Yüce Dinimiz, Allaha ve insanlara karşı vazifesinin bilincinde olan, ahlaklı fertler yetiştirmek suretiyle huzurlu bir toplumun oluşmasını hedeflemektedir. Kuranı Kerim bizlere, birbirini seven ve gözeten, din kardeşinin hayır ve iyiliğini isteyen ve yeri geldiği zaman onların iyiliğini kendi iyiliğine tercih eden insanları örnek göstermektedir. Sevgili Peygamberimiz de; Sizden her hangi biriniz, kendisi için arzu ettiği hayır ve iyiliği, mümin kardeşi için de istemedikçe gerçek manada iman etmiş olamaz[1] buyurarak, bu konuda en güzel ölçüyü ortaya koymuştur
Allah rızasını uman ve ahirette bütün yaptıklarından sorguya çekileceğinin farkında olan müminler, birbirlerinin kardeşi oldukları bilinciyle, kin, öfke, nefret, haset, bencillik gibi kötü düşünce ve davranışlardan titizlikle sakınacaklardır. Bunların yerine sevgi, saygı, merhamet, dürüstlük, yardımseverlik, fedakârlık, başkalarının iyiliğini ve hayrını düşünmek gibi en güzel ahlakî özelliklere sahip olacaklardır. Bu ahlakî özelliklerle olgunlaşacak olan müminler, Yüce Allaha yapmakta oldukları dualarında bile din kardeşlerini hatırlayacaklar, Yüce Kitabımızın bizlere örnek olarak sunduğu şu dualarda olduğu gibi, ben yerine biz diyerek, mü’minlerin hayır ve iyiliğini isteyecekler ve Ey Rabbimiz! Bize dünyada ve ahirette iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru[2] , Ey Rabbimiz! Hesabın görüleceği günde, beni, ana-babamı ve müminleri bağışla.[3] diye dua edeceklerdir
Dualarında ve düşüncelerinde din kardeşinin hayır ve iyiliğini isteyen müminin, bu güzel duygularını davranışlarına da yansıtmasını Yüce Allah şöyle emrediyor Allah sana nasıl iyilik ve ihsanda bulunduysa, sen de aynı şekilde insanlara iyilik yap[4] Kişinin bunu hayatına nasıl uygulayacağının en güzel örneklerini ise sevgili peygamberimiz birçok hadisi şeriflerinde ifade etmişlerdir. Kendisine faydalı olacak bir şey öğretmesini isteyen kişiye Rasülullah (s.a.v) Müslümanların yolundan rahatsızlık veren şeyleri kaldır[5] buyurmuşlardır. Başka bir hadiste sevgili Peygamberimiz Her Müslümanın sadaka vermesi gerekir buyurmuşlar, buna gücü yetmeyen kişinin de darda kalmış birine yardımda bulunmasını tavsiye etmişlerdir. Kendisine Ya, buna da gücü yetmezse? denilince Rasülullah (s.a.v), kişinin insanları iyiliğe ve hayra teşvik etmesini ve kendisini başkalarına kötülük yapmaktan alı koymasını tavsiye etmişlerdir.[6]
Sahabeden Cerir b. Abdillah ise şöyle naklediyor: Ben, namazı kılmak, zekâtı vermek ve bütün Müslümanların hayır ve iyiliğini istemek üzere Hz. Peygambere biat ettim[7] Sevgili Peygamberimizin bu konudaki diğer bir güzel tavsiyesi de şöyledir:Yüzüne tebessümle bakmak bile olsa, mümin kardeşine yapacağın hiçbir hayır ve iyiliği küçük görüp terk etme[8]
Medineli Müslümanların, Mekkeden hicret ederek gelen Muhacirlere nasıl kucak açtıklarını, onların hayır ve iyiliği için neler düşündüklerini anlatan ayet mealiyle bitiriyorumMuhacirlerden önce Medineye yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret eden müminleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. [9]
Allah rızasını uman ve ahirette bütün yaptıklarından sorguya çekileceğinin farkında olan müminler, birbirlerinin kardeşi oldukları bilinciyle, kin, öfke, nefret, haset, bencillik gibi kötü düşünce ve davranışlardan titizlikle sakınacaklardır. Bunların yerine sevgi, saygı, merhamet, dürüstlük, yardımseverlik, fedakârlık, başkalarının iyiliğini ve hayrını düşünmek gibi en güzel ahlakî özelliklere sahip olacaklardır. Bu ahlakî özelliklerle olgunlaşacak olan müminler, Yüce Allaha yapmakta oldukları dualarında bile din kardeşlerini hatırlayacaklar, Yüce Kitabımızın bizlere örnek olarak sunduğu şu dualarda olduğu gibi, ben yerine biz diyerek, mü’minlerin hayır ve iyiliğini isteyecekler ve Ey Rabbimiz! Bize dünyada ve ahirette iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru[2] , Ey Rabbimiz! Hesabın görüleceği günde, beni, ana-babamı ve müminleri bağışla.[3] diye dua edeceklerdir
Dualarında ve düşüncelerinde din kardeşinin hayır ve iyiliğini isteyen müminin, bu güzel duygularını davranışlarına da yansıtmasını Yüce Allah şöyle emrediyor Allah sana nasıl iyilik ve ihsanda bulunduysa, sen de aynı şekilde insanlara iyilik yap[4] Kişinin bunu hayatına nasıl uygulayacağının en güzel örneklerini ise sevgili peygamberimiz birçok hadisi şeriflerinde ifade etmişlerdir. Kendisine faydalı olacak bir şey öğretmesini isteyen kişiye Rasülullah (s.a.v) Müslümanların yolundan rahatsızlık veren şeyleri kaldır[5] buyurmuşlardır. Başka bir hadiste sevgili Peygamberimiz Her Müslümanın sadaka vermesi gerekir buyurmuşlar, buna gücü yetmeyen kişinin de darda kalmış birine yardımda bulunmasını tavsiye etmişlerdir. Kendisine Ya, buna da gücü yetmezse? denilince Rasülullah (s.a.v), kişinin insanları iyiliğe ve hayra teşvik etmesini ve kendisini başkalarına kötülük yapmaktan alı koymasını tavsiye etmişlerdir.[6]
Sahabeden Cerir b. Abdillah ise şöyle naklediyor: Ben, namazı kılmak, zekâtı vermek ve bütün Müslümanların hayır ve iyiliğini istemek üzere Hz. Peygambere biat ettim[7] Sevgili Peygamberimizin bu konudaki diğer bir güzel tavsiyesi de şöyledir:Yüzüne tebessümle bakmak bile olsa, mümin kardeşine yapacağın hiçbir hayır ve iyiliği küçük görüp terk etme[8]
Medineli Müslümanların, Mekkeden hicret ederek gelen Muhacirlere nasıl kucak açtıklarını, onların hayır ve iyiliği için neler düşündüklerini anlatan ayet mealiyle bitiriyorumMuhacirlerden önce Medineye yerleşmiş ve imanı da gönüllerine yerleştirmiş olanlar, hicret eden müminleri severler. Onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık duymazlar. Kendileri son derece ihtiyaç içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden, hırsından korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir. [9]