Hiç tereddüt ve şüphe etmeden diyebiliriz ki, terör bir insanlık suçu, bir toplum belasıdır. Bu insanlık suçu sezildiği yerde söndürülmeli, görüldüğü yerde gömülmelidir.
İslam böylesine evrensel bir suça asla müsamaha ile bakmaz, bir haklılık payı kabul etmez. Tam aksine açık seçik hükümler vaz ederek terörü toplum hayatından silip yok etmeyi hedefler.
İsterseniz bazı İslamî ölçülere kısaca bir göz atalım. Bu ölçüler aynı zamanda İnsanlığın kurtarıcı kurallarıdır da.
Madde bir İslamda her insan doğuştan masumdur. Dokunulmazlığa sahiptir!.
Bu masumiyet ve dokunulmazlığı ömür boyu devam eder. Kimse bu masum insanın canına, malına, namusuna, kast etme hakkına sahip olamaz!.
Şayet doğuştan dokunulmazlık sahibi bu masum insan, hayatının bir devresinde dokunulacak suç işlerse, bu suçun tespiti ve tecziyesi (teröre değil) adalete düşer, adalet buna karar verip cezasını uygular.
Bu sebeple, herhangi bir kimse hem savcı, hem hakim, hem de infaz görevlisi gibi davranıp da kızdığı insana suç isnat edip, onu da kendisi cezalandırmaya kalkışamaz. Kendinde böyle bir salahiyet bulamaz. Bulmaya kalkarsa ne olur?
Bulmaya kalkarsa o zaman karşısındakine de aynı hak ve salahiyet söz konusu olur. O da mukabele etme hakkını kendinde görür. Bu durumda toplumda can, mal, namus emniyeti yok olur. Herkes kızdığına suç isnat edip onu cezalandırmaya kalkar. Fitne (anarşi) devri başlar. Fitne başlatan için ise Allah Resulü aynen şöyle buyurur:
-Fitne (anarşi) uykudadır, uyandırana Allah lanet etsin!
Terör işte bu fitneyi uyandırmakta, kendine göre suçlar tespit edip yine kendine göre cezalar vermekte, kendini hem savcı, hem hakim, hem de infaz görevlisi olarak görmektedir.
İslam, böylesine hesapsız kitapsız anlayışa izin vermez. Müslüman bu tür cinayetlere fiilen ortak olmak şöyle dursun, fikren dahi taraftar olamaz, kalben bile meyilde bulunamaz.
Bunu böyle tespit ettikten sonra gelelim ikinci mühim konuya.
Madde iki: İslamda tek insanın hayatı pek de mühim değildir , denemez!
Çünkü Maide Sûresindeki ayetin ikazı açıktır: Tek insanı öldürmek tüm insanlığı öldürmek kadar vebali ve günahı muciptir İslamda. Şöyle ikaz etmektedir ayet
Kim ki haksız yere suçsuz bir insanı öldürürse, sanki tüm insanları öldürmüş gibi sayılır. Kim de suçsuz tek insanın hayatını kurtarırsa tüm insanları kurtarmış gibi kabul edilir
Bu itibarla, tek insanın hayatı da tüm insanların hayatı gibi kutsaldır. Tüm insanlık gibi korunmaya, saygı duyulmaya layıktır. Hiçbir bahane ile basite alınamaz, tek insandır denip de feda edilemez.
Madde üç: Barış zamanında insan hayatına doğuştan böylesine dokunulmazlık getiren İslam, savaş zamanına da aynı şekilde koruyucu ölçüler koymuş, bunu fiilen uygulayarak insanlığa örnek olmuştur. Nitekim savaş için yola çıkmış askerlerine Allah Resulü’nün halifesi Hazreti Ebu Bekir şu tarihi talimatı vermiştir
-Dikkat ediniz! Düşman topraklarında her şeyi yapma hakkına sahip olduğunuzu sanmayınız. Düşmanın yaşlılarına, kadınlarına, çocuklarına hasta ve mabetlerdeki din adamlarına dokunmayınız. Hayvanlarını telef etmeyiniz, bağ, bahçe gibi yeşilliklerine zarar vermeyiniz. Sizin düşmanınız sadece cephede sizinle savaşanlar olduğunu unutmayınız!.
Bütün bu açık seçik hükümlere rağmen, yine de İslamın teröre izin verdiğini, Müslümanın barışı bozma inancında olduğunu iddia etmek de Müslümanı baskı altına alma teröründen başka bir manaya gelmese gerektir AHMET ŞAHİN
İslam böylesine evrensel bir suça asla müsamaha ile bakmaz, bir haklılık payı kabul etmez. Tam aksine açık seçik hükümler vaz ederek terörü toplum hayatından silip yok etmeyi hedefler.
İsterseniz bazı İslamî ölçülere kısaca bir göz atalım. Bu ölçüler aynı zamanda İnsanlığın kurtarıcı kurallarıdır da.
Madde bir İslamda her insan doğuştan masumdur. Dokunulmazlığa sahiptir!.
Bu masumiyet ve dokunulmazlığı ömür boyu devam eder. Kimse bu masum insanın canına, malına, namusuna, kast etme hakkına sahip olamaz!.
Şayet doğuştan dokunulmazlık sahibi bu masum insan, hayatının bir devresinde dokunulacak suç işlerse, bu suçun tespiti ve tecziyesi (teröre değil) adalete düşer, adalet buna karar verip cezasını uygular.
Bu sebeple, herhangi bir kimse hem savcı, hem hakim, hem de infaz görevlisi gibi davranıp da kızdığı insana suç isnat edip, onu da kendisi cezalandırmaya kalkışamaz. Kendinde böyle bir salahiyet bulamaz. Bulmaya kalkarsa ne olur?
Bulmaya kalkarsa o zaman karşısındakine de aynı hak ve salahiyet söz konusu olur. O da mukabele etme hakkını kendinde görür. Bu durumda toplumda can, mal, namus emniyeti yok olur. Herkes kızdığına suç isnat edip onu cezalandırmaya kalkar. Fitne (anarşi) devri başlar. Fitne başlatan için ise Allah Resulü aynen şöyle buyurur:
-Fitne (anarşi) uykudadır, uyandırana Allah lanet etsin!
Terör işte bu fitneyi uyandırmakta, kendine göre suçlar tespit edip yine kendine göre cezalar vermekte, kendini hem savcı, hem hakim, hem de infaz görevlisi olarak görmektedir.
İslam, böylesine hesapsız kitapsız anlayışa izin vermez. Müslüman bu tür cinayetlere fiilen ortak olmak şöyle dursun, fikren dahi taraftar olamaz, kalben bile meyilde bulunamaz.
Bunu böyle tespit ettikten sonra gelelim ikinci mühim konuya.
Madde iki: İslamda tek insanın hayatı pek de mühim değildir , denemez!
Çünkü Maide Sûresindeki ayetin ikazı açıktır: Tek insanı öldürmek tüm insanlığı öldürmek kadar vebali ve günahı muciptir İslamda. Şöyle ikaz etmektedir ayet
Kim ki haksız yere suçsuz bir insanı öldürürse, sanki tüm insanları öldürmüş gibi sayılır. Kim de suçsuz tek insanın hayatını kurtarırsa tüm insanları kurtarmış gibi kabul edilir
Bu itibarla, tek insanın hayatı da tüm insanların hayatı gibi kutsaldır. Tüm insanlık gibi korunmaya, saygı duyulmaya layıktır. Hiçbir bahane ile basite alınamaz, tek insandır denip de feda edilemez.
Madde üç: Barış zamanında insan hayatına doğuştan böylesine dokunulmazlık getiren İslam, savaş zamanına da aynı şekilde koruyucu ölçüler koymuş, bunu fiilen uygulayarak insanlığa örnek olmuştur. Nitekim savaş için yola çıkmış askerlerine Allah Resulü’nün halifesi Hazreti Ebu Bekir şu tarihi talimatı vermiştir
-Dikkat ediniz! Düşman topraklarında her şeyi yapma hakkına sahip olduğunuzu sanmayınız. Düşmanın yaşlılarına, kadınlarına, çocuklarına hasta ve mabetlerdeki din adamlarına dokunmayınız. Hayvanlarını telef etmeyiniz, bağ, bahçe gibi yeşilliklerine zarar vermeyiniz. Sizin düşmanınız sadece cephede sizinle savaşanlar olduğunu unutmayınız!.
Bütün bu açık seçik hükümlere rağmen, yine de İslamın teröre izin verdiğini, Müslümanın barışı bozma inancında olduğunu iddia etmek de Müslümanı baskı altına alma teröründen başka bir manaya gelmese gerektir AHMET ŞAHİN