Bu sebeple,müslümanlar,Allah ve Resul'ünün hoşlarına gitmeyecek durumlardan şiddetle kaçınmalıdırlar.
Özellikle şirkin ve küfrün egemen olduğu toplumlarda müslümanlara düşen bir başka vazife de aralarındaki bir takım SUNİ ihtilaf ve anlaşmazlıkları bir kenara bırakıp anlaşamadıkları meselelerde Allah ve Resul'ünü hakem tayin ederek itaatsizlik yoluna sapmadan,herhangi bir bölünme ve parçalanmaya sebep olmadan,el ele verip,kenetlenip birbirlerini desteklemeleri ve birbirlerine arka çıkmaları hakikatidir.Batıl ideoloji sahipleri ve sistemler bunu kendi aralarında rahatlıkla uygulamaktadırlar.
Dünya üzerinde sayıları 15-20 milyon civarında bulunan Yahudi'lerin,uluslararası Mason Örgütleri vasıtasıyla dünya üzerinde kurdukları hegemonya hepimizin malumudur...
2- Allah Rızası İçin Sever.
Bir müslümanın en belirgin vasıflarından birisi,kardeş ve arkadaşlarına karşı menfaat duygusundan arınmış,çıkardan uzak ve her türlü şaibeden temizlenmiş bir sevgi beslemesidir.Çünkü müslümanı müslüman kardeşine bağlayan bağ;rengi,dili ve cinsi ne olursa olsun,İMAN bağıdır.
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:
"Mü'min'ler ancak kardeştir." (el-HUCURAT:10) buyurulmuştur
İman kardeşliği,gönül bağlarının en kuvvetlisi,kalp yakınlığının en güçlüsü ve ruhi bağların en yücesidir.
Bu eşsiz kardeşliğin temizlik,derinlik ve devamında hayretler uyandıran bir sevgi şeklinin ortaya çıkması şaşılacak bir hadise değildir.Çünkü bu sevgiyi İslam, "Allah için sevgi" diye isimlendirmiştir.Sevgisinde sadık olan müslüman imanın tatlılığını hisseder.
Peygamberimiz şöyle buyurur:
"Üç şey vardır ki insanda onlar bulunursa iman ona yerleşir;
* Allah ve Resul'ünün o kimseye her şeyden daha sevimli olması,
* Müslüman kardeşini sadece Allah için sevmesi,
* Ateşe atılmaktan nasıl korkuyorsa Allah kendini kurtardıktan sonra,tekrar küfre dönmekten öylece korkması." (Buhari,Müslim)
Allah için birbirini sevenlere şeref olarak Allah'ın kıyamet günü HAŞR Meydanında onlarla ilgilenmesi yetmektedir.Allah Teala buyuruyor ki:
"Benim için birbirini sevenler nerede? Gölgemden başka gölge bulunmayan bugün onları BEN gölgeleyeceğim." (Müslim)
Allah için birbirlerini sevenlerin layık olduğu mükafat gerçekten ne güzeldir.Çünkü çıkar ve tamahların dolu olduğu bir dünyada sırf Allah için sevmek,ulaşılması zor bir mertebedir.Bu mertebe ise ancak,Allah rızası yanında dünya hayatına önem vermemiş,ruhları yücelmiş ve nefisleri arınmış kimseler çıkabilir.
Böyle bir sevgi,insanı Allah'ın seveceği bir mertebeye çıkarır.Bu yüksek ve aydınlık mertebede Resulullah(SAV),bu sevginin yol açacağı tesiri bildiği için,insanlar arasında sevginin yayılması için bunun açığa vurulmasını emretmiştir.O şöyle buyurmuştur:
"Bir kimse kardeşini severse ona kendisini sevdiğini haber versin." (Ebu Davud,Tırmizi)
Resulullah,müslümanlara sevgi ve kardeşlik toplumunun nasıl bina edileceğini bizzat göstererek öğretiyordu.Bir gün Muaz(r.a.)'ın elini tutup şöyle buyurdu:
"Ey Muaz! Vallahi hiç şüphesiz ben seni seviyorum.Sonra da sana nasihat ediyorum.Her namazın peşinden;-Allah'ım bana ZİKRİN;ŞÜKRÜN ve İBADETİN için yardım et- demeyi unutma!" (Ebu Davud,Nesai)
DEVAMI:Sh.-2
3- Kardeşlerine Küsmez, Onları terketmez.Sh.-2
4- Hoşgörülü ve Affedicidir.Sh.-2
5- Güler Yüzlüdür.Sh.-2
6- Nasihat Eder.Sh.-2
7- İyilik ve Vefakarlık Onun Tabii Halidir.Sh.-2
8- Kardeşlerine Karşı Yumuşaktır.Sh.-3
9- Gıybet Etmez, Kardeşlerini Çekiştirmez.Sh.-3
10- Haset Etmez.Sh.-3
11- Sözünde durur, Münakaşa ve Rahatsız Edici Şakalardan Çekinir.Sh.-3
12- Doğrudur, Hile Yapmaz, Aldatmaz, İhanet Etmez.Sh.-3
13- Cömerttir.Sh.-3
14- Kardeşlerine Dua Eder.Sh.-3
15- Merhametlidir.Sh.-3
16- Hayalıdır, Ayıpları Örter.Sh.-3
17- Fedakardır.Sh.-3
18- Sır Saklar.Sh.-3
19- Büyüklere Saygılıdır.Sh.-3
20- Hasta Kardeşini Ziyaret Eder.Sh.-3
21- Cenazede Bulunur.Sh.-3
Söz konusu düzenlemeler olmadan müslüman fertlerin gerek dünya üzerinde SÖZ sahibi olmaları ve gerekse ahiret hayatlarını teminat altına almaları mümkün değildir.
* Bu çerçevede, aralarında nasıl bir ''ahlaki yapılanma'' olmalı, ''kaynak ve referansları''nı nerelerden almalı ve bu düzenlemeler hangi ''esaslar''dan meydana gelmelidir?
* Ana hatlarıyla, İslam'ın özünü oluşturan ahlaki davranış ve sorumluluklar neler olmalıdır?
* Sözü edilen hususları maddeler halinde şöylece sıralamak mümkündür: *
1- Müslüman İtaatkardır.
"Boyun eğme","uyma","dinleme","alınan emre göre hareket etme"..anlamlarına gelen itaat,zıddı olan "isyan" veya "muhalefet"le birlikte,insanların fıtratında bulunan ve birbirine aykırı,fakat aynı derecede lüzumlu olan özelliklerdendir.İnsanlar sahip oldukları bu özellikleri sayesinde bir otoriteye bağlanıp beraberce hareket ederler.
Öyleyse,itaat kime gerekir ya da kimlere itaat edilmelidir ?
İtaate kim layıksa önclikle ona itaat etmek,kime boyun eğmek gerekiyorsa ona boyun eğmek ve kimin emrini yerine getirmek lüzumluysa onun emrini yerine getirmek icab etmektedir.
Buna göre,kendisine itaat edilmesi gereken en büyük otorite,şüphesiz ki alemlerin Rabbi olan Allah(CC)'dür.O'na itaat,her itaatten önce gelir.O'nun buyruğu tüm buyruklardan üstündür.Kendisinden başkasına itaat,ancak O'nun izniyle ve müsaade ettiği ölçülerde geçerlidir.
Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:
"Ey iman edenler!Allah'a itaat edin.Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine de itaat edin.Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz,Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız onu Allah'a ve Resul'üne götürün.Bu,hem daha hayırlı ve hem de netice bakımından daha güzeldir." (en-NİSA:59)
Bir başka ayette de mirasla ilgili hükümler sayıldıktan sonra şu şekilde buyurulur:
"Bunlar Allah'ın sınırlarıdır.Kim Allah'a ve O'nun Peygamberine itaat ederse,Allah onun için,içinden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır.Onlar orada devamlı kalıcıdırlar.İşte büyük kurtuluş budur." (en-NİSA:13)
Görüldüğü gibi,itatte öncelik her şeyi yaratan ve dilediği gibi tasarruf eden,taat ve ibadette kendisine ortak kabul etmeyen,yegane hüküm ve hikmet sahibi Allah'adır.O'na itaat mecburidir.Bununla birlikte,müsaade ettiği ölçüler içinde başkasına itaat etmek de nihayetinde kendisine itaat demektir.Çünkü gaye,O'nun dileğinin gerçekleşmesi ve dediğinin tahakkuk etmesidir.Yine Kur'an-ı Kerimde şöyle buyurulur:
"Kim Resul'e itaat ederse,Allah'a itaat etmiş olur..." (en-NİSA:80)
Resulullah(SAV)'de bir hadis-i şeriflerinde:
"Kim bana itaat ederse şüphesiz Allah'a itaat etmiş olur.Her kim imama(devlet başkanı) itaat ederse şüphesiz bana itaat etmiş olur.Her kim imama isyan ederse şüphesiz bana isyan etmiş olur." (İbn Mace:Cihad;39)
buyurarak Rabb'in rızası gözetilerek başkalarına yapılan itaatin gerçekte Allah'a itaat manasına geldiğini ifade etmiştir.
Ulülemr'e itaat,Allah'ın emri olmakla birlikte,bunun bazı şartlara bağlı olduğunu,Kur'an-ı Kerim(NİSA:59) ve bazı hadislerden öğreniyoruz.Nitekim Peygamberimiz şöyle buyurur:
"Eğer üzerinize Habeşli ve burnu-kulağı kesik bir köle emir tayin edilse,sizi Allah'ın Kitabı ile sevk ve idare ettiği sürece,onun emirlerini dinleyiniz ve itaat ediniz." (İbn Mace: Cihad;39-Buhari:Ahkam;4) Diğer bir hadis-i şerifte ise şöyle denmektedir:
"Müslüman bir kişinin,bir günah işlemekle emrolunması dışında,hoşlandığı veya hoşlanmadığı hususlarda müslüman amirine itaat etmesi VACİB dir.Bir günah işlemekle emrolunduğu zaman dinlemek ve itaat etmek yoktur." (İbn Mace:Cihad;40)
Şu hadisler de aynı şekilde itaatin,Allah'ın rızasına uygun olmasını şart koşmaktadır:
"Başınızdakilerden kim size Allah'a isyan etmeyi emrederse,o hususta sakın ona itaat etmeyininiz." (İbn Mace:Cihad;40)
"Allah'a isyan hususunda kula itaat yoktur.İtaat,ancak meşru olan şeydedir."(Buhari: Ahkam;4-Müslim:İmare;39/40)
Allah'a itaatin başka yollarından biri de,ana-baba'ya itaat etmek ve onlara iyi davranmaktır.Ayette şu şekilde buyurulmuştur:
"Rabbin sadece kendisine kulluk etmenizi,ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti.Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa,kendilerine "öf" bile deme,onları azarlama,ikisine de güzel söz söyle.Onları esirgeyerek üzerlerine kanat ger ve de ki:Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişse,Sen'de onları esirge!"
(el-İSRA:23/24)
Resulullah ise bu hususta şöyle buyurmuştur:
"Rabbin hoşnutluğu ana-babanın hoşnutluğuna bağlıdır.O'nun gazab-ı da ana-babanın gazabına bağlıdır." (Tırmizi:Birr;3)
Kur'an-ı Kerim,itaat edilecek kimseleri sayarken itaat edilmemesi gerekenler üzerinde de durmuştur.Kafir ve münafıklara asla itaat edilmeyip,peşlerinden gidilmemesi yolunda Rabbimiz bizleri şu ayetleriyle sakındırmaktadır:
"Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir guruba uyarsanız,imanınızdan sonra sizi çevirip kafirler haline getirirler." (AL-i İMRAN:100)
"Ey iman edenler! Eğer kafirlere itaat ederseniz,sizi eski dininize geri çevirirler.O takdirde büsbütün kaybedersiniz." (AL-i İMRAN:149)
"Gerçekten şeytanlar,sizinle mücadele etmeleri için dostlarına telkin ederler.Eğer onlara itaat ederseniz şüphesiz,siz de Allah'a ortak koşanlardan olursunuz." (el-EN'AM:121)
Buraya kadar zikrettiğimiz ayet ve hadislerden anlaşılmaktadır ki,Allah'a kayıtsız-şartsız itaat FARZ dır ve bunun gereği olarak da Resul'e,İslam ile hükmeden,İslam'ın emrettiği yönetim biçimini uygulayan Müslüman idareciye/Ulül-emr'e ve ana-baba'ya itaat şarttır. Buna karşılık Allah'a inanmayan ve O'na Şirk koşan kimselere itaat gerekmediği gibi,Allah'ın rızasına uygun olmayan hususlarda herhangi bir kişiye ya da otoriteye itaat etmemek gerektiği açıktır.
Yukarıda geçen ayet ve hadislerden hareketle,günümüz cahiliyye toplumlarında İslam'ı önce nefislerinde,sonra aile,toplum ve devlet aşamalarında yaşamak arzusunda olan müslümanlara düşen vazife öncelikli olarak kendilerini idare edip yönlendirecek ve belli bir hedefe doğru yol aldıracak bir mekanizmayı mutlaka kurmaları gereğidir.
Böyle bir mekanizmanın kurulmasından sonra da,yukarıda belirtilen usuller çerçevesinde işlerin daha sıhhatli,sağlam ve güvenilir bir şekilde yürümesini temin gayesiyle İslam'a açık bir muhalefet ve isyanın bulunmadığı durumlarda içlerinden seçtikleri idarecilere itaat etmeleri şarttır.Bu,hem dinlerinin,hem de çalışmalarının bir gereğidir.
Müslümanlar dinlerini yaşama ve yaşatma hususunda nefislerine ağır da gelse itaat şuuruyla hareket etmelidirler.
Tarih boyunca itaatin bulunmadığı dönemlerde isyan,muhalefet ve kargaşanın yol açtığı bölünme,parçalanma,yenilgi vb. tahribatlar unutulmamalıdır.Nitekim UHUD savaşında,Peygamberimizin kesin direktifine rağmen,itaatsizliğin getirdiği bir davranış sonucu,okçuların yerlerini terk etmeleriyle ortaya çıkan yenilgide olduğu gibi.
Bu sebeple,müslümanlar,Allah ve Resul'ünün hoşlarına gitmeyecek durumlardan şiddetle kaçınmalıdırlar.
Özellikle şirkin ve küfrün egemen olduğu toplumlarda müslümanlara düşen bir başka vazife de aralarındaki bir takım SUNİ ihtilaf ve anlaşmazlıkları bir kenara bırakıp anlaşamadıkları meselelerde Allah ve Resul'ünü hakem tayin ederek itaatsizlik yoluna sapmadan,herhangi bir bölünme ve parçalanmaya sebep olmadan,el ele verip,kenetlenip birbirlerini desteklemeleri ve birbirlerine arka çıkmaları hakikatidir.Batıl ideoloji sahipleri ve sistemler bunu kendi aralarında rahatlıkla uygulamaktadırlar.
Dünya üzerinde sayıları 15-20 milyon civarında bulunan Yahudi'lerin,uluslararası Mason Örgütleri vasıtasıyla dünya üzerinde kurdukları hegemonya hepimizin malumudur...
2- Allah Rızası İçin Sever.
Bir müslümanın en belirgin vasıflarından birisi,kardeş ve arkadaşlarına karşı menfaat duygusundan arınmış,çıkardan uzak ve her türlü şaibeden temizlenmiş bir sevgi beslemesidir.Çünkü müslümanı müslüman kardeşine bağlayan bağ;rengi,dili ve cinsi ne olursa olsun,İMAN bağıdır.
Nitekim Kur'an-ı Kerim'de:
"Mü'min'ler ancak kardeştir." (el-HUCURAT:10) buyurulmuştur
İman kardeşliği,gönül bağlarının en kuvvetlisi,kalp yakınlığının en güçlüsü ve ruhi bağların en yücesidir.
Bu eşsiz kardeşliğin temizlik,derinlik ve devamında hayretler uyandıran bir sevgi şeklinin ortaya çıkması şaşılacak bir hadise değildir.Çünkü bu sevgiyi İslam, "Allah için sevgi" diye isimlendirmiştir.Sevgisinde sadık olan müslüman imanın tatlılığını hisseder.
Peygamberimiz şöyle buyurur:
"Üç şey vardır ki insanda onlar bulunursa iman ona yerleşir;
* Allah ve Resul'ünün o kimseye her şeyden daha sevimli olması,
* Müslüman kardeşini sadece Allah için sevmesi,
* Ateşe atılmaktan nasıl korkuyorsa Allah kendini kurtardıktan sonra,tekrar küfre dönmekten öylece korkması." (Buhari,Müslim)
Allah için birbirini sevenlere şeref olarak Allah'ın kıyamet günü HAŞR Meydanında onlarla ilgilenmesi yetmektedir.Allah Teala buyuruyor ki:
"Benim için birbirini sevenler nerede? Gölgemden başka gölge bulunmayan bugün onları BEN gölgeleyeceğim." (Müslim)
Allah için birbirlerini sevenlerin layık olduğu mükafat gerçekten ne güzeldir.Çünkü çıkar ve tamahların dolu olduğu bir dünyada sırf Allah için sevmek,ulaşılması zor bir mertebedir.Bu mertebe ise ancak,Allah rızası yanında dünya hayatına önem vermemiş,ruhları yücelmiş ve nefisleri arınmış kimseler çıkabilir.
Böyle bir sevgi,insanı Allah'ın seveceği bir mertebeye çıkarır.Bu yüksek ve aydınlık mertebede Resulullah(SAV),bu sevginin yol açacağı tesiri bildiği için,insanlar arasında sevginin yayılması için bunun açığa vurulmasını emretmiştir.O şöyle buyurmuştur:
"Bir kimse kardeşini severse ona kendisini sevdiğini haber versin." (Ebu Davud,Tırmizi)
Resulullah,müslümanlara sevgi ve kardeşlik toplumunun nasıl bina edileceğini bizzat göstererek öğretiyordu.Bir gün Muaz(r.a.)'ın elini tutup şöyle buyurdu:
"Ey Muaz! Vallahi hiç şüphesiz ben seni seviyorum.Sonra da sana nasihat ediyorum.Her namazın peşinden;-Allah'ım bana ZİKRİN;ŞÜKRÜN ve İBADETİN için yardım et- demeyi unutma!" (Ebu Davud,Nesai)
DEVAMI:Sh.-2
3- Kardeşlerine Küsmez, Onları terketmez.Sh.-2
4- Hoşgörülü ve Affedicidir.Sh.-2
5- Güler Yüzlüdür.Sh.-2
6- Nasihat Eder.Sh.-2
7- İyilik ve Vefakarlık Onun Tabii Halidir.Sh.-2
8- Kardeşlerine Karşı Yumuşaktır.Sh.-3
9- Gıybet Etmez, Kardeşlerini Çekiştirmez.Sh.-3
10- Haset Etmez.Sh.-3
11- Sözünde durur, Münakaşa ve Rahatsız Edici Şakalardan Çekinir.Sh.-3
12- Doğrudur, Hile Yapmaz, Aldatmaz, İhanet Etmez.Sh.-3
13- Cömerttir.Sh.-3
14- Kardeşlerine Dua Eder.Sh.-3
15- Merhametlidir.Sh.-3
16- Hayalıdır, Ayıpları Örter.Sh.-3
17- Fedakardır.Sh.-3
18- Sır Saklar.Sh.-3
19- Büyüklere Saygılıdır.Sh.-3
20- Hasta Kardeşini Ziyaret Eder.Sh.-3
21- Cenazede Bulunur.Sh.-3